Çok farklı alanlarda memurları seçmeyi amaçlayan KPSS sınavında, esas ilginç olan öğretmen adaylarının durumudur.Öğretmen adaylarını seçmeye yönelik KPSS sınavlarının gerek içeriği gerekse sonuçları bakımından her zaman tartışılmalıdır.Dört yıl süreyle verilen meslek eğitimi hiçe sayılarak gençlerin geleceği içeriği tartışmalı birkaç saatlik sınava tabi tutulmaktadır. Sonuçları açısından bakıldığında, KPSS sınavının geçerliliğini sorgulamak da hemen hemen her yurttaşın ve yetkilinin temel sorumluluğu olmalıdır.
Her başarısızlık durumunda, öğretmen adayları çeşitli duygusal çöküntülere girmekte; bazen ölümle sonuçlanan intihar girişimleri yaşanmaktadır.Kaybeden öğrenciler ayrıca psikolojik sorunlarla karşılaşmaktadır.Örneğin, Bulunduğu toplumdaki kişi ve kişilere yoğunlaşmakta sorun yaşamaktadırlar. Ayrıca, duygu ve düşüncelerini kendi başına yönetmede güçlük çektikleri gibi bağımsız karar verebilme, kendine yetebilmede yetersizlik gösterebilmektedirler.Dahası,hayata bakış açısı ve amaçlarını belirlemede de güçlükler yaşayabilmekte; başka kişilerin ve dış koşulların etkisinden olumsuz yönde etkilenebilmektedirler.
Öğretmen adaylarının öğrencilik süreci de sorunsuz değildir : Derslere karşı ilgisizlik, öğretmenlik mesleğinin gereklerini içselleştirememe, kendini KPSS sınavını geçmeye şartlandırma gibi sorunlarla yüzleşme, henüz eğitim sürecindeyken aday öğretmenin öğretmenlik yaşantısı olumsuz olarak etkilenmektedir.
Sınavda başarısız olan öğrencilerin devlete ve ailesine bireysel maliyetine baktığımızda da karamsarlığa düşmemek elde değil.2007-2008 eğitim- öğretim yılında yapılan bir araştırmanın sonuçları oldukça ilginçtir (C.Ergin EKİNCİ- Türkiye’de Yükseköğretimde Öğrenci Harcama ve Maliyetleri,Eğitim ve Bilim, Yıl:2009,s:128): Cumhuriyet, Hacettepe ve Erciyes Üniversiteleri Eğitim Fakültelerinde yapılan araştırmada 4 yıllık eğitim fakültesi öğrencisinin ortalama olarak devlete maliyeti 16 Milyar 528 milyon TL. Öğrencinin kendi bireysel maliyeti ise 15 Milyar 380 Milyon TL dır. Kamu harcamaları ve öğrencinin bireysel maliyetleri toplam 31milyar 908 Milyon TL.
Atama bekleyen öğretmen adaylarının sayısı da göz önünde bulundurulduğunda durumun içler acısı olduğunu görmekteyiz. Bu gün itibari ile atama bekleyen öğretmen adayının yaklaşık 320 000 olarak kabul edersek , bu öğrencilerin devlete maliyeti toplam 5 trilyon 296 Milyar 400 milyon TL dır.
Bu olumsuzluklarda, eğitim tarihimizde yapılan hatalar önemli bir alanı kapsamaktadır.Hataların en büyük payı hükümetlere ve YÖK sistemine aittir.Özellikle,Refah yol hükümeti döneminde mesleği öğretmenlik olmayan üniversite mezunları öğretmen olarak atanmıştır.Ayrıca, zamanında fen-edebiyat fakültesi mezunlarına öğretmenlik hakkının tanınması, hem bu fakültelerin hem de eğitim fakültelerinin kuruluş amaçlarına aykırı görünmektedir.Çünkü, fen-edebiyat fakülteleri çeşitli branşlarda bilim adamı yetiştirirken eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirmektedir.
Diğer tandan,hükümetler ve YÖK, mevcut eğitim fakültelerindeki bölümleri güçlendirme yoluna gitmeyerek, birbirine yakın üniversitelerde aynı bölümleri açarak taleplerin artmasına yol açmaktadırlar. Böylece,arz ve talep dengesizliği doğmaktadır.Yani hükümetler fazla talep yaratırken YÖK de arzı yaratmaktadır.Ancak buna karşın hükümetler,yarattıkları talebi karşılama yoluna gitmemektedirler. Bütün bu olanlar çözümün nasıl sağlanacağı sorusunu gündeme getirmektedir.Bizce sorunun çözümü ülke gerçeklerine uygun insan gücü planlamasıyla olanaklıdır.
">
Çok farklı alanlarda memurları seçmeyi amaçlayan KPSS sınavında, esas ilginç olan öğretmen adaylarının durumudur.Öğretmen adaylarını seçmeye yönelik KPSS sınavlarının gerek içeriği gerekse sonuçları bakımından her zaman tartışılmalıdır.Dört yıl süreyle verilen meslek eğitimi hiçe sayılarak gençlerin geleceği içeriği tartışmalı birkaç saatlik sınava tabi tutulmaktadır. Sonuçları açısından bakıldığında, KPSS sınavının geçerliliğini sorgulamak da hemen hemen her yurttaşın ve yetkilinin temel sorumluluğu olmalıdır.
Her başarısızlık durumunda, öğretmen adayları çeşitli duygusal çöküntülere girmekte; bazen ölümle sonuçlanan intihar girişimleri yaşanmaktadır.Kaybeden öğrenciler ayrıca psikolojik sorunlarla karşılaşmaktadır.Örneğin, Bulunduğu toplumdaki kişi ve kişilere yoğunlaşmakta sorun yaşamaktadırlar. Ayrıca, duygu ve düşüncelerini kendi başına yönetmede güçlük çektikleri gibi bağımsız karar verebilme, kendine yetebilmede yetersizlik gösterebilmektedirler.Dahası,hayata bakış açısı ve amaçlarını belirlemede de güçlükler yaşayabilmekte; başka kişilerin ve dış koşulların etkisinden olumsuz yönde etkilenebilmektedirler.
Öğretmen adaylarının öğrencilik süreci de sorunsuz değildir : Derslere karşı ilgisizlik, öğretmenlik mesleğinin gereklerini içselleştirememe, kendini KPSS sınavını geçmeye şartlandırma gibi sorunlarla yüzleşme, henüz eğitim sürecindeyken aday öğretmenin öğretmenlik yaşantısı olumsuz olarak etkilenmektedir.
Sınavda başarısız olan öğrencilerin devlete ve ailesine bireysel maliyetine baktığımızda da karamsarlığa düşmemek elde değil.2007-2008 eğitim- öğretim yılında yapılan bir araştırmanın sonuçları oldukça ilginçtir (C.Ergin EKİNCİ- Türkiye’de Yükseköğretimde Öğrenci Harcama ve Maliyetleri,Eğitim ve Bilim, Yıl:2009,s:128): Cumhuriyet, Hacettepe ve Erciyes Üniversiteleri Eğitim Fakültelerinde yapılan araştırmada 4 yıllık eğitim fakültesi öğrencisinin ortalama olarak devlete maliyeti 16 Milyar 528 milyon TL. Öğrencinin kendi bireysel maliyeti ise 15 Milyar 380 Milyon TL dır. Kamu harcamaları ve öğrencinin bireysel maliyetleri toplam 31milyar 908 Milyon TL.
Atama bekleyen öğretmen adaylarının sayısı da göz önünde bulundurulduğunda durumun içler acısı olduğunu görmekteyiz. Bu gün itibari ile atama bekleyen öğretmen adayının yaklaşık 320 000 olarak kabul edersek , bu öğrencilerin devlete maliyeti toplam 5 trilyon 296 Milyar 400 milyon TL dır.
Bu olumsuzluklarda, eğitim tarihimizde yapılan hatalar önemli bir alanı kapsamaktadır.Hataların en büyük payı hükümetlere ve YÖK sistemine aittir.Özellikle,Refah yol hükümeti döneminde mesleği öğretmenlik olmayan üniversite mezunları öğretmen olarak atanmıştır.Ayrıca, zamanında fen-edebiyat fakültesi mezunlarına öğretmenlik hakkının tanınması, hem bu fakültelerin hem de eğitim fakültelerinin kuruluş amaçlarına aykırı görünmektedir.Çünkü, fen-edebiyat fakülteleri çeşitli branşlarda bilim adamı yetiştirirken eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirmektedir.
Diğer tandan,hükümetler ve YÖK, mevcut eğitim fakültelerindeki bölümleri güçlendirme yoluna gitmeyerek, birbirine yakın üniversitelerde aynı bölümleri açarak taleplerin artmasına yol açmaktadırlar. Böylece,arz ve talep dengesizliği doğmaktadır.Yani hükümetler fazla talep yaratırken YÖK de arzı yaratmaktadır.Ancak buna karşın hükümetler,yarattıkları talebi karşılama yoluna gitmemektedirler. Bütün bu olanlar çözümün nasıl sağlanacağı sorusunu gündeme getirmektedir.Bizce sorunun çözümü ülke gerçeklerine uygun insan gücü planlamasıyla olanaklıdır.