Koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi diyorlar.

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Boğaz" ın meşhur incisi, önemli mihenk taşlarından biri  Kuleli...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Boğaz" ın meşhur incisi, önemli mihenk taşlarından biri  Kuleli Askeri Lisesi" ni orjinalini  bozmadan müze yapmaktan ve  bu konuda Genelkurmay ile de anlaştıklarından bahsetmiş.

İnsan gerçekten üzülüyor böyle haberlere ya da en azından ben çok  üzüldüm. Bir tarafından baktığın zaman, bu hareket aslında, devlete gelir sağlayacak, para kazandıracak bir taşınmaz haline gelecek hem de böyle güzel bir bina halkın görüşüne açılacak, çok masumane…

Diğer taraftan, eski İstanbul hikayelerinde anlatılır, annemin de arkadaşlarının böyle anıları vardır, bir eski ev daha doğrusu, köşkler vardır. Bunlar ailelerin büyüklerinden kalma, iyi zamanlarında alınmış fakat aile büyükleri yaşlanıp, öldükten sonra bakımsız kalmış, boyası, bakımı masrafı yüksek meblağlar tutan, her köşesi anılarla dolu tarihi evlerdir..

Ev halkı maddi olarak, böyle bir köşkü idame ettiremeyecekleri için, içlerinden gelmese de satma yoluna giderler. Köşk satılır, aile fertleri arasında paylaşılır ve yeni hayatlara doğru yelken açılır..

Yani Kuleli Askeri Lisesi" nin müze yapılmak istenmesi bende bu cins bir duygu yarattı. Bir mekan hakkında, böyle önemli bir karar alırken, dışarıdan biri olarak değil de, o mekanın sahiplerine sormak gerekirdi diye düşünüyorum. Yani okulda okuyan, ya da daha önce mezun olmuş, bu gün önemli yerlerde gördüğümüz Generallerin onayını  ve görüşünü  almak  hem daha hakkaniyetli, hem de daha vicdani bir karar olur belki de…

Deniz Seki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" ne Gidiyormuş..

Ne kadar düşündürücü bir haber aslında, bu güne kadar bu konuya hiç köşemden değinmedim, çünkü ben hayatımda sigara içmemiş, sigaraya karşı, içenlere karşı bir insanken, uyuşturucu kullanan bir insana sempati duymam doğal olarak imkansızlaşıyor.  Dolayısıyla, Deniz Seki bu konuda hatalı zaten ama bir taraftan da, düşünüyorum, bir çok şaibeli  iş adamı, iş kadını bir şekilde, kendisini dışarı atarken, Deniz Seki ilk duruşmasına çıkmak için aylarca içeride bekliyor..

Bir Ergenekon  Davası için insanlar yine  aylarca, içerde haklarında yapılan suçlamaları beklediler,  bir kısmı hapishanede öldü,  bir kısmı hastanelerde yatıyor.

Yıllardır hukuk sistemindeki yavaşlık yazılıyor, çiziliyor..

Deniz Seki suçludur, suçsuzdur, onu biz bilmiyoruz, onlar  yargının işi ama kimsede herhalde Deniz Seki niye insan hakları mahkemesine şikayete gitti diye eleştiremez, kadın belki de tedavi olmak üzere hastanede yatacağı vakti, parmaklıklar arkasında, mahkemeye çıkacağı günü bekleyerek geçiriyor.. Durum böyle olunca, Deniz Seki" ye de insani bir hak doğuyor..

Bizim medyada bazı kadın yazarlara, sunuculara bakıyorum, bir eleştiri modu almış başını gidiyor, boylarına 2 numara büyük gelen laflar, ben köşemde polemiğe girmeyeceğim, deyip isim bile veremeden, gizliden gizliye onu bunu eleştirenler mi ararsın, her gece klüpten klübe, eller havaya modunda dolaşıp, bir türlü aradığını bulamayıp, hayat hakkında ahkam kesenler mi,  yoksa entelektüel geçinip, güncel yazılar yazan kadın yazarları eleştirip, kendileri  şişinmekten başka işi olmayan , yerinde sayanları mı?

Yoksa 40 ından sonra azanları teneşir paklar lafına inat, 40ıma gelmeden bir azayım da sonra ne olursa olsun diyenleri mi..

Tabii bunlar kolay yollar, insanın içinde derinliği, geçmişinden gelen aile kültürü, görgüsü, hazmettiği başarıları, özgüveni yoksa, sonradan üstüne koyduğu harçlarla, o inşaat ayakta duramıyor maalesef ..Onun için biraz , isim vermeden ona buna sataşayım, ya da oramı buramı açayım, nasıl olsa photoshop denen bir nimet de varken, 60 yaşında kadınlar, 35 yaşında gibi gözükürken ben de aradan çıkayım, elalem, kadına bak bu yaşta bile hala  çok  güzel desin…

Ya da ele verir talkımı, kendi yutar salkımı misali  , kendi çapıma büyük gelen laflar edeyim de, beni adamdan saysınlar mantığı bu aralar  pek bir trendy…

E basında da, her bozacının şahidi, şıracı olunca, koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi diyorlar…

">

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Boğaz" ın meşhur incisi, önemli mihenk taşlarından biri  Kuleli Askeri Lisesi" ni orjinalini  bozmadan müze yapmaktan ve  bu konuda Genelkurmay ile de anlaştıklarından bahsetmiş.

İnsan gerçekten üzülüyor böyle haberlere ya da en azından ben çok  üzüldüm. Bir tarafından baktığın zaman, bu hareket aslında, devlete gelir sağlayacak, para kazandıracak bir taşınmaz haline gelecek hem de böyle güzel bir bina halkın görüşüne açılacak, çok masumane…

Diğer taraftan, eski İstanbul hikayelerinde anlatılır, annemin de arkadaşlarının böyle anıları vardır, bir eski ev daha doğrusu, köşkler vardır. Bunlar ailelerin büyüklerinden kalma, iyi zamanlarında alınmış fakat aile büyükleri yaşlanıp, öldükten sonra bakımsız kalmış, boyası, bakımı masrafı yüksek meblağlar tutan, her köşesi anılarla dolu tarihi evlerdir..

Ev halkı maddi olarak, böyle bir köşkü idame ettiremeyecekleri için, içlerinden gelmese de satma yoluna giderler. Köşk satılır, aile fertleri arasında paylaşılır ve yeni hayatlara doğru yelken açılır..

Yani Kuleli Askeri Lisesi" nin müze yapılmak istenmesi bende bu cins bir duygu yarattı. Bir mekan hakkında, böyle önemli bir karar alırken, dışarıdan biri olarak değil de, o mekanın sahiplerine sormak gerekirdi diye düşünüyorum. Yani okulda okuyan, ya da daha önce mezun olmuş, bu gün önemli yerlerde gördüğümüz Generallerin onayını  ve görüşünü  almak  hem daha hakkaniyetli, hem de daha vicdani bir karar olur belki de…

Deniz Seki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" ne Gidiyormuş..

Ne kadar düşündürücü bir haber aslında, bu güne kadar bu konuya hiç köşemden değinmedim, çünkü ben hayatımda sigara içmemiş, sigaraya karşı, içenlere karşı bir insanken, uyuşturucu kullanan bir insana sempati duymam doğal olarak imkansızlaşıyor.  Dolayısıyla, Deniz Seki bu konuda hatalı zaten ama bir taraftan da, düşünüyorum, bir çok şaibeli  iş adamı, iş kadını bir şekilde, kendisini dışarı atarken, Deniz Seki ilk duruşmasına çıkmak için aylarca içeride bekliyor..

Bir Ergenekon  Davası için insanlar yine  aylarca, içerde haklarında yapılan suçlamaları beklediler,  bir kısmı hapishanede öldü,  bir kısmı hastanelerde yatıyor.

Yıllardır hukuk sistemindeki yavaşlık yazılıyor, çiziliyor..

Deniz Seki suçludur, suçsuzdur, onu biz bilmiyoruz, onlar  yargının işi ama kimsede herhalde Deniz Seki niye insan hakları mahkemesine şikayete gitti diye eleştiremez, kadın belki de tedavi olmak üzere hastanede yatacağı vakti, parmaklıklar arkasında, mahkemeye çıkacağı günü bekleyerek geçiriyor.. Durum böyle olunca, Deniz Seki" ye de insani bir hak doğuyor..

Bizim medyada bazı kadın yazarlara, sunuculara bakıyorum, bir eleştiri modu almış başını gidiyor, boylarına 2 numara büyük gelen laflar, ben köşemde polemiğe girmeyeceğim, deyip isim bile veremeden, gizliden gizliye onu bunu eleştirenler mi ararsın, her gece klüpten klübe, eller havaya modunda dolaşıp, bir türlü aradığını bulamayıp, hayat hakkında ahkam kesenler mi,  yoksa entelektüel geçinip, güncel yazılar yazan kadın yazarları eleştirip, kendileri  şişinmekten başka işi olmayan , yerinde sayanları mı?

Yoksa 40 ından sonra azanları teneşir paklar lafına inat, 40ıma gelmeden bir azayım da sonra ne olursa olsun diyenleri mi..

Tabii bunlar kolay yollar, insanın içinde derinliği, geçmişinden gelen aile kültürü, görgüsü, hazmettiği başarıları, özgüveni yoksa, sonradan üstüne koyduğu harçlarla, o inşaat ayakta duramıyor maalesef ..Onun için biraz , isim vermeden ona buna sataşayım, ya da oramı buramı açayım, nasıl olsa photoshop denen bir nimet de varken, 60 yaşında kadınlar, 35 yaşında gibi gözükürken ben de aradan çıkayım, elalem, kadına bak bu yaşta bile hala  çok  güzel desin…

Ya da ele verir talkımı, kendi yutar salkımı misali  , kendi çapıma büyük gelen laflar edeyim de, beni adamdan saysınlar mantığı bu aralar  pek bir trendy…

E basında da, her bozacının şahidi, şıracı olunca, koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi diyorlar…

Tüm yazılarını göster