Geçtiğimiz günlerde Psikiyatrist Cem Mumcu bir televizyon programında Ego’ yu ve onun dinamiklerini anlattı. İlk defa bu kadar net bir anlatım duydum ve hoşuma gitti doğrusu. Çok da popülist bir örnek verdi Mumcu; En aşağıda ilkel benliğimiz yani İd yer alıyor, onun üzerinde egomuz, onun da üzerinde, ahlak, etik, öğrendiğimiz birlikte yaşamaya ait toplum kuralları, din gibi öğrenip geliştirdiğimiz deneyimlerin yönettiği Süperego’ muz….
İd yani ilkel benliğimiz diyormuş ki biraz ayıp anlatacağım çare yok, öyle anlattığı için Cem Mumcu’ nun ayıbı beni bağlamaz…
Güzel bir kadın gördün, git hemen onunla birlikte ol.
Hemen Süperego yüksek perdeden devreye giriyor ve İd’ i susturuyormuş.
Saçmalama, toplum kuralları var, ayıp, günah diye bir kavram var. Hem senin hiç gururun yok mu? Ne demekmiş öyle kadınla beraber ol, sapık mısın nesin, yürü git…
Ortada kalan Ego’ muz da, olayı mantıklı ve akılcı bir yere oturtuyormuş. Şimdi sen bu kadını beğendin ya o zaman onu makul ve mantıklı bir şekilde tavla, mesela diyelim ki, bir arkadaşınla beraber bir kafede otururken bu hanım, sen de onu gördün, yaşasın diye içinden sevinç çığlıkları atarak, hemen koş yanlarına otur ve tanış. Öylesi daha iyi olur.
İd, Ego ve Süperego’ nun çalışma prensibi bu şekilde imiş sevgili okurlar. İnsan ilişkilerinizi, kadın-erkek fark etmez bu dinamikleri bilerek değerlendirirseniz daha anlamlı olur bir şeyler sanırım.
Hani hep deriz ya egom beslendi. Genellikle oradaki ego ve yukarıda anlatılan ego aynı şey değil. Psikiyatri ve toplum da bilinen şekli ile ego çok da aynı şey değil.
Diyelim ki bir iş yerinde çalışıyorsunuz, patronunuz geldi sizi herkesin önünde azarladı. Ne olur o zaman? Egom incindi dersiniz. Yukarıdaki anlatıma göre incinen Süperegonuz aslında. Değer yargıları, toplumsal ve dinsel doğrular, toplumsal normların şekillendirdiği tarafınız.
Zaten o bir anlamda suni dediğimiz, toplumdan topluma ve kişiden kişiye değişen Süperego’ nun kuralları yaşamımızı büyük ölçüde yönetiyor. Bir anlamda dış kabuğumuza dönüşüyor.
İlkel benlik ise tam bir taş devri insanı, tamamen tasavvuf da nefis dediğimiz bedenin ihtiyaçları ile ilgili…
Orta şekerli ego ise sanırım arada da kalsa, en akılcı ve mantıklı çözümleri üretiyor. Ne aşağıya yakın, ne yukarıya. Tampon bölge demek daha doğru…
Özetle ben egonun iyi bir şey olduğunu ve bizi yaşamın içinde pek çok şeyden koruduğunu düşünüyorum. Yani Cem Mumcu’ nun deyimi ile Süperego’ nun…
Maksat evimiz dediğimiz yer neresi ise; o Süperego denilen ceketi çıkartıp dışarı bırakmak kaydı ile…
Mutlu haftalar olsun o zaman…
">
Geçtiğimiz günlerde Psikiyatrist Cem Mumcu bir televizyon programında Ego’ yu ve onun dinamiklerini anlattı. İlk defa bu kadar net bir anlatım duydum ve hoşuma gitti doğrusu. Çok da popülist bir örnek verdi Mumcu; En aşağıda ilkel benliğimiz yani İd yer alıyor, onun üzerinde egomuz, onun da üzerinde, ahlak, etik, öğrendiğimiz birlikte yaşamaya ait toplum kuralları, din gibi öğrenip geliştirdiğimiz deneyimlerin yönettiği Süperego’ muz….
İd yani ilkel benliğimiz diyormuş ki biraz ayıp anlatacağım çare yok, öyle anlattığı için Cem Mumcu’ nun ayıbı beni bağlamaz…
Güzel bir kadın gördün, git hemen onunla birlikte ol.
Hemen Süperego yüksek perdeden devreye giriyor ve İd’ i susturuyormuş.
Saçmalama, toplum kuralları var, ayıp, günah diye bir kavram var. Hem senin hiç gururun yok mu? Ne demekmiş öyle kadınla beraber ol, sapık mısın nesin, yürü git…
Ortada kalan Ego’ muz da, olayı mantıklı ve akılcı bir yere oturtuyormuş. Şimdi sen bu kadını beğendin ya o zaman onu makul ve mantıklı bir şekilde tavla, mesela diyelim ki, bir arkadaşınla beraber bir kafede otururken bu hanım, sen de onu gördün, yaşasın diye içinden sevinç çığlıkları atarak, hemen koş yanlarına otur ve tanış. Öylesi daha iyi olur.
İd, Ego ve Süperego’ nun çalışma prensibi bu şekilde imiş sevgili okurlar. İnsan ilişkilerinizi, kadın-erkek fark etmez bu dinamikleri bilerek değerlendirirseniz daha anlamlı olur bir şeyler sanırım.
Hani hep deriz ya egom beslendi. Genellikle oradaki ego ve yukarıda anlatılan ego aynı şey değil. Psikiyatri ve toplum da bilinen şekli ile ego çok da aynı şey değil.
Diyelim ki bir iş yerinde çalışıyorsunuz, patronunuz geldi sizi herkesin önünde azarladı. Ne olur o zaman? Egom incindi dersiniz. Yukarıdaki anlatıma göre incinen Süperegonuz aslında. Değer yargıları, toplumsal ve dinsel doğrular, toplumsal normların şekillendirdiği tarafınız.
Zaten o bir anlamda suni dediğimiz, toplumdan topluma ve kişiden kişiye değişen Süperego’ nun kuralları yaşamımızı büyük ölçüde yönetiyor. Bir anlamda dış kabuğumuza dönüşüyor.
İlkel benlik ise tam bir taş devri insanı, tamamen tasavvuf da nefis dediğimiz bedenin ihtiyaçları ile ilgili…
Orta şekerli ego ise sanırım arada da kalsa, en akılcı ve mantıklı çözümleri üretiyor. Ne aşağıya yakın, ne yukarıya. Tampon bölge demek daha doğru…
Özetle ben egonun iyi bir şey olduğunu ve bizi yaşamın içinde pek çok şeyden koruduğunu düşünüyorum. Yani Cem Mumcu’ nun deyimi ile Süperego’ nun…
Maksat evimiz dediğimiz yer neresi ise; o Süperego denilen ceketi çıkartıp dışarı bırakmak kaydı ile…
Mutlu haftalar olsun o zaman…