Kıpkırmızı çizgiler

Haber3.com yazarı R. Bülend Kırmacı yazdı: Kıpkırmızı çizgiler

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Devletlerin hiç bir koşulda tartışmaya açılamaz duyarlı kararları vardır. 

Bu 'kararlılık', siyaseti bile aşar; iktidardan iktidara kolayca değişmez. 

"Kırmızı çizgiler" diye de tanımlanan bu çelik çekirdek, 

temel yasada örneğin bizim Anayasamızda ilk dört maddenin kapsamında yerini bulmuştur. 

Bununla da kalmaz, yılların deneyimi ile biçim alan kimi ulusal güvenlik konuları da kırmızı çizgileri betimler ve de perçinler. 

Bağımsız devletlerin müktesabatında, devletin devamlılığı kavrayış içinde, kendisiyle beraber devleti de halkı da 'koruyan' işte bu kırmızı çizgilerdir... 

... Kırmızı Çizgiler, seçimle de değişmediği gibi, örneğin, referandum konusu da yapılamaz.  

Yapılamaz; çünkü, demokrasi, demokrasiyi devletin başına yıkmak için kullanılamayacağı gibi; kırmızıya oynayan bir siyaset de, eşitlik ilkesini tahrip edip; parti devletine yol açabilir... 

Peki "bizim" uzun yıllardır güvenlik boyutuyla kırmızı çizgilerimiz nelerdir?

İki tanedir: Bölücü, ırkçı, narkotik terör örgütüyle savaşım ve de dinci fanatik ve faşizan yapılarla mücadele...

Bunlara son yıllarda bir üçüncü kırmızı çizgi olarak, milli güvenlik sorunu haline gelen, kitlesel sığınmacıların 'geri gönderilmesi' de eklenebilir ve eklenmelidir.

Bu 3 kırmızı çizgiye muhalif olanların, bu konuda kamusal varlığın ve toplumsal duyarlığın 'altını oyanların' da etkisizleştirilmesi gereken 4. Kırmızı Çizgiyi oluşturdukları söylenebilir...

Bir başka anlatımla: 

3 temel kırmızı çizgiyi iğfal veya iğdiş etmeye çalışan tüm unsurlar da 4. Kırmızı Çizginin ta kendisidir, denilebilir.

Gerçekten geriye dönüp yakın geçmiş anımsandığında, "iktidar paydaşı" olmaya kalkışan dinci faşizan çevrelere, o arada, İslamın içinde olduğunu iddia edip Kur'anın özü dışına taşan kimi tarikatlere ödünler veren siyasi basiretsizliği ve yol açtığı zararları anımsıyoruz...

İşte bugün benzer bir aymazlık 'yeni açılım' benzeri (ve federasyon dayatmasına açılması kaçınılmaz) kimi 'söylem ve eylemlerde' de görünüyor:

Teröristbaşının adeta Meclis'e davet edilmesi, devlet içinde devlet arayanlara cesaret veren demeçler; bu kere utançtan yüzümüzü kıpkırmızı hale getiriyor...

Tüm bu gelişmeler kırmızı çizgileri kırılan bir Türkiye algısına doğru pupa yelken sürüklendiğimizin işaretidir. 

Türkiye'ye zehirli bir ilacı "genişleme" ambalajında yutturmaya kalkanların navigasyonunda Suriye, Irak ve İran ile bizden koparılacak topraklara '2.İsrail plantasyonunun ekilmesi' vardır.

Onlar için tek rota budur...

Peki ya bizim kırmızı çizgilerimiz ve şehit kanından kırmızı rengini alan ay yıldızlı bayrağımız ne olacak, nerede duracaktır?

Şu bir mecburi alarmdır:

Türkiye içeride ve dışarıda maceralara sürüklenemez...

İvedi olarak İkiz Yasalar lağvedilmeli, komşu merkezli diplomasi ile, sığınmacılar geldikleri yere geri gönderilmelidir...

Kırmızı çizgiler oyuncak olursa, Dünya denen sahada, korkarım ki, kırmızı kartı yeriz.

">

Devletlerin hiç bir koşulda tartışmaya açılamaz duyarlı kararları vardır. 

Bu 'kararlılık', siyaseti bile aşar; iktidardan iktidara kolayca değişmez. 

"Kırmızı çizgiler" diye de tanımlanan bu çelik çekirdek, 

temel yasada örneğin bizim Anayasamızda ilk dört maddenin kapsamında yerini bulmuştur. 

Bununla da kalmaz, yılların deneyimi ile biçim alan kimi ulusal güvenlik konuları da kırmızı çizgileri betimler ve de perçinler. 

Bağımsız devletlerin müktesabatında, devletin devamlılığı kavrayış içinde, kendisiyle beraber devleti de halkı da 'koruyan' işte bu kırmızı çizgilerdir... 

... Kırmızı Çizgiler, seçimle de değişmediği gibi, örneğin, referandum konusu da yapılamaz.  

Yapılamaz; çünkü, demokrasi, demokrasiyi devletin başına yıkmak için kullanılamayacağı gibi; kırmızıya oynayan bir siyaset de, eşitlik ilkesini tahrip edip; parti devletine yol açabilir... 

Peki "bizim" uzun yıllardır güvenlik boyutuyla kırmızı çizgilerimiz nelerdir?

İki tanedir: Bölücü, ırkçı, narkotik terör örgütüyle savaşım ve de dinci fanatik ve faşizan yapılarla mücadele...

Bunlara son yıllarda bir üçüncü kırmızı çizgi olarak, milli güvenlik sorunu haline gelen, kitlesel sığınmacıların 'geri gönderilmesi' de eklenebilir ve eklenmelidir.

Bu 3 kırmızı çizgiye muhalif olanların, bu konuda kamusal varlığın ve toplumsal duyarlığın 'altını oyanların' da etkisizleştirilmesi gereken 4. Kırmızı Çizgiyi oluşturdukları söylenebilir...

Bir başka anlatımla: 

3 temel kırmızı çizgiyi iğfal veya iğdiş etmeye çalışan tüm unsurlar da 4. Kırmızı Çizginin ta kendisidir, denilebilir.

Gerçekten geriye dönüp yakın geçmiş anımsandığında, "iktidar paydaşı" olmaya kalkışan dinci faşizan çevrelere, o arada, İslamın içinde olduğunu iddia edip Kur'anın özü dışına taşan kimi tarikatlere ödünler veren siyasi basiretsizliği ve yol açtığı zararları anımsıyoruz...

İşte bugün benzer bir aymazlık 'yeni açılım' benzeri (ve federasyon dayatmasına açılması kaçınılmaz) kimi 'söylem ve eylemlerde' de görünüyor:

Teröristbaşının adeta Meclis'e davet edilmesi, devlet içinde devlet arayanlara cesaret veren demeçler; bu kere utançtan yüzümüzü kıpkırmızı hale getiriyor...

Tüm bu gelişmeler kırmızı çizgileri kırılan bir Türkiye algısına doğru pupa yelken sürüklendiğimizin işaretidir. 

Türkiye'ye zehirli bir ilacı "genişleme" ambalajında yutturmaya kalkanların navigasyonunda Suriye, Irak ve İran ile bizden koparılacak topraklara '2.İsrail plantasyonunun ekilmesi' vardır.

Onlar için tek rota budur...

Peki ya bizim kırmızı çizgilerimiz ve şehit kanından kırmızı rengini alan ay yıldızlı bayrağımız ne olacak, nerede duracaktır?

Şu bir mecburi alarmdır:

Türkiye içeride ve dışarıda maceralara sürüklenemez...

İvedi olarak İkiz Yasalar lağvedilmeli, komşu merkezli diplomasi ile, sığınmacılar geldikleri yere geri gönderilmelidir...

Kırmızı çizgiler oyuncak olursa, Dünya denen sahada, korkarım ki, kırmızı kartı yeriz.

Tüm yazılarını göster