Seçimlere üç hafta kala seçmende büyük bir heyecan rüzgarı esmiyor. Bu “rüzgarsız” havanın da etkisiyle seçim sonucunda büyük dalgalanmalar yaşanmayacak gibi duruyor. İYİ Parti’nin, Zafer Partisi’nin, TİP’in, DEM’in ve tabi ki YRP’nin alacakları oy oranları önemli olsa da, ülkenin iki büyük partisi AKP ve CHP’de dramatik düşüşler ya da büyük yükselişler gözükmüyor. Çünkü ortada büyük bir kararsız kitle yok, seçmenin önemli bir bölümü kararını vermiş gibi duruyor. Çünkü yerel seçim genel seçim gibi olmasa da ülkenin kutuplaşan politik gerçeği bu yerel seçimlere de yansıyacak!
Konya, Kayseri, Diyarbakır, İzmir gibi bazı büyükşehirler hariç yarış İstanbul, Balıkesir, Bursa, Adana, Mersin gibi birçok önemli merkezde yine birkaç puan farkla, oransal olarak da yüzde 41-45 ya da 45-47 bandında sonuçlanacak gibi duruyor. Anlaşılan o ki, seçim sonucunu ise seçmenin yalnızca yüzde 10’u belirleyecek. Bu yüzde 10’un arka planında ise “kararsızlık” ya da “parti değiştirme” değil “kazanacak aday” tartışması olacak. Yerel seçimler için “iyi ikinciliğin” bir anlamı olmayacağı için bloklaşan seçmen kazanacak adaya yönelecek. Cumhurbaşkanlığı yarışında Kılıçdaroğlu’na kaybettiren en önemli etkenlerden biri İYİ Parti’nin ısrarla öne çıkarttığı “Kazanacak Aday” tartışması olmuştu. Yerel seçimler de benzer bir tartışma bu kez İstanbul, Balıkesir, Bursa, Adana başta olmak üzere birçok yerde İYİ Parti’ye karşı kendiliğinden yürüyor…
Büyükşehirlerde Yeniden Refah Partisi’nin alacağı oy nasıl ki, Cumhur İttifakı adaylarına kaybettirme potansiyeli taşıyorsa, CHP adayları açısından da DEM ve İYİ Parti’nin alacağı oy seçim sonucuna yansıyacak, CHP adaylarına kazandıracak ya da kaybettirecek!
Örneğin İstanbul’da DEM ve İYİ Parti seçmenin yarıdan biraz fazlası İmamoğlu’na oy vereceği görülürken, Balıkesir’de de İYİ Parti seçmenin neredeyse üçte ikisi Ahmet Akın’a oy verme eğilimi içinde. Balıkesir’de İYİ Parti seçmeni “kazanacak adaya” daha fazla yönelirse Ahmet Akın’ın seçimi kazanması da bir o kadar yakınlaşacak!
Tablo 2019 gibi olmasa da, Millet İttifakı dağılmış, CHP kendi iç tartışmalarını tüketememiş olsa da 2017 Anayasa referandum sürecinde başlayan ve 2023’e kadar devam eden “Sandık İttifakı” partilere rağmen devam ediyor. Yakından izlediğim İstanbul ve Balıkesir seçimlerinde bunu görmek mümkün. Örneğin İstanbul’da Ekrem İmamoğlu fiili olarak “İstanbul İttifakı”nı, Balıkesir’de de Ahmet Akın “Kuvayi Milli İttifakı”nı kurmuş durumdalar. Bu nedenle İmamoğlu da, Akın da kendi kentlerinde partileri CHP’nin aldığı oyun çok üzerinde oy alıyorlar…
KENDİ SEÇMENİNİ MOTİVE ETMEK
2019 yılında CHP’nin ittifakla kazandığı Büyükşehirlerin çoğunda ve Balıkesir, Bursa gibi kaybettiği şehirlerinde CHP adayları lehine İYİ Parti ve DEM seçmeninin, hatta bazı yerlerde, örneğin Balıkesir’de AKP ve MHP seçmenin Ahmet Akın lehine fiili bir “sandık ittifakından” pozitif olarak bahsetmek mümkünken, CHP adayları için başka bir tehlike ortada duruyor.
CHP üyelerinin ve seçmeninin bir bölümü, 14-28 Mayıs seçim yenilgisi, arkasından kurultay ve son olarak da aday belirleme sürecinde kırılmış, küsmüş durumda. Oran verip spekülasyon yapmak istemem ama bu oran örneğin İstanbul gibi önemli bir yerde CHP seçmeninin yüzde 10’ununu aşıyorsa bu gerçeği dikkate almak zorunludur.
Seçim yaklaştıkça “sandığa gitmem, oy vermem” diyen seçmenin oranında düşme olsa da, bu tehlike bertaraf edilmediği sürece seçim kaybetme tehlikesi devam eder. CHP adayı kendi dışındaki partilerden oy alırken, kendi partisinin seçmeninin önemli bir bölümünden oy alamıyorsa sorun var demektir. Erdoğan’ın ve AKP-MHP kurmaylarının döne dolaşa bu gerçeği kaşımaları, muhalefetin iç sorunlarını yerel seçim temalarından biri haline getirmeleri bu anlamıyla asla tesadüf değil!
Yapılan bazı hamleler CHP’nin “bu tehlikenin farkında” olduğunu gösterse de, CHP Genel Merkezi bu tehlikeyi daha fazla önemsemeli ve umursamalı. CHP seçmeninde küskünlüğün devamı, kampanyaya katılma isteğini azaltıp, sandığa gitmeme oranını arttırma tehlikesi taşırken, diğer bir tehlike de küskün CHP üyesinin sandıkları korumak için görev almamasını beraberinde getirir ve sandık güvenliğini tehlikeye sokar. Yani özetin özeti, “sandık ittifakı” önemli ama “parti içi ittifak” da en az o kadar önemlidir. Çünkü yerel seçimlerin kazanılması otoriter gidişe dur diyeceği gibi, ülkede yeni siyasi dengeleri de beraberinde getirir!
">
Seçimlere üç hafta kala seçmende büyük bir heyecan rüzgarı esmiyor. Bu “rüzgarsız” havanın da etkisiyle seçim sonucunda büyük dalgalanmalar yaşanmayacak gibi duruyor. İYİ Parti’nin, Zafer Partisi’nin, TİP’in, DEM’in ve tabi ki YRP’nin alacakları oy oranları önemli olsa da, ülkenin iki büyük partisi AKP ve CHP’de dramatik düşüşler ya da büyük yükselişler gözükmüyor. Çünkü ortada büyük bir kararsız kitle yok, seçmenin önemli bir bölümü kararını vermiş gibi duruyor. Çünkü yerel seçim genel seçim gibi olmasa da ülkenin kutuplaşan politik gerçeği bu yerel seçimlere de yansıyacak!
Konya, Kayseri, Diyarbakır, İzmir gibi bazı büyükşehirler hariç yarış İstanbul, Balıkesir, Bursa, Adana, Mersin gibi birçok önemli merkezde yine birkaç puan farkla, oransal olarak da yüzde 41-45 ya da 45-47 bandında sonuçlanacak gibi duruyor. Anlaşılan o ki, seçim sonucunu ise seçmenin yalnızca yüzde 10’u belirleyecek. Bu yüzde 10’un arka planında ise “kararsızlık” ya da “parti değiştirme” değil “kazanacak aday” tartışması olacak. Yerel seçimler için “iyi ikinciliğin” bir anlamı olmayacağı için bloklaşan seçmen kazanacak adaya yönelecek. Cumhurbaşkanlığı yarışında Kılıçdaroğlu’na kaybettiren en önemli etkenlerden biri İYİ Parti’nin ısrarla öne çıkarttığı “Kazanacak Aday” tartışması olmuştu. Yerel seçimler de benzer bir tartışma bu kez İstanbul, Balıkesir, Bursa, Adana başta olmak üzere birçok yerde İYİ Parti’ye karşı kendiliğinden yürüyor…
Büyükşehirlerde Yeniden Refah Partisi’nin alacağı oy nasıl ki, Cumhur İttifakı adaylarına kaybettirme potansiyeli taşıyorsa, CHP adayları açısından da DEM ve İYİ Parti’nin alacağı oy seçim sonucuna yansıyacak, CHP adaylarına kazandıracak ya da kaybettirecek!
Örneğin İstanbul’da DEM ve İYİ Parti seçmenin yarıdan biraz fazlası İmamoğlu’na oy vereceği görülürken, Balıkesir’de de İYİ Parti seçmenin neredeyse üçte ikisi Ahmet Akın’a oy verme eğilimi içinde. Balıkesir’de İYİ Parti seçmeni “kazanacak adaya” daha fazla yönelirse Ahmet Akın’ın seçimi kazanması da bir o kadar yakınlaşacak!
Tablo 2019 gibi olmasa da, Millet İttifakı dağılmış, CHP kendi iç tartışmalarını tüketememiş olsa da 2017 Anayasa referandum sürecinde başlayan ve 2023’e kadar devam eden “Sandık İttifakı” partilere rağmen devam ediyor. Yakından izlediğim İstanbul ve Balıkesir seçimlerinde bunu görmek mümkün. Örneğin İstanbul’da Ekrem İmamoğlu fiili olarak “İstanbul İttifakı”nı, Balıkesir’de de Ahmet Akın “Kuvayi Milli İttifakı”nı kurmuş durumdalar. Bu nedenle İmamoğlu da, Akın da kendi kentlerinde partileri CHP’nin aldığı oyun çok üzerinde oy alıyorlar…
KENDİ SEÇMENİNİ MOTİVE ETMEK
2019 yılında CHP’nin ittifakla kazandığı Büyükşehirlerin çoğunda ve Balıkesir, Bursa gibi kaybettiği şehirlerinde CHP adayları lehine İYİ Parti ve DEM seçmeninin, hatta bazı yerlerde, örneğin Balıkesir’de AKP ve MHP seçmenin Ahmet Akın lehine fiili bir “sandık ittifakından” pozitif olarak bahsetmek mümkünken, CHP adayları için başka bir tehlike ortada duruyor.
CHP üyelerinin ve seçmeninin bir bölümü, 14-28 Mayıs seçim yenilgisi, arkasından kurultay ve son olarak da aday belirleme sürecinde kırılmış, küsmüş durumda. Oran verip spekülasyon yapmak istemem ama bu oran örneğin İstanbul gibi önemli bir yerde CHP seçmeninin yüzde 10’ununu aşıyorsa bu gerçeği dikkate almak zorunludur.
Seçim yaklaştıkça “sandığa gitmem, oy vermem” diyen seçmenin oranında düşme olsa da, bu tehlike bertaraf edilmediği sürece seçim kaybetme tehlikesi devam eder. CHP adayı kendi dışındaki partilerden oy alırken, kendi partisinin seçmeninin önemli bir bölümünden oy alamıyorsa sorun var demektir. Erdoğan’ın ve AKP-MHP kurmaylarının döne dolaşa bu gerçeği kaşımaları, muhalefetin iç sorunlarını yerel seçim temalarından biri haline getirmeleri bu anlamıyla asla tesadüf değil!
Yapılan bazı hamleler CHP’nin “bu tehlikenin farkında” olduğunu gösterse de, CHP Genel Merkezi bu tehlikeyi daha fazla önemsemeli ve umursamalı. CHP seçmeninde küskünlüğün devamı, kampanyaya katılma isteğini azaltıp, sandığa gitmeme oranını arttırma tehlikesi taşırken, diğer bir tehlike de küskün CHP üyesinin sandıkları korumak için görev almamasını beraberinde getirir ve sandık güvenliğini tehlikeye sokar. Yani özetin özeti, “sandık ittifakı” önemli ama “parti içi ittifak” da en az o kadar önemlidir. Çünkü yerel seçimlerin kazanılması otoriter gidişe dur diyeceği gibi, ülkede yeni siyasi dengeleri de beraberinde getirir!