Kılıçdaroğlu’nun adaylığı kesin değil

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: Kılıçdaroğlu’nun adaylığı kesin değil

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Kimi çevreler Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masanın CB adayı olacağı kesinleşti, resmen ilan edilmesi artık sadece bir formalite diye yorumlar yayınlıyor.

İYİ Parti lideri Meral Akşener’in özenle seçtiği sözcüklerle henüz hiçbir isim lehine karar verilmediğini vurgulayan açıklamaları bile Kılıçdaroğlu’na destek gibi yorumlanıyor.

Bunun adı hüsnükuruntu – İngilizcesi ‘wishful thinking’. Yani herhangi bir durumu safça kendinden yana veya arzuları doğrultusunda yorumlama.

Tabii bu davranışlar bazen saflıktan öte kişisel amaçlar taşıyabilir.

Sadece Akşener değil 6’lı masayı oluşturan Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu gibi diğer parti liderleri de bugüne dek hiçbir isim lehine veya aleyhine imada bulunmadı.

Henüz muhalefetin ortak adayı belli değil. Maalesef ortak aday çıkacağı bile henüz kesin değil.

6’lı masanın tavır almama siyaseti isabetliydi ve bugüne kadar başarılı oldu. Ama artık bu tutum gözden geçirilmeli.

Önce Kılıçdaroğlu’nun durumuna bakalım. Aday olmama ihtimali, olma ihtimalinden daha yüksek. Israrlı açıklamalarına ve aday gibi verdiği demeçlere rağmen masadan hiçbir destek işareti gelmiyor.

Ayrıca, aşağıdaki bazı basit gerçekleri karar vericilerin elbet bildiğini ve dikkate aldığını düşünüyorum.

Seçmenleri siyasi tercihlerine göre üç büyük grupta toplayabiliriz. Birinci grup %40 üzerinde desteğe sahip 6’lı masa partilerinin, ikincisi biraz daha az desteğe sahip iktidarın (AKP+MHP), üçüncüsü %10 – %15 arasında HDP’nin seçmenleri.

Ortak aday birinci gruptaki seçmenlerden asgari fire verme, ikinci ve üçüncü gruptan azami destek alma potansiyeline sahip olmalı.

Masadaki partileri sağ-sol ekseninde sıralarsak, Saadet’in sağ başta CHP’nin sol başta yer aldığı bir dizilim çıkar. CHP masadaki tek sol parti. Hepsi sağda yer alan diğerleri toplamda CHP’ye yakın ama biraz daha az seçmen desteğine sahip.

En basit siyasi akıl, masa liderleri arasında kendi seçmen kitlesinden (birinci grup) en çok fire verecek adayın, yelpazenin iki ucundaki Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu olduğuna işaret eder.

Kılıçdaroğlu aday olursa, masadaki diğer partiler için seçmenine ters düşmek sorunu artan şekilde ortaya çıkacaktır.

Aynı durum Karamollaoğlu için geçerli. Aday olursa, mesela CHP yönetimi en olumlu tavrı alsa bile seçmenleri ciddi ölçüde fire verecektir.

Kılıçdaroğlu masadaki liderler içinde, yine siyasi konumu nedeniyle, ikinci büyük grubu oluşturan AKP+MHP seçmeninden en az oy çekme potansiyeline sahip.

Avantajlı olduğu tek grup üçüncü sıradaki HDP seçmeni.

Seçmenin %80’den fazlasını oluşturan kesimde en az başarı şansına sahip adayı tercih etmenin rasyonel gerekçesi ne olabilir? İkna edici cevap bulabilmek zordur.

Peki, CHP’nin masadaki tek sol parti olması, liderinin ortak aday olmaması için yeterli gerekçe midir? Değildir.

CHP %40 civarı, hiç değilse %35’i rahatça yakalayan bir oy gücüne erişseydi, Kılıçdaroğlu’nun oy eksiğini tamamlaması kolaylaşacak, önü açılacaktı. Bu mümkündü.

Ama elverişli koşullara rağmen CHP’de sıçrama bir yana, artış bile yok. Seçim sonuçlarına ve güvenilir anketlere göre yıllardır %25 civarına mıhlanmış duruyor. Seçmende CHP algısı pek değişmedi.

Oy desteği %25 civarına kitlenmiş CHP’nin genel başkanı aday olsun ve kalan %25’i farklı çizgideki partilerin seçmeninden tamamlasın beklentisi yüksek riskli bir girişim.

Siyaset gerçekler üzerinden yapılır. Hüsnükuruntu siyasetinde hayal kırıklığı ihtimali yüksektir.

Bazı okuyucular, ama Kılıçdaroğlu’nun anketlerde oyu yükseliyor diye düşünebilir. Evet yükseliyor.

Ama Kılıçdaroğlu adaylığını ilan etmiş ve fiilen kampanya yapan tek isim. Muhalefetin muhtemel CB adayı olarak konuşan, kampanya yürüten başkası yok. Kılıçdaroğlu başka isimlerin çıkmasını istemiyor. Bu koşullarda seçmen tercihinin doğru oluşması ve ortaya çıkması zor.

Tayyip Erdoğan hakkında çok farklı düşünenler olabilir. Ama herhalde pek az kimse, seçim kazanma yeteneği güçlü bir siyasetçi olduğuna itiraz edecektir.

Yukarıdaki gerekçeleri ikna edici bulmayanlar, karşısına rakip olarak Erdoğan’ın en çok Kılıçdaroğlu’nu istediğini dikkate alabilir. Erdoğan’ın bu tercihini hiç kimse dudak kıvırıp göz ardı etmemeli.

Başarılı ve tarafsız kamuoyu araştırma şirketi Metropoll’ün yöneticisi Özer Sencar çarpıcı Medyscope mülakatında, “Erdoğan’ın kutuplaştırma siyasetine en uygun aday Kılıçdaroğlu” diyor. Sencar’ın sözleri, yukarıdaki analizlerle beraber okunabilir.  

 Aslında 6’lı masadaki liderlerden herhangi birinin aday olması sorunlar içeriyor.

Yıllardır partili Cumhurbaşkanına hararetle karşı çıkan muhalefet, kendisiyle açık çelişki içine düşmeden şimdi tersini nasıl savunacak? Partili kimliği en güçlü olan genel başkanlardan herhangi birinin adaylığını seçmene nasıl anlatacak?

İkincisi, aynı gün milletvekili seçimi var. Ortak aday olacak genel başkanın partisi, diğer ittifak partilerine karşı ciddi bir haksız avantaj elde edecek. Hangi genel başkan olursa olsun.

Sadece bu bile, masadaki genel başkanların aday olmaması için yeterli neden.

Kılıçdaroğlu adaylık konusunda çok istekli. Kolay anlaşılabilir, insani bir arzu. Ancak arzular gerçekleri gölgelememeli.

Muhalefet partilerinin yerel seçimlerde uyguladığı ve başarılı sonuç aldığı bir model var. CHP önemli yerlerde partili kimliği güçlü isimler değil, farklı kesimlerin oy verebileceği adaylar göstererek başarılı oldu.

Şimdi bu başarılı model Cumhurbaşkanlığı seçimine uyarlanmalı. Partili kimliği güçlü adayın ciddi risk oluşturacağı açık.

Ne yapmalı?

Tavır almama siyaseti artık gözden geçirilmeli.

Kılıçdaroğlu’nun durumu hızla açıklığa kavuşturulmalı.

Eğer 6’lı masa aday olmasını uygun buluyorsa, açıklanmalı. Böylece seçim sonrası geçiş dönemi için yapılan çalışmalar da hız kazanacaktır.

Uygun bulmuyorsa, genel başkanların aday olmayacağı yönünde bir ilke kararı alınabilir.

Naçizane önerim, bu adım hızla ve tercihan ekim ayı içinde tamamlanmalı.

Çünkü mevcut gidişin aylarca devam etmesi muhalefet masasını açmaza sürükleyebilir.

İlk tercihleri öyle olmasa da Kılıçdaroğlu’nu aday göstermek zorunda kalabilirler. Ya da Kılıçdaroğlu dışında bir adayın çıkması masanın dağılması veya en iyi ihtimalle CHP seçmeninde fire artışı sonucu doğurabilir.

Her iki durumda en kazançlı Erdoğan olacak.

CHP Başkan Yardımcısı Bülent Kuşçu’nun “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” sözü ciddiye alınmalı. Evet, bu elbet Sayın Kuşçu’nun kişisel görüşü.

Ama kuşkusuz aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun tek aday olarak yürüttüğü kampanya nedeniyle CHP yönetimi ve seçmeninin önemli bir bölümünde yükselişe geçen duyguların ifadesi.

Ekim sonuna kadar genel başkanların aday olmayacağı yönünde ilke kararı alınırsa, birden fazla muhtemel adayın ismi kamuoyunda ön plana çıkabilir ve seçmen eğilimleri daha rahat oluşabilir. Bu zor iş, yine 6’lı masanın katkısını ve özenli yönetimini gerektiriyor.

Mesela 6’lı masada üzerinde mutabakat sağlanamayacak isimler olabilir. Bu tercih neticede siyasi karar vericilerin hakkıdır.

Ortak aday böyle bir süreçten sonra en geç yıl sonuna kadar ilan edilmeli.

Önerdiğim yaklaşım elbet uygun bulunmayabilir. Ama her durumda, adayı yıl sonuna kadar açıklamayı öngören yeni bir yol haritası isabetli olacaktır.

Son verilere göre kararsızlar azalıyor, AKP’nin oyu artıyor. İYİ Parti’nin yükselişi durdu veya az da olsa düşüşte, CHP’de ilerleme yok.

 Cumhurbaşkanlığı seçimi muhalefet için kesinlikle çantada keklik değil. Kim aday olursa olsun kazanırız anlayışı tehlikeli bir tuzak.

">

Kimi çevreler Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masanın CB adayı olacağı kesinleşti, resmen ilan edilmesi artık sadece bir formalite diye yorumlar yayınlıyor.

İYİ Parti lideri Meral Akşener’in özenle seçtiği sözcüklerle henüz hiçbir isim lehine karar verilmediğini vurgulayan açıklamaları bile Kılıçdaroğlu’na destek gibi yorumlanıyor.

Bunun adı hüsnükuruntu – İngilizcesi ‘wishful thinking’. Yani herhangi bir durumu safça kendinden yana veya arzuları doğrultusunda yorumlama.

Tabii bu davranışlar bazen saflıktan öte kişisel amaçlar taşıyabilir.

Sadece Akşener değil 6’lı masayı oluşturan Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu gibi diğer parti liderleri de bugüne dek hiçbir isim lehine veya aleyhine imada bulunmadı.

Henüz muhalefetin ortak adayı belli değil. Maalesef ortak aday çıkacağı bile henüz kesin değil.

6’lı masanın tavır almama siyaseti isabetliydi ve bugüne kadar başarılı oldu. Ama artık bu tutum gözden geçirilmeli.

Önce Kılıçdaroğlu’nun durumuna bakalım. Aday olmama ihtimali, olma ihtimalinden daha yüksek. Israrlı açıklamalarına ve aday gibi verdiği demeçlere rağmen masadan hiçbir destek işareti gelmiyor.

Ayrıca, aşağıdaki bazı basit gerçekleri karar vericilerin elbet bildiğini ve dikkate aldığını düşünüyorum.

Seçmenleri siyasi tercihlerine göre üç büyük grupta toplayabiliriz. Birinci grup %40 üzerinde desteğe sahip 6’lı masa partilerinin, ikincisi biraz daha az desteğe sahip iktidarın (AKP+MHP), üçüncüsü %10 – %15 arasında HDP’nin seçmenleri.

Ortak aday birinci gruptaki seçmenlerden asgari fire verme, ikinci ve üçüncü gruptan azami destek alma potansiyeline sahip olmalı.

Masadaki partileri sağ-sol ekseninde sıralarsak, Saadet’in sağ başta CHP’nin sol başta yer aldığı bir dizilim çıkar. CHP masadaki tek sol parti. Hepsi sağda yer alan diğerleri toplamda CHP’ye yakın ama biraz daha az seçmen desteğine sahip.

En basit siyasi akıl, masa liderleri arasında kendi seçmen kitlesinden (birinci grup) en çok fire verecek adayın, yelpazenin iki ucundaki Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu olduğuna işaret eder.

Kılıçdaroğlu aday olursa, masadaki diğer partiler için seçmenine ters düşmek sorunu artan şekilde ortaya çıkacaktır.

Aynı durum Karamollaoğlu için geçerli. Aday olursa, mesela CHP yönetimi en olumlu tavrı alsa bile seçmenleri ciddi ölçüde fire verecektir.

Kılıçdaroğlu masadaki liderler içinde, yine siyasi konumu nedeniyle, ikinci büyük grubu oluşturan AKP+MHP seçmeninden en az oy çekme potansiyeline sahip.

Avantajlı olduğu tek grup üçüncü sıradaki HDP seçmeni.

Seçmenin %80’den fazlasını oluşturan kesimde en az başarı şansına sahip adayı tercih etmenin rasyonel gerekçesi ne olabilir? İkna edici cevap bulabilmek zordur.

Peki, CHP’nin masadaki tek sol parti olması, liderinin ortak aday olmaması için yeterli gerekçe midir? Değildir.

CHP %40 civarı, hiç değilse %35’i rahatça yakalayan bir oy gücüne erişseydi, Kılıçdaroğlu’nun oy eksiğini tamamlaması kolaylaşacak, önü açılacaktı. Bu mümkündü.

Ama elverişli koşullara rağmen CHP’de sıçrama bir yana, artış bile yok. Seçim sonuçlarına ve güvenilir anketlere göre yıllardır %25 civarına mıhlanmış duruyor. Seçmende CHP algısı pek değişmedi.

Oy desteği %25 civarına kitlenmiş CHP’nin genel başkanı aday olsun ve kalan %25’i farklı çizgideki partilerin seçmeninden tamamlasın beklentisi yüksek riskli bir girişim.

Siyaset gerçekler üzerinden yapılır. Hüsnükuruntu siyasetinde hayal kırıklığı ihtimali yüksektir.

Bazı okuyucular, ama Kılıçdaroğlu’nun anketlerde oyu yükseliyor diye düşünebilir. Evet yükseliyor.

Ama Kılıçdaroğlu adaylığını ilan etmiş ve fiilen kampanya yapan tek isim. Muhalefetin muhtemel CB adayı olarak konuşan, kampanya yürüten başkası yok. Kılıçdaroğlu başka isimlerin çıkmasını istemiyor. Bu koşullarda seçmen tercihinin doğru oluşması ve ortaya çıkması zor.

Tayyip Erdoğan hakkında çok farklı düşünenler olabilir. Ama herhalde pek az kimse, seçim kazanma yeteneği güçlü bir siyasetçi olduğuna itiraz edecektir.

Yukarıdaki gerekçeleri ikna edici bulmayanlar, karşısına rakip olarak Erdoğan’ın en çok Kılıçdaroğlu’nu istediğini dikkate alabilir. Erdoğan’ın bu tercihini hiç kimse dudak kıvırıp göz ardı etmemeli.

Başarılı ve tarafsız kamuoyu araştırma şirketi Metropoll’ün yöneticisi Özer Sencar çarpıcı Medyscope mülakatında, “Erdoğan’ın kutuplaştırma siyasetine en uygun aday Kılıçdaroğlu” diyor. Sencar’ın sözleri, yukarıdaki analizlerle beraber okunabilir.  

 Aslında 6’lı masadaki liderlerden herhangi birinin aday olması sorunlar içeriyor.

Yıllardır partili Cumhurbaşkanına hararetle karşı çıkan muhalefet, kendisiyle açık çelişki içine düşmeden şimdi tersini nasıl savunacak? Partili kimliği en güçlü olan genel başkanlardan herhangi birinin adaylığını seçmene nasıl anlatacak?

İkincisi, aynı gün milletvekili seçimi var. Ortak aday olacak genel başkanın partisi, diğer ittifak partilerine karşı ciddi bir haksız avantaj elde edecek. Hangi genel başkan olursa olsun.

Sadece bu bile, masadaki genel başkanların aday olmaması için yeterli neden.

Kılıçdaroğlu adaylık konusunda çok istekli. Kolay anlaşılabilir, insani bir arzu. Ancak arzular gerçekleri gölgelememeli.

Muhalefet partilerinin yerel seçimlerde uyguladığı ve başarılı sonuç aldığı bir model var. CHP önemli yerlerde partili kimliği güçlü isimler değil, farklı kesimlerin oy verebileceği adaylar göstererek başarılı oldu.

Şimdi bu başarılı model Cumhurbaşkanlığı seçimine uyarlanmalı. Partili kimliği güçlü adayın ciddi risk oluşturacağı açık.

Ne yapmalı?

Tavır almama siyaseti artık gözden geçirilmeli.

Kılıçdaroğlu’nun durumu hızla açıklığa kavuşturulmalı.

Eğer 6’lı masa aday olmasını uygun buluyorsa, açıklanmalı. Böylece seçim sonrası geçiş dönemi için yapılan çalışmalar da hız kazanacaktır.

Uygun bulmuyorsa, genel başkanların aday olmayacağı yönünde bir ilke kararı alınabilir.

Naçizane önerim, bu adım hızla ve tercihan ekim ayı içinde tamamlanmalı.

Çünkü mevcut gidişin aylarca devam etmesi muhalefet masasını açmaza sürükleyebilir.

İlk tercihleri öyle olmasa da Kılıçdaroğlu’nu aday göstermek zorunda kalabilirler. Ya da Kılıçdaroğlu dışında bir adayın çıkması masanın dağılması veya en iyi ihtimalle CHP seçmeninde fire artışı sonucu doğurabilir.

Her iki durumda en kazançlı Erdoğan olacak.

CHP Başkan Yardımcısı Bülent Kuşçu’nun “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” sözü ciddiye alınmalı. Evet, bu elbet Sayın Kuşçu’nun kişisel görüşü.

Ama kuşkusuz aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun tek aday olarak yürüttüğü kampanya nedeniyle CHP yönetimi ve seçmeninin önemli bir bölümünde yükselişe geçen duyguların ifadesi.

Ekim sonuna kadar genel başkanların aday olmayacağı yönünde ilke kararı alınırsa, birden fazla muhtemel adayın ismi kamuoyunda ön plana çıkabilir ve seçmen eğilimleri daha rahat oluşabilir. Bu zor iş, yine 6’lı masanın katkısını ve özenli yönetimini gerektiriyor.

Mesela 6’lı masada üzerinde mutabakat sağlanamayacak isimler olabilir. Bu tercih neticede siyasi karar vericilerin hakkıdır.

Ortak aday böyle bir süreçten sonra en geç yıl sonuna kadar ilan edilmeli.

Önerdiğim yaklaşım elbet uygun bulunmayabilir. Ama her durumda, adayı yıl sonuna kadar açıklamayı öngören yeni bir yol haritası isabetli olacaktır.

Son verilere göre kararsızlar azalıyor, AKP’nin oyu artıyor. İYİ Parti’nin yükselişi durdu veya az da olsa düşüşte, CHP’de ilerleme yok.

 Cumhurbaşkanlığı seçimi muhalefet için kesinlikle çantada keklik değil. Kim aday olursa olsun kazanırız anlayışı tehlikeli bir tuzak.

Tüm yazılarını göster