Soldan sağa ya da tersinden okusanız da ekonomik göstergelerin sınırı hayatın gerçekleridir.
Halkın “göstergesi” çarşı pazar filesi, artan faturalar, kabaran kredi borçlarıdır.
Duralım. Dönelim; istatistiklere bakalım: Oradaki rakamlar da öyle iç açıcı değil…
2013 Mayıs itibariyle; Cari Açık 9.893 milyar dolar. Turizm giderleri % 35,4 artmış.
İhracatın ithalatı karşılama oranı % 60,4.
Bütçe dengesi iyi ama zaten fonlar ile çalışan bir model söz konusu.
Merkez Bankasının döviz rezervlerindeki % 64,76 artışın belki de yarısı altın’dan.
Yine de “sistemi” döndüren: sıcak para + aşırı güçlü bankalar + borçlanma…
Piyasalar her an harlayabilir vaziyette: reel kur TÜFE’ye göre 119,96 TL artmış…
Ekonomi kırılgan: Mayıs 2013 verileriyle: İç Borç Stoku 395.2 milyar TL.
Sadece bir aylık dış borç ödemesi neredeyse 1 milyar (957 milyon) dolar.
Öte yandan bireyler de şirketler de alabildiğine borçlu…
Tüketici kredileri 207.6 milyar dolar; kredi kartları 83.1 milyar dolar düzeyinde ve yine sadece birkaç ay önce; protestolu senetlerin toplamı 636.2 milyon TL.
“Göstergeler” in gösterdiği bir başka gerçek daha var: Üretim aksak, iş noksan!
Hayatın dilinden devam edelim:
Vergilerin artmasını, elektrik, doğalgazın zamlanmasını unutmayalım; peki ya ücretler gerçek anlamda arttı mı?
Dahası, Dünyanın gelir dağılımı en bozuk ülkelerden birinin vatandaşlarıyız.
Gelir dağılımda adalet, iş-ücret denkliğinde hakkaniyet sağlandı mı?
Çarşı pazarda “saklanan” hayat pahalılığını en iyi ev hanımları anlar: file doldukça cüzdan eskisinden çabuk boşalmıyor mu?
Milyonca aç, beş milyona yakın işsiz…
Bu tablo sosyal yardımlarla daha ne kadar gizlenebilir?
Türkiye mutlaka kendine çeki düzen vermelidir. Yüzü gülen insanların ülkesi olmalıyız!
Ekonominin demokrasiyi taşıması, siyasetin kendisini ekonomiye taşıtmamasına da bağlıdır.
">
Soldan sağa ya da tersinden okusanız da ekonomik göstergelerin sınırı hayatın gerçekleridir.
Halkın “göstergesi” çarşı pazar filesi, artan faturalar, kabaran kredi borçlarıdır.
Duralım. Dönelim; istatistiklere bakalım: Oradaki rakamlar da öyle iç açıcı değil…
2013 Mayıs itibariyle; Cari Açık 9.893 milyar dolar. Turizm giderleri % 35,4 artmış.
İhracatın ithalatı karşılama oranı % 60,4.
Bütçe dengesi iyi ama zaten fonlar ile çalışan bir model söz konusu.
Merkez Bankasının döviz rezervlerindeki % 64,76 artışın belki de yarısı altın’dan.
Yine de “sistemi” döndüren: sıcak para + aşırı güçlü bankalar + borçlanma…
Piyasalar her an harlayabilir vaziyette: reel kur TÜFE’ye göre 119,96 TL artmış…
Ekonomi kırılgan: Mayıs 2013 verileriyle: İç Borç Stoku 395.2 milyar TL.
Sadece bir aylık dış borç ödemesi neredeyse 1 milyar (957 milyon) dolar.
Öte yandan bireyler de şirketler de alabildiğine borçlu…
Tüketici kredileri 207.6 milyar dolar; kredi kartları 83.1 milyar dolar düzeyinde ve yine sadece birkaç ay önce; protestolu senetlerin toplamı 636.2 milyon TL.
“Göstergeler” in gösterdiği bir başka gerçek daha var: Üretim aksak, iş noksan!
Hayatın dilinden devam edelim:
Vergilerin artmasını, elektrik, doğalgazın zamlanmasını unutmayalım; peki ya ücretler gerçek anlamda arttı mı?
Dahası, Dünyanın gelir dağılımı en bozuk ülkelerden birinin vatandaşlarıyız.
Gelir dağılımda adalet, iş-ücret denkliğinde hakkaniyet sağlandı mı?
Çarşı pazarda “saklanan” hayat pahalılığını en iyi ev hanımları anlar: file doldukça cüzdan eskisinden çabuk boşalmıyor mu?
Milyonca aç, beş milyona yakın işsiz…
Bu tablo sosyal yardımlarla daha ne kadar gizlenebilir?
Türkiye mutlaka kendine çeki düzen vermelidir. Yüzü gülen insanların ülkesi olmalıyız!
Ekonominin demokrasiyi taşıması, siyasetin kendisini ekonomiye taşıtmamasına da bağlıdır.