“Sıfır çeken öğrenciler” sayısına bakıldığında; 2010 yılında sıfır çeken aday sayısı 82175 iken, 2011 yılında 112018, 2012 yılında ise 189410 olduğu ve bu alanda son üç yılda her yıl %50’ye yakın artış olduğu gözleniyor. Böyle bir değerlendirmenin anlamı, sınava giren adayların %10’unun “sıfır” çekiyor olmasıdır.
Yapılan bir araştırmada, okullardaki başarısızlığın temel nedenleri arasında öğretmenlerin en çok üzerinde durdukları başlıklar şunlardır: okulların fiziksel olanaklarının yetersizliği, sınıflarda öğrenci mevcutlarının çokluğu, ezbere dayalı öğretim yapılması.Öğrencilerin en çok üzerinde durdukları üç neden ise şöyle:öğrencilerin derslere ilgisizliği, sınıf ortamının bozukluğu ve fiziksel yetersizlikler, öğrenci-öğretmen ilişkilerinin zayıflığı. Veliler ise üç önemli nedeni şöyle sıralamaktadır: Altyapı yetersizliği, öğrencilerin –öğretmenlerin- velilerin ilgisizliği, sınıfların kalabalık olması.
Öğretmenlerin, velilerin ve öğrencilerin bu görüşlerine ek olarak,devletin bütçeden eğitime ayırdığı payın düşüklüğünü de hesaba katmak gerekir.
Devletin, Milli Eğitim Bakanlığına ayırdığı pay 11.2 dır (2012 için).
LYS 2012’de “0” çeken öğrencilerin giderek artması ve yine ülkemizin geleceğini karartmaya yönelik olduğunu söylemek, konuyu abartmak anlamına gelmez.
2011’de yapılan ortalama soru sayısı 15.12 iken 2012’de yapılan ortalama soru sayısı 13.7;geometriden 8.53’den 6.73’e; kimyadan 11.44’den 9.87’ye ;coğrafya 1’de 9.5’den 7:61’e; tarihten 17.81’den 13.13’e,coğrafya 2’de 6.62’den 6.33e;felsefe 10.08’den 6.86’ya düşmüştür.
Bütün bu olumsuzlular, bizi çözümün ne olacağına götürmektedir. Kuşkusuz, eğitim alanındaki bilimsel çalışmaların temel amacı, eğitimde başarıyı artırmaya ve dolayısıyla başarısızlığı önlemeye yöneliktir. Bu nedenle, başarısızlığın artmasında eğitim bilimleri alanında yapılan çalışmalardan yeterince yararlanmadığı söylenebilir.
Ayrıca birkaç saatte öğrenci başarısının değerlendirilmeye tabi tutulması da tartışılabilir.Bu nedenle,öğrencinin sınıf etkinlikleri de göz önünde tutulmalıdır.Öğrencinin öğretme-öğrenme sürecine her katkısı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.Diğer taraftan, öğretmen uygun ve sağlıklı öğretim ilke yöntemleri kullanarak başarıyı arttırabilir.
Yine,okulda öğrencinin başarısında ailelere ve devlete büyük yükümlülükler düşmektedir.Aile uygun beslenme koşuları ve çalışma koşulları yaratmalıdır.Paylaşma işbirliği ve paylaşmanın egemen olduğu bir iklim yaramalıdır aile.
Diğer taraftan, devlet gelir artışına gitmeli ve bütçeden eğitime ayrılan payı artırmalıdır.Yine merkez ve taşra teşkilatına atamalarda yeterlik göz önünde bulundurmalıdır.Diğer bir önemli husus öğretmen yetiştirme politikasının gözden geçirilmesidir.
">
“Sıfır çeken öğrenciler” sayısına bakıldığında; 2010 yılında sıfır çeken aday sayısı 82175 iken, 2011 yılında 112018, 2012 yılında ise 189410 olduğu ve bu alanda son üç yılda her yıl %50’ye yakın artış olduğu gözleniyor. Böyle bir değerlendirmenin anlamı, sınava giren adayların %10’unun “sıfır” çekiyor olmasıdır.
Yapılan bir araştırmada, okullardaki başarısızlığın temel nedenleri arasında öğretmenlerin en çok üzerinde durdukları başlıklar şunlardır: okulların fiziksel olanaklarının yetersizliği, sınıflarda öğrenci mevcutlarının çokluğu, ezbere dayalı öğretim yapılması.Öğrencilerin en çok üzerinde durdukları üç neden ise şöyle:öğrencilerin derslere ilgisizliği, sınıf ortamının bozukluğu ve fiziksel yetersizlikler, öğrenci-öğretmen ilişkilerinin zayıflığı. Veliler ise üç önemli nedeni şöyle sıralamaktadır: Altyapı yetersizliği, öğrencilerin –öğretmenlerin- velilerin ilgisizliği, sınıfların kalabalık olması.
Öğretmenlerin, velilerin ve öğrencilerin bu görüşlerine ek olarak,devletin bütçeden eğitime ayırdığı payın düşüklüğünü de hesaba katmak gerekir.
Devletin, Milli Eğitim Bakanlığına ayırdığı pay 11.2 dır (2012 için).
LYS 2012’de “0” çeken öğrencilerin giderek artması ve yine ülkemizin geleceğini karartmaya yönelik olduğunu söylemek, konuyu abartmak anlamına gelmez.
2011’de yapılan ortalama soru sayısı 15.12 iken 2012’de yapılan ortalama soru sayısı 13.7;geometriden 8.53’den 6.73’e; kimyadan 11.44’den 9.87’ye ;coğrafya 1’de 9.5’den 7:61’e; tarihten 17.81’den 13.13’e,coğrafya 2’de 6.62’den 6.33e;felsefe 10.08’den 6.86’ya düşmüştür.
Bütün bu olumsuzlular, bizi çözümün ne olacağına götürmektedir. Kuşkusuz, eğitim alanındaki bilimsel çalışmaların temel amacı, eğitimde başarıyı artırmaya ve dolayısıyla başarısızlığı önlemeye yöneliktir. Bu nedenle, başarısızlığın artmasında eğitim bilimleri alanında yapılan çalışmalardan yeterince yararlanmadığı söylenebilir.
Ayrıca birkaç saatte öğrenci başarısının değerlendirilmeye tabi tutulması da tartışılabilir.Bu nedenle,öğrencinin sınıf etkinlikleri de göz önünde tutulmalıdır.Öğrencinin öğretme-öğrenme sürecine her katkısı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.Diğer taraftan, öğretmen uygun ve sağlıklı öğretim ilke yöntemleri kullanarak başarıyı arttırabilir.
Yine,okulda öğrencinin başarısında ailelere ve devlete büyük yükümlülükler düşmektedir.Aile uygun beslenme koşuları ve çalışma koşulları yaratmalıdır.Paylaşma işbirliği ve paylaşmanın egemen olduğu bir iklim yaramalıdır aile.
Diğer taraftan, devlet gelir artışına gitmeli ve bütçeden eğitime ayrılan payı artırmalıdır.Yine merkez ve taşra teşkilatına atamalarda yeterlik göz önünde bulundurmalıdır.Diğer bir önemli husus öğretmen yetiştirme politikasının gözden geçirilmesidir.