Kakafonik Borsa veya Kalkınma Senfonisi!

Kakafonik Borsa veya Kalkınma Senfonisi!

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

İstanbul'un uluslararası anlamda finans merkezi olması kimi çevrelerin hayalidir. 


Kadim düzende İstanbul, bir New York, bir Londra ya da Tokya olamaz...


'Olamaz' çünkü ultra kapitalizm kendi arasına asla sınıf atlayanları almaz.


İstanbul'un bu hayalinin İstanbul Kanalı projesini bile tetiklediğini söyleyenler var.


Ne var ki, borsayı allayıp pullamak yetmez, ardına büyük sanayi ve ticari dolaşım hacmini koymak gerekir. 


Şu halimizle Ordu-Giresun merkezli Dünya Fındık Borsasını tanımlamak inanın çok daha değerli ve geçerlidir.


Ekonomi neyse borsa o sütunlara dayanır ve karşılıklı etkileşim yaratılır. 


Aksi adeta kalpazan-vari hayaldir. 


Örneğin İstanbul Kanalı ilk bakışta bir inşaat yatırım projesidir ve ama bu yatırım mutat olduğu üzere ulusal birikimden değil...


... Uluslararası finansman ve borçlanmadan kaynak bulacaktır. 


Demek ki borsayı yükseltmek için önce arsa bulup, denizin iki yanında muazzam bir işe girişmek gerekecektir...


Borsa inşaattan sonra tankçı yürüyüşüne geçecektir!


Eğer Tokyo veya Londra ile mücadele edecek potansiyelimiz ihtimal dahilinde olsaydı;


Kanal, köprü, otoyol, hatta baraj dahil yatırımları borçlanmadan yapabilecek kapasitemiz olurdu.


Oysa halen arabayı atların önüne koşmaktayız!


"Japon ev hanımlarına veya Arap simsarlarına" vur-kaç taktiği ile dünyada görülmeyen rantlar sağlayan menkul piyasamız;


Bu hali ile, evlere şenlik bir alay konusu olmak bir yana, döviz talebini kışkırtan yılışık bir çehreye sahiptir...


Bizim borsamız, sermaye piyasamız, kendisi için değil kendiliğinden kakafonik bir piyasa olup;


Banka sistemi ile beraber yatırımları destekleyen değil, faizi rantı kışkırtan bir profile sahiptir. 


O arada fon büyüklükleri yatırım için deva olmamaktadır. 
5 milyona yakın yatırımcı ise, büyük ölçüde loto toto oynamaktadır...


Diyeceğim şudur:


- saydam borsa,


- hamiline değil nama yazılı ticaret hayatı,


- servet vergisi,


- borsanın bankalara paralel düzen teşkil etmesinin önlenmesi,
 
- borsa sermaye piyasasının ve bankaların gerçek yatırımları desteklemesi,


- merkez bankasının Başkent'de kalarak daha da güçlendirilmesi...


... gibi önlemler alınmadan bu kaksfoni bitmez ve: 
borsası, bankası, bakanlıkları ve yatırım sermayesi ile uyumlu bir orkestra oluşturulup;


Kalkınma senfonisinin icrası asla gerçekleşmez.

">

İstanbul'un uluslararası anlamda finans merkezi olması kimi çevrelerin hayalidir. 


Kadim düzende İstanbul, bir New York, bir Londra ya da Tokya olamaz...


'Olamaz' çünkü ultra kapitalizm kendi arasına asla sınıf atlayanları almaz.


İstanbul'un bu hayalinin İstanbul Kanalı projesini bile tetiklediğini söyleyenler var.


Ne var ki, borsayı allayıp pullamak yetmez, ardına büyük sanayi ve ticari dolaşım hacmini koymak gerekir. 


Şu halimizle Ordu-Giresun merkezli Dünya Fındık Borsasını tanımlamak inanın çok daha değerli ve geçerlidir.


Ekonomi neyse borsa o sütunlara dayanır ve karşılıklı etkileşim yaratılır. 


Aksi adeta kalpazan-vari hayaldir. 


Örneğin İstanbul Kanalı ilk bakışta bir inşaat yatırım projesidir ve ama bu yatırım mutat olduğu üzere ulusal birikimden değil...


... Uluslararası finansman ve borçlanmadan kaynak bulacaktır. 


Demek ki borsayı yükseltmek için önce arsa bulup, denizin iki yanında muazzam bir işe girişmek gerekecektir...


Borsa inşaattan sonra tankçı yürüyüşüne geçecektir!


Eğer Tokyo veya Londra ile mücadele edecek potansiyelimiz ihtimal dahilinde olsaydı;


Kanal, köprü, otoyol, hatta baraj dahil yatırımları borçlanmadan yapabilecek kapasitemiz olurdu.


Oysa halen arabayı atların önüne koşmaktayız!


"Japon ev hanımlarına veya Arap simsarlarına" vur-kaç taktiği ile dünyada görülmeyen rantlar sağlayan menkul piyasamız;


Bu hali ile, evlere şenlik bir alay konusu olmak bir yana, döviz talebini kışkırtan yılışık bir çehreye sahiptir...


Bizim borsamız, sermaye piyasamız, kendisi için değil kendiliğinden kakafonik bir piyasa olup;


Banka sistemi ile beraber yatırımları destekleyen değil, faizi rantı kışkırtan bir profile sahiptir. 


O arada fon büyüklükleri yatırım için deva olmamaktadır. 
5 milyona yakın yatırımcı ise, büyük ölçüde loto toto oynamaktadır...


Diyeceğim şudur:


- saydam borsa,


- hamiline değil nama yazılı ticaret hayatı,


- servet vergisi,


- borsanın bankalara paralel düzen teşkil etmesinin önlenmesi,
 
- borsa sermaye piyasasının ve bankaların gerçek yatırımları desteklemesi,


- merkez bankasının Başkent'de kalarak daha da güçlendirilmesi...


... gibi önlemler alınmadan bu kaksfoni bitmez ve: 
borsası, bankası, bakanlıkları ve yatırım sermayesi ile uyumlu bir orkestra oluşturulup;


Kalkınma senfonisinin icrası asla gerçekleşmez.

Tüm yazılarını göster