Erdoğan’ın “İç cepheyi sağlam tutmalıyız, bütünleşmemiz hayati önemde” söylemi Bahçeli’nin “Kürt açılımı” ile yeni bir boyut kazanmıştı. Erdoğan’ın AKP Grup Toplantısı’ndaki konuşmasıyla hem bu yaklaşım tescillendi, hem de yeni bir strateji uygulamaya sokuldu!
Bir yandan Abdullah Öcalan’a “meclise gel, DEM Grup Toplantısı’nda konuş” yaklaşımı diğer yandan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınması, tutuklanması ve kayyum atanması şaşırtıcı gibi duruyor olsa da, şaşırtıcı değil!
Bölgedeki savaşın da etkisiyle “iç cephe” söylemini geliştiren İktidar Bloku “ya benim yanımda hizalanırsın ya da tasfiye olursun” mesajı veriyor. Bu nedenle Öcalan’la DEM, Demirtaş’la Kandil yan yana anılıyor. Ya da kürsüden “siyasetimizi 23 yıllık bir gecikmeden sonra olsa da kardeşliğe katkı sağladığı için Sayın Özel'i tebrik ederim” diyen Erdoğan seçilmiş CHP’li Belediye Başkanı’nı teröristlerle yan yana gösterebiliyor…
Özel’e teşekkür de, Ahmet Özer’i tutuklama da Öcalan’a mesaj da böyle okunmalı! Tabi bu mesaj aynı zamanda “yanına çekilecek olanlar ve tasfiye edilecek olanlar” diye de okunabilir. Böyle olmasa yılların hocası Ahmet Özer’den terörist çıkarma çabası olmazdı!
Toparlarsak, yeni stratejinin belli ki, tek amacı yok; Klasik olacak ama Erdoğan ve Bahçeli bir taşla onlarca kuş vurma sevdasında!
Kuşkusuz bu yeni hamle aynı zamanda Erdoğan’ı Anayasal düzenlemeler üzerinden bir dönem daha aday yapma hamlesi ama yalnızca bununla sınırlandırılmaz!
Bu hamlede CHP’yi, DEM’i köşeye sıkıştırma, içeride yarılma sağlamak ve özellikle İmamoğlu’nun hem CHP içinde, hem de CHP dışında yükselen siyasi etkisini kırmak dahil kuşkusuz birçok şey var!
Diğer amaç ise tereddütsüz bölgedeki gelişmelerde rol üstlenme isteği!
Bölgede “yeni bir düzenin kuruluşu” kaçınılmaz duruyor. Suriye, Irak, Lübnan fiili olarak “devletsizliği” yaşıyorlar. Hamas, Hizbullah, Hussiler halen önemli güçler ama bu tür örgütlenme modelleri Afganistan’daki Taliban gerçeğine rağmen artık sürdürülebilir değil!
ABD’nin de desteğinde Kürtler önemli bir güç.
Büyük Ortadoğu ve Arap Baharı’ndan sonra Erdoğan bölgede bir kez daha rol almak istiyor!
İçeride Kürt mesesini çözmek, Türkiye’nin bölgede elini rahatlatır, ABD ve AB ilişkilerini başka bir yere taşır!
Erdoğan bunu bildiği için bir kez daha 2010’lardaki gibi “Kürt meselesini çözen kişi” olarak tarihi bir rolü kendisine biçmiş gibi duruyor!
Belki de bundan dolayı ister Bahçeli gibi “Kürt sorunu yoktur” deyin, ister Erdoğan gibi “bu sorun çözülmüştür” deyin, birkaç haftadır ve dün olduğu gibi mecliste konuşmanızın çoğunu “Kürtlere” ayırıyorsan ortada bir sorun var demektir!
Üstelik Erdoğan’ın eli düne göre daha güçlü ki isim vermeden Ahmet Arif şiiri bile okuyor, hem de “Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır / Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize Göz koyanlardır / Tanı bunları, Tanı da büyü” dediği Adiloş Bebe’yi!
Bu işin en büyük karşıtı olan Bahçeli ve MHP yanında, DEM “Bu sorunu çözen cumhurbaşkanı olarak anılmak sizin iradenize bağlı” diyor, CHP ise yıllardır “bu işi çözelim” diyor. Yani Erdoğan ve Bahçeli çözüm istiyorsa meclis çoğunluğu da var!
Bugüne kadar verilen “Sarı Öküz”ün haddi hesabı yok!
İktidar yeniden yakaladığı söylem ve gündem üstünlüğü ile özellikle yeni yarılmalar yaratmak için CHP’nin, tabi DEM’in de üzerine gideceği görülüyor! Daha güçlü siyasi hamleler olmazsa Ahmet Özer Hoca’nın son halka olmayacağı, bu halkanın İmamoğlu’na kadar uzayacağı kesin!
Nitekim CHP’nin İstanbul zirvesinde konuşan Ekrem İmamoğlu da bunun altını çizerek şöyle dedi: “Son günlerde yaşananlar bir kez daha gösterdi ki karşımızda elindeki gücü asla bırakmak istemeyen, her şeyi yapmaya hazır olan bir iktidar anlayışı var... Adaletsizliklerle kuşatılsa da yerel seçimde bu iktidara karşı durma bilincini gösteren, bizi birinci parti yapan milletimizin bizi çağırdığını hissetmenizi istiyorum.”
Görünen o ki, bu tabloyu değiştirebilecek en önemli güç olan CHP’nin halkın çağrısını ve feryadını görerek hizalanmak ve Ahmet Özer’le bitiği ilan edilen normalleşme tartışmaları yerine bu süreci iyi okuyup çözüm üretmek, siyaseti toplumsallaştırmak zorunda. Yoksa 31 Mart’ta yakalan fırsat heba olacak!
Erdoğan ve Bahçeli’ye rağmen huzurun, refahın, hukukun ve gelir dağılımında adaletin olduğu başka bir Türkiye mümkün!
Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda biraraya gelen siyasi ve toplumsal güçler bunu başarabilir!
2 Kasım 2024, İstanbul
Necdet Saraç
">
Erdoğan’ın “İç cepheyi sağlam tutmalıyız, bütünleşmemiz hayati önemde” söylemi Bahçeli’nin “Kürt açılımı” ile yeni bir boyut kazanmıştı. Erdoğan’ın AKP Grup Toplantısı’ndaki konuşmasıyla hem bu yaklaşım tescillendi, hem de yeni bir strateji uygulamaya sokuldu!
Bir yandan Abdullah Öcalan’a “meclise gel, DEM Grup Toplantısı’nda konuş” yaklaşımı diğer yandan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınması, tutuklanması ve kayyum atanması şaşırtıcı gibi duruyor olsa da, şaşırtıcı değil!
Bölgedeki savaşın da etkisiyle “iç cephe” söylemini geliştiren İktidar Bloku “ya benim yanımda hizalanırsın ya da tasfiye olursun” mesajı veriyor. Bu nedenle Öcalan’la DEM, Demirtaş’la Kandil yan yana anılıyor. Ya da kürsüden “siyasetimizi 23 yıllık bir gecikmeden sonra olsa da kardeşliğe katkı sağladığı için Sayın Özel'i tebrik ederim” diyen Erdoğan seçilmiş CHP’li Belediye Başkanı’nı teröristlerle yan yana gösterebiliyor…
Özel’e teşekkür de, Ahmet Özer’i tutuklama da Öcalan’a mesaj da böyle okunmalı! Tabi bu mesaj aynı zamanda “yanına çekilecek olanlar ve tasfiye edilecek olanlar” diye de okunabilir. Böyle olmasa yılların hocası Ahmet Özer’den terörist çıkarma çabası olmazdı!
Toparlarsak, yeni stratejinin belli ki, tek amacı yok; Klasik olacak ama Erdoğan ve Bahçeli bir taşla onlarca kuş vurma sevdasında!
Kuşkusuz bu yeni hamle aynı zamanda Erdoğan’ı Anayasal düzenlemeler üzerinden bir dönem daha aday yapma hamlesi ama yalnızca bununla sınırlandırılmaz!
Bu hamlede CHP’yi, DEM’i köşeye sıkıştırma, içeride yarılma sağlamak ve özellikle İmamoğlu’nun hem CHP içinde, hem de CHP dışında yükselen siyasi etkisini kırmak dahil kuşkusuz birçok şey var!
Diğer amaç ise tereddütsüz bölgedeki gelişmelerde rol üstlenme isteği!
Bölgede “yeni bir düzenin kuruluşu” kaçınılmaz duruyor. Suriye, Irak, Lübnan fiili olarak “devletsizliği” yaşıyorlar. Hamas, Hizbullah, Hussiler halen önemli güçler ama bu tür örgütlenme modelleri Afganistan’daki Taliban gerçeğine rağmen artık sürdürülebilir değil!
ABD’nin de desteğinde Kürtler önemli bir güç.
Büyük Ortadoğu ve Arap Baharı’ndan sonra Erdoğan bölgede bir kez daha rol almak istiyor!
İçeride Kürt mesesini çözmek, Türkiye’nin bölgede elini rahatlatır, ABD ve AB ilişkilerini başka bir yere taşır!
Erdoğan bunu bildiği için bir kez daha 2010’lardaki gibi “Kürt meselesini çözen kişi” olarak tarihi bir rolü kendisine biçmiş gibi duruyor!
Belki de bundan dolayı ister Bahçeli gibi “Kürt sorunu yoktur” deyin, ister Erdoğan gibi “bu sorun çözülmüştür” deyin, birkaç haftadır ve dün olduğu gibi mecliste konuşmanızın çoğunu “Kürtlere” ayırıyorsan ortada bir sorun var demektir!
Üstelik Erdoğan’ın eli düne göre daha güçlü ki isim vermeden Ahmet Arif şiiri bile okuyor, hem de “Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır / Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize Göz koyanlardır / Tanı bunları, Tanı da büyü” dediği Adiloş Bebe’yi!
Bu işin en büyük karşıtı olan Bahçeli ve MHP yanında, DEM “Bu sorunu çözen cumhurbaşkanı olarak anılmak sizin iradenize bağlı” diyor, CHP ise yıllardır “bu işi çözelim” diyor. Yani Erdoğan ve Bahçeli çözüm istiyorsa meclis çoğunluğu da var!
Bugüne kadar verilen “Sarı Öküz”ün haddi hesabı yok!
İktidar yeniden yakaladığı söylem ve gündem üstünlüğü ile özellikle yeni yarılmalar yaratmak için CHP’nin, tabi DEM’in de üzerine gideceği görülüyor! Daha güçlü siyasi hamleler olmazsa Ahmet Özer Hoca’nın son halka olmayacağı, bu halkanın İmamoğlu’na kadar uzayacağı kesin!
Nitekim CHP’nin İstanbul zirvesinde konuşan Ekrem İmamoğlu da bunun altını çizerek şöyle dedi: “Son günlerde yaşananlar bir kez daha gösterdi ki karşımızda elindeki gücü asla bırakmak istemeyen, her şeyi yapmaya hazır olan bir iktidar anlayışı var... Adaletsizliklerle kuşatılsa da yerel seçimde bu iktidara karşı durma bilincini gösteren, bizi birinci parti yapan milletimizin bizi çağırdığını hissetmenizi istiyorum.”
Görünen o ki, bu tabloyu değiştirebilecek en önemli güç olan CHP’nin halkın çağrısını ve feryadını görerek hizalanmak ve Ahmet Özer’le bitiği ilan edilen normalleşme tartışmaları yerine bu süreci iyi okuyup çözüm üretmek, siyaseti toplumsallaştırmak zorunda. Yoksa 31 Mart’ta yakalan fırsat heba olacak!
Erdoğan ve Bahçeli’ye rağmen huzurun, refahın, hukukun ve gelir dağılımında adaletin olduğu başka bir Türkiye mümkün!
Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda biraraya gelen siyasi ve toplumsal güçler bunu başarabilir!
2 Kasım 2024, İstanbul
Necdet Saraç