Gündem bu gün oldukça sıcak, nereden başlamak lazım tam olarak bilmiyorum ama yazdıkça kelimeler bu yazının rotasını çizecektir, ben de doğrusu bilmiyorum..
Kısa süre önce mükemmellik takıntısı başlığıyla yazdığım ve sonra yanlış anlaşılmaktan dolayı hayranlarından özür dilediğim ve aslında benim de hayran olduğum şimdi artık gerçek bir efsane olan Michael Jackson" ın ölüm haberi, sabah uyanır uyanmaz okuduğum ve büyük bir üzüntü duyduğum ilk önemli haberdi..
İnsan varoluşu itibariyle ne kadar yaşayacağını, ne zaman öleceğini ve nereye gideceğini bilmiyor..Bu gerçeği unutmak için de, yaşamına bir çok şey sığdırmaya çalışıyor, ya da öylece yaşayıp gidiyor.
Ne kadar güzel ve ne kadar iyi şeyler yapmış ki, dünyaya olağanüstü eserler bırakıp gitti, yaşamını anlamlı ve değerli kıldı. Bizim gibi onu hiç yakından tanıma fırsatı bulmayan insanlar bile, ölümünün ardından, bıraktığı eserlerle onu tanıyor, onu seviyor ve onun için üzülüyor..Büyük bir şans ve kendisinin inşa ettiği büyük bir başarı..
Acaba insan öldükten sonra da, onun için yapılanları ve söylenenleri duyabiliyor, ya da hissedebiliyor mu? Eğer öyle oluyorsa, öldükten sonra onun için bir anlam ifade ediyor mu? Ya da dünyada gerçek bir yıldız olan insan, öldükten sonra gökyüzünde de parlak bir yıldız olup, dünyayı seyredebiliyor mu?
Hiçbir şey bilmiyorum ama Michael Jackson" ın yıldızının daha çok uzun yıllar dünyada parlayacağını ve geride bıraktığı muhteşem müzikleriyle, sesiyle, görüntüleriyle gerçek bir efsane olarak yaşamaya devam edeceğini biliyorum.
Bir diğer ölüm haberi de Charlie" nin Melekleri ve muhteşem, sarı saçlarıyla tanınan aktris Farah Fawcett" dan geldi. Zaten uzun zamandır, kanserle mücadele ediyor ve artık yaşamının sonuna yaklaştığı biliniyordu. Ama ne tesadüf ki, Jackson gibi bir efsaneyle çok yakın bir zaman da yaşamını kaybetmesiydi.
Biraz da insan ölümü güzel ve başarılı insanlara yakıştıramıyor galiba. Hep ölümün , şöyle 100 yaşında, geride eksik bir şey bırakmayan, yaşamında huzurlu ve mutlu yaşamış, artık bu dünyada yapacak bir şeyi kalmamış insanlara uygun olduğunu düşünüyor ama öyle olmuyor işte..
Ölüm genç, yaşlı, efsane, güzel, çirkin demeden vakit geldiği zaman sessizce görevini yerine getiriyor..
Bu gün benden bu kadar, diğer gündemdeki sıcak gelişmelere değinmek içimden gelmiyor zira..
">
Gündem bu gün oldukça sıcak, nereden başlamak lazım tam olarak bilmiyorum ama yazdıkça kelimeler bu yazının rotasını çizecektir, ben de doğrusu bilmiyorum..
Kısa süre önce mükemmellik takıntısı başlığıyla yazdığım ve sonra yanlış anlaşılmaktan dolayı hayranlarından özür dilediğim ve aslında benim de hayran olduğum şimdi artık gerçek bir efsane olan Michael Jackson" ın ölüm haberi, sabah uyanır uyanmaz okuduğum ve büyük bir üzüntü duyduğum ilk önemli haberdi..
İnsan varoluşu itibariyle ne kadar yaşayacağını, ne zaman öleceğini ve nereye gideceğini bilmiyor..Bu gerçeği unutmak için de, yaşamına bir çok şey sığdırmaya çalışıyor, ya da öylece yaşayıp gidiyor.
Ne kadar güzel ve ne kadar iyi şeyler yapmış ki, dünyaya olağanüstü eserler bırakıp gitti, yaşamını anlamlı ve değerli kıldı. Bizim gibi onu hiç yakından tanıma fırsatı bulmayan insanlar bile, ölümünün ardından, bıraktığı eserlerle onu tanıyor, onu seviyor ve onun için üzülüyor..Büyük bir şans ve kendisinin inşa ettiği büyük bir başarı..
Acaba insan öldükten sonra da, onun için yapılanları ve söylenenleri duyabiliyor, ya da hissedebiliyor mu? Eğer öyle oluyorsa, öldükten sonra onun için bir anlam ifade ediyor mu? Ya da dünyada gerçek bir yıldız olan insan, öldükten sonra gökyüzünde de parlak bir yıldız olup, dünyayı seyredebiliyor mu?
Hiçbir şey bilmiyorum ama Michael Jackson" ın yıldızının daha çok uzun yıllar dünyada parlayacağını ve geride bıraktığı muhteşem müzikleriyle, sesiyle, görüntüleriyle gerçek bir efsane olarak yaşamaya devam edeceğini biliyorum.
Bir diğer ölüm haberi de Charlie" nin Melekleri ve muhteşem, sarı saçlarıyla tanınan aktris Farah Fawcett" dan geldi. Zaten uzun zamandır, kanserle mücadele ediyor ve artık yaşamının sonuna yaklaştığı biliniyordu. Ama ne tesadüf ki, Jackson gibi bir efsaneyle çok yakın bir zaman da yaşamını kaybetmesiydi.
Biraz da insan ölümü güzel ve başarılı insanlara yakıştıramıyor galiba. Hep ölümün , şöyle 100 yaşında, geride eksik bir şey bırakmayan, yaşamında huzurlu ve mutlu yaşamış, artık bu dünyada yapacak bir şeyi kalmamış insanlara uygun olduğunu düşünüyor ama öyle olmuyor işte..
Ölüm genç, yaşlı, efsane, güzel, çirkin demeden vakit geldiği zaman sessizce görevini yerine getiriyor..
Bu gün benden bu kadar, diğer gündemdeki sıcak gelişmelere değinmek içimden gelmiyor zira..