Nisan ayını geçirmek için geldiğim İsveç’te, medyada kesinlikle en çok adı geçen ülke Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan basında adı ve fotoğrafları en çok yer alan yabancı siyasetçi. Erdoğan açık arayla ABD lideri Biden ve Rusya lideri Putin’in dahi önünde.
Tabii bunun nedeni, sabırsızlıkla NATO’ya girmeyi bekleyen İsveç’e gösterilen veto kartı.
Televizyon ve gazetelerde dün, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun NATO toplantısı için gittiği Brüksel’de yaptığı ve Kuranı Kerim’i yakma olayı nedeniyle İsveç’i Nazi Almanyası’na benzettiği müthiş sert açıklaması yer aldı:
– Naziler de önce kitap yakarak başlamıştı; ardından ibadethanelere saldırırlar, ardından da insanları kamplara toplayıp yakarak sözde nihai amaçlarına ulaşma yoluna giderler. Yani bu işler hep böyle başlamıştır.
AKP sözcüleri aynı eleştiriyi 2017’de Almanya’ya yöneltince, Alman siyasetçiler sert tepki göstermişti. Ama İsveçli siyasetçiler nedense pek üstünde durmadı, cevap dahi vermediler.
Hatta o açıklamayla birlikte gazetelerde Bakan Çavuşoğlu’nun İsveçli meslektaşıyla karşılıklı kahkahalar atarak, neşe içinde sürdürdüğü sohbetin fotoğrafı yayınlandı.
İsveçli bir tanıdığım, “Türkiye’nin Bakanı, Nazi ilan ettiği İsveç’in Dışişleri Bakanıyla niçin böyle şen şakrak gülüşerek muhabbet yapıyor?” mealinde bir soru yöneltti. Kem küm ettim, bir şeyler söyledim, ama pek tatmin edici olmadı.
NATO üyeliği üzerinden sürdürülen İsveç-Türkiye çekişmesi nereye varacak, bakalım daha neler göreceğiz. 14 Mayıs’tan sonra öğreneceğiz.
Esasen İsveç medyasında bol miktarda başka ilginç haberler çıkıyor, bunlardan birini sunuyorum.
* * *
İsveç’in en çok satan, en etkili gazetelerinden Svenska Dagbladet bir süredir “Çoklu ebeveynlilik” başlığı altında bir dizi yayınlıyor. Normalde ana ve babadan oluşan iki ebeveyn yerine, ikiden fazla ebeveynin bulunduğu çocuklu aileler hakkında haber-mülakat şeklinde sürdürülen bir dizi.
Dizinin son yazısı dün; 12 yaşındaki Henry, iki babası Olle ve Anders, biyolojik anası Lisa ve Lisa’nın eşi (bayan) hakkında çıktı.
İsimler kişilerin gerçek ismi değil ve kişilerin fotoğrafı yerine temsili çizim kullanılmış (yazı başlığında). Dizinin önceki haberinde başarısız ve sorunlu bir “gökkuşağı ailesi” tanıtıldığı, bu kez daha iyi işleyen bir örnek ele alınacağı vurgulanıyor.
Haberi, hiç yorum katmadan aşağıda özetliyorum.
Olle ve Anders bugün 60’lı yaşlarda iki homoseksüel erkek; 20’li yaşlardan beri devam eden ilişkileri var. Eskiden toplumun yaklaşımı nedeniyle böyle bir ilişki içinde çocuk sahibi olmayı konuşmak dahi mümkün değildi.
Ama 40’lı yaşlara geldiklerinde kendi çevrelerinde benzer yaşam tarzına sahip kişiler, tanıdıkları kadın arkadaşlarından çocuk sahibi olmaya başladı. Böylece Olle ve Anders’in de “çocuk sahibi olma özlemi” uyandı.
Çevredeki “aile oluşumlarından” (aile konstellasyonları) bir kısmı taşıyıcı anneden doğan çocuğu iki haftada bir, hafta sonlarında yanına alıyordu. Ama Olle kendilerinin “hafta sonu ebeveyni” değil “aktif ebeveyn” olmak istediklerini söylüyor.
O nedenle Olle ve Anders, zaten hukuken karmaşık ve zor bir süreç olan “taşıyıcı anne” yöntemini istemedi.
Daha önce ortak arkadaşları vasıtasıyla tanışıp birkaç kez görüştükleri bayan Lisa ile konuyu müzakere etmeye başladılar. Lisa başka bir kadınla yaşıyordu ve onlar da arkadaş olarak anlaşabilecekleri erkekler bulup çocuk yapmayı arzu ediyordu.
Olle, Anders, Lisa ve onun eşi bayan; hepsi benzer arayış içindeydi. Değer yargıları ve hayata bakış tarzları da büyük ölçüde çakışıyordu.
Yaklaşık bir ay boyunca sık sık görüşüp her türlü ayrıntıyı konuştular. Nihayet bir akşam Lisa, “hadi artık yeter, daha fazla uzatmayalım, siz istiyorsanız biz de istiyoruz!” dedi ve düğmeye bastılar.
Önce bir süre “evde döllenme” yöntemiyle çocuk sahibi olmayı denediler, başaramayınca doğum kliniğine giderek amaca ulaştılar. Lisa hamile kaldı.
(evde döllenme: plastik tüp veya şırınga kullanarak kadının hamile kalması)
Lisa’nın doğurması biraz sorunlu oldu, 36 saat sürdü, ama hastanede gereken müdahaleler yapıldı, ameliyata alındı ve Henry hayata geldi.
Önceden yapılan anlaşma gereği ilk yıl boyunca Henry sadece Lisa’nın evinde kaldı. Bir yaşını doldurduktan sonra bazı akşamlar Anders ve Olle’da kaldı. O arada Lisa işe başladı ve Anders “babalık izni” kullandı.
Yasal olarak bugün bir çocuk için sadece bir baba veya iki veli kabul ediliyor. Henry’nin iki yasal velisi Anders ve Lisa. O nedenle Olle “babalık izni” alamadı, ama yıllık iznini kullanarak Henry’nin bakımı için o da bir süre evde kaldı.
Anders bunun büyük bir sorun olmadığını, ama “yasal veli” sayısının artırılması gerektiğini söylüyor. Çünkü diyor, “ben yarın ölürsem, Olle benim yerime yasal veli olabilmeli.”
Henry bir buçuk yaşına gelince kreşe gitmeye başladı. Artık bir hafta bir ebeveynlerin yanında, bir hafta diğerlerinin yanında kalıyordu. Ama ebeveynler diledikleri zaman serbest şekilde Henry’yi ziyaret ediyor veya kendi evinde yatıya götürebiliyordu. Yani küçük Henry’nin iki evi vardı.
Henry dört yaşına geldiğinde bir gün okuldaki arkadaşı “bir insanın iki babası olamaz” der ve Henry’nin kafası karışır. Bunun üzerine Anders “niye olmasın, işte Henry’nin iki babası var” diye açıklama yapar ve farklı “aile konstellasyonlarını” anlatır.
Daha sonra Henry’nin okul arkadaşı çocuklardan bazıları “biz de dört ebeveynimiz olsun istiyoruz” diyor.
Haber böyle bitiyor.
Bakalım daha neler göreceğiz.
">
Nisan ayını geçirmek için geldiğim İsveç’te, medyada kesinlikle en çok adı geçen ülke Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan basında adı ve fotoğrafları en çok yer alan yabancı siyasetçi. Erdoğan açık arayla ABD lideri Biden ve Rusya lideri Putin’in dahi önünde.
Tabii bunun nedeni, sabırsızlıkla NATO’ya girmeyi bekleyen İsveç’e gösterilen veto kartı.
Televizyon ve gazetelerde dün, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun NATO toplantısı için gittiği Brüksel’de yaptığı ve Kuranı Kerim’i yakma olayı nedeniyle İsveç’i Nazi Almanyası’na benzettiği müthiş sert açıklaması yer aldı:
– Naziler de önce kitap yakarak başlamıştı; ardından ibadethanelere saldırırlar, ardından da insanları kamplara toplayıp yakarak sözde nihai amaçlarına ulaşma yoluna giderler. Yani bu işler hep böyle başlamıştır.
AKP sözcüleri aynı eleştiriyi 2017’de Almanya’ya yöneltince, Alman siyasetçiler sert tepki göstermişti. Ama İsveçli siyasetçiler nedense pek üstünde durmadı, cevap dahi vermediler.
Hatta o açıklamayla birlikte gazetelerde Bakan Çavuşoğlu’nun İsveçli meslektaşıyla karşılıklı kahkahalar atarak, neşe içinde sürdürdüğü sohbetin fotoğrafı yayınlandı.
İsveçli bir tanıdığım, “Türkiye’nin Bakanı, Nazi ilan ettiği İsveç’in Dışişleri Bakanıyla niçin böyle şen şakrak gülüşerek muhabbet yapıyor?” mealinde bir soru yöneltti. Kem küm ettim, bir şeyler söyledim, ama pek tatmin edici olmadı.
NATO üyeliği üzerinden sürdürülen İsveç-Türkiye çekişmesi nereye varacak, bakalım daha neler göreceğiz. 14 Mayıs’tan sonra öğreneceğiz.
Esasen İsveç medyasında bol miktarda başka ilginç haberler çıkıyor, bunlardan birini sunuyorum.
* * *
İsveç’in en çok satan, en etkili gazetelerinden Svenska Dagbladet bir süredir “Çoklu ebeveynlilik” başlığı altında bir dizi yayınlıyor. Normalde ana ve babadan oluşan iki ebeveyn yerine, ikiden fazla ebeveynin bulunduğu çocuklu aileler hakkında haber-mülakat şeklinde sürdürülen bir dizi.
Dizinin son yazısı dün; 12 yaşındaki Henry, iki babası Olle ve Anders, biyolojik anası Lisa ve Lisa’nın eşi (bayan) hakkında çıktı.
İsimler kişilerin gerçek ismi değil ve kişilerin fotoğrafı yerine temsili çizim kullanılmış (yazı başlığında). Dizinin önceki haberinde başarısız ve sorunlu bir “gökkuşağı ailesi” tanıtıldığı, bu kez daha iyi işleyen bir örnek ele alınacağı vurgulanıyor.
Haberi, hiç yorum katmadan aşağıda özetliyorum.
Olle ve Anders bugün 60’lı yaşlarda iki homoseksüel erkek; 20’li yaşlardan beri devam eden ilişkileri var. Eskiden toplumun yaklaşımı nedeniyle böyle bir ilişki içinde çocuk sahibi olmayı konuşmak dahi mümkün değildi.
Ama 40’lı yaşlara geldiklerinde kendi çevrelerinde benzer yaşam tarzına sahip kişiler, tanıdıkları kadın arkadaşlarından çocuk sahibi olmaya başladı. Böylece Olle ve Anders’in de “çocuk sahibi olma özlemi” uyandı.
Çevredeki “aile oluşumlarından” (aile konstellasyonları) bir kısmı taşıyıcı anneden doğan çocuğu iki haftada bir, hafta sonlarında yanına alıyordu. Ama Olle kendilerinin “hafta sonu ebeveyni” değil “aktif ebeveyn” olmak istediklerini söylüyor.
O nedenle Olle ve Anders, zaten hukuken karmaşık ve zor bir süreç olan “taşıyıcı anne” yöntemini istemedi.
Daha önce ortak arkadaşları vasıtasıyla tanışıp birkaç kez görüştükleri bayan Lisa ile konuyu müzakere etmeye başladılar. Lisa başka bir kadınla yaşıyordu ve onlar da arkadaş olarak anlaşabilecekleri erkekler bulup çocuk yapmayı arzu ediyordu.
Olle, Anders, Lisa ve onun eşi bayan; hepsi benzer arayış içindeydi. Değer yargıları ve hayata bakış tarzları da büyük ölçüde çakışıyordu.
Yaklaşık bir ay boyunca sık sık görüşüp her türlü ayrıntıyı konuştular. Nihayet bir akşam Lisa, “hadi artık yeter, daha fazla uzatmayalım, siz istiyorsanız biz de istiyoruz!” dedi ve düğmeye bastılar.
Önce bir süre “evde döllenme” yöntemiyle çocuk sahibi olmayı denediler, başaramayınca doğum kliniğine giderek amaca ulaştılar. Lisa hamile kaldı.
(evde döllenme: plastik tüp veya şırınga kullanarak kadının hamile kalması)
Lisa’nın doğurması biraz sorunlu oldu, 36 saat sürdü, ama hastanede gereken müdahaleler yapıldı, ameliyata alındı ve Henry hayata geldi.
Önceden yapılan anlaşma gereği ilk yıl boyunca Henry sadece Lisa’nın evinde kaldı. Bir yaşını doldurduktan sonra bazı akşamlar Anders ve Olle’da kaldı. O arada Lisa işe başladı ve Anders “babalık izni” kullandı.
Yasal olarak bugün bir çocuk için sadece bir baba veya iki veli kabul ediliyor. Henry’nin iki yasal velisi Anders ve Lisa. O nedenle Olle “babalık izni” alamadı, ama yıllık iznini kullanarak Henry’nin bakımı için o da bir süre evde kaldı.
Anders bunun büyük bir sorun olmadığını, ama “yasal veli” sayısının artırılması gerektiğini söylüyor. Çünkü diyor, “ben yarın ölürsem, Olle benim yerime yasal veli olabilmeli.”
Henry bir buçuk yaşına gelince kreşe gitmeye başladı. Artık bir hafta bir ebeveynlerin yanında, bir hafta diğerlerinin yanında kalıyordu. Ama ebeveynler diledikleri zaman serbest şekilde Henry’yi ziyaret ediyor veya kendi evinde yatıya götürebiliyordu. Yani küçük Henry’nin iki evi vardı.
Henry dört yaşına geldiğinde bir gün okuldaki arkadaşı “bir insanın iki babası olamaz” der ve Henry’nin kafası karışır. Bunun üzerine Anders “niye olmasın, işte Henry’nin iki babası var” diye açıklama yapar ve farklı “aile konstellasyonlarını” anlatır.
Daha sonra Henry’nin okul arkadaşı çocuklardan bazıları “biz de dört ebeveynimiz olsun istiyoruz” diyor.
Haber böyle bitiyor.
Bakalım daha neler göreceğiz.