Önceki gün Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek’in, kredi kartlarındaki taksit uygulamasının kaldırılabileceğine ilişkin düşüncesi basına yansımıştı. Bu konuya ilişkin görüşlerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Kredi kartları, bilinçli kullanılması halinde, kayıtdışı ekonomiyi önleyen modern bir ödeme aracıdır. Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre ülkemizde 113 milyon adetten fazla kredi kartı sayısı bulunmaktadır. Yani, ülke nüfus sayımızdan fazla kredi kartı sayısı bulunmakta ve bir çoğumuz birden fazla kredi kartına sahip bulunmaktayız. Kredi kartları kullanımına ilişkin getirilecek kısıtlamalar, toplumun geniş bir kesimini etkileyebilecektir.
Sayın Bakan’ın düşüncesi, satın alma gücünü kısıtlama ve sıkılaştırma politikaları açısından yararlı olabilir. Ülkemizde orta ve alt gelirli hane halkları, gelirlerinin büyük bir kısmını konut, kira, ulaşım, yeme içme ve gıda harcamalarına harcamaktadır. Yani öyle keyfe keder, tuzu kuru harcama kalemi bulunmamaktadır.
Ayrıca, hiç kimse keyfinden kredi kartına taksit yaptırmamaktadır. Keşke, cebimde, cüzdanımda ya da banka hesabımda param olsa da, kredi kartı hiç kullanmasam diyen çok sayıda kişiye rastlıyoruz.
Sayın Bakan kredi kartına taksit uygulamasını kaldırmadan önce, orta ve alt gelir gruplarının refah/gelir düzeyini yükseltmeyi, vergi adaletini sağlayarak gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmayı, üretim, yatırım ve istihdam artışını sağlamayı gerçekleştirmelidir. Ekonomi politikalarının faturası, sadece orta ve alt gelir gruplarına çıkarılmamalıdır.
Kredi kartlarındaki taksit uygulamasını kaldırmak,
1-Veresiye (Yaz deftere) veya senetli satışların artmasına,
2-Kayıtdışı satışların artışına,
3-Veresiye satılan ürünlerde fiyat farkı oluşabileceğinden, vatandaşların satın alma gücünün ve fiyatlar genel seviyesinin olumsuz etkilenmesine,
4-Tahsil edilemeyen alacaklar nedeniyle işletmelerin ve piyasaların işleyişinin bozulmasına, yol açabilecektir.
Enflasyon ile mücadelede, zaten zor satın alan orta ve düşük gelirli vatandaşlara yüklenmek yerine, üretim ve refah artışıyla birlikte gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek ve kayıtdışı kazançları vergilendirmek temel öncelik olmalıdır.
Bugün itibariyle, orta ve alt gelir grubundaki vatandaşların geçim derdinde olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Ekonomideki olumlu gelişmelere bağlı olarak, uzun vadede uygulanabilecek bu düşünce için henüz çok erken olduğunu söyleyebiliriz.
Saygılarımla.
Levent KÜÇÜK
Genel Başkan
Tüketiciler Derneği (TÜDER)
">
Önceki gün Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek’in, kredi kartlarındaki taksit uygulamasının kaldırılabileceğine ilişkin düşüncesi basına yansımıştı. Bu konuya ilişkin görüşlerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Kredi kartları, bilinçli kullanılması halinde, kayıtdışı ekonomiyi önleyen modern bir ödeme aracıdır. Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre ülkemizde 113 milyon adetten fazla kredi kartı sayısı bulunmaktadır. Yani, ülke nüfus sayımızdan fazla kredi kartı sayısı bulunmakta ve bir çoğumuz birden fazla kredi kartına sahip bulunmaktayız. Kredi kartları kullanımına ilişkin getirilecek kısıtlamalar, toplumun geniş bir kesimini etkileyebilecektir.
Sayın Bakan’ın düşüncesi, satın alma gücünü kısıtlama ve sıkılaştırma politikaları açısından yararlı olabilir. Ülkemizde orta ve alt gelirli hane halkları, gelirlerinin büyük bir kısmını konut, kira, ulaşım, yeme içme ve gıda harcamalarına harcamaktadır. Yani öyle keyfe keder, tuzu kuru harcama kalemi bulunmamaktadır.
Ayrıca, hiç kimse keyfinden kredi kartına taksit yaptırmamaktadır. Keşke, cebimde, cüzdanımda ya da banka hesabımda param olsa da, kredi kartı hiç kullanmasam diyen çok sayıda kişiye rastlıyoruz.
Sayın Bakan kredi kartına taksit uygulamasını kaldırmadan önce, orta ve alt gelir gruplarının refah/gelir düzeyini yükseltmeyi, vergi adaletini sağlayarak gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmayı, üretim, yatırım ve istihdam artışını sağlamayı gerçekleştirmelidir. Ekonomi politikalarının faturası, sadece orta ve alt gelir gruplarına çıkarılmamalıdır.
Kredi kartlarındaki taksit uygulamasını kaldırmak,
1-Veresiye (Yaz deftere) veya senetli satışların artmasına,
2-Kayıtdışı satışların artışına,
3-Veresiye satılan ürünlerde fiyat farkı oluşabileceğinden, vatandaşların satın alma gücünün ve fiyatlar genel seviyesinin olumsuz etkilenmesine,
4-Tahsil edilemeyen alacaklar nedeniyle işletmelerin ve piyasaların işleyişinin bozulmasına, yol açabilecektir.
Enflasyon ile mücadelede, zaten zor satın alan orta ve düşük gelirli vatandaşlara yüklenmek yerine, üretim ve refah artışıyla birlikte gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek ve kayıtdışı kazançları vergilendirmek temel öncelik olmalıdır.
Bugün itibariyle, orta ve alt gelir grubundaki vatandaşların geçim derdinde olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Ekonomideki olumlu gelişmelere bağlı olarak, uzun vadede uygulanabilecek bu düşünce için henüz çok erken olduğunu söyleyebiliriz.
Saygılarımla.
Levent KÜÇÜK
Genel Başkan
Tüketiciler Derneği (TÜDER)