BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP’ye "sol blok" teklifi yapınca ortalık ayağa kalktı, kızılca kıyamet koptu.
Bu kıyamet ortasında Süheyl Batum'un sözleri ya duyulmadı, ya tam anlaşılmadı. Gazeteleri, sosyal iletişim sitelerini, internet haber sitelerine göz atın göreceksiniz...
Ağzı olan konuşuyor misali...
Gazetelerde, bildik kalemler, hastalıklı cümleler kurmaya başladılar. Amaç yorum yapmak değil, CHP'yi dövmek. Deniz o kadar köpürtüyorlar ki, Deniz Baykal'ın sözlerini bile çarpıtarak yorumlamadan geri durmuyorlar. Herkes net olarak biliyor ki; hesap çok başka. Hatta bence yandaş kalemşorların bilgisayarında şimdiden birkaç farklı köşe yazısı hazırdır.
CHP BDP'nin gayri resmi teklifine "istemezük" dediği zaman söyleyecekleri şey belli... CHP'nin Kürtleri dışladığından giren yazı, CHP'nin demokrasi karşıtlığı ile bitecek! Kemalizm'in günü kavrayamadığından dem vuran yazı, statükocu yaklaşımla yönetilen CHP'nin çağın gerisinde kaldığı düşüncesi ile biter... Kısacası Önder Sav ve arkadaşlarına bile konuyu getirirlerse şaşmayın...
Alternatif ikinci yazıları da büyük ihtimalle Dersim ile başlar, bölücülükle biter... Böyledir bunlar.
Siyaset satranç kurallarının geçerli olduğu, bol miktarda piyonun görev yaptığı ama kazananı genellikle şah'ın belirlediği bir oyun. Seçim ittifakı senaryosu ortaya boşu boşuna atılmadı. CHP içinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurduğu hâkimiyet ve seçmen üzerinde yakalanan olumlu hava birilerini rahatsız etmiş olmalı. Öyle ki, Kılıçdaroğlu doğu-güneydoğu gezilerini sıklaştırdı, geleneksel CHP söylemlerini değiştirdi.
CHP'nin öncelikli yapması gereken, yıllarca CHP çatısı altında görev yapan, Hikmet Çetin, Fikri Sağlar, Eşref Erdem gibi küskünlerine kucak açmaktır. Bu kucaklaşmada ılımlı Kürt siyasetçilerin varlığı CHP ve Türk siyasetine güç katar.
Toz duman arasında tartışma sürerken CHP’nin geçmişini sorgulaması gerekir. CHP geçmişte uyguladığı içe dönük, gelişmelerden uzak politikalar sayesinde özellikle Kürt seçmenden uzaklaştı. Kabul etmek gerekir ki; CHP'nin eski siyaset anlayışında Kürt sorununa olumlu yaklaşımları pek göremedik. Terör sorununu çözmeye dair bir-iki rapor dışında kafa yorulduğuna tanık olamadık. Seçim zamanlarında bile güneydoğu-Doğu seçmeni görmezden gelindi.
CHP Kürt seçmenden gün geçtikçe uzaklaştı. Bu uzaklaşma belki de günün gereklerindendi. Çünkü Kürt siyaseti gün geçtikçe radikalleşti ve ayrımcı söylemlerin, istek ve düşüncelerin merkezi haline geldi.
Bir yandan üniter yapının savunucusu ve Kemalist bir siyaset, diğer yandan, bu ülkeyi bölmek için teröre bulaşan terör örgütünün savunucusu, federatif anlayışı dayatan, anti-Kemalist bir siyasi parti. Bu anlamda ulusalcı, üniter yapının savunucusu bir parti olan CHP ile ittifak söylentileri daha baştan ölü doğmaktadır.
Bu ve benzer siyaset argümanlarını üst üste koyduğunuzda bile CHP'nin seçimde BDP ile işbirliği yapması komik durmaktadır.
Eğer bir ittifak konuşuluyorsa kan uyuşmazlığı yaşayan iki parti yerine Kürt seçmenlerin ağırlıklı tercihi ile destek gören iki parti arasında olması en mantıklısıdır. Eğer bir seçim ittifakı yapılacaksa, konuşulması gereken AKP-BDP birlikteliği olmalıdır.
">
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP’ye "sol blok" teklifi yapınca ortalık ayağa kalktı, kızılca kıyamet koptu.
Bu kıyamet ortasında Süheyl Batum'un sözleri ya duyulmadı, ya tam anlaşılmadı. Gazeteleri, sosyal iletişim sitelerini, internet haber sitelerine göz atın göreceksiniz...
Ağzı olan konuşuyor misali...
Gazetelerde, bildik kalemler, hastalıklı cümleler kurmaya başladılar. Amaç yorum yapmak değil, CHP'yi dövmek. Deniz o kadar köpürtüyorlar ki, Deniz Baykal'ın sözlerini bile çarpıtarak yorumlamadan geri durmuyorlar. Herkes net olarak biliyor ki; hesap çok başka. Hatta bence yandaş kalemşorların bilgisayarında şimdiden birkaç farklı köşe yazısı hazırdır.
CHP BDP'nin gayri resmi teklifine "istemezük" dediği zaman söyleyecekleri şey belli... CHP'nin Kürtleri dışladığından giren yazı, CHP'nin demokrasi karşıtlığı ile bitecek! Kemalizm'in günü kavrayamadığından dem vuran yazı, statükocu yaklaşımla yönetilen CHP'nin çağın gerisinde kaldığı düşüncesi ile biter... Kısacası Önder Sav ve arkadaşlarına bile konuyu getirirlerse şaşmayın...
Alternatif ikinci yazıları da büyük ihtimalle Dersim ile başlar, bölücülükle biter... Böyledir bunlar.
Siyaset satranç kurallarının geçerli olduğu, bol miktarda piyonun görev yaptığı ama kazananı genellikle şah'ın belirlediği bir oyun. Seçim ittifakı senaryosu ortaya boşu boşuna atılmadı. CHP içinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurduğu hâkimiyet ve seçmen üzerinde yakalanan olumlu hava birilerini rahatsız etmiş olmalı. Öyle ki, Kılıçdaroğlu doğu-güneydoğu gezilerini sıklaştırdı, geleneksel CHP söylemlerini değiştirdi.
CHP'nin öncelikli yapması gereken, yıllarca CHP çatısı altında görev yapan, Hikmet Çetin, Fikri Sağlar, Eşref Erdem gibi küskünlerine kucak açmaktır. Bu kucaklaşmada ılımlı Kürt siyasetçilerin varlığı CHP ve Türk siyasetine güç katar.
Toz duman arasında tartışma sürerken CHP’nin geçmişini sorgulaması gerekir. CHP geçmişte uyguladığı içe dönük, gelişmelerden uzak politikalar sayesinde özellikle Kürt seçmenden uzaklaştı. Kabul etmek gerekir ki; CHP'nin eski siyaset anlayışında Kürt sorununa olumlu yaklaşımları pek göremedik. Terör sorununu çözmeye dair bir-iki rapor dışında kafa yorulduğuna tanık olamadık. Seçim zamanlarında bile güneydoğu-Doğu seçmeni görmezden gelindi.
CHP Kürt seçmenden gün geçtikçe uzaklaştı. Bu uzaklaşma belki de günün gereklerindendi. Çünkü Kürt siyaseti gün geçtikçe radikalleşti ve ayrımcı söylemlerin, istek ve düşüncelerin merkezi haline geldi.
Bir yandan üniter yapının savunucusu ve Kemalist bir siyaset, diğer yandan, bu ülkeyi bölmek için teröre bulaşan terör örgütünün savunucusu, federatif anlayışı dayatan, anti-Kemalist bir siyasi parti. Bu anlamda ulusalcı, üniter yapının savunucusu bir parti olan CHP ile ittifak söylentileri daha baştan ölü doğmaktadır.
Bu ve benzer siyaset argümanlarını üst üste koyduğunuzda bile CHP'nin seçimde BDP ile işbirliği yapması komik durmaktadır.
Eğer bir ittifak konuşuluyorsa kan uyuşmazlığı yaşayan iki parti yerine Kürt seçmenlerin ağırlıklı tercihi ile destek gören iki parti arasında olması en mantıklısıdır. Eğer bir seçim ittifakı yapılacaksa, konuşulması gereken AKP-BDP birlikteliği olmalıdır.