Değerli okurlar bu köşede aylardır tekrarladığım bazı kavramlar var. Bu kavramlardan bir tanesi de Türk entellektüellerinin kafalarının ne kadar karışık olduğu. Entellektüel birikimin uzantısı ve yansıması olan medya da zaman zaman kafa karışıklığından nasibini almakta. Son günlerde kavram karışıklığı katarına yeni bir vagon daha eklendi; Büyük Orta Doğu Projesi ya da kısa adı ile BOP.
İthal Malı :
İthal kavramlarla beslenen entellektüel yaşamın Büyük Orta Doğu Projesi konusuna daha ilk adımda ters başladığını belirtmek isterim. ABD Başkan’ı geçtiğimiz aylarda Kongre’ye yaptığı konuşmada Amerika’nın “Greater Middle East” politikasından söz etti.
Bu deyim anında Türkçe’ye “Büyük Orta Doğu” projesi olarak çevrildi. Bu kavram böylece Türkiye’nin gündemine yanlış isimle girdi. Proje’nin net ve detaylı bir tanımı olmadığı için projenin doğru isimlendirilmesinin kavram kargaşasını ortadan kaldırmak için önemli olduğuna inanıyorum. Günlük Amerikan İngilizcesinde bir coğrafi bölge için kullanılan “Greater” sıfatı ‘Büyük’ değil ‘Genişletilmiş’ anlamında kullanılır. Ve bu sıfat coğrafi bir mekanın sınırlarını ‘flu’ biçimde tarif eder. Örneğin “Greater Washington” ya da “Greater Miami” söz konusu kentlerin resmi sınırları dışında banliyolerini, kent merkezine hergün çalışmaya gelen kalabalıkları ve o alanın kapsadığı radyo-TV-gazete gibi unsurları içerir.
Çevre-Merkez İlişkileri :
Doğru isim üzerinde titizlikle durmamı lütfen lise İngilizce hocasının kaprisi gibi algılamayın. Amerikalıların ‘Genişletilmiş’ deyimini kullanmalarının arka alanında iddialı bir teorik temel ve bu temelle beraber belirli bir tarih felsefesi yatmakta.
Bu teorileri ve felsefeyi bir yazıya sığdırmak oldukça güç. Sizleri fazla sıkmadan iki, üç yazıda konuyu ele alacağım.
‘Genişletilmiş’ bir yaşamsal alan kavramından söz edildiği zaman doğal olarak ‘merkez-çevre’ kavramları da işin içine girmekte. ‘Genişletilmiş’ alan içinde doğal cazibe merkezi neresidir. Çevre ile merkez arasında ilişkiler ve gerilimler nelerdir. Merkezle çevreyi bir arada tutan güçler nelerdir gibi bir dizi soru ve sorunlar gündeme gelmekte.
Bazı soruların cevaplarını vermeden önce sizleri, bence 20. yüzyılın en ‘derin’ ve etkili tarihçilerinden Fernand Braudel’le tanıştırmak isterim. Dilimize de çevrilen ‘Akdeniz ve Akdeniz Dünya’sı’ isimli anıtsal eserinde ünlü tarihçi Akdeniz’i Kuzey’de Karadeniz havzasından başlayan güneyde Sahra Çöllerine kadar uzanan ‘genişletilmiş’ bir alan olarak tarif eder. Akdeniz bir anlamda çok geniş bir ‘hinterland’ a sahip bir ticaret ağıdır.
Teknoloji, doğal kaynaklar ve ürün alışverişinin yapıldığı çok geniş bir ticaret alanı.
Hatta, Rus steplerinden başlayan Karadeniz havzasının cazibesini bir huninin ucu gibi çeken kent İstanbul, Braudel’e göre ‘mümtaz-mahal’ bir kenttir. İstanbul 16. yüzyıldan itibaren bu özelliğini gizli bir el deymis gibi giderek yitirir.
Braudel’e göre Mezopotamya’yı da kapsayan Akdeniz tarihi üç değişik zaman kavramını kendi içinde aynı anda taşır. Bir coğrafi zaman, iki sosyal zaman, üç kişisel zaman.
Bayan Rice :
Medyadaki hafif dişlek gülümsemesinden hatırlayacaksınız. Zenci bayan Condoleeza Rice. Görevi Başkan Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı. Bush’un sağ kulağına sürekli fısıldama imkanı ve yetkisi olduğu için Amerikan Dış Politikasının en etkili mimarlarından birisi. Bulunduğu mevkiye gökten zembille gelmedi. 1989-91 yılları arasında, Sovyetler ve Doğu Avrupa İlişkileri konusunda Baba Bush’un Ulusal Güvenlik Konseyinde çalıştı. Petrol devi Chevron ve J.P.Morgan bankasında yönetim kurulu üyeliği yaptı. 1981 yılında Denver Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler fakültesinde doktora yaptı. Bağlı olduğu ve feyiz aldığı ekol ‘Soğuk Savaş’ ekolu.
Bütün akademik formasyonu, mevcut ve muhtemel diğer ‘süper güce’ karşı ‘stratejik derinlik’ yaratmak üzerine inşa edilmiş.
Stretejik derinlikle kastetdikleri “genişletilmiş’ bir coğrafi alan, Orta Doğu için aldıkları örnek Braudel’in Akdeniz’i.
Berlin Duvarı yıkılınca ve Sovyetler Süper Güç olarak tarih sahnesinden silinince Pentagon bütçe kısıntıları kabusu ile karşı karşıya geldi. Bütce kesintilerine reaksiyon olarak silah sanayi, şahinler, militer çıkar grupları derhal ABD Senatosu’na yeni ve değişik senaryolarla geldiler.
Entel Sazanlar :
İşte değerli okurlar yukarıda tarihsel perspektif içinde sizlere aktarmaya çalıştığım ‘Genişletilmiş’ Orta Doğu Politikası bu şekilde yaşama geçti.
Konu spekülasyona açık. Genişletilmiş Orta Doğu içinde bir merkez ve çevreden söz edersek merkez neresi olmalı? Kudüs’mü, İstanbul’mu, Roma’mı?
Yoksa Barselona’mı? Çevrenin sınırları nerede bitmeli? Grozni’de mi, Adis Ababa’da mı ,yoksa Erbil’de mi? Soruları cevaplandırmak için henüz çok erken.
Bu köşede sık sık tekrarladığım bir yorumum var; Coğrafya kaderdir. Genişletilmiş Orta Doğu Projesinde tarihi kaderi bir kez daha yaşayacağız.
Bu haftaki analizimi bitirirken necip Türk medyasına nacizane tavsiyem var. Galibiyete susamış bir milletin evlatları olarak, “Büyük Orta Doğu Projesi” kavramına yanlış şekilde yerleştirilen ‘Büyük’ sözüne kanıp, büyük beklentiler içinde, sazan balığı gibi ‘BOP’ un üstüne atlamayın.
Sonra benim gibi bir fani çıkıp sizin ‘BOP’ projenize ‘HOP’ der !!!
">
Değerli okurlar bu köşede aylardır tekrarladığım bazı kavramlar var. Bu kavramlardan bir tanesi de Türk entellektüellerinin kafalarının ne kadar karışık olduğu. Entellektüel birikimin uzantısı ve yansıması olan medya da zaman zaman kafa karışıklığından nasibini almakta. Son günlerde kavram karışıklığı katarına yeni bir vagon daha eklendi; Büyük Orta Doğu Projesi ya da kısa adı ile BOP.
İthal Malı :
İthal kavramlarla beslenen entellektüel yaşamın Büyük Orta Doğu Projesi konusuna daha ilk adımda ters başladığını belirtmek isterim. ABD Başkan’ı geçtiğimiz aylarda Kongre’ye yaptığı konuşmada Amerika’nın “Greater Middle East” politikasından söz etti.
Bu deyim anında Türkçe’ye “Büyük Orta Doğu” projesi olarak çevrildi. Bu kavram böylece Türkiye’nin gündemine yanlış isimle girdi. Proje’nin net ve detaylı bir tanımı olmadığı için projenin doğru isimlendirilmesinin kavram kargaşasını ortadan kaldırmak için önemli olduğuna inanıyorum. Günlük Amerikan İngilizcesinde bir coğrafi bölge için kullanılan “Greater” sıfatı ‘Büyük’ değil ‘Genişletilmiş’ anlamında kullanılır. Ve bu sıfat coğrafi bir mekanın sınırlarını ‘flu’ biçimde tarif eder. Örneğin “Greater Washington” ya da “Greater Miami” söz konusu kentlerin resmi sınırları dışında banliyolerini, kent merkezine hergün çalışmaya gelen kalabalıkları ve o alanın kapsadığı radyo-TV-gazete gibi unsurları içerir.
Çevre-Merkez İlişkileri :
Doğru isim üzerinde titizlikle durmamı lütfen lise İngilizce hocasının kaprisi gibi algılamayın. Amerikalıların ‘Genişletilmiş’ deyimini kullanmalarının arka alanında iddialı bir teorik temel ve bu temelle beraber belirli bir tarih felsefesi yatmakta.
Bu teorileri ve felsefeyi bir yazıya sığdırmak oldukça güç. Sizleri fazla sıkmadan iki, üç yazıda konuyu ele alacağım.
‘Genişletilmiş’ bir yaşamsal alan kavramından söz edildiği zaman doğal olarak ‘merkez-çevre’ kavramları da işin içine girmekte. ‘Genişletilmiş’ alan içinde doğal cazibe merkezi neresidir. Çevre ile merkez arasında ilişkiler ve gerilimler nelerdir. Merkezle çevreyi bir arada tutan güçler nelerdir gibi bir dizi soru ve sorunlar gündeme gelmekte.
Bazı soruların cevaplarını vermeden önce sizleri, bence 20. yüzyılın en ‘derin’ ve etkili tarihçilerinden Fernand Braudel’le tanıştırmak isterim. Dilimize de çevrilen ‘Akdeniz ve Akdeniz Dünya’sı’ isimli anıtsal eserinde ünlü tarihçi Akdeniz’i Kuzey’de Karadeniz havzasından başlayan güneyde Sahra Çöllerine kadar uzanan ‘genişletilmiş’ bir alan olarak tarif eder. Akdeniz bir anlamda çok geniş bir ‘hinterland’ a sahip bir ticaret ağıdır.
Teknoloji, doğal kaynaklar ve ürün alışverişinin yapıldığı çok geniş bir ticaret alanı.
Hatta, Rus steplerinden başlayan Karadeniz havzasının cazibesini bir huninin ucu gibi çeken kent İstanbul, Braudel’e göre ‘mümtaz-mahal’ bir kenttir. İstanbul 16. yüzyıldan itibaren bu özelliğini gizli bir el deymis gibi giderek yitirir.
Braudel’e göre Mezopotamya’yı da kapsayan Akdeniz tarihi üç değişik zaman kavramını kendi içinde aynı anda taşır. Bir coğrafi zaman, iki sosyal zaman, üç kişisel zaman.
Bayan Rice :
Medyadaki hafif dişlek gülümsemesinden hatırlayacaksınız. Zenci bayan Condoleeza Rice. Görevi Başkan Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı. Bush’un sağ kulağına sürekli fısıldama imkanı ve yetkisi olduğu için Amerikan Dış Politikasının en etkili mimarlarından birisi. Bulunduğu mevkiye gökten zembille gelmedi. 1989-91 yılları arasında, Sovyetler ve Doğu Avrupa İlişkileri konusunda Baba Bush’un Ulusal Güvenlik Konseyinde çalıştı. Petrol devi Chevron ve J.P.Morgan bankasında yönetim kurulu üyeliği yaptı. 1981 yılında Denver Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler fakültesinde doktora yaptı. Bağlı olduğu ve feyiz aldığı ekol ‘Soğuk Savaş’ ekolu.
Bütün akademik formasyonu, mevcut ve muhtemel diğer ‘süper güce’ karşı ‘stratejik derinlik’ yaratmak üzerine inşa edilmiş.
Stretejik derinlikle kastetdikleri “genişletilmiş’ bir coğrafi alan, Orta Doğu için aldıkları örnek Braudel’in Akdeniz’i.
Berlin Duvarı yıkılınca ve Sovyetler Süper Güç olarak tarih sahnesinden silinince Pentagon bütçe kısıntıları kabusu ile karşı karşıya geldi. Bütce kesintilerine reaksiyon olarak silah sanayi, şahinler, militer çıkar grupları derhal ABD Senatosu’na yeni ve değişik senaryolarla geldiler.
Entel Sazanlar :
İşte değerli okurlar yukarıda tarihsel perspektif içinde sizlere aktarmaya çalıştığım ‘Genişletilmiş’ Orta Doğu Politikası bu şekilde yaşama geçti.
Konu spekülasyona açık. Genişletilmiş Orta Doğu içinde bir merkez ve çevreden söz edersek merkez neresi olmalı? Kudüs’mü, İstanbul’mu, Roma’mı?
Yoksa Barselona’mı? Çevrenin sınırları nerede bitmeli? Grozni’de mi, Adis Ababa’da mı ,yoksa Erbil’de mi? Soruları cevaplandırmak için henüz çok erken.
Bu köşede sık sık tekrarladığım bir yorumum var; Coğrafya kaderdir. Genişletilmiş Orta Doğu Projesinde tarihi kaderi bir kez daha yaşayacağız.
Bu haftaki analizimi bitirirken necip Türk medyasına nacizane tavsiyem var. Galibiyete susamış bir milletin evlatları olarak, “Büyük Orta Doğu Projesi” kavramına yanlış şekilde yerleştirilen ‘Büyük’ sözüne kanıp, büyük beklentiler içinde, sazan balığı gibi ‘BOP’ un üstüne atlamayın.
Sonra benim gibi bir fani çıkıp sizin ‘BOP’ projenize ‘HOP’ der !!!