90 yaşındaki Amerikan yargıcı John Paul Stevens kendi isteğiyle emekliye ayrılmasa bu yazıyı yazmak içimden gelmezdi. Ne de olsa analizimde riskli bir taraf var. Netametli bir mesele.
Amerikan Yargı Sistemi
Amerikan sistemi oldukça basit bir sistem. Öyle Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, H.S.Y.K. kurulu gibi bir dizi kurumu içermiyor. 'Supreme Court = En Üst Mahkeme' diyebileceğimiz bir mahkeme var. Bu kurumun çalışma şekli, atamaları, siyasi boyutu ve yargıçların kompozisyonu Türkiye'nin içinde bulunduğu yargı kaosuna ışık tutar sanıyorum. Supreme Mahkeme dokuz üyeden oluşuyor. Bu üyeleri ABD Başkanı atıyor ancak Senato'da önce bir komisyon atanan adayı adeta 'Ahret' sorgulamasına çekiyor. Ardından Senato yargıç adayını oylayarak atamasını onaylıyor. Böylece adaylar ömür boyu oturacakları makama seçilmiş oluyor.
İşte bu yargıçlardan en yaşlısı ve en uzun (30 yılı aşkın) görev yapanı geçen gün kendi arzusuyla emekliliğini istedi. John Paul Stevens, 1920 doğumlu, (Cumhuriyet'ten önce doğmuş) Protestan, beyaz, tipik Amerikalı.
Diğer üyeleri tek tek ele aldığımızda enteresan bilgilerle karşılaşıyoruz.
– Yargıç Sam Alito : İtalyan kökenli Amerikalı. Katolik.
– Yargıç R.B.Ginsburg : Musevi kökenli bir Amerikalı bayan.
– Yargıç Stephen Breyer : Musevi kökenli bir Amerikalı.
– Yargıç Sonia Sotomayor : Hispanik kökenli bir bayan, en yeni üye, Obama'nın tek ataması.
– Yargıç Antony Kennedy : İrlanda kökenli bir Amerikalı.
– Başkan John Roberts : Tipik bir Amerikalı, George Bush'un ataması.
– Yargıç Antonin Scalia : İtalyan Amerikan
– Yargıç Clarence Thomas : Zenci Amerikalı, en tutucu üye olarak biliniyor ve Baptist.
Görüldüğü gibi mahkemenin birleşimi Amerikan toplumunu oluşturan değişik etnik grupların üyelerinden oluşmakta. Aralarında Carter ve Reagan döneminde atananlar var. Yargıçlar ömür boyu görev yaptıkları için siyasi baskı ve vefa gibi sınırlamalara tabi değiller. Ayrıca makam kaybetme endişesi tanımıyorlar. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü gibi kavramların devalüasyona uğradığı günümüz Türkiye'sinde, kurumsal devamlılığın önemini vurgulamak için önemli bir faktör.
Yargıçların yıllık ücreti $ 223,500 olduğuna göre emeklilik sınırı olmaksızın, kazancı yerinde bir meslek.
Amerika'da bölgesel anlamda temyiz mahkemeleri var ama bir Anayasa Mahkemesi yok. H.S.Y.K da yok. Yukarıda anlatmaya çalıştığım en yüksek mahkeme 'Supreme Court' her vatandaşa açık. Her dava oraya baş vurabilir ama davayı kabul edip etmemek mahkemenin insiyatifinde. Türkiye hukuk devletinde olduğu gibi her dava otomatik olarak temyize gitmemekte. (Geciken adalet amigolarına duyurulur)
Ters Açıdan Bakınca
Bugün Türkiye'de bir iktidar çatışması var. İktidar partisi AKP özellikle hukuk sistemiyle bir iktidar kavgasına tutuşmuş durumda ve herkes bildiği halde çekinildiği için konunun net olarak üstüne gidilemiyor. Çünkü adalet sisteminin gazabından çekiniliyor.
Cumhuriyet'in, kuruluşundan bu yana merkezi sistemde ısrarı ve tek tip insan yaratma mücadelesi malum. Bu inat Cumhuriyet döneminde etnik kökenlerin saklanmasına ve gizlenmesine yol açmıştır. Nüfusun büyük çoğunluğunun Sünni Müslüman olduğu ve sandık demokrasisinin işlediği ortamda reaksiyon olarak özellikle Alevi ve Kürt kökenli Cumhuriyet vatandaşlarının kendilerine koruyucu 'kaleler' seçmeleri doğal gelişme olmuştur.
İşte kimsenin, şu veya bu nedenle, korkup telaffuz edemediği gerçek burada yatıyor. Bugün hukuk devletinin yüksek yargı kurumları, ülkenin genel nüfüsuna orantısız olarak, Alevi ve Kürt kökenli Cumhuriyet vatandaşlarının sayısal üstünlüğünde.
Çekirdek kadrosu Sünni Müslümanlardan oluşan AKP (Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcıları ve Dış İşleri Bakanı eşlerinin türbanlı olmasını bu gerçeğin sembolü olarak düşünebiliriz) yüksek yargının etnik yapısının farkında. Ancak bunu uluorta telaffuz etmeleri mümkün değil.
AKP'nin şansı ikinci defa yüksek oyla iktidar olması. AKP yıllardır tek başına iktidar olarak 'muktedir' olamamanın verdiği rahatsızlıka atakta.
Bu açıdan bakarsak kurumlar arası şavaşın değişik boyutları konusunda bir nebze fikir sahibi olabiliriz. Kendi etnik sınırlamalarından dolayı CHP'nin Anayasa paketine muhalefeti, Anayasa Mahkemesi'nin kurum olarak miyadını doldurmuş olduğu, HSYK'nın neden hedef tahtası olduğunu daha net anlarız.
Nasıl Bir Sentez?
Bugün yaşanan gerilimlerin zaman içinde aşılması için gereken önşart Türkiyeli üst kimliğiyle her türlü etnik gurubun gerçek bir demokrasi içinde yaşayabilmesi. Kolay bir iş değil. Kendi kendini denetleyen ve kendi kendini besleyen kurumlardan kurtulmak gerekmekte.
Eski teoridir, kurumlar ve o kurumların üyeleri çıkarlarını koruyan 'çıkar grubu' oluştururlar. Bu nedenle değişim kolay gerçekleşmez.
Yargıdan yeterince 'gukuk' nasibini almış birisi olarak herkesin gördüğü ama konuşamadığı gerçekleri telaffuz etmekte bana nasip oldu. Tanrıya şükür.
">
90 yaşındaki Amerikan yargıcı John Paul Stevens kendi isteğiyle emekliye ayrılmasa bu yazıyı yazmak içimden gelmezdi. Ne de olsa analizimde riskli bir taraf var. Netametli bir mesele.
Amerikan Yargı Sistemi
Amerikan sistemi oldukça basit bir sistem. Öyle Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, H.S.Y.K. kurulu gibi bir dizi kurumu içermiyor. 'Supreme Court = En Üst Mahkeme' diyebileceğimiz bir mahkeme var. Bu kurumun çalışma şekli, atamaları, siyasi boyutu ve yargıçların kompozisyonu Türkiye'nin içinde bulunduğu yargı kaosuna ışık tutar sanıyorum. Supreme Mahkeme dokuz üyeden oluşuyor. Bu üyeleri ABD Başkanı atıyor ancak Senato'da önce bir komisyon atanan adayı adeta 'Ahret' sorgulamasına çekiyor. Ardından Senato yargıç adayını oylayarak atamasını onaylıyor. Böylece adaylar ömür boyu oturacakları makama seçilmiş oluyor.
İşte bu yargıçlardan en yaşlısı ve en uzun (30 yılı aşkın) görev yapanı geçen gün kendi arzusuyla emekliliğini istedi. John Paul Stevens, 1920 doğumlu, (Cumhuriyet'ten önce doğmuş) Protestan, beyaz, tipik Amerikalı.
Diğer üyeleri tek tek ele aldığımızda enteresan bilgilerle karşılaşıyoruz.
– Yargıç Sam Alito : İtalyan kökenli Amerikalı. Katolik.
– Yargıç R.B.Ginsburg : Musevi kökenli bir Amerikalı bayan.
– Yargıç Stephen Breyer : Musevi kökenli bir Amerikalı.
– Yargıç Sonia Sotomayor : Hispanik kökenli bir bayan, en yeni üye, Obama'nın tek ataması.
– Yargıç Antony Kennedy : İrlanda kökenli bir Amerikalı.
– Başkan John Roberts : Tipik bir Amerikalı, George Bush'un ataması.
– Yargıç Antonin Scalia : İtalyan Amerikan
– Yargıç Clarence Thomas : Zenci Amerikalı, en tutucu üye olarak biliniyor ve Baptist.
Görüldüğü gibi mahkemenin birleşimi Amerikan toplumunu oluşturan değişik etnik grupların üyelerinden oluşmakta. Aralarında Carter ve Reagan döneminde atananlar var. Yargıçlar ömür boyu görev yaptıkları için siyasi baskı ve vefa gibi sınırlamalara tabi değiller. Ayrıca makam kaybetme endişesi tanımıyorlar. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü gibi kavramların devalüasyona uğradığı günümüz Türkiye'sinde, kurumsal devamlılığın önemini vurgulamak için önemli bir faktör.
Yargıçların yıllık ücreti $ 223,500 olduğuna göre emeklilik sınırı olmaksızın, kazancı yerinde bir meslek.
Amerika'da bölgesel anlamda temyiz mahkemeleri var ama bir Anayasa Mahkemesi yok. H.S.Y.K da yok. Yukarıda anlatmaya çalıştığım en yüksek mahkeme 'Supreme Court' her vatandaşa açık. Her dava oraya baş vurabilir ama davayı kabul edip etmemek mahkemenin insiyatifinde. Türkiye hukuk devletinde olduğu gibi her dava otomatik olarak temyize gitmemekte. (Geciken adalet amigolarına duyurulur)
Ters Açıdan Bakınca
Bugün Türkiye'de bir iktidar çatışması var. İktidar partisi AKP özellikle hukuk sistemiyle bir iktidar kavgasına tutuşmuş durumda ve herkes bildiği halde çekinildiği için konunun net olarak üstüne gidilemiyor. Çünkü adalet sisteminin gazabından çekiniliyor.
Cumhuriyet'in, kuruluşundan bu yana merkezi sistemde ısrarı ve tek tip insan yaratma mücadelesi malum. Bu inat Cumhuriyet döneminde etnik kökenlerin saklanmasına ve gizlenmesine yol açmıştır. Nüfusun büyük çoğunluğunun Sünni Müslüman olduğu ve sandık demokrasisinin işlediği ortamda reaksiyon olarak özellikle Alevi ve Kürt kökenli Cumhuriyet vatandaşlarının kendilerine koruyucu 'kaleler' seçmeleri doğal gelişme olmuştur.
İşte kimsenin, şu veya bu nedenle, korkup telaffuz edemediği gerçek burada yatıyor. Bugün hukuk devletinin yüksek yargı kurumları, ülkenin genel nüfüsuna orantısız olarak, Alevi ve Kürt kökenli Cumhuriyet vatandaşlarının sayısal üstünlüğünde.
Çekirdek kadrosu Sünni Müslümanlardan oluşan AKP (Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcıları ve Dış İşleri Bakanı eşlerinin türbanlı olmasını bu gerçeğin sembolü olarak düşünebiliriz) yüksek yargının etnik yapısının farkında. Ancak bunu uluorta telaffuz etmeleri mümkün değil.
AKP'nin şansı ikinci defa yüksek oyla iktidar olması. AKP yıllardır tek başına iktidar olarak 'muktedir' olamamanın verdiği rahatsızlıka atakta.
Bu açıdan bakarsak kurumlar arası şavaşın değişik boyutları konusunda bir nebze fikir sahibi olabiliriz. Kendi etnik sınırlamalarından dolayı CHP'nin Anayasa paketine muhalefeti, Anayasa Mahkemesi'nin kurum olarak miyadını doldurmuş olduğu, HSYK'nın neden hedef tahtası olduğunu daha net anlarız.
Nasıl Bir Sentez?
Bugün yaşanan gerilimlerin zaman içinde aşılması için gereken önşart Türkiyeli üst kimliğiyle her türlü etnik gurubun gerçek bir demokrasi içinde yaşayabilmesi. Kolay bir iş değil. Kendi kendini denetleyen ve kendi kendini besleyen kurumlardan kurtulmak gerekmekte.
Eski teoridir, kurumlar ve o kurumların üyeleri çıkarlarını koruyan 'çıkar grubu' oluştururlar. Bu nedenle değişim kolay gerçekleşmez.
Yargıdan yeterince 'gukuk' nasibini almış birisi olarak herkesin gördüğü ama konuşamadığı gerçekleri telaffuz etmekte bana nasip oldu. Tanrıya şükür.