Kürtler AKP'yi terk ediyor !

     1 Kasım seçimleriyle ilgili herkesin en çok merak ettiği soru, AKP'nin...

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

     1 Kasım seçimleriyle ilgili herkesin en çok merak ettiği soru, AKP'nin 276'yı bulup tek başına iktidar olup olamayacağı. Benim tahminim, 7 Haziran'da kazandığı 258'i bile çıkaramayacak.

     İl il yaptığım analizlerin sonucunu 27 Ekim'de açıklayacağım. Ama gelen işaretler şimdiden gösteriyor ki, sadece Güneydoğu ve Doğu'da değil, bütün Türkiye'de Kürtler AKP'yi terk ediyor. Kürt oyları, 7 Haziran'da olduğundan çok daha fazla, HDP'de toplanıyor.

     Seçimlerin en önemli sonucu bu olacak. Çünkü, 1 Kasım'da AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın istediğini elde etmesini engelleyen en önemli neden, Kürt oylarının HDP'ye kayması olacak. Diğer taraftan bu durum, Türkiye için uzun vadeli hayati sonuçlar doğuracak.

     Niçin böyle oldu?

     AKP Kürtler arasında açık ara birinci partiydi. %17-18 civarındaki Kürt oylarının en az %10'unu alıyordu. Yaptığı yanlışlar nedeniyle 7 Haziran'da bu oran %5,5 civarına düştü ve HDP Kürt seçmenler arasında birinci parti oldu.

     Ancak 7 Haziran'dan sonra AKP'nin yanlışları artarak devam etti. İki ayaklı, ama ayakların ikisi de çürük bir strateji izledi. Birinci ayak, HDP'yi dışlamak ve onu PKK ile özdeşleştirmek üzerine kuruluydu.

     Selahattin Demirtaş'ı şeytanlaştırmak ve sazcı, cazcı diye aşağılamak bunun bir parçasıydı. Böylece kaçan Kürt oylarının bir bölümünün geri geleceğini, hele HDP baraj altına düşerse, daha da büyük bir avantaj elde edeceklerini düşündüler.

     İkinci ayak ise, MHP ile milliyetçilik yarışına girişmek ve o taraftan da milliyetçi oyların bir bölümünü devşirmekti. AKP'nin birden savaş çığırtkanlığına başlaması ve Tuğrul Türkeş transferi bu planın bir parçasıydı.

     Her şeyden önce, bu iki siyaset birbiriyle temelden çelişkili. Çünkü, MHP ile milliyetçilik yarışına giren bir parti, Kürtlerin oyunu alamaz. Ayrıca iki siyaset de kendi başına, gerçeklerden kopuk varsayımlar üzerine kurulu. Şimdi gelen işaretler gösteriyor ki, AKP'nin bu stratejisi şimdiden çöktü.

     Selahattin Demirtaş genç ve başarılı bir lider. Kürtler arasında çok seviliyor. Hatta gördüğüm kadar, Demirtaş'ın sokaktaki Kürtler arasındaki gücü, eşbaşkanı olduğu parti içindeki gücünden bile fazla.

     Hiç bir toplum, kendi içinden çıkardığı bir liderin horlanmasını ve aşağılanmasını kabul etmez. Ama Kürtler için bu kural daha çok geçerli. Çünkü Kürt kimliği, yüzyıllardır süregelen bir horlanma, ezilme ve aşağılanma içinde oluşmuştur.

     Kürtler şimdi karizmatik, yetenekli ve başarılı bir lider çıkardı. Erdoğan ve AKP ona haksız bir şekilde vurup ezmeye çalıştıkça, Kürtler daha çok Demirtaş'ın etrafında toplanıyor, Demirtaş daha çok güç kazanıyor. Ama belli ki, Erdoğan ve AKP'nin seçkinleri bunu algılayamıyor.

     AKP'nin Kürt sorununu çözemeyeceği görüldü

     Kürtler daha önce niçin AKP'ye çok oy veriyordu? Bunun basit bir cevabı vardı. Çünkü, Kürt sorununu barış ve demokrasi içinde çözebilecek tek parti olarak AKP görünüyordu.

     2011 seçimlerinde, AKP adayı olarak Ankara'nın ilçesi Haymana'nın Kürt köylerini dolaşıyordum. Büyük bir köyün muhtarının babasının vefat ettiğini öğrendik ve taziyeye gittik. Çevre köylerden gelen başka muhtarlar dahil, bahçede 200 civarında ziyaretçi vardı.

     Böyle ortamlarda siyaset konuşmak hoşuma gitmez. Tam kalkıyorduk ki, taziye evinin sahibi muhtar bana dönüp herkesin duyacağı yüksek bir sesle şunları söyledi:

     - Haluk Bey, seni yıllardır tanırız. Sana açıkça söyleyelim. Buralara fazla gelmenize lüzum yok. Bütün muhtarlar toplandık, konuştuk. Biz seçimi kazanacak partiden yol, su, hiç bir şey istemiyoruz. İstediğimiz tek şey var, şu akan kan dursun. Dökülen kan bizim içimizi yakıyor. Bunu yapacak tek parti AKP'dir diye düşündük, AKP'ye oy vermeye karar verdik.

     2011 seçiminde AKP %50 oy aldı. Ama Haymana'nın o köylerinde en az %70, çoğunda %80-90 oy çıktı.

         Ama şimdi herkes görüyor ki, AKP'nin Kürt sorununu çözme yeteneği kalmadı.

     Daha da kötüsü, 7 Haziran'dan sonra terör ve şiddetin aniden artması, AKP'nin küçük siyasi hesaplarından, yani HDP'nin başkanlık sistemine karşı çıkmasından kaynaklanıyor.

     HDP barajın altında kalırsa PKK terörü bitmeyecek. Tam aksine, temsilde ciddi bir çarpıklık ve haksızlık olacağı için, daha gergin ve sert bir ortam doğacak.

     7 Haziran'dan bu yana, HDP hiç bir şekilde PKK terörünü teşvik etmedi. HDP barış dili kullanıyor, AKP savaş dili kullanıyor.

     Bütün bunları seçmenin büyük kısmı görüyor. Ama en çok Kürtler görüyor. Yıllardır PKK'lı olmadığını bildiğim, Doğu'da veya Batı'da yaşayan pek çok Kürt arkadaşım şimdi şöyle konuşuyor:

     - Ben PKK'yı desteklemiyorum. Ama kendime oy vereceğim (veya, kendi partime oy vereceğim).

     Doğu'nun ve Güneydoğu'nun büyük illerinde, daha önceleri her seçimde çok sayıda kişi adaylık için AKP'ye başvururdu. Başvuru yaptığını topluma duyurur, yerel medyada konuşur ve demeç verirdi.

     Bu seçimde AKP, bölgede aday bulmakta zorlandı. Güneydoğu'da bir büyük ilde, AKP binasında çalışan çaycının aday gösterildiği konuşuluyor. Adaylık için başvuran az sayıda kişi ise, başvuru yaptığını açıklamaktan bile çekiniyor. Çünkü AKP adaylığı, artık çevrede olumlu bir şey olarak görülmüyor.    

     Gördüğüm o ki, Güneydoğu ve Doğu illerinde AKP'nin siyasi çalışmaları da iyice zayıflamış durumda. Pek çok yerde neredeyse sıfırlanmış gibi. Tabii AKP Genel Merkezi buna çeşitli mazeretler uyduruyor.

     Ama erime sadece o bölgede değil. Kürtlerin yaşadığı Batı illerinde de benzer bir durum var.

     Büyük bir Batı ilinde yaşayan, çevresinde sevilen, 35 yaşlarında Vanlı bir tanıdığım var. Yıllardır AKP'de çalıştı, hatta il teşkilatında önemli görevler yaptı. 7 Haziran'da da AKP için aktif olarak çalışmıştı. Geçen gün aynen şunu söyledi:

     - Abi, benim için AKP artık bitti.

     Niye diye sordum.

     - Abi ben Kürdüm, MHP'li Türkeş'in partisine oy veremem.

     MHP öteden beri Kürt sorunu yok, terör sorunu var, terör bitince Kürt sorunu da bitecek diyor. Şimdi AKP de aynen noktaya geldi.

     Ama AKP bunu oy hesabı nedeniyle yapıyor. MHP kendi siyasi inancı, ideolojisi nedeniyle öyle konuşuyor. Yani bir anlamda daha samimi.

     Batı'da küçük bir ilde tanıdığım ve siyasi sağduyusuna güvendiğim bir arkadaşımla konuştum O ilde, sayıları vekil çıkarmaya yetmese de, fabrikalarda çalışan ve çoğu Ağrı olmak üzere Doğu'dan gelen işçiler yaşıyor.

     O arkadaşım AKP, CHP ve MHP'nin durumu anlattı. Adaylarla ilgili bir değerlendirme yaptı. Vekil tahminini söyledi. Sonra hemen şunu ilave etti.

     - Bizim burada ilginç bir değişim de şu. 7 Haziran'da çoğu AKP'ye oy veren Doğulular, bu kez HDP'ye oy verecek.

          1 Kasım'ı nasıl etkiler?

      AKP'nin 7 Haziran'da aldığı %5,5 civarındaki Kürt oyunun önemli ölçüde HDP'ye kaymasının bir kaç önemli sonucu olacak. Kısaca bakalım.

1- AKP 1 Kasım'da tek başına iktidar için gerekli oyu alamayacak. Bunun en önemli nedeni HDP'ye kaybettiği Kürt oyları olacak. Bu kaybı telafi edip, üstüne en az iki puan daha koyması mümkün değil.

2- HDP'ye kayan Kürt oyları nedeniyle AKP, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde çok sayıda vekillik kaybedecek. Sadece tek vekil çıkardığı Diyarbakır, Van, Mardin, Batman, Muş, Bitlis, Van ve iki vekil çıkardığı Bingöl gibi illerin önemli bir kısmında, daha az vekil çıkaracak. Daha önce sıfır çektiği illerin hepsinde yine sıfır çekecek. Ayrıca İzmir, Hatay, Konya gibi bazı Batı illerinde de HDP, AKP'den milletvekilliği alabilir.

3- Bazı seçim çevrelerinde AKP'den HDP'ye kayacak Kürt oyları, dolaylı yoldan da AKP'ye vekillik kaybettirecek. AKP'den kaçacak oylar HDP'ye yeni vekillik kazandırmaya yetmese dahi, AKP'nin azalan oyu nedeniyle, CHP veya MHP ilave vekillik kazanacak. Bu seçim çevreleri arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Şanlıurfa, Antalya, Aydın gibi büyük illeri sayabiliriz.

 4- Buna karşılık AKP'nin başka seçim çevrelerinde kazanacağı ilave vekil sayısı, yukarıda özetlenen kayıpların altında kalacak. O nedenle AKP'nin toplam vekil sayısı 258'in altına düşecek .

   Sonuç

   Tahminime göre AKP 1 Kasım'da alacağı sonucunu ifade eden güzel özdeyişler var. Mesela, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu, veya, ava giden AKP avlandı denebilecek.

     7 Haziran'da AKP ve Erdoğan'ın önünü kesen HDP olmuştu. 1 Kasım'da öyle olacak. Belli ki AKP, 7 Haziran'da niçin kaybettiğini anlamış değil. Mesela AKP'nin seçkinlerinden Bülent Arınç, 8 Haziran günü "AKP iktidarını yıkmak için HDP bir koçbaşı gibi kullanıldı" demişti.

     Halbuki hiç kimse HDP'yi kullanmış değil. AKP sadece kendi yanlışları nedeniyle kaybetti. AKP'li seçkinler bu kadar basit gerçekleri bile göremiyor. O nedenle, 7 Haziran'dan sonra başka hatalar yaptılar. Buna da, kendi düşen ağlamaz diyebiliriz!

      Yazımızın başında, Kürt oylarının HDP'ye kayması ve o partide toplanması Türkiye için uzun vadede hayati sonuçlar doğuracak demiştik. Bu önemli konuyu da, 1 Kasım'dan önce bir başka yazımızda ele alacağız.

">

     1 Kasım seçimleriyle ilgili herkesin en çok merak ettiği soru, AKP'nin 276'yı bulup tek başına iktidar olup olamayacağı. Benim tahminim, 7 Haziran'da kazandığı 258'i bile çıkaramayacak.

     İl il yaptığım analizlerin sonucunu 27 Ekim'de açıklayacağım. Ama gelen işaretler şimdiden gösteriyor ki, sadece Güneydoğu ve Doğu'da değil, bütün Türkiye'de Kürtler AKP'yi terk ediyor. Kürt oyları, 7 Haziran'da olduğundan çok daha fazla, HDP'de toplanıyor.

     Seçimlerin en önemli sonucu bu olacak. Çünkü, 1 Kasım'da AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın istediğini elde etmesini engelleyen en önemli neden, Kürt oylarının HDP'ye kayması olacak. Diğer taraftan bu durum, Türkiye için uzun vadeli hayati sonuçlar doğuracak.

     Niçin böyle oldu?

     AKP Kürtler arasında açık ara birinci partiydi. %17-18 civarındaki Kürt oylarının en az %10'unu alıyordu. Yaptığı yanlışlar nedeniyle 7 Haziran'da bu oran %5,5 civarına düştü ve HDP Kürt seçmenler arasında birinci parti oldu.

     Ancak 7 Haziran'dan sonra AKP'nin yanlışları artarak devam etti. İki ayaklı, ama ayakların ikisi de çürük bir strateji izledi. Birinci ayak, HDP'yi dışlamak ve onu PKK ile özdeşleştirmek üzerine kuruluydu.

     Selahattin Demirtaş'ı şeytanlaştırmak ve sazcı, cazcı diye aşağılamak bunun bir parçasıydı. Böylece kaçan Kürt oylarının bir bölümünün geri geleceğini, hele HDP baraj altına düşerse, daha da büyük bir avantaj elde edeceklerini düşündüler.

     İkinci ayak ise, MHP ile milliyetçilik yarışına girişmek ve o taraftan da milliyetçi oyların bir bölümünü devşirmekti. AKP'nin birden savaş çığırtkanlığına başlaması ve Tuğrul Türkeş transferi bu planın bir parçasıydı.

     Her şeyden önce, bu iki siyaset birbiriyle temelden çelişkili. Çünkü, MHP ile milliyetçilik yarışına giren bir parti, Kürtlerin oyunu alamaz. Ayrıca iki siyaset de kendi başına, gerçeklerden kopuk varsayımlar üzerine kurulu. Şimdi gelen işaretler gösteriyor ki, AKP'nin bu stratejisi şimdiden çöktü.

     Selahattin Demirtaş genç ve başarılı bir lider. Kürtler arasında çok seviliyor. Hatta gördüğüm kadar, Demirtaş'ın sokaktaki Kürtler arasındaki gücü, eşbaşkanı olduğu parti içindeki gücünden bile fazla.

     Hiç bir toplum, kendi içinden çıkardığı bir liderin horlanmasını ve aşağılanmasını kabul etmez. Ama Kürtler için bu kural daha çok geçerli. Çünkü Kürt kimliği, yüzyıllardır süregelen bir horlanma, ezilme ve aşağılanma içinde oluşmuştur.

     Kürtler şimdi karizmatik, yetenekli ve başarılı bir lider çıkardı. Erdoğan ve AKP ona haksız bir şekilde vurup ezmeye çalıştıkça, Kürtler daha çok Demirtaş'ın etrafında toplanıyor, Demirtaş daha çok güç kazanıyor. Ama belli ki, Erdoğan ve AKP'nin seçkinleri bunu algılayamıyor.

     AKP'nin Kürt sorununu çözemeyeceği görüldü

     Kürtler daha önce niçin AKP'ye çok oy veriyordu? Bunun basit bir cevabı vardı. Çünkü, Kürt sorununu barış ve demokrasi içinde çözebilecek tek parti olarak AKP görünüyordu.

     2011 seçimlerinde, AKP adayı olarak Ankara'nın ilçesi Haymana'nın Kürt köylerini dolaşıyordum. Büyük bir köyün muhtarının babasının vefat ettiğini öğrendik ve taziyeye gittik. Çevre köylerden gelen başka muhtarlar dahil, bahçede 200 civarında ziyaretçi vardı.

     Böyle ortamlarda siyaset konuşmak hoşuma gitmez. Tam kalkıyorduk ki, taziye evinin sahibi muhtar bana dönüp herkesin duyacağı yüksek bir sesle şunları söyledi:

     - Haluk Bey, seni yıllardır tanırız. Sana açıkça söyleyelim. Buralara fazla gelmenize lüzum yok. Bütün muhtarlar toplandık, konuştuk. Biz seçimi kazanacak partiden yol, su, hiç bir şey istemiyoruz. İstediğimiz tek şey var, şu akan kan dursun. Dökülen kan bizim içimizi yakıyor. Bunu yapacak tek parti AKP'dir diye düşündük, AKP'ye oy vermeye karar verdik.

     2011 seçiminde AKP %50 oy aldı. Ama Haymana'nın o köylerinde en az %70, çoğunda %80-90 oy çıktı.

         Ama şimdi herkes görüyor ki, AKP'nin Kürt sorununu çözme yeteneği kalmadı.

     Daha da kötüsü, 7 Haziran'dan sonra terör ve şiddetin aniden artması, AKP'nin küçük siyasi hesaplarından, yani HDP'nin başkanlık sistemine karşı çıkmasından kaynaklanıyor.

     HDP barajın altında kalırsa PKK terörü bitmeyecek. Tam aksine, temsilde ciddi bir çarpıklık ve haksızlık olacağı için, daha gergin ve sert bir ortam doğacak.

     7 Haziran'dan bu yana, HDP hiç bir şekilde PKK terörünü teşvik etmedi. HDP barış dili kullanıyor, AKP savaş dili kullanıyor.

     Bütün bunları seçmenin büyük kısmı görüyor. Ama en çok Kürtler görüyor. Yıllardır PKK'lı olmadığını bildiğim, Doğu'da veya Batı'da yaşayan pek çok Kürt arkadaşım şimdi şöyle konuşuyor:

     - Ben PKK'yı desteklemiyorum. Ama kendime oy vereceğim (veya, kendi partime oy vereceğim).

     Doğu'nun ve Güneydoğu'nun büyük illerinde, daha önceleri her seçimde çok sayıda kişi adaylık için AKP'ye başvururdu. Başvuru yaptığını topluma duyurur, yerel medyada konuşur ve demeç verirdi.

     Bu seçimde AKP, bölgede aday bulmakta zorlandı. Güneydoğu'da bir büyük ilde, AKP binasında çalışan çaycının aday gösterildiği konuşuluyor. Adaylık için başvuran az sayıda kişi ise, başvuru yaptığını açıklamaktan bile çekiniyor. Çünkü AKP adaylığı, artık çevrede olumlu bir şey olarak görülmüyor.    

     Gördüğüm o ki, Güneydoğu ve Doğu illerinde AKP'nin siyasi çalışmaları da iyice zayıflamış durumda. Pek çok yerde neredeyse sıfırlanmış gibi. Tabii AKP Genel Merkezi buna çeşitli mazeretler uyduruyor.

     Ama erime sadece o bölgede değil. Kürtlerin yaşadığı Batı illerinde de benzer bir durum var.

     Büyük bir Batı ilinde yaşayan, çevresinde sevilen, 35 yaşlarında Vanlı bir tanıdığım var. Yıllardır AKP'de çalıştı, hatta il teşkilatında önemli görevler yaptı. 7 Haziran'da da AKP için aktif olarak çalışmıştı. Geçen gün aynen şunu söyledi:

     - Abi, benim için AKP artık bitti.

     Niye diye sordum.

     - Abi ben Kürdüm, MHP'li Türkeş'in partisine oy veremem.

     MHP öteden beri Kürt sorunu yok, terör sorunu var, terör bitince Kürt sorunu da bitecek diyor. Şimdi AKP de aynen noktaya geldi.

     Ama AKP bunu oy hesabı nedeniyle yapıyor. MHP kendi siyasi inancı, ideolojisi nedeniyle öyle konuşuyor. Yani bir anlamda daha samimi.

     Batı'da küçük bir ilde tanıdığım ve siyasi sağduyusuna güvendiğim bir arkadaşımla konuştum O ilde, sayıları vekil çıkarmaya yetmese de, fabrikalarda çalışan ve çoğu Ağrı olmak üzere Doğu'dan gelen işçiler yaşıyor.

     O arkadaşım AKP, CHP ve MHP'nin durumu anlattı. Adaylarla ilgili bir değerlendirme yaptı. Vekil tahminini söyledi. Sonra hemen şunu ilave etti.

     - Bizim burada ilginç bir değişim de şu. 7 Haziran'da çoğu AKP'ye oy veren Doğulular, bu kez HDP'ye oy verecek.

          1 Kasım'ı nasıl etkiler?

      AKP'nin 7 Haziran'da aldığı %5,5 civarındaki Kürt oyunun önemli ölçüde HDP'ye kaymasının bir kaç önemli sonucu olacak. Kısaca bakalım.

1- AKP 1 Kasım'da tek başına iktidar için gerekli oyu alamayacak. Bunun en önemli nedeni HDP'ye kaybettiği Kürt oyları olacak. Bu kaybı telafi edip, üstüne en az iki puan daha koyması mümkün değil.

2- HDP'ye kayan Kürt oyları nedeniyle AKP, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde çok sayıda vekillik kaybedecek. Sadece tek vekil çıkardığı Diyarbakır, Van, Mardin, Batman, Muş, Bitlis, Van ve iki vekil çıkardığı Bingöl gibi illerin önemli bir kısmında, daha az vekil çıkaracak. Daha önce sıfır çektiği illerin hepsinde yine sıfır çekecek. Ayrıca İzmir, Hatay, Konya gibi bazı Batı illerinde de HDP, AKP'den milletvekilliği alabilir.

3- Bazı seçim çevrelerinde AKP'den HDP'ye kayacak Kürt oyları, dolaylı yoldan da AKP'ye vekillik kaybettirecek. AKP'den kaçacak oylar HDP'ye yeni vekillik kazandırmaya yetmese dahi, AKP'nin azalan oyu nedeniyle, CHP veya MHP ilave vekillik kazanacak. Bu seçim çevreleri arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Şanlıurfa, Antalya, Aydın gibi büyük illeri sayabiliriz.

 4- Buna karşılık AKP'nin başka seçim çevrelerinde kazanacağı ilave vekil sayısı, yukarıda özetlenen kayıpların altında kalacak. O nedenle AKP'nin toplam vekil sayısı 258'in altına düşecek .

   Sonuç

   Tahminime göre AKP 1 Kasım'da alacağı sonucunu ifade eden güzel özdeyişler var. Mesela, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu, veya, ava giden AKP avlandı denebilecek.

     7 Haziran'da AKP ve Erdoğan'ın önünü kesen HDP olmuştu. 1 Kasım'da öyle olacak. Belli ki AKP, 7 Haziran'da niçin kaybettiğini anlamış değil. Mesela AKP'nin seçkinlerinden Bülent Arınç, 8 Haziran günü "AKP iktidarını yıkmak için HDP bir koçbaşı gibi kullanıldı" demişti.

     Halbuki hiç kimse HDP'yi kullanmış değil. AKP sadece kendi yanlışları nedeniyle kaybetti. AKP'li seçkinler bu kadar basit gerçekleri bile göremiyor. O nedenle, 7 Haziran'dan sonra başka hatalar yaptılar. Buna da, kendi düşen ağlamaz diyebiliriz!

      Yazımızın başında, Kürt oylarının HDP'ye kayması ve o partide toplanması Türkiye için uzun vadede hayati sonuçlar doğuracak demiştik. Bu önemli konuyu da, 1 Kasım'dan önce bir başka yazımızda ele alacağız.

Tüm yazılarını göster