26. Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’ un tutuklanarak cezaevine gönderilmesinin ardından ilk şoku atlatarak ellerimiz yine klavyenin üzerinde gezinmeye başladı. Bir de ben olaylar çok sıcakken yazmayı sevmem, öyle ya insan tarafsızlığını yitirebilir. Olayı iyice gözlemleyip sindirmek gerekir. Başbuğ Yüce Divan’ da mı yargılansın, özel yetkili sivil mahkemede mi yargılansın tartışmaları süredursun, bu gün bir haber okudum. 12 Eylül döneminde yapılmış işkence yöntemleri anlatılıyor. Yok efendim mahkumlara dışkı yediriliyormuş, cinsel organlarına ip bağlanıp çekiliyormuş, kurt köpekleri saldırtılıyormuş.
Merak ettim doğrusu bu işkence modellerini Evren ve silah arkadaşlarımı emir verip yaptırıyormuş? Yoksa bilmem ne karakolundaki, kraldan çok kralcı olan infaz memurları ya da her kimse onlar mı yapıyormuş?
Eskilerin bir lafı vardır kurunun yanında yaş da yanar diye....
Evinde oturup, işiyle gücüyle uğraşan insanın başına bir şey gelmez. Gelen insanlar mutlaka normalin dışında bir şeyler yapıyordur. Mesela zaman zaman anlatıyorum 80 öncesinde benim ailem ve yakın çevremde hiç tutuklanıp hapise girmiş insan yok. Tam tersi her gün işe giderken öldürülme korkusu yaşayan babamın, ihtilal olduktan sonra sevinç duyması var hatıralarımda bir de annemin sıkı sıkı tembihlemeleri; Aman çocuğum sakın camdan bakma, duvarlara yazı yazan birinin görürsen hemen içeriye kaç, çünkü silahı olabilir ve seni vurabilir.
Kimisinin hatıralarında tutuklanmış babaları veya yakınları var, benimkinde de can güvenliği bile devlet tarafından sağlanamamış mağdur bir aileye dair anılar...
Belki de o zaman benim ailem suya sabuna dokunmayan, hiç sorun çıkarmayan, yalnızca işiyle, gücüyle ilgilenen bir insan profili çiziyordu. Belinde silah taşıyan, insanları örgütleyen çetelere üye değillerdi onun için benim de 12 eylülle ilgili anlatacak bir işkence hikayem yok.
Türkiye Cumhuriyeti geçmiş tarihinde hatta kuruluşundan itibaren askere önem veren, vatandaşı dış ve iç güçlerin zararlı etkilerinden koruyan bir orduya sahiptir. Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ te değerli bir komutan ve askerdir. Onun için biz de askerler kutsaldır, TSK kutsaldır...
Bu gün genelkurmay başkanı ya da içerideki emekli ya da muazzaf paşalara yapılan muameleler içimizi sızlatıyor. Kimimiz dile getiriyor, kimimiz korkup sesini çıkartamıyor.
Askeri ciddi bir tehdit olarak gören bir kesim de var tabii. İçinde bu günlerde sıkça ekranda gördüğümüz, sesi oldukça yüksek perdeden çıkan pek çok yazar çizer de var. Onlar da yıllarca yazdıkları yazılardan dolayı darbe dönemlerinde içeriye alınmış gazeteciler. Kendi açılarından haklılar belki ama toplumun genelini düşününce aslında uzun vadede insanlara zararı dokunan tipler bunlar. Bir kere kişisel maddi ve manevi çıkarlarını demokrasi kılıfıyla örten, hangi iktidar kuvvetliyse onun yanında yer alan , sadece kendi çıkarını düşünen insanlar. Onların vicdan terazisinin ayarı bozulmuş, empati yetenekleri ve objektif düşünceyi kaybetmiş insanlar. Kalemleriyle genç beyinleri zehirleyen ve toplumu karaktersizleştiren yazarlar. Bunları bizler yani 40 lı yaşlara yaklaşan insanlar biliyoruz. Ama benim çocuğum bilmiyor mesela ama Allah’ tan bilimle uğraşan bir çocuk olduğu için böyle liberal aydınların yazılarına itibar etmiyor. Gerçi benim yazılarımı da okumuyor, onların pırıl pırıl geleceğe dair o kadar güzel hayalleri var ki. Bizim içinde olduğumuz durumları çok daha akılcı yorumluyorlar.
Her neyse geçmiş tarihimize baktığımızda pek çok acılı olaylar görüyoruz. Mesela Menderes’ in asılması, yargılanma sürecinde önüne suç diye çıkartılan deliller doğrusu burnumun direğini sızlatıyor, asılırken çekilmiş fotografları, yazın önünden geçtiğim Yassıada hala o acı dolu, kasvet kokan tarihinin izlerini taşıyor.
O gün o yapılanlar doğruydu, bu güne baktığımızda pek çok gazeteci, general, pek çok insan içeride suçları kesinleşmeden tutuklu yargılanıyor. Güvendiğimiz TSK’ nın en üstündeki isim terör örgütü üyesi olmaktan içeride, benimle birlikte pek çok insanın burnunun direği sızlıyor.
Ben çocuğum için artık tarihinde vicdanını sızlatacak bir olay olsun istemiyorum. İnsanların, fikirleri yüzünden suçlandığı, hapise atıldığı, aşağılandığı acı dolu bir tarih ve geçmiş istemiyorum. İnsanların adaletin tecellisine güvensizlik duymasını istemiyorum. İnsanların kişisel çıkarlarını, siyasetle gizlemesini istemiyorum. Çünkü biliyorum ki ilahi adalet her zaman kusursuz bir şekilde işleyecek ve cezası olan herkes, günü geldiğinde ödemesi gereken bedeli ödeyecek....
">
26. Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’ un tutuklanarak cezaevine gönderilmesinin ardından ilk şoku atlatarak ellerimiz yine klavyenin üzerinde gezinmeye başladı. Bir de ben olaylar çok sıcakken yazmayı sevmem, öyle ya insan tarafsızlığını yitirebilir. Olayı iyice gözlemleyip sindirmek gerekir. Başbuğ Yüce Divan’ da mı yargılansın, özel yetkili sivil mahkemede mi yargılansın tartışmaları süredursun, bu gün bir haber okudum. 12 Eylül döneminde yapılmış işkence yöntemleri anlatılıyor. Yok efendim mahkumlara dışkı yediriliyormuş, cinsel organlarına ip bağlanıp çekiliyormuş, kurt köpekleri saldırtılıyormuş.
Merak ettim doğrusu bu işkence modellerini Evren ve silah arkadaşlarımı emir verip yaptırıyormuş? Yoksa bilmem ne karakolundaki, kraldan çok kralcı olan infaz memurları ya da her kimse onlar mı yapıyormuş?
Eskilerin bir lafı vardır kurunun yanında yaş da yanar diye....
Evinde oturup, işiyle gücüyle uğraşan insanın başına bir şey gelmez. Gelen insanlar mutlaka normalin dışında bir şeyler yapıyordur. Mesela zaman zaman anlatıyorum 80 öncesinde benim ailem ve yakın çevremde hiç tutuklanıp hapise girmiş insan yok. Tam tersi her gün işe giderken öldürülme korkusu yaşayan babamın, ihtilal olduktan sonra sevinç duyması var hatıralarımda bir de annemin sıkı sıkı tembihlemeleri; Aman çocuğum sakın camdan bakma, duvarlara yazı yazan birinin görürsen hemen içeriye kaç, çünkü silahı olabilir ve seni vurabilir.
Kimisinin hatıralarında tutuklanmış babaları veya yakınları var, benimkinde de can güvenliği bile devlet tarafından sağlanamamış mağdur bir aileye dair anılar...
Belki de o zaman benim ailem suya sabuna dokunmayan, hiç sorun çıkarmayan, yalnızca işiyle, gücüyle ilgilenen bir insan profili çiziyordu. Belinde silah taşıyan, insanları örgütleyen çetelere üye değillerdi onun için benim de 12 eylülle ilgili anlatacak bir işkence hikayem yok.
Türkiye Cumhuriyeti geçmiş tarihinde hatta kuruluşundan itibaren askere önem veren, vatandaşı dış ve iç güçlerin zararlı etkilerinden koruyan bir orduya sahiptir. Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ te değerli bir komutan ve askerdir. Onun için biz de askerler kutsaldır, TSK kutsaldır...
Bu gün genelkurmay başkanı ya da içerideki emekli ya da muazzaf paşalara yapılan muameleler içimizi sızlatıyor. Kimimiz dile getiriyor, kimimiz korkup sesini çıkartamıyor.
Askeri ciddi bir tehdit olarak gören bir kesim de var tabii. İçinde bu günlerde sıkça ekranda gördüğümüz, sesi oldukça yüksek perdeden çıkan pek çok yazar çizer de var. Onlar da yıllarca yazdıkları yazılardan dolayı darbe dönemlerinde içeriye alınmış gazeteciler. Kendi açılarından haklılar belki ama toplumun genelini düşününce aslında uzun vadede insanlara zararı dokunan tipler bunlar. Bir kere kişisel maddi ve manevi çıkarlarını demokrasi kılıfıyla örten, hangi iktidar kuvvetliyse onun yanında yer alan , sadece kendi çıkarını düşünen insanlar. Onların vicdan terazisinin ayarı bozulmuş, empati yetenekleri ve objektif düşünceyi kaybetmiş insanlar. Kalemleriyle genç beyinleri zehirleyen ve toplumu karaktersizleştiren yazarlar. Bunları bizler yani 40 lı yaşlara yaklaşan insanlar biliyoruz. Ama benim çocuğum bilmiyor mesela ama Allah’ tan bilimle uğraşan bir çocuk olduğu için böyle liberal aydınların yazılarına itibar etmiyor. Gerçi benim yazılarımı da okumuyor, onların pırıl pırıl geleceğe dair o kadar güzel hayalleri var ki. Bizim içinde olduğumuz durumları çok daha akılcı yorumluyorlar.
Her neyse geçmiş tarihimize baktığımızda pek çok acılı olaylar görüyoruz. Mesela Menderes’ in asılması, yargılanma sürecinde önüne suç diye çıkartılan deliller doğrusu burnumun direğini sızlatıyor, asılırken çekilmiş fotografları, yazın önünden geçtiğim Yassıada hala o acı dolu, kasvet kokan tarihinin izlerini taşıyor.
O gün o yapılanlar doğruydu, bu güne baktığımızda pek çok gazeteci, general, pek çok insan içeride suçları kesinleşmeden tutuklu yargılanıyor. Güvendiğimiz TSK’ nın en üstündeki isim terör örgütü üyesi olmaktan içeride, benimle birlikte pek çok insanın burnunun direği sızlıyor.
Ben çocuğum için artık tarihinde vicdanını sızlatacak bir olay olsun istemiyorum. İnsanların, fikirleri yüzünden suçlandığı, hapise atıldığı, aşağılandığı acı dolu bir tarih ve geçmiş istemiyorum. İnsanların adaletin tecellisine güvensizlik duymasını istemiyorum. İnsanların kişisel çıkarlarını, siyasetle gizlemesini istemiyorum. Çünkü biliyorum ki ilahi adalet her zaman kusursuz bir şekilde işleyecek ve cezası olan herkes, günü geldiğinde ödemesi gereken bedeli ödeyecek....