İnsanlar, hayvanlar ve aynadaki düşman

Gazete ve haber sitelerindeki haberlerde okumuşsunuzdur. Tatil için geldiği Bodrum´da...

Özden Yolagiden ozden.yolagiden@gmail.com
Gazete ve haber sitelerindeki haberlerde okumuşsunuzdur. Tatil için geldiği Bodrum´da kaldığı otel ve pansiyonda üç kediyi boğarak öldürdükten sonra kanını içtiği iddiasıyla sorgulanan ve savcı kararı ile serbest bırakılan bir kadın, "birkaç kedi öldürdüysem ne olmuş" demiş. İnsanın kanını donduracak bir ifade.
 
Hakkında, “mala” zarar verme suçundan adli işlem yapıldıktan sonra serbest bırakılmış Kadın. Mala zarar vermek! Kedi, bir can değil bu anlayışa göre sadece bir mal! Birkaç kedi kestiysem ne olmuş? Diyor. Haklı... İnsan haklarının önemsenmediği bir ülkede hayvan haklarını kim önemseyebilir?
 
Kaçak inşaatlar, çalınan çimentolarla yapılmış evler ve bu evlerin altında yaşamını yitirenlerin ülkesindeyiz. Modern hırsızlar suçsuz bulunuyor ve olan gariban hayatlara oluyor burada.
 
Sel sularına mahsur kalanları kurtarmak için sabahı bekleyenlerin ülkesi burası. Oysa ölüm sabahı beklemiyor.
 
Töre cinayetleri, 21.yy. gelmemize rağmen hala varlığını koruyor. Çocuk istismarı, taciz, tinerci dehşeti sokakların vazgeçilmez figürleri olmuş artık. Küçücük kız çocukları sırf erkeklerle görüşüyor diye ailesi tarafından diri diri toprağa gömülüyor.
 
Siyasetçi kavgalarının, sert polis müdahalelerinin, hastanelere atılan gaz bombalarının, yıllar süren davaların, faili meçhullerin görüldüğü, katliam sanıklarının, katillerin "gurur duyulduğu" bir ülke değil mi burası?
 
Kitap evlerinin bombalandığı, katliamların, kafa kesmelerin yaygınlaştığı bir ülkede yaşamıyor muyuz? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne en fazla dava edilen ülkelerden birisi değil miyiz?
 
Belediyeler sokak köpeklerini acımasızca itlaf ederken kılı kıpırdamayanlar bizler değil miydik? Veya sokakta mendil satan veya dilendirilen bir çocuğu görmezden gelenler...
 
Önce insan kavramı yerleştiği gün, çocuk koruma kanunun uygulandığı gün, okuma oranının, eğitim seviyesinin arttığı, refah seviyesinin yükseldiği gün, karıncayı bile incitmek istemeyenlerin sayısı artacaktır.
 
Hümanist duyguların yerleştiği, insana saygının arttığı, demokratik hak ve özgürlüklere anlayışın yerleştiği bir ülkede hayvan sevgisi kendiliğinden artacaktır. İnsana saygısı olmayan hayvan sevemez. Hayvan sevmeyen de dolayısıyla insan sevemez.
 
Bu aşağılık düzende herkesin suçu var. Aynadaki düşman ile yüzleşme zamanı çoktan geldi, geçiyor.
 
Kim sussun?
 
Cumhurbaşkanı Gül, parti liderleri arasındaki polemiğe tepki göstererek, basından liderlerin birbiri hakkındaki kötü sözlerini bir hafta haber yapmamasını istedi.
 
Basının temel görevi haber değeri taşıyan her şeyi yazmaktır. Basına sus demeyi akıl edenler,  siyasetçiler ve parti liderleri neden kötü söz söylemeyi, sataşmayı ve kavga etmeyi bir süreliğine olsun ertelemeyi akıl etmiyorlar?
 
http://yolagiden.blogspot.com
">
Gazete ve haber sitelerindeki haberlerde okumuşsunuzdur. Tatil için geldiği Bodrum´da kaldığı otel ve pansiyonda üç kediyi boğarak öldürdükten sonra kanını içtiği iddiasıyla sorgulanan ve savcı kararı ile serbest bırakılan bir kadın, "birkaç kedi öldürdüysem ne olmuş" demiş. İnsanın kanını donduracak bir ifade.
 
Hakkında, “mala” zarar verme suçundan adli işlem yapıldıktan sonra serbest bırakılmış Kadın. Mala zarar vermek! Kedi, bir can değil bu anlayışa göre sadece bir mal! Birkaç kedi kestiysem ne olmuş? Diyor. Haklı... İnsan haklarının önemsenmediği bir ülkede hayvan haklarını kim önemseyebilir?
 
Kaçak inşaatlar, çalınan çimentolarla yapılmış evler ve bu evlerin altında yaşamını yitirenlerin ülkesindeyiz. Modern hırsızlar suçsuz bulunuyor ve olan gariban hayatlara oluyor burada.
 
Sel sularına mahsur kalanları kurtarmak için sabahı bekleyenlerin ülkesi burası. Oysa ölüm sabahı beklemiyor.
 
Töre cinayetleri, 21.yy. gelmemize rağmen hala varlığını koruyor. Çocuk istismarı, taciz, tinerci dehşeti sokakların vazgeçilmez figürleri olmuş artık. Küçücük kız çocukları sırf erkeklerle görüşüyor diye ailesi tarafından diri diri toprağa gömülüyor.
 
Siyasetçi kavgalarının, sert polis müdahalelerinin, hastanelere atılan gaz bombalarının, yıllar süren davaların, faili meçhullerin görüldüğü, katliam sanıklarının, katillerin "gurur duyulduğu" bir ülke değil mi burası?
 
Kitap evlerinin bombalandığı, katliamların, kafa kesmelerin yaygınlaştığı bir ülkede yaşamıyor muyuz? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne en fazla dava edilen ülkelerden birisi değil miyiz?
 
Belediyeler sokak köpeklerini acımasızca itlaf ederken kılı kıpırdamayanlar bizler değil miydik? Veya sokakta mendil satan veya dilendirilen bir çocuğu görmezden gelenler...
 
Önce insan kavramı yerleştiği gün, çocuk koruma kanunun uygulandığı gün, okuma oranının, eğitim seviyesinin arttığı, refah seviyesinin yükseldiği gün, karıncayı bile incitmek istemeyenlerin sayısı artacaktır.
 
Hümanist duyguların yerleştiği, insana saygının arttığı, demokratik hak ve özgürlüklere anlayışın yerleştiği bir ülkede hayvan sevgisi kendiliğinden artacaktır. İnsana saygısı olmayan hayvan sevemez. Hayvan sevmeyen de dolayısıyla insan sevemez.
 
Bu aşağılık düzende herkesin suçu var. Aynadaki düşman ile yüzleşme zamanı çoktan geldi, geçiyor.
 
Kim sussun?
 
Cumhurbaşkanı Gül, parti liderleri arasındaki polemiğe tepki göstererek, basından liderlerin birbiri hakkındaki kötü sözlerini bir hafta haber yapmamasını istedi.
 
Basının temel görevi haber değeri taşıyan her şeyi yazmaktır. Basına sus demeyi akıl edenler,  siyasetçiler ve parti liderleri neden kötü söz söylemeyi, sataşmayı ve kavga etmeyi bir süreliğine olsun ertelemeyi akıl etmiyorlar?
 
http://yolagiden.blogspot.com
Tüm yazılarını göster