AKP’nin 2007 milletvekilliği seçimlerindeki ikinci seçim zaferinden sonra bazı köşe yazarları, 1923 cumhuriyetinin sonunun geldiği ve ikinci cumhuriyetin kurulduğuna dair yazılar yazmışlardı.
İkinci cumhuriyetin kurulmasını savunanlar 1923 cumhuriyetinin, halk iktidarını kuramadığını, cumhuriyetin temel ilkeleri sayılan altı temel ilkenin içinde demokrasi olmadığı ve iktidarın tek parti yönetimine teslim edildiğini yazıyorlardı. MGK’nın Anayasal konumunun değiştirilmesi gerekliydi.
Türkiye’nin sağlık ve eğitim başta olmak üzere temel sorunlarının halledilmemesinden Atatürk cumhuriyetini sorumlu tutuyorlardı. Bu tespitler genel anlamda doğru tespitler olmasının yanında çözümün cumhuriyetin sayısında gizli görülmesi çocuk saflığında bir inançtı.
Toplumun gereksinimini karşılayamayan, çağın gerisinde kalmış anayasayı değiştirerek, sosyal refah ve eşitliği sağlayabilmek mümkün. Demokrasiyi ülke gündemine sağlam temellere oturtabilecek, halkın özgürlüğünü gerçekleştirecek, devletin hantal yapısına çözüm getirecek, devlet ihalelerinden yolsuzlukları önleyebilen bir ekonomik sistem için cumhuriyetin sayısını değil, cumhuriyetin anayasasını, kanunlarını değiştirmek yeterli.
Özellikle 1990’lı yıllarda başlayan bu tartışmalarda aslında söylenmeyen temel düşünce Atatürk ilke ve inkılâpları ile birlikte ülkenin bütününden Atatürk’ü ve izlerini silebilmektir. Nitekim ikinci cumhuriyetçilerin söylemeye çekindiklerini, dirsek teması yaptıkları ABD ve AB üyesi siyasetçiler ve kurum temsilcileri söylediler.
Bu aymazlara göre anayasadan Atatürk ilke ve inkılâpları çağın gerisinde kalmıştı ve çıkarılmalıydı. Devlet dairelerinden Atatürk posterleri indirilmeliydi. Bu yıllarda 2.cumhuriyet fikrine sıcak bakan Ertuğrul Günay bugün AKP’de bakandır. İkinci cumhuriyetin yılmaz savunucusu Mehmet Altan, Ertuğrul Günay’a 16 Eylül 1992 tarihli yazısında övgüler düzüyordu.
Bu yazısında Günay’ın bir röportajına istinaden; çalışan, üreten, adaletli paylaşan bireylerin oluşturduğu çoğulcu toplumdan bahsediyordu. 2002 yılından beri tek başına iktidarda olan AKP, çalışan ve üreten kesimlerin hiçbir zaman yanında olmadı. Ne Tekel işçileri, ne çiftçiler, ne diğer emekçi kesimlere sorunlarının çözümü noktasında sıcaklık göstermedi.
Muhalefeti yok sayan, laik kurumlar ile sürekli kavgalı olan, varlık gerekçesi sayılabilecek türban sorununu bile çözmek adına adım atmayan AKP iktidarı temel haklar konusunda kime nasıl güven verebilir?
Elinde güç olmasına rağmen sivil bir anayasa yaratamayan, yargı başta olmak üzere toplumun bazı kesimleri üzerinde baskı oluşturan, gün geçtikçe otoriter bir yönetim anlayışının egemen olduğu AKP iktidarı, her daim yandaş olmayan samimi ikinci cumhuriyetçiler üzerinde bile soğuk duş etkisi yaratmaktadır.
Değil mi ki, ikinci cumhuriyet fikri çalışan, üreten ve adaletli paylaşımı savunuyor… O zaman bir terlik var bu işte.
AKP 2002 yılından beri tek başına iktidar olmasına rağmen laik düzen konusunda güven vermemiş, toplumun temel problemlerine çare geliştirememiş, AB konusunda 2007’den beri neredeyse adım atmamış, çalışan, üreten kesimlerin problemini halledememiş…
İhaleler ve üst düzey partililer ve aileleri üzerindeki türlü iddiaların muhatabı olan bir partinin ikinci cumhuriyeti kurma iddiaları, doğmamış bir çocuk olan ikinci cumhuriyet fikrinin de üzerine ölü toprağı sermektedir.
AKP kazandıkça ikinci cumhuriyet kaybediyor.
Nitekim AKP’nin 2007 zaferinden sonra kurulduğu iddia edilen ikinci cumhuriyet aslında AKP’nin 2007 zaferi ile bitmiştir.
">
AKP’nin 2007 milletvekilliği seçimlerindeki ikinci seçim zaferinden sonra bazı köşe yazarları, 1923 cumhuriyetinin sonunun geldiği ve ikinci cumhuriyetin kurulduğuna dair yazılar yazmışlardı.
İkinci cumhuriyetin kurulmasını savunanlar 1923 cumhuriyetinin, halk iktidarını kuramadığını, cumhuriyetin temel ilkeleri sayılan altı temel ilkenin içinde demokrasi olmadığı ve iktidarın tek parti yönetimine teslim edildiğini yazıyorlardı. MGK’nın Anayasal konumunun değiştirilmesi gerekliydi.
Türkiye’nin sağlık ve eğitim başta olmak üzere temel sorunlarının halledilmemesinden Atatürk cumhuriyetini sorumlu tutuyorlardı. Bu tespitler genel anlamda doğru tespitler olmasının yanında çözümün cumhuriyetin sayısında gizli görülmesi çocuk saflığında bir inançtı.
Toplumun gereksinimini karşılayamayan, çağın gerisinde kalmış anayasayı değiştirerek, sosyal refah ve eşitliği sağlayabilmek mümkün. Demokrasiyi ülke gündemine sağlam temellere oturtabilecek, halkın özgürlüğünü gerçekleştirecek, devletin hantal yapısına çözüm getirecek, devlet ihalelerinden yolsuzlukları önleyebilen bir ekonomik sistem için cumhuriyetin sayısını değil, cumhuriyetin anayasasını, kanunlarını değiştirmek yeterli.
Özellikle 1990’lı yıllarda başlayan bu tartışmalarda aslında söylenmeyen temel düşünce Atatürk ilke ve inkılâpları ile birlikte ülkenin bütününden Atatürk’ü ve izlerini silebilmektir. Nitekim ikinci cumhuriyetçilerin söylemeye çekindiklerini, dirsek teması yaptıkları ABD ve AB üyesi siyasetçiler ve kurum temsilcileri söylediler.
Bu aymazlara göre anayasadan Atatürk ilke ve inkılâpları çağın gerisinde kalmıştı ve çıkarılmalıydı. Devlet dairelerinden Atatürk posterleri indirilmeliydi. Bu yıllarda 2.cumhuriyet fikrine sıcak bakan Ertuğrul Günay bugün AKP’de bakandır. İkinci cumhuriyetin yılmaz savunucusu Mehmet Altan, Ertuğrul Günay’a 16 Eylül 1992 tarihli yazısında övgüler düzüyordu.
Bu yazısında Günay’ın bir röportajına istinaden; çalışan, üreten, adaletli paylaşan bireylerin oluşturduğu çoğulcu toplumdan bahsediyordu. 2002 yılından beri tek başına iktidarda olan AKP, çalışan ve üreten kesimlerin hiçbir zaman yanında olmadı. Ne Tekel işçileri, ne çiftçiler, ne diğer emekçi kesimlere sorunlarının çözümü noktasında sıcaklık göstermedi.
Muhalefeti yok sayan, laik kurumlar ile sürekli kavgalı olan, varlık gerekçesi sayılabilecek türban sorununu bile çözmek adına adım atmayan AKP iktidarı temel haklar konusunda kime nasıl güven verebilir?
Elinde güç olmasına rağmen sivil bir anayasa yaratamayan, yargı başta olmak üzere toplumun bazı kesimleri üzerinde baskı oluşturan, gün geçtikçe otoriter bir yönetim anlayışının egemen olduğu AKP iktidarı, her daim yandaş olmayan samimi ikinci cumhuriyetçiler üzerinde bile soğuk duş etkisi yaratmaktadır.
Değil mi ki, ikinci cumhuriyet fikri çalışan, üreten ve adaletli paylaşımı savunuyor… O zaman bir terlik var bu işte.
AKP 2002 yılından beri tek başına iktidar olmasına rağmen laik düzen konusunda güven vermemiş, toplumun temel problemlerine çare geliştirememiş, AB konusunda 2007’den beri neredeyse adım atmamış, çalışan, üreten kesimlerin problemini halledememiş…
İhaleler ve üst düzey partililer ve aileleri üzerindeki türlü iddiaların muhatabı olan bir partinin ikinci cumhuriyeti kurma iddiaları, doğmamış bir çocuk olan ikinci cumhuriyet fikrinin de üzerine ölü toprağı sermektedir.
AKP kazandıkça ikinci cumhuriyet kaybediyor.
Nitekim AKP’nin 2007 zaferinden sonra kurulduğu iddia edilen ikinci cumhuriyet aslında AKP’nin 2007 zaferi ile bitmiştir.