Eğitim hayatımdaki tüm öğretmenlerden özür dilerim.
İtiraf etmeliyim ki; benim en sevdiğim ve en değer verdiğim ve en büyük öğretmenim annemdir.
Güler yüzlü ve içten olmayı sürekli gülümseyen yüzünde bakarken öğrendim.
Vicdanlı, misafirperver ve yardım sever olmayı yedirmekten, içirmekten ve bundan büyük keyif alan yüce gönlünü keşfettikçe öğrendim. Önceleri anlam veremezdim zaten zor yeten yemekleri neden samimiyetle paylaştığını, sonradan anladım paylaştıkça çoğaldığını…
Özel günlerde, düğünlerde, bayramlarda, cenazelerde hep kalabalık olurdu evimiz.
Dolup taşardı, kıskanç komşuların esprilerine inat.
Hayvan sevgisini öğrendim… Zar zor şartlarda inekleri sulamaya, yemlemeye giderdi, ben kızardım gitme, yoruluyorsun diye. Süt sağardı, yoğurt satardı annem benim.
Oysa mecbur olduğunu bilemezdim, düşünemedim hiç. İneğin sütünden çıkarmış elektrik parası, yoğurttan oluşuyormuş ekmek parası. Hiç düşünemedim.
Parası olmayanlara da güneş doğuyor, sabah herkes için oluyor ama diğer insanlardan farkı sonradan anladım.
Tavukların yumurtasını en çok da ben yerdim, belki de ineklerle uğraştığı için kızarken, tavuklara itiraz etmediğimi hatırlamıyor olmamdaki sebep budur, bilemiyorum.
Vicdanlı olmayı öğretti ki en büyük zenginliğim görürüm bu devirde.
Düşene el uzatmayı annemin deneyimlerinden öğrendim ben de.
Çocuklara bakışındaki masumiyet ve sevecenlik bulaşıcı olmalı!
Ekonomi hocam annemdir benim ki; az parayla neler yapılabileceğini…
Sabahın erken saatinde kalkıp, sıkma börek yapmasını sadece anne sevgisi sanırdım.
Oysa içine koyduğu anne sevgisi, una kattığı mecburiyetmiş.
Kötü insanlardan darbe yemesine rağmen kin tutmamayı nasıl becerebildiğine hep şaşırmışımdır.
Yüce gönüllü olmak çok büyük zanaat...
Küsmenin, kalp kırmanın, dargınlığın ne kötü şey olduğunu, aile ziyaretlerinin önemini, kardeş sevgisini, büyüklere saygıyı öğretmekten bıkmadı hiç.
Dua etmeyi öğretti din kültür ve ahlak bilgisi hocammış gibi.
Surelerin önemini anlattı hiç bıkmadan.
Öteki dünyada bunu hesabını bizden soracaklar derdi…
Çok yorulurdu, çok hastaydı ama namazından vaz geçiren ben oldum..
Çünkü eğilemiyordu, kalkamıyordu, abdest alamıyordu... Kıyamıyordum.
O namaz kılmak için uğraşıyordu, kılamayınca üzülüyordu.
Ben onun yorgun ve hasta halini görünce üzülüyordum.
Yüzündeki içten gülümseme; yaşadıklarına inat mı yüzüne yapıştı bilmiyorum ama yaşadığı hayat bu denli yormasaydı keşke…
Neden benim annemin de güzel bir hayatı olmadı.
Neden rahat bir yaşam vaat edilmedi?
İsyan etmiyorum ama neden Allah’ım?
Bana hissettirmek istemediği için yatağında sessizce ağlardı.
Geceniz sessizliği işte, duyardım.
Zaten kulağım ve aklım hep ondaydı.
Babasız büyüyen yetim bir çocuğun annesini kaybetme korkusunu anlayamazsınız!
Ağladığını duyar yanına giderdim dayanamazdım ağlamasına. Geldiğimi görünce ya silerdi gözyaşlarını ya da koyuverirdi hepsini birden.
Gülmenin yakıştığı, güldürmeyi seven, şakacı bir insanın ağlaması hep kanıma dokanıyordu ama o çok ağlıyordu. Sıklıkla ağlıyordu.
Mutluluğu en çok hak eden insanın göz yaşı dökmesi kalp zırlatır.
İşte bu yüzden çok sır biriktirdim karanlık ve acı dolu akşamların içinde kaybolan gözyaşlarının ardında. Belki de sır değil sadece öfke!
Hepsini kalbime zincirledim.
İyilik yaptıklarından kötülük görmek zoruna gider her insanın.
Beklemediği kişilerden ilgisizlik bulmak dokanır her yüreğe
Her anımda yanımda, her dar zamanımda arkamda bulduğum koca çınar benim içinde olduğum bir hayata veda etti.
Üstelik babasız büyüttüğü bir koca çocuğu yalnız bırakıp gitti.
Eğer ölümün bu dünyanın kuralı olduğunu ben daha çocukken öğretmeseydi hayat dayanamazdım annemin gidişine.
En çok korktuğum şeyin başıma gelmesinin üstünden koskoca bir yıl geçti.
Annesiz, koca bir yıl.
Keşke her anne ölümsüz olsaydı.
Ve keşke deselerdi ki, evet annen veya sen… Seç birini.
Hasta olmana bile bakmaz tereddüt etmeden giderdim sonsuzluğa.
Yetim büyüyen bir çocuk, şimdi öksüzler ordusunun bir neferi anne…
Ağlamana kıyamayan o zavallı çocuk şimdi tıpkı senin gibi geceleri gözyaşı döküyor.
Gece bile görmüyor, hiç kimse duymuyor.
Gözyaşlarım sana ulaşıyor mu anne.
Yine de üzülme ne olur, kıyamazsın sen bana.
Gözüme yine bir şey kaçtı, ondandır ıslaklığı.
Soğuk bir hayatın penceresinden dualar gönderiyorum sana.
Senin üzülmeni istemediğimi biliyorsun..
Buna rağmen seni kırdıysam, incittiysem farkında olmadan… Affet beni..
">
Eğitim hayatımdaki tüm öğretmenlerden özür dilerim.
İtiraf etmeliyim ki; benim en sevdiğim ve en değer verdiğim ve en büyük öğretmenim annemdir.
Güler yüzlü ve içten olmayı sürekli gülümseyen yüzünde bakarken öğrendim.
Vicdanlı, misafirperver ve yardım sever olmayı yedirmekten, içirmekten ve bundan büyük keyif alan yüce gönlünü keşfettikçe öğrendim. Önceleri anlam veremezdim zaten zor yeten yemekleri neden samimiyetle paylaştığını, sonradan anladım paylaştıkça çoğaldığını…
Özel günlerde, düğünlerde, bayramlarda, cenazelerde hep kalabalık olurdu evimiz.
Dolup taşardı, kıskanç komşuların esprilerine inat.
Hayvan sevgisini öğrendim… Zar zor şartlarda inekleri sulamaya, yemlemeye giderdi, ben kızardım gitme, yoruluyorsun diye. Süt sağardı, yoğurt satardı annem benim.
Oysa mecbur olduğunu bilemezdim, düşünemedim hiç. İneğin sütünden çıkarmış elektrik parası, yoğurttan oluşuyormuş ekmek parası. Hiç düşünemedim.
Parası olmayanlara da güneş doğuyor, sabah herkes için oluyor ama diğer insanlardan farkı sonradan anladım.
Tavukların yumurtasını en çok da ben yerdim, belki de ineklerle uğraştığı için kızarken, tavuklara itiraz etmediğimi hatırlamıyor olmamdaki sebep budur, bilemiyorum.
Vicdanlı olmayı öğretti ki en büyük zenginliğim görürüm bu devirde.
Düşene el uzatmayı annemin deneyimlerinden öğrendim ben de.
Çocuklara bakışındaki masumiyet ve sevecenlik bulaşıcı olmalı!
Ekonomi hocam annemdir benim ki; az parayla neler yapılabileceğini…
Sabahın erken saatinde kalkıp, sıkma börek yapmasını sadece anne sevgisi sanırdım.
Oysa içine koyduğu anne sevgisi, una kattığı mecburiyetmiş.
Kötü insanlardan darbe yemesine rağmen kin tutmamayı nasıl becerebildiğine hep şaşırmışımdır.
Yüce gönüllü olmak çok büyük zanaat...
Küsmenin, kalp kırmanın, dargınlığın ne kötü şey olduğunu, aile ziyaretlerinin önemini, kardeş sevgisini, büyüklere saygıyı öğretmekten bıkmadı hiç.
Dua etmeyi öğretti din kültür ve ahlak bilgisi hocammış gibi.
Surelerin önemini anlattı hiç bıkmadan.
Öteki dünyada bunu hesabını bizden soracaklar derdi…
Çok yorulurdu, çok hastaydı ama namazından vaz geçiren ben oldum..
Çünkü eğilemiyordu, kalkamıyordu, abdest alamıyordu... Kıyamıyordum.
O namaz kılmak için uğraşıyordu, kılamayınca üzülüyordu.
Ben onun yorgun ve hasta halini görünce üzülüyordum.
Yüzündeki içten gülümseme; yaşadıklarına inat mı yüzüne yapıştı bilmiyorum ama yaşadığı hayat bu denli yormasaydı keşke…
Neden benim annemin de güzel bir hayatı olmadı.
Neden rahat bir yaşam vaat edilmedi?
İsyan etmiyorum ama neden Allah’ım?
Bana hissettirmek istemediği için yatağında sessizce ağlardı.
Geceniz sessizliği işte, duyardım.
Zaten kulağım ve aklım hep ondaydı.
Babasız büyüyen yetim bir çocuğun annesini kaybetme korkusunu anlayamazsınız!
Ağladığını duyar yanına giderdim dayanamazdım ağlamasına. Geldiğimi görünce ya silerdi gözyaşlarını ya da koyuverirdi hepsini birden.
Gülmenin yakıştığı, güldürmeyi seven, şakacı bir insanın ağlaması hep kanıma dokanıyordu ama o çok ağlıyordu. Sıklıkla ağlıyordu.
Mutluluğu en çok hak eden insanın göz yaşı dökmesi kalp zırlatır.
İşte bu yüzden çok sır biriktirdim karanlık ve acı dolu akşamların içinde kaybolan gözyaşlarının ardında. Belki de sır değil sadece öfke!
Hepsini kalbime zincirledim.
İyilik yaptıklarından kötülük görmek zoruna gider her insanın.
Beklemediği kişilerden ilgisizlik bulmak dokanır her yüreğe
Her anımda yanımda, her dar zamanımda arkamda bulduğum koca çınar benim içinde olduğum bir hayata veda etti.
Üstelik babasız büyüttüğü bir koca çocuğu yalnız bırakıp gitti.
Eğer ölümün bu dünyanın kuralı olduğunu ben daha çocukken öğretmeseydi hayat dayanamazdım annemin gidişine.
En çok korktuğum şeyin başıma gelmesinin üstünden koskoca bir yıl geçti.
Annesiz, koca bir yıl.
Keşke her anne ölümsüz olsaydı.
Ve keşke deselerdi ki, evet annen veya sen… Seç birini.
Hasta olmana bile bakmaz tereddüt etmeden giderdim sonsuzluğa.
Yetim büyüyen bir çocuk, şimdi öksüzler ordusunun bir neferi anne…
Ağlamana kıyamayan o zavallı çocuk şimdi tıpkı senin gibi geceleri gözyaşı döküyor.
Gece bile görmüyor, hiç kimse duymuyor.
Gözyaşlarım sana ulaşıyor mu anne.
Yine de üzülme ne olur, kıyamazsın sen bana.
Gözüme yine bir şey kaçtı, ondandır ıslaklığı.
Soğuk bir hayatın penceresinden dualar gönderiyorum sana.
Senin üzülmeni istemediğimi biliyorsun..
Buna rağmen seni kırdıysam, incittiysem farkında olmadan… Affet beni..