Bir süre önce basında bir tasfiye sürecinin yaşanacağını ve yaşanması gerektiği tartışılıyordu. Ben de o dönemde, yazdığım yerel gazetede ve kişisel bloğumda bu tartışmalara katılmıştım. Elbette biz İnternet sitesi yazarları, köşe yazarı olarak görülmediğimiz için yazdıklarımız hem çok kişi tarafından okunmadı, hem de okunanlar tarafından önemsenmedi.
Yeni tartışmanın fitili Akşam gazetesi yazarı Atılgan Bayar tarafından atıldı. Bayar, Akşamdaki köşesinde "okurların yaşlı yazarları emekli ettiğini" yazdı. Tartışmaya çok kişi katıldı. Tasfiye tartışmalarını başlatan Zaman olaya uzak durmadı ve bir araştırma yayınladı. Araştırmada; Cüneyt Özdemir,'statükonun gönüllü bekçilerinin 50 yıldır aynı şeyi yazıp durduğunu söyledi. Milliyetten Mehveş Evin, yıllardır bir şey söylemeyenlerin hâlâ yerlerini korumasını... Akşam yazarı Bayar'a göre artık eski yazarlar gündem belirleyemiyor, okura tesir edemiyordu.
Aslında bu tartışmaya yaşlılığın veya gençliğin sınırını belirlemekle başlamak mümkündü. Mesela günlük hayatta "yaşlı" denilebilecek olan 50 yaşındaki bir yazar basın dünyası için yaşlı mı? Tecrübenin önemi yok mu?
Gazetecilik veya köşe yazarlığında üretmenin yaş ile sınırlı olmadığı kesin. Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk 85 yaşında olmasına saygı duyulan kişi olarak devam ediyor mesleğine. Hıncal Uluç yazılarını kim okumuyor mesela. Katılırsınız veya katılmazsınız. Milliyetten 67 yaşındaki Melih Aşık'ın düzenli okuruyum. Ama itiraf edebilirim ki; Çetin Altan'ı belki de son on yılda ikiden fazla okumamışımdır.
Hürriyette takip etmeye çalıştığım "yaşlı" yazarlar arasında Ertuğrul Özkök, Mehmet Yılmaz ve Yalçın Bayer bulunuyor. Sabah gazetesinde Nazlı Ilıcak'ı sürekli okumaya çalışıyorum. Necati Doğrunun tespitleri ve yazdıkları güncel ve yerinde. Genç yazarlar var sürekli takip ettiğim. Mesela Posta'da Candaş Tolga, Hürriyet'te Ahmet Hakan, Milliyet'te Kadri Gürsel'i takip etmeye çalışıyorum. Vatanda İclal Aydın, Bilal Çetin, Can Ataklı ve Mustafa Mutlu'yu sürekli okumaya çalışıyorum.
Takip ettiklerimin hepsini buraya yazsam çok uzun bir liste olacak. İlk aklıma gelenler bunlar.
Genel anlamda bazı gazetelerde gençlerin yıldızının parladığı muhakkak! Bu da gösteriyor ki; bugünkü siyasi ortamda; uyanık gençköşe yazarları nerede durmasını biliyorlar! Neredeyse hepsinin değişimci, demokrat, asker karşıtı, AB yanlısı ve çoğunun 2.cumhuriyetçi görünmesinin bir sebebi olmalı!
Bu değişimci gençlere göre eski yazarların basında hala yer alıyor olmasının sebepleri; kişisel dostluklar, iş takibi ve patronun sözünden çıkmaması! Bu genç yazarlara göre yazarların da emeklilik yaşı olmalı. Peki bugünün genç yazarları kişisel dostluklar veya bir takım ilişkiler sayesinde köşe bulmadılar mı?
Son tartışmaya katılan köşe yazarlarının neredeyse büyük çoğunluğutecrübeyi konuşmuyor. Sıkıntılı anlarda tecrübenin getirdiği yetkinlikle yapılan analizler zor dönemlerde gençlere de örnek olmalı. Zamanda yayınlanan araştırmada Nagehan Alçı'nın gazetelerde yıllardır yazanların neden hâlâ yazdığından ziyade neden yeni isimlere yeterince yer açılmadığı tespiti aslında önemli bir sorun. Ulusal gazetelerde yazmaya aday bir yazar adayı olarak bu temel sorunun farkındayım.
Kendini yenileyemeyen, toplumdaki değişime, gelişmelere, yeniliklere, teknolojiye direnen, direnmekle kalmayıp bütün bunlara muhalif olan yazarlara yeni sesler, genç kalemler olduğunu hatırlatmak gerekir. Fakat sadece genç diye birileri kollanmamalı! Sadece yaşlı diye birileri dışlanmamalı!
SON SÖZ:
Atılgan Bayar yaşlı yazarların artık okunmadığını ve üretemediğini söylüyor. Sanırım kimin ne kadar okunduğunu anlamak için bir yeni uygulamaya gitmek gerekiyor. Gazeteler İnternet baskılarında yazarların okunma sayısını göstermeli ya da yazar bölümüne hareket kazandırmalıdırlar. Yani yazarlar okunma sıralarına göre sürekli değişiklik göstermeli ve çok okunan yazar üste çıkmalıdır. O zaman tartışmalar havada kalmaz ve sonuç ortaya çıkar. Bu kadar basit.
www.twitter.com/yolagiden
">
Bir süre önce basında bir tasfiye sürecinin yaşanacağını ve yaşanması gerektiği tartışılıyordu. Ben de o dönemde, yazdığım yerel gazetede ve kişisel bloğumda bu tartışmalara katılmıştım. Elbette biz İnternet sitesi yazarları, köşe yazarı olarak görülmediğimiz için yazdıklarımız hem çok kişi tarafından okunmadı, hem de okunanlar tarafından önemsenmedi.
Yeni tartışmanın fitili Akşam gazetesi yazarı Atılgan Bayar tarafından atıldı. Bayar, Akşamdaki köşesinde "okurların yaşlı yazarları emekli ettiğini" yazdı. Tartışmaya çok kişi katıldı. Tasfiye tartışmalarını başlatan Zaman olaya uzak durmadı ve bir araştırma yayınladı. Araştırmada; Cüneyt Özdemir,'statükonun gönüllü bekçilerinin 50 yıldır aynı şeyi yazıp durduğunu söyledi. Milliyetten Mehveş Evin, yıllardır bir şey söylemeyenlerin hâlâ yerlerini korumasını... Akşam yazarı Bayar'a göre artık eski yazarlar gündem belirleyemiyor, okura tesir edemiyordu.
Aslında bu tartışmaya yaşlılığın veya gençliğin sınırını belirlemekle başlamak mümkündü. Mesela günlük hayatta "yaşlı" denilebilecek olan 50 yaşındaki bir yazar basın dünyası için yaşlı mı? Tecrübenin önemi yok mu?
Gazetecilik veya köşe yazarlığında üretmenin yaş ile sınırlı olmadığı kesin. Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk 85 yaşında olmasına saygı duyulan kişi olarak devam ediyor mesleğine. Hıncal Uluç yazılarını kim okumuyor mesela. Katılırsınız veya katılmazsınız. Milliyetten 67 yaşındaki Melih Aşık'ın düzenli okuruyum. Ama itiraf edebilirim ki; Çetin Altan'ı belki de son on yılda ikiden fazla okumamışımdır.
Hürriyette takip etmeye çalıştığım "yaşlı" yazarlar arasında Ertuğrul Özkök, Mehmet Yılmaz ve Yalçın Bayer bulunuyor. Sabah gazetesinde Nazlı Ilıcak'ı sürekli okumaya çalışıyorum. Necati Doğrunun tespitleri ve yazdıkları güncel ve yerinde. Genç yazarlar var sürekli takip ettiğim. Mesela Posta'da Candaş Tolga, Hürriyet'te Ahmet Hakan, Milliyet'te Kadri Gürsel'i takip etmeye çalışıyorum. Vatanda İclal Aydın, Bilal Çetin, Can Ataklı ve Mustafa Mutlu'yu sürekli okumaya çalışıyorum.
Takip ettiklerimin hepsini buraya yazsam çok uzun bir liste olacak. İlk aklıma gelenler bunlar.
Genel anlamda bazı gazetelerde gençlerin yıldızının parladığı muhakkak! Bu da gösteriyor ki; bugünkü siyasi ortamda; uyanık gençköşe yazarları nerede durmasını biliyorlar! Neredeyse hepsinin değişimci, demokrat, asker karşıtı, AB yanlısı ve çoğunun 2.cumhuriyetçi görünmesinin bir sebebi olmalı!
Bu değişimci gençlere göre eski yazarların basında hala yer alıyor olmasının sebepleri; kişisel dostluklar, iş takibi ve patronun sözünden çıkmaması! Bu genç yazarlara göre yazarların da emeklilik yaşı olmalı. Peki bugünün genç yazarları kişisel dostluklar veya bir takım ilişkiler sayesinde köşe bulmadılar mı?
Son tartışmaya katılan köşe yazarlarının neredeyse büyük çoğunluğutecrübeyi konuşmuyor. Sıkıntılı anlarda tecrübenin getirdiği yetkinlikle yapılan analizler zor dönemlerde gençlere de örnek olmalı. Zamanda yayınlanan araştırmada Nagehan Alçı'nın gazetelerde yıllardır yazanların neden hâlâ yazdığından ziyade neden yeni isimlere yeterince yer açılmadığı tespiti aslında önemli bir sorun. Ulusal gazetelerde yazmaya aday bir yazar adayı olarak bu temel sorunun farkındayım.
Kendini yenileyemeyen, toplumdaki değişime, gelişmelere, yeniliklere, teknolojiye direnen, direnmekle kalmayıp bütün bunlara muhalif olan yazarlara yeni sesler, genç kalemler olduğunu hatırlatmak gerekir. Fakat sadece genç diye birileri kollanmamalı! Sadece yaşlı diye birileri dışlanmamalı!
SON SÖZ:
Atılgan Bayar yaşlı yazarların artık okunmadığını ve üretemediğini söylüyor. Sanırım kimin ne kadar okunduğunu anlamak için bir yeni uygulamaya gitmek gerekiyor. Gazeteler İnternet baskılarında yazarların okunma sayısını göstermeli ya da yazar bölümüne hareket kazandırmalıdırlar. Yani yazarlar okunma sıralarına göre sürekli değişiklik göstermeli ve çok okunan yazar üste çıkmalıdır. O zaman tartışmalar havada kalmaz ve sonuç ortaya çıkar. Bu kadar basit.
www.twitter.com/yolagiden