Kral Çıplak!

Yaptığımız işler, röportajlar çok okundukça, yazılarımızın keskinliği arttıkça, söylediğimiz...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Yaptığımız işler, röportajlar çok okundukça, yazılarımızın keskinliği arttıkça, söylediğimiz doğrulardan rahatsız olan insanlar, fazla bir emek harcamadan, en basit şekliyle bizi hafife almaya, hasetlikle suçlamaya başlayacaktır ki. Bu da doğru yolda olduğumuzun en büyük göstergesi olacaktır. Arı kovanına çomak soktuğumuz gerçeğini değiştiremeyecektir.

 

Bu hayatı hafife al şekerim, hayat o kadar da ciddi bir şey değildir diyecek, kendi eller havaya felsefelerini empoze etmeye çalışacaktır. Doğal olarak, bizim şikayet ettiğimiz hafiflemenin sebebi de biraz da olsa, bu eller havaya tarzı insanların inşa ettiği bir düzendir.

 

Bunlar, çeşitli mekanlara gider, yer içer, gevrek gevrek güler, piyasaya bol estetik takviyeli eli yüzü düzgün tazeler kazandırır, sonra da vay ne iyi yapmışım diye, o şişik egolarını biraz daha şişirirler, sanki çok önemli işler yapmış gibi…

 

Millet işsizlikten şikayetçi mi, ne gibi haksızlıklara uğramış, ceplerinde kalan  üç kuruş paralarla gün mü geçirmiş. Bunların hiç umurunda değildir.

Onlar, sadece yer içer, gittikleri gördükleri yerleri anlatır, oradan oraya dolaşır, sonra da bizden daha iyisi yok havalarına girerler.

 

Tabii söylediklerinde doğrular da var.

 

O da bunları ciddiye almamak konusu.

 

 Günümüzde çok şükür ki, internet denen tüm dünyanın benimsediği muhteşem bir platform var. Burada, var olan bilginin kaynağı neredeyse, evrenin genişliğine ulaşmış durumda. İçinde her an güncellenen bilgiler var, bu yenilikten faydalanmak lazım. Yaptığımız haberler, yazılar o kadar yüksek tirajlara ulaşıyor ki, gazetelerin satış rakamlarının üstüne çıkıyor. Ama birileri bu başarıları görmek istemeyebiliyor, yenilikleri reddediyor , işlerine gelmiyor olabilir..

 

Olsun, biz de onların bu tavsiyelerine uyalım ve biraz gülüp eğlenelim. Kral Çıplak diyelim..Bu hikayeyi, güzel ülkemin, tüm sorunlarına rağmen, eller havaya, hayat o kadar da ciddi bir şey değildir diyen bilir kişilerine ithaf edelim.. İyi hafta sonları efendim, siz her şeyin en iyisine layıksınız…

 

Ülkenin birinde giyimine düşkün, kendini beğenmiş bir kral varmış. kendini çok akıllı sanan kral, giyim kuşamdan başka bir şey düşünmezmiş.

Günlerden bir gün komşu ülkenin kralı kendisini ziyaret etmek istediğini bildirmiş. elbette ki, bizim kralın ilk aklına gelen yine ne giyeceği olmuş. hemen adamlarını çağırtmış.

"Tüm dünyaya haber gönderin" demiş. "öyle bir elbise istiyorum ki, dünyada bir eşi daha olmasın. bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin edeceğim. misafirlerimi karşılarken bu elbiseyi giyeceğim."

Kısa bir süre sonra, haber her yana yayılmış. en iyi terziler, ellerindeki kumaşlarla, saraya gelmişler. hepsi yapacaklarını krala anlatıyormuş. ama kral anlatılanlardan hiç birini beğenmiyor;

"Çok daha güzel olmalı!" diye bağırıp duruyormuş.

sonunda çok genç bir terzi çıkmış kralın karşısına.

"Sen ne getirdin bakalım" diye sormuş kral. terzinin genç ve tecrübesiz duruşu kralın umudunu iyice kırmış.

"Benim getirdiğim çok özel sevgili kralım" demiş genç terzi. "size öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki, sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak."

Kral bu sözlere çok şaşırmış.

"Ancak bir şartım var" demiş genç terzi. "giysiyi bitirene kadar işimize hiç kimse karışmayacak."

Kral aradığını bulmanın sevinciyle kabul etmiş bu şartı. hemen iki kese altın verip;

"Çabuk olun o zaman!" diye emretmiş.

Genç terzi hemen başlamış çalışmaya. Ertesi gün iki kese altın daha istemiş kraldan. kral hiç itiraz etmeden vermiş altınlarını. Aradan günler geçtikce, kral genç terzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak etmiş. sonunda dayanamayıp, çalıştığı odaya girmiş. genç terzi tezgahın başında harıl harıl çalışıyormuş. kral sessizce bir süre izlemiş, bir şey göremeyince;

"Demek bunca zamandır boş oturdun ha!" diye kükremiş. "kese kese altınları ben boşuna mı verdim sana!"

Terzi sakin ve kendinden emin;

"Saygıdeğer kralım" demiş. bu kumaşı sadece akıllı insanlar görebilir. bakın ne kadar da güzel oldu.öyle değil mi?"

Kral ne diyeceğini şaşırmış. aptal durumuna düşmemek için;

"evet evet çok güzel" demek zorunda kalmış ve hızla çıkmış odadan.

Kralın elbisesi şehirde kulaktan kulağa dolaşır olmuş. "sadece akıllılar görebilir!" insanların merakı bunu duydukça daha çok artıyormuş. sonunda tören günü gelmiş. Halk toplanmış, hazırlıklar bitmiş. terzi kralı soymuş ve gerçekten varmış gibi üzerine bir elbise giydirmiş. sonrada karşısına geçip;

"Çok şık oldunuz efendim" demiş.

"Muhteşemsiniz."

Kral genç terzinin bu iltifatları karşısında, aynada gördüğü çıplak bedene hiç aldırmadan;

"Eline sağlık, çok güzel olmuş" demiş.

Kral yeni elbiseleri ile çıkmış saraydan. Dışarda toplanan halk, kralı çıplak görünce çok şaşırmışlar. Ama kimse cesaret edip krala gerçeği söyleyememiş. Birden küçük bir çocuk haykırmış;

"Kral çıplak kral çıplak!"

">

Yaptığımız işler, röportajlar çok okundukça, yazılarımızın keskinliği arttıkça, söylediğimiz doğrulardan rahatsız olan insanlar, fazla bir emek harcamadan, en basit şekliyle bizi hafife almaya, hasetlikle suçlamaya başlayacaktır ki. Bu da doğru yolda olduğumuzun en büyük göstergesi olacaktır. Arı kovanına çomak soktuğumuz gerçeğini değiştiremeyecektir.

 

Bu hayatı hafife al şekerim, hayat o kadar da ciddi bir şey değildir diyecek, kendi eller havaya felsefelerini empoze etmeye çalışacaktır. Doğal olarak, bizim şikayet ettiğimiz hafiflemenin sebebi de biraz da olsa, bu eller havaya tarzı insanların inşa ettiği bir düzendir.

 

Bunlar, çeşitli mekanlara gider, yer içer, gevrek gevrek güler, piyasaya bol estetik takviyeli eli yüzü düzgün tazeler kazandırır, sonra da vay ne iyi yapmışım diye, o şişik egolarını biraz daha şişirirler, sanki çok önemli işler yapmış gibi…

 

Millet işsizlikten şikayetçi mi, ne gibi haksızlıklara uğramış, ceplerinde kalan  üç kuruş paralarla gün mü geçirmiş. Bunların hiç umurunda değildir.

Onlar, sadece yer içer, gittikleri gördükleri yerleri anlatır, oradan oraya dolaşır, sonra da bizden daha iyisi yok havalarına girerler.

 

Tabii söylediklerinde doğrular da var.

 

O da bunları ciddiye almamak konusu.

 

 Günümüzde çok şükür ki, internet denen tüm dünyanın benimsediği muhteşem bir platform var. Burada, var olan bilginin kaynağı neredeyse, evrenin genişliğine ulaşmış durumda. İçinde her an güncellenen bilgiler var, bu yenilikten faydalanmak lazım. Yaptığımız haberler, yazılar o kadar yüksek tirajlara ulaşıyor ki, gazetelerin satış rakamlarının üstüne çıkıyor. Ama birileri bu başarıları görmek istemeyebiliyor, yenilikleri reddediyor , işlerine gelmiyor olabilir..

 

Olsun, biz de onların bu tavsiyelerine uyalım ve biraz gülüp eğlenelim. Kral Çıplak diyelim..Bu hikayeyi, güzel ülkemin, tüm sorunlarına rağmen, eller havaya, hayat o kadar da ciddi bir şey değildir diyen bilir kişilerine ithaf edelim.. İyi hafta sonları efendim, siz her şeyin en iyisine layıksınız…

 

Ülkenin birinde giyimine düşkün, kendini beğenmiş bir kral varmış. kendini çok akıllı sanan kral, giyim kuşamdan başka bir şey düşünmezmiş.

Günlerden bir gün komşu ülkenin kralı kendisini ziyaret etmek istediğini bildirmiş. elbette ki, bizim kralın ilk aklına gelen yine ne giyeceği olmuş. hemen adamlarını çağırtmış.

"Tüm dünyaya haber gönderin" demiş. "öyle bir elbise istiyorum ki, dünyada bir eşi daha olmasın. bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin edeceğim. misafirlerimi karşılarken bu elbiseyi giyeceğim."

Kısa bir süre sonra, haber her yana yayılmış. en iyi terziler, ellerindeki kumaşlarla, saraya gelmişler. hepsi yapacaklarını krala anlatıyormuş. ama kral anlatılanlardan hiç birini beğenmiyor;

"Çok daha güzel olmalı!" diye bağırıp duruyormuş.

sonunda çok genç bir terzi çıkmış kralın karşısına.

"Sen ne getirdin bakalım" diye sormuş kral. terzinin genç ve tecrübesiz duruşu kralın umudunu iyice kırmış.

"Benim getirdiğim çok özel sevgili kralım" demiş genç terzi. "size öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki, sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak."

Kral bu sözlere çok şaşırmış.

"Ancak bir şartım var" demiş genç terzi. "giysiyi bitirene kadar işimize hiç kimse karışmayacak."

Kral aradığını bulmanın sevinciyle kabul etmiş bu şartı. hemen iki kese altın verip;

"Çabuk olun o zaman!" diye emretmiş.

Genç terzi hemen başlamış çalışmaya. Ertesi gün iki kese altın daha istemiş kraldan. kral hiç itiraz etmeden vermiş altınlarını. Aradan günler geçtikce, kral genç terzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak etmiş. sonunda dayanamayıp, çalıştığı odaya girmiş. genç terzi tezgahın başında harıl harıl çalışıyormuş. kral sessizce bir süre izlemiş, bir şey göremeyince;

"Demek bunca zamandır boş oturdun ha!" diye kükremiş. "kese kese altınları ben boşuna mı verdim sana!"

Terzi sakin ve kendinden emin;

"Saygıdeğer kralım" demiş. bu kumaşı sadece akıllı insanlar görebilir. bakın ne kadar da güzel oldu.öyle değil mi?"

Kral ne diyeceğini şaşırmış. aptal durumuna düşmemek için;

"evet evet çok güzel" demek zorunda kalmış ve hızla çıkmış odadan.

Kralın elbisesi şehirde kulaktan kulağa dolaşır olmuş. "sadece akıllılar görebilir!" insanların merakı bunu duydukça daha çok artıyormuş. sonunda tören günü gelmiş. Halk toplanmış, hazırlıklar bitmiş. terzi kralı soymuş ve gerçekten varmış gibi üzerine bir elbise giydirmiş. sonrada karşısına geçip;

"Çok şık oldunuz efendim" demiş.

"Muhteşemsiniz."

Kral genç terzinin bu iltifatları karşısında, aynada gördüğü çıplak bedene hiç aldırmadan;

"Eline sağlık, çok güzel olmuş" demiş.

Kral yeni elbiseleri ile çıkmış saraydan. Dışarda toplanan halk, kralı çıplak görünce çok şaşırmışlar. Ama kimse cesaret edip krala gerçeği söyleyememiş. Birden küçük bir çocuk haykırmış;

"Kral çıplak kral çıplak!"

Tüm yazılarını göster