Değerli okurlar bu hafta Irak-Amerika, Orta Doğu, Batı v.s. gibi konuları bir kenara bırakıp biraz ekonomik konulara eğilmek istiyorum. Son günlerde yaşanan borsanın çöküşü, dolar kurunun şahlanışı gibi olaylar kriz çığırtkanlarını coşturdu. Yakın gelecekte ufukta her hangi bir kriz gözükmüyor. Ancak unutulmaması gereken bazı makro gerçekler var.
Birinci gerçek toplam borç oranı yüksek bir ekonominin her zaman ‘yüreği ağzında’ yaşamasıdır. İkincisi, geçtiğimiz son 10 yıl içinde bütün manşetlere rağmen Türk ekonomisi ciddi bir üretim artısı sağlayamamıştır. Üçüncüsü, son yıllarda Türkiye’de kök salan ‘televole’ kültürünün pompaladığı lüks tüketim virüsü yayılmaya devam etmektedir. Bu tür tüketimin körüklediği ithalat, dış ticaret açığında dikkat edilmesi gereken bir risktir.
Temcit Pilavı :
Türkiye’de ekonomik ortam kızışınca döviz yükselir, net sermaye çıkışı olur, seyyar satıcı günlük hasılatını akşam dövize çevirir. Toplumun her katmanında kendi capında birer ‘portföy yöneticisi’ olan vatandaşlar, derhal likit varlıklarını TL bazından çıkarıp döviz bazına aktarırlar. Maaşlar, ücretler, fiyatlar, kiralar ve ‘televole’ kültürünün Ürettiği mal ve hizmetler dolar bazında ‘kotasyona’ tabi olur.
Türkiye’de internet jenerasyonu dışında kalan bütün kuşaklar yaşamları boyunca bu filmi birkac defa izlemek zorunda kaldılar. Filmlerin sonu her zaman benzer sonuçlarla biter. Yeni bir ekonomik paket, yeni bir ‘Kurtuluş Savaşı’, yeni bir başlangıç.
Ne var ki oyuncular hiç değişmez. Baş rollerde IMF ve iktidardaki hükümet. Yardımcı aktör, bürokrasi. Vatandaş her zamanki gibi seyirci. Arada tek önemli fark sinemaya girişin bedava olmasıdır. Bilet ücreti vatandaştan cıkışta zorla tahsil edilir. Bütün filmlerde senaryo ne olursa olsun, krizden kurtulmanın reçetelerinden bir tanesi her zaman özelleştirme olmuştur. Temcit pilavı gibi özelleştirme her ekonomik krizden sonra masaya getirilir. Fakat sonunda, ‘tüyü bitmemiş yetim’, ‘peşkeş çekilme’, ‘arsa fiyatına kapatma’ gibi ucuz eleştirilerle hiç bir ‘varlık’ satılamaz.
Geçmişte THY satışında yaşandığı gibi, o kadar yüksek fiyat talep edilir ki, teklif veren bile çıkmaz. Sonunda “ Mustafa Kemal’in kurduğu ulusal hava yoluna teklif veren bile çıkmadı” hayıflanmaları arasında, özelleştirme fiyaskoları unutulup gider.
Bürokratik Fransızlar Gerçekleştirdi :
Geçtiğimiz hafta AB’nin en ‘hesapçı’ üyesi Hollanda’nın KLM hava yolları ile AB’nin en devletçi üyesi Fransa’nın Air France şirketi birleşti. Hava Yolları arasında yaşanan bu evlilik ülkemizde gözden kaçtı. Bu iki şirketin birleşmesi dünya havacılık ekonomisi açısından cok önemli bir kilometre taşıdır. Yeni oluşan şirket 23 milyar dolar satış hasılatı ile dünyanın en büyük hava yolunu oluşturmakta. Yeni şirketin birleşik filosu 556 uçaktan oluşmakta ve 9.3 milyon ‘frequent flyer’ müşteri kitlesine hitap etmekte. Yukarıdaki rakamlar birleşmenin ekonomik boyutlarını yansıtmakta. Birleşmenin çığır açan bir de siyasi boyutu var ki belkide en önemli yönü.
Air France KLM’in hissedarlarına verilmek üzere yeni hisse senetleri ikraz etti. Yeni ikraz edilen hisselerle bu güne kadar Air France’da çoğunluğu elinde tutan devlet yüzde 44.7 ile azınlığa düştü. Air France çalışanların payı yüzde 10.5 oldu.Yatırımcılara kalan yüzde 44.8 hissenin yüzde 17.3 ise eski KLM hissedarlarına verildi. Değerli okurlar sizin anlayacağınız, Air France ‘çaktırmadan’ özelleşti !!!!!.
Türkiye dahil bir çok gelişmekte olan ülkenin yüzyıllar boyu taklit ettiği, örnek aldığı, model olarak kullandığı Fransız ekolü ve Fransız bürokrasisi Air France gibi prestijli bir şirketi ‘kuzu kuzu’ özelleştirdi.
THY’nin Uçuş Haritası Var mı ?
Air France-KLM birleşmesi THY’nin özelleştirilmesi çabasında faydalı bir yol haritası olabilir. Geçmişte ‘televole’ anketlerin etkisi ile ‘rakkaselerin’ ikamet ettikleri diyar olarak Miami’ye hat açan ve büyük zarar gören THY, artık daha gerçekçi olabilir. Orta Doğu, Ege, Doğu Akdeniz, Orta Asya hatları birleşmeler yolu ile entegre edilebilir. Söz konusu hatlar İstanbul’da atıl kapasite olarak ‘yosun tutan’ hava limanını THY’nin dünyaya açılan çift yönlü ‘gateway’ i olarak kullanabilir.
Bu bağlamda, THY’nin Mısır Hava Yolları, Olympic Hava Yolları, Alitalia, El-Al, Ürdün Hava Yolları ve Swiss Air’le birleşme yoluna gitmesi hayal olmamalıdır.
Değerli okurlar burası Türkiye. Burada ‘Kriz sevici’ bir kültürün yeşerdiği topraklar bulunmakta. Bakarsınız yarın bir gün ‘şu veya bu nedenle’ bir kriz yaşanır. Yazarınız, genelde özelleştirme programına ve bu programın ayrılmaz parçası THY ‘na bu günden dikkatinizi çeker !!!!
">
Değerli okurlar bu hafta Irak-Amerika, Orta Doğu, Batı v.s. gibi konuları bir kenara bırakıp biraz ekonomik konulara eğilmek istiyorum. Son günlerde yaşanan borsanın çöküşü, dolar kurunun şahlanışı gibi olaylar kriz çığırtkanlarını coşturdu. Yakın gelecekte ufukta her hangi bir kriz gözükmüyor. Ancak unutulmaması gereken bazı makro gerçekler var.
Birinci gerçek toplam borç oranı yüksek bir ekonominin her zaman ‘yüreği ağzında’ yaşamasıdır. İkincisi, geçtiğimiz son 10 yıl içinde bütün manşetlere rağmen Türk ekonomisi ciddi bir üretim artısı sağlayamamıştır. Üçüncüsü, son yıllarda Türkiye’de kök salan ‘televole’ kültürünün pompaladığı lüks tüketim virüsü yayılmaya devam etmektedir. Bu tür tüketimin körüklediği ithalat, dış ticaret açığında dikkat edilmesi gereken bir risktir.
Temcit Pilavı :
Türkiye’de ekonomik ortam kızışınca döviz yükselir, net sermaye çıkışı olur, seyyar satıcı günlük hasılatını akşam dövize çevirir. Toplumun her katmanında kendi capında birer ‘portföy yöneticisi’ olan vatandaşlar, derhal likit varlıklarını TL bazından çıkarıp döviz bazına aktarırlar. Maaşlar, ücretler, fiyatlar, kiralar ve ‘televole’ kültürünün Ürettiği mal ve hizmetler dolar bazında ‘kotasyona’ tabi olur.
Türkiye’de internet jenerasyonu dışında kalan bütün kuşaklar yaşamları boyunca bu filmi birkac defa izlemek zorunda kaldılar. Filmlerin sonu her zaman benzer sonuçlarla biter. Yeni bir ekonomik paket, yeni bir ‘Kurtuluş Savaşı’, yeni bir başlangıç.
Ne var ki oyuncular hiç değişmez. Baş rollerde IMF ve iktidardaki hükümet. Yardımcı aktör, bürokrasi. Vatandaş her zamanki gibi seyirci. Arada tek önemli fark sinemaya girişin bedava olmasıdır. Bilet ücreti vatandaştan cıkışta zorla tahsil edilir. Bütün filmlerde senaryo ne olursa olsun, krizden kurtulmanın reçetelerinden bir tanesi her zaman özelleştirme olmuştur. Temcit pilavı gibi özelleştirme her ekonomik krizden sonra masaya getirilir. Fakat sonunda, ‘tüyü bitmemiş yetim’, ‘peşkeş çekilme’, ‘arsa fiyatına kapatma’ gibi ucuz eleştirilerle hiç bir ‘varlık’ satılamaz.
Geçmişte THY satışında yaşandığı gibi, o kadar yüksek fiyat talep edilir ki, teklif veren bile çıkmaz. Sonunda “ Mustafa Kemal’in kurduğu ulusal hava yoluna teklif veren bile çıkmadı” hayıflanmaları arasında, özelleştirme fiyaskoları unutulup gider.
Bürokratik Fransızlar Gerçekleştirdi :
Geçtiğimiz hafta AB’nin en ‘hesapçı’ üyesi Hollanda’nın KLM hava yolları ile AB’nin en devletçi üyesi Fransa’nın Air France şirketi birleşti. Hava Yolları arasında yaşanan bu evlilik ülkemizde gözden kaçtı. Bu iki şirketin birleşmesi dünya havacılık ekonomisi açısından cok önemli bir kilometre taşıdır. Yeni oluşan şirket 23 milyar dolar satış hasılatı ile dünyanın en büyük hava yolunu oluşturmakta. Yeni şirketin birleşik filosu 556 uçaktan oluşmakta ve 9.3 milyon ‘frequent flyer’ müşteri kitlesine hitap etmekte. Yukarıdaki rakamlar birleşmenin ekonomik boyutlarını yansıtmakta. Birleşmenin çığır açan bir de siyasi boyutu var ki belkide en önemli yönü.
Air France KLM’in hissedarlarına verilmek üzere yeni hisse senetleri ikraz etti. Yeni ikraz edilen hisselerle bu güne kadar Air France’da çoğunluğu elinde tutan devlet yüzde 44.7 ile azınlığa düştü. Air France çalışanların payı yüzde 10.5 oldu.Yatırımcılara kalan yüzde 44.8 hissenin yüzde 17.3 ise eski KLM hissedarlarına verildi. Değerli okurlar sizin anlayacağınız, Air France ‘çaktırmadan’ özelleşti !!!!!.
Türkiye dahil bir çok gelişmekte olan ülkenin yüzyıllar boyu taklit ettiği, örnek aldığı, model olarak kullandığı Fransız ekolü ve Fransız bürokrasisi Air France gibi prestijli bir şirketi ‘kuzu kuzu’ özelleştirdi.
THY’nin Uçuş Haritası Var mı ?
Air France-KLM birleşmesi THY’nin özelleştirilmesi çabasında faydalı bir yol haritası olabilir. Geçmişte ‘televole’ anketlerin etkisi ile ‘rakkaselerin’ ikamet ettikleri diyar olarak Miami’ye hat açan ve büyük zarar gören THY, artık daha gerçekçi olabilir. Orta Doğu, Ege, Doğu Akdeniz, Orta Asya hatları birleşmeler yolu ile entegre edilebilir. Söz konusu hatlar İstanbul’da atıl kapasite olarak ‘yosun tutan’ hava limanını THY’nin dünyaya açılan çift yönlü ‘gateway’ i olarak kullanabilir.
Bu bağlamda, THY’nin Mısır Hava Yolları, Olympic Hava Yolları, Alitalia, El-Al, Ürdün Hava Yolları ve Swiss Air’le birleşme yoluna gitmesi hayal olmamalıdır.
Değerli okurlar burası Türkiye. Burada ‘Kriz sevici’ bir kültürün yeşerdiği topraklar bulunmakta. Bakarsınız yarın bir gün ‘şu veya bu nedenle’ bir kriz yaşanır. Yazarınız, genelde özelleştirme programına ve bu programın ayrılmaz parçası THY ‘na bu günden dikkatinizi çeker !!!!