Cem Garipoğlu olaydan 197 gün sonra yakalandı
Daha doğrusu, Emniyete teslim oldu. Dün gece yarısı bu haberi televizyonlar flash haber başlığıyla duyurdu ve en önce haberi CnnTürk televizyonu verdi. Geçtiğimiz günlerde, Cem yakalandı haberini ‘ şaka’ yaparak, kendilerini takip eden diğer gazetelerde çıkmasını sağlayan Habertürk Tv ise haber yarışında, rakiplerinden geride kaldı.
Ntv ve CnnTürk daha ayrıntılı şekilde ve en önce konuya ekranlarında yer verdi.
Cinayetle ilgili pek çok ayrıntı önümüzdeki günlerde, açığa kavuşacaktır. Bundan sonrası artık adaletin işi, çok da fazla yorum yapmaya gerek yok.
Enteresan olan Cem Garipoğlu’nun 18 yaşından küçük olduğu için, Çocuk mahkemelerinde sorgulandığı ve iki ay sonra 18 yaşını dolduracağı için, ağırlaştırılmış müebbet hapisten kurtulabilecek olması.
Yani yaş haddinden, cezası biraz daha hafiflemiş oluyor.
Bir de, ağır tahrik v.s gibi çeşitli unsurlarda beyan edilir ve ispatlanırsa, oradan da cezasının inebileceği ortalama alacağı cezanın, ağırlaştırılmış müebbet yerine 12 yıl gibi bir süreye inebileceği konuşuluyor. Teslim olma, sürecinde de , Cem Garipoğlu’ nun ailesi ya da onu koruyanlar tarafından, bu unsurların göz önünde tutulduğu iddia ediliyor.
Bu konu bana uzun zaman önce dinlediğim bir hikayeyi hatırlatıyor. Orada da, zengin bir işadamının, cinayet işlemiş olan oğlunu kurtarmak için verdiği mücadele anlatılıyordu. Aslında, suçlu da olsa, oğlunu kurtarmak için tüm imkanlarını seferber eden bir baba ve mesleki başarısını etik olmasa da, bu davaya dayandıran avukatın dramının anlatıldığı hikaye şöyle başlıyor;
Fransa’ da yaşayan çok ünlü ve zengin bir avukat yıllar sonra hayatından kesitler sunduğu bir kitap yayınlıyor, bu arada 80 li yaşlarına gelmiş ve muhtemelen, yaşamının son günlerini yaşıyor.
Yeni yetme bir avukat olarak göreve başladığında, hiç parası olmayan ama işine aşık ve en iyi şekilde yapmaya çalışan genç ve heyecanlı bir avukat olarak tanınıyor.
Bir gün diğer meslekdaşlarının kabul etmediği bir dava eline geliyor.
Bu davanın sahibi ise çok zengin bir işadamı ve oğlu, gece hayatına düşkün, çok gezen, kavgacı birisi.
Yine böyle bir alem gecesinde, gece klübünde, birisiyle tartışmaya giriyor ve silahı çekip kavga ettiği adamı vuruyor. Etrafında bulunan herkes de cinayeti gözüyle görüyor. Yani şahitler de var. İşadamının oğlunun suçu işlediği yüzde yüz tespit ediliyor. Dolayısıyla, hiçbir avukat bu davayı almak istemiyor.
İşadamı da, tek oğlunu bu davadan kurtarmak istiyor, avukatlara servet değerinde, paralar teklif ediyor fakat hiçbir avukat davayı almıyor.
Bu durum, kendini göstermek isteyen bizim genç avukatımızı tetikliyor.
İşadamıyla görüşüp davayı alacağını söylüyor.
Tabii iş adamı çok seviniyor ve kesenin ağzını alabildiğine açıyor.
Genç avukat olayla ilgili tüm araştırmalarını yapıyor. Bu arada, cinayeti işleyen genç adam, hapishanede tutuklu olarak yargılanıyor.
Avukat, hapishane müdürüne gidip, müvekkilini görmek için izin istiyor.
İzni alıyor ve çocukla görüşüyor, seni bir süreliğine dışarı çıkartacağım, sana söylediklerim dışında hiçbir şey yapmayacaksın diye tembihliyor.
Sonra, hapishane müdürü ile yalnız konuşurken, ‘sizden bir ricam var, bu çocuk nasıl olsa cinayet işlemekten en ağır cezayı alacak, bundan kaçış yok, sadece 1 saatliğine onu babası ile görüştürüp, vedalaştırmak istiyorum, bu babasının son isteği, biliyorsunuz, adamcağızın tek evladı, bunu sizden rica ediyor.’
‘ Daha sonra ben onu elimle getirip, adalete teslim edeceğim’ diyor. Bu arada da, müdüre uzattığı kitabın içersinde, çok büyük miktarda paraya karşılık gelen bir çek koyuyor. Bu konu sadece ikimizin arasında ve hayatımın sonuna kadar da, ikimizin arasında bir sır olarak kalacak diyor.
Hapishane müdürü, elindeki çeke bakıyor, o parayı kabul etse bu iş ortaya çıksa bile aldığı para ile torunlarının bile rahat yaşayacağı bir meblağ olduğunu görüyor. Kısa bir süre düşünüyor ve avukatın bu sırrı tutacağına ikna etmesi üzerine, kitabı kabul ediyor.
Bundan sonra, işin zor kısmı başlıyor.
Genç avukat, verilen saatte hiçbir zorluk olmadan, suçlu genç adamı dışarı çıkartıyor. Hemen cinayetin işlendiği aynı gece klübüne gönderiyor. Genç adam hiçbir şey olmamış gibi, aynı yere gidip yine oturuyor ve etraftaki insanlarla tartışıp yine kavga çıkarıyor, sonra da klüpten çıkıp tekrar verilen saatte, hapishaneye geri dönüyor.
Bu durumu değerlendiren avukatı, klüpte bulunan insanlarla konuşup, çocuğu gördüklerine dair, mahkemeye şahit olarak yazdırıyor, fotoğraflarını çekiyor.
Duruşma görülmeye başlandıktan sonra, mahkemeye delillerle birlikte savunmasını veriyor. Sonuç itibariyle, çocuğa çok benzer birinin dışarıda olduğunu belge ve şahitlerle ispatlıyor. Dolayısıyla çocuğun suçsuz olduğunu ve beraat etmesi gerektiğini savunuyor. Dava delil yetersizliğinden düşüyor, çocuk serbest kalıyor.
Bizim avukat bu davadan sonra, çok ünlü ve zengin oluyor, aldığı davaların ardı arkası kesilmiyor.
Fakat yıllar sonra, vicdanı onu rahatsız ediyor. Belki de ölüme yakınlaşmışken, meslek hayatı boyunca ona büyük şöhret ve servet kazandıran bu olayı anılarını yazdığı kitapla kamuoyunla paylaşarak vicdanını rahatlatıyor.
Tabii ki insanlar, hayatlarında pek çok cezalar ödemiş olabilirler ama en önemli ceza bence kendi vicdanlarının, onlara kestiği cezadır. Tıpkı bu yaşanmış hikayede olduğu gibi…
">
Cem Garipoğlu olaydan 197 gün sonra yakalandı
Daha doğrusu, Emniyete teslim oldu. Dün gece yarısı bu haberi televizyonlar flash haber başlığıyla duyurdu ve en önce haberi CnnTürk televizyonu verdi. Geçtiğimiz günlerde, Cem yakalandı haberini ‘ şaka’ yaparak, kendilerini takip eden diğer gazetelerde çıkmasını sağlayan Habertürk Tv ise haber yarışında, rakiplerinden geride kaldı.
Ntv ve CnnTürk daha ayrıntılı şekilde ve en önce konuya ekranlarında yer verdi.
Cinayetle ilgili pek çok ayrıntı önümüzdeki günlerde, açığa kavuşacaktır. Bundan sonrası artık adaletin işi, çok da fazla yorum yapmaya gerek yok.
Enteresan olan Cem Garipoğlu’nun 18 yaşından küçük olduğu için, Çocuk mahkemelerinde sorgulandığı ve iki ay sonra 18 yaşını dolduracağı için, ağırlaştırılmış müebbet hapisten kurtulabilecek olması.
Yani yaş haddinden, cezası biraz daha hafiflemiş oluyor.
Bir de, ağır tahrik v.s gibi çeşitli unsurlarda beyan edilir ve ispatlanırsa, oradan da cezasının inebileceği ortalama alacağı cezanın, ağırlaştırılmış müebbet yerine 12 yıl gibi bir süreye inebileceği konuşuluyor. Teslim olma, sürecinde de , Cem Garipoğlu’ nun ailesi ya da onu koruyanlar tarafından, bu unsurların göz önünde tutulduğu iddia ediliyor.
Bu konu bana uzun zaman önce dinlediğim bir hikayeyi hatırlatıyor. Orada da, zengin bir işadamının, cinayet işlemiş olan oğlunu kurtarmak için verdiği mücadele anlatılıyordu. Aslında, suçlu da olsa, oğlunu kurtarmak için tüm imkanlarını seferber eden bir baba ve mesleki başarısını etik olmasa da, bu davaya dayandıran avukatın dramının anlatıldığı hikaye şöyle başlıyor;
Fransa’ da yaşayan çok ünlü ve zengin bir avukat yıllar sonra hayatından kesitler sunduğu bir kitap yayınlıyor, bu arada 80 li yaşlarına gelmiş ve muhtemelen, yaşamının son günlerini yaşıyor.
Yeni yetme bir avukat olarak göreve başladığında, hiç parası olmayan ama işine aşık ve en iyi şekilde yapmaya çalışan genç ve heyecanlı bir avukat olarak tanınıyor.
Bir gün diğer meslekdaşlarının kabul etmediği bir dava eline geliyor.
Bu davanın sahibi ise çok zengin bir işadamı ve oğlu, gece hayatına düşkün, çok gezen, kavgacı birisi.
Yine böyle bir alem gecesinde, gece klübünde, birisiyle tartışmaya giriyor ve silahı çekip kavga ettiği adamı vuruyor. Etrafında bulunan herkes de cinayeti gözüyle görüyor. Yani şahitler de var. İşadamının oğlunun suçu işlediği yüzde yüz tespit ediliyor. Dolayısıyla, hiçbir avukat bu davayı almak istemiyor.
İşadamı da, tek oğlunu bu davadan kurtarmak istiyor, avukatlara servet değerinde, paralar teklif ediyor fakat hiçbir avukat davayı almıyor.
Bu durum, kendini göstermek isteyen bizim genç avukatımızı tetikliyor.
İşadamıyla görüşüp davayı alacağını söylüyor.
Tabii iş adamı çok seviniyor ve kesenin ağzını alabildiğine açıyor.
Genç avukat olayla ilgili tüm araştırmalarını yapıyor. Bu arada, cinayeti işleyen genç adam, hapishanede tutuklu olarak yargılanıyor.
Avukat, hapishane müdürüne gidip, müvekkilini görmek için izin istiyor.
İzni alıyor ve çocukla görüşüyor, seni bir süreliğine dışarı çıkartacağım, sana söylediklerim dışında hiçbir şey yapmayacaksın diye tembihliyor.
Sonra, hapishane müdürü ile yalnız konuşurken, ‘sizden bir ricam var, bu çocuk nasıl olsa cinayet işlemekten en ağır cezayı alacak, bundan kaçış yok, sadece 1 saatliğine onu babası ile görüştürüp, vedalaştırmak istiyorum, bu babasının son isteği, biliyorsunuz, adamcağızın tek evladı, bunu sizden rica ediyor.’
‘ Daha sonra ben onu elimle getirip, adalete teslim edeceğim’ diyor. Bu arada da, müdüre uzattığı kitabın içersinde, çok büyük miktarda paraya karşılık gelen bir çek koyuyor. Bu konu sadece ikimizin arasında ve hayatımın sonuna kadar da, ikimizin arasında bir sır olarak kalacak diyor.
Hapishane müdürü, elindeki çeke bakıyor, o parayı kabul etse bu iş ortaya çıksa bile aldığı para ile torunlarının bile rahat yaşayacağı bir meblağ olduğunu görüyor. Kısa bir süre düşünüyor ve avukatın bu sırrı tutacağına ikna etmesi üzerine, kitabı kabul ediyor.
Bundan sonra, işin zor kısmı başlıyor.
Genç avukat, verilen saatte hiçbir zorluk olmadan, suçlu genç adamı dışarı çıkartıyor. Hemen cinayetin işlendiği aynı gece klübüne gönderiyor. Genç adam hiçbir şey olmamış gibi, aynı yere gidip yine oturuyor ve etraftaki insanlarla tartışıp yine kavga çıkarıyor, sonra da klüpten çıkıp tekrar verilen saatte, hapishaneye geri dönüyor.
Bu durumu değerlendiren avukatı, klüpte bulunan insanlarla konuşup, çocuğu gördüklerine dair, mahkemeye şahit olarak yazdırıyor, fotoğraflarını çekiyor.
Duruşma görülmeye başlandıktan sonra, mahkemeye delillerle birlikte savunmasını veriyor. Sonuç itibariyle, çocuğa çok benzer birinin dışarıda olduğunu belge ve şahitlerle ispatlıyor. Dolayısıyla çocuğun suçsuz olduğunu ve beraat etmesi gerektiğini savunuyor. Dava delil yetersizliğinden düşüyor, çocuk serbest kalıyor.
Bizim avukat bu davadan sonra, çok ünlü ve zengin oluyor, aldığı davaların ardı arkası kesilmiyor.
Fakat yıllar sonra, vicdanı onu rahatsız ediyor. Belki de ölüme yakınlaşmışken, meslek hayatı boyunca ona büyük şöhret ve servet kazandıran bu olayı anılarını yazdığı kitapla kamuoyunla paylaşarak vicdanını rahatlatıyor.
Tabii ki insanlar, hayatlarında pek çok cezalar ödemiş olabilirler ama en önemli ceza bence kendi vicdanlarının, onlara kestiği cezadır. Tıpkı bu yaşanmış hikayede olduğu gibi…