Genç kızlığımda yani 15-16 yaşlarımda iken ben yaşta olanlar hatırlar 17 ya da Hey Girl diye dergiler vardı. Yurtdışından gelen ve Türk toplumuna aslında hiç uymayan ama belki de biraz da imrenilen ve genç kızlara hayal aşılayan bir tarzı vardı. Ben 16 yaşımda ailesinin önerisi ile nişanlandırılmış bir genç kız olduğumdan bu dergileri sanki böyle uzaydan gelmiş bir yaşam gibi algılardım. Ebeveynim dışında, kız arkadaşlarımla bir sinemaya gitmişliğim bile yoktu. Ancak doğum günlerine o da tanıdık olanlarına 1-2 saatliğine bırakılır sonra da, paket gibi geri alınırdım.
Şimdi baktığımda çok sağlıksız bir durum olduğunu görüyorum. Ama 90 lı yıllarda öyle idi. Düzgün ve mazbut denilir ne demekse ailelerin kızları o şekilde yaşardı. Hatta bu gün türbanlı dediğimiz kesimin çocukları, benim yaşantımdan daha da tutucu yaşarlardı.
Durum böyle olunca ben kendi yaşıtlarıma baktığım zaman çok mutsuz ilişki ve evlilik görüyorum etrafımda. Benim de kendimi bulmam 30 lu yaşlarıma kadar devam etti. Şimdi sevdiğim ve değer verdiğim insanla beraberim ve mutluyum.
Yazar olmama, insanları ve yaşamlarını merak etmeme, incelememe rağmen, yaşam tecrübeyi de gerektirdiği için, yol almak çok da kolay olmuyor. Toplumun doğruları ve tabuları her zaman insanın doğal yaşamı ve gerçekleri ile örtüşmüyor.
Televizyonda izliyorum şu aralar kadın erkek ilişkileri hakkında kitabı çıkan bir hanım konuşuyor; eşinizle flört edin falan diye. Çok romantik ve hoş öğütler veriyor. Ama o kadar genel geçer kurallar ki bunlar. Hala kadına şiddet de üst sıralarda olan bir ülkede, hala çocuk gelinlerin ve törelerin olduğu bir kültürde kadın eşi ile nasıl flört edecek? Ben merak ediyorum doğrusu…
Eşler beraber olurken acaba kendi doğalarına uygun şekilde, önce aşık olup, sonra arkadaş ve dost olup sonra da birbirlerini sevebilmeyi, iletişim kurmayı acaba başarabiliyorlar mı?
Bu gün kadınların ve erkeklerin ilişkilerine bakıyoruz; kadınlar genç, yakışıklı, zengin erkekler ile evlenmek istiyor. Erkekler de; genellikle evlenmek istemiyor, evlenmek isterse de, genç, güzel, iyi eğitimli kızları tercih ediyor. Kendi sosyal çevremden örnek verdim. Halkın tabanına indiğimizde, maddi şartları göze alırsak; işi olan bir de evi olan ya da kiralayacak parası olan erkekler tercih ediliyor, kadınlarda da çalışan kadın olması isteniyor. Yoksa başka türlü hayatta kalamıyorsunuz. Bu durumda bu ilişkilerde flört nerede? Böyle Amerikan özentisi laflar bayağı eğlenceli oluyor ama gerçeği yansıtmıyor. Her insanın kendi yaşamının dinamikleri içinde kendi doğruları var. Öyle bir kitapla düzelecek kadar basit değil bizim işler. Sosyal ve toplumsal reforma ihtiyacımız var. Bülent Arınç utanmasın ama vajinusmus diye adlandırılan bir hastalığımız var. Hem de öyle 3-5 değil, Haydar Dümen Hocamız yıllarını bu işe vermiş, durumun ne kadar vahim olduğu ortada. Yani bir sorun var ilişkilerimizle ilgili ama çözmek için Amerikanvari özenti bilgilere ihtiyacımız yok.
Geçenlerde Emine Şenlikoğlu hanım çıkmış diyor ki; erkek de bol giyinsin, örtünsün tesettüre girsin. Baktığınız zaman kötü bir şey demiyor, mütedeyyin ailelerin rahatsız olacağı bir şey yok. Ama sosyolojik açıdan bakınca bence çok kötü bir şey söylüyor. Beden dilini konuşturuyor. Kadın ve erkek birbirini cinsel anlamda tahrik edebilir, onun için onları kapatalım, ayıralım, tecrit edelim.
Bu külliyen yanlış…Biz sadece bedeni ve aklı çalışan varlıklar değiliz aynı zamanda ruhani, ruhu olan, enerjisi olan ve vicdanı olan varlıklarız. Biz öyle erkek ya da kadın görüp onun insanlığını bir kenara koyup cinsel obje durumuna indirecek kadar az gelişmiş varlıklar değiliz. Aramızda böyle olanlar varsa bu durumun farkına varıp biraz kendi çıtalarını yükseltsinler derim. Yıllardır en alt seviyeye laf anlatmaktan, onların seviyesine inmekten ya da tuhaf anlamsız bizim kültürümüze uymayan Amerikan rüyası pompalayan, ayakları yerden bayağı yükselmiş insanlardan bunaldık. Taban seviyesi nasıl bize zarar veriyorsa, bu ayakları havada kesim de ters yönde bir o kadar zarar veriyor. İlişkiler düzelsin istiyorsak bir formüle, taktiğe, plana ihtiyacımız yok. Bir formül var o da kadın ya da erkek insan olmak…
">
Genç kızlığımda yani 15-16 yaşlarımda iken ben yaşta olanlar hatırlar 17 ya da Hey Girl diye dergiler vardı. Yurtdışından gelen ve Türk toplumuna aslında hiç uymayan ama belki de biraz da imrenilen ve genç kızlara hayal aşılayan bir tarzı vardı. Ben 16 yaşımda ailesinin önerisi ile nişanlandırılmış bir genç kız olduğumdan bu dergileri sanki böyle uzaydan gelmiş bir yaşam gibi algılardım. Ebeveynim dışında, kız arkadaşlarımla bir sinemaya gitmişliğim bile yoktu. Ancak doğum günlerine o da tanıdık olanlarına 1-2 saatliğine bırakılır sonra da, paket gibi geri alınırdım.
Şimdi baktığımda çok sağlıksız bir durum olduğunu görüyorum. Ama 90 lı yıllarda öyle idi. Düzgün ve mazbut denilir ne demekse ailelerin kızları o şekilde yaşardı. Hatta bu gün türbanlı dediğimiz kesimin çocukları, benim yaşantımdan daha da tutucu yaşarlardı.
Durum böyle olunca ben kendi yaşıtlarıma baktığım zaman çok mutsuz ilişki ve evlilik görüyorum etrafımda. Benim de kendimi bulmam 30 lu yaşlarıma kadar devam etti. Şimdi sevdiğim ve değer verdiğim insanla beraberim ve mutluyum.
Yazar olmama, insanları ve yaşamlarını merak etmeme, incelememe rağmen, yaşam tecrübeyi de gerektirdiği için, yol almak çok da kolay olmuyor. Toplumun doğruları ve tabuları her zaman insanın doğal yaşamı ve gerçekleri ile örtüşmüyor.
Televizyonda izliyorum şu aralar kadın erkek ilişkileri hakkında kitabı çıkan bir hanım konuşuyor; eşinizle flört edin falan diye. Çok romantik ve hoş öğütler veriyor. Ama o kadar genel geçer kurallar ki bunlar. Hala kadına şiddet de üst sıralarda olan bir ülkede, hala çocuk gelinlerin ve törelerin olduğu bir kültürde kadın eşi ile nasıl flört edecek? Ben merak ediyorum doğrusu…
Eşler beraber olurken acaba kendi doğalarına uygun şekilde, önce aşık olup, sonra arkadaş ve dost olup sonra da birbirlerini sevebilmeyi, iletişim kurmayı acaba başarabiliyorlar mı?
Bu gün kadınların ve erkeklerin ilişkilerine bakıyoruz; kadınlar genç, yakışıklı, zengin erkekler ile evlenmek istiyor. Erkekler de; genellikle evlenmek istemiyor, evlenmek isterse de, genç, güzel, iyi eğitimli kızları tercih ediyor. Kendi sosyal çevremden örnek verdim. Halkın tabanına indiğimizde, maddi şartları göze alırsak; işi olan bir de evi olan ya da kiralayacak parası olan erkekler tercih ediliyor, kadınlarda da çalışan kadın olması isteniyor. Yoksa başka türlü hayatta kalamıyorsunuz. Bu durumda bu ilişkilerde flört nerede? Böyle Amerikan özentisi laflar bayağı eğlenceli oluyor ama gerçeği yansıtmıyor. Her insanın kendi yaşamının dinamikleri içinde kendi doğruları var. Öyle bir kitapla düzelecek kadar basit değil bizim işler. Sosyal ve toplumsal reforma ihtiyacımız var. Bülent Arınç utanmasın ama vajinusmus diye adlandırılan bir hastalığımız var. Hem de öyle 3-5 değil, Haydar Dümen Hocamız yıllarını bu işe vermiş, durumun ne kadar vahim olduğu ortada. Yani bir sorun var ilişkilerimizle ilgili ama çözmek için Amerikanvari özenti bilgilere ihtiyacımız yok.
Geçenlerde Emine Şenlikoğlu hanım çıkmış diyor ki; erkek de bol giyinsin, örtünsün tesettüre girsin. Baktığınız zaman kötü bir şey demiyor, mütedeyyin ailelerin rahatsız olacağı bir şey yok. Ama sosyolojik açıdan bakınca bence çok kötü bir şey söylüyor. Beden dilini konuşturuyor. Kadın ve erkek birbirini cinsel anlamda tahrik edebilir, onun için onları kapatalım, ayıralım, tecrit edelim.
Bu külliyen yanlış…Biz sadece bedeni ve aklı çalışan varlıklar değiliz aynı zamanda ruhani, ruhu olan, enerjisi olan ve vicdanı olan varlıklarız. Biz öyle erkek ya da kadın görüp onun insanlığını bir kenara koyup cinsel obje durumuna indirecek kadar az gelişmiş varlıklar değiliz. Aramızda böyle olanlar varsa bu durumun farkına varıp biraz kendi çıtalarını yükseltsinler derim. Yıllardır en alt seviyeye laf anlatmaktan, onların seviyesine inmekten ya da tuhaf anlamsız bizim kültürümüze uymayan Amerikan rüyası pompalayan, ayakları yerden bayağı yükselmiş insanlardan bunaldık. Taban seviyesi nasıl bize zarar veriyorsa, bu ayakları havada kesim de ters yönde bir o kadar zarar veriyor. İlişkiler düzelsin istiyorsak bir formüle, taktiğe, plana ihtiyacımız yok. Bir formül var o da kadın ya da erkek insan olmak…