Büyük fotoğrafa kuşbakışı baktığımızda mabedimizde ve deplasmanda oynadığımız maçları tekrar gözden geçirip 90 dakikaya uzatmaları da katarak ele alacak olursak, Fenerbahçe’mizin gidişatının hiçte iç açıcı olmadığı bariz görülmektedir.
“Gönül ne istiyor gerçekler farklı oluyor” mantalitesinden hareketle gönlümüz her maçta 4-5 farkla gelip gelmeyi istiyor, ama günün sonunda makûs gerçeklerle karşılaşırlaşınca üzülüyoruz.
Üzülmemek ve finish çizgisini şampiyon bitirmek için gerçeklerle hareket etmekten için Rahmetli Mustafa Koç’un, “Karamsar rüzgârdan şikâyet eder, iyimser değişmesini bekler, gerçekçi ise yelkenlerini ona göre ayarlar “sözünden hareketle yelkenlerimizi ayarlamamız ve ona gardımızı almamız gerekir.
Havanda su dövüp, iyi gitmeyen bir şeyleri iyi gibi gösterip halı altına süpürürsek günün sonunda sevinen başkaları, üzülen yine biz olacağımız için yol yakınken Fenerbahçe’mizde bir şeyler iyi gitmediğini görüp önlemlerimizi almamızdan başka çaremiz yoktur.
Çünkü Fenerbahçe’yi gönülden sevenlerin sabır taşı çatlamış daha da sabredecek vakti kalmamıştır. Haklı olarak bu sene şartsız koşulsuz muhakkak şampiyonluk istemektedir.
Bunu derken sadece seyirciyi kastetmiyorum. Elbette yönetimde olan ve Fenerbahçe için çabalayan, emek veren kardeşlerimizde bizden çok şampiyonluk istediğini biliyoruz. Lakin Fenerbahçe’mizi onlar yönettiği için elbet başarıyı onlardan istemek en büyük hakkımız olduğu kanaatindeyim. Ondan dolayı başarı için doğru zamanda doğru kararlar alıp, doğru işlere imza atmasını arzuluyoruz.
Puan durumundan hareket kabiliyeti belirleyecek olursak; Jose Mourinho ile bu sezon ilk 8 maçta 17 puan toplarken, geçen sezon İsmail Kartal ile ilk 8 maçta 24 puan toplamıştık.
Jose Mourinho’ya ile bu başarımı diye sesli düşünecek, rakiplerimizde göz önünde bulundurup cevaplayacak olursak, elbette başarı değil… Şampiyonluğa aç bir camia için kaybetmeyi bırakın beraberlik bile tatmin edici değildir.
Fenerbahçe’mizin oynağı maçları ele alıp tahlil yapacak olursak; 90 dakika cesaretli oynayıp skor üstünlüğünü elimizde aldıktan sonra uzatmalarda takımı defansa çekip oynanan bir oyundan sonra yediğimiz golle elimizdeki maçları verdiğimizi düşünüyorum.
José Mourinho’nun geçmişi başarılarla dolu olabilir. Çok iyi bir kişiliği ve iyi bir insan olabilir. Ama Fenerbahçe’de başarılı değil, başarılıda olması mümkün gibi görünmüyor. Bundan dolayı önceki başarıları da bizim için bir önem teşkil etmiyor. Yaptırdığı transferlere bakıyoruz elle tutulur bir oyuncu yok. Hiçbiri iyi değil. Biraz Maximin iyi gibi görünse de aşırı derecede çalıma kaçıp, çok şahsi oynadığı için takımı bozuyor. Gol pozisyonlarını basitçe harcıyor. Asist yapacağına gol atmaya çalışıyor. Ne golde etkili oluyor, ne gol pası veriyor. Diğerleri de ortada, hep beraber izliyoruz.
Örnek olarak Tadiç’i ele aldığımızda aklı kabiliyeti ile bir olmuş oynuyor. Yalnız cesaretsiz oynayıp boş kalede olsa gol vuruşu yapacağı yerde pas vermesi tercih etmesi bazen seyirciyi çıldırtıyor.
Jose Mourinho’nun futbol felsefesi bu kadar yıldız üzerine olumsuz bir baskı yaparak futbolcuların özgüvenle oynamasını engellerken İsmail Kartal şeffaf, akılcı, ağır ve zeki futbol felsefesi, en önemlisi gönlü Fenerbahçe ile atan idareciliğinde her futbolcu kendini bulup üst düzey performans sergiliyor. Yani kendi olabiliyor. Futbolcular kendini buluyor.
Bir Fenerbahçeli olarak takımın şuan oynadığı oyun pek güven vermiyor. Arkamıza yaslanıp rahat rahat maç izleyemiyor hale geldik. Yenildiğimizde dahi bu takım maçı çevirir diyemiyoruz. Tek düşüncemiz “uzatmalarda gol yemeden şu maç bitsin” diyerek izliyoruz.
José Mourinho ülkemize başarı için gelmedi. Bunu yüz hatlarında ve mimiklerinde çok rahat görebiliyoruz. José Mourinho’nun bir PR çalışması olduğu ortadadır. Ondan dolayı başarı beklemek biraz abesle iştigal olur.
Diğer yandan kaç hafta oldu. İdeal bir onbirimiz oluşmadığı ortada ve sahada da kısır bir futbol mevcut olduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca kalede Lukoviç’in çok iyi olmadığını görmekteyiz. Ondan dolayı yıllarca kalemizi teslim edeceğimiz ve Milli takımın da vazgeçilmezi olacak olan İrfan Can Eğribayat’ın kaleye geçmesi gerektiğinin altını çizerim.
Arkadaşlar kusura bakmayın da futbol cesaret işidir. Yerinde ve karalılarla cesaretle başlıyoruz. Güzel de oynuyoruz. Öndeyiz, son dakikalar Fenerbahçe gibi dev bir takımı defansa çekiyor, ardından beklenmedik bir sonla karşılaşıyoruz.
Ondan dolayı bizi anlayan, yaşayan bir hocayla çalışıp ona sabretmeliyiz. Netice de erken diyenleri duyuyorum ama ibreler gösteriyor ki geçen sezon Ali Koç radikal bir karar alarak takımın başına getirdiği takımımıza aidiyet duygusunu aşılayan İsmail Kartal hocamızı zaman kaybetmeden tekrar takımın başına getirmesi gerektiğini düşünüyorum.
">
Büyük fotoğrafa kuşbakışı baktığımızda mabedimizde ve deplasmanda oynadığımız maçları tekrar gözden geçirip 90 dakikaya uzatmaları da katarak ele alacak olursak, Fenerbahçe’mizin gidişatının hiçte iç açıcı olmadığı bariz görülmektedir.
“Gönül ne istiyor gerçekler farklı oluyor” mantalitesinden hareketle gönlümüz her maçta 4-5 farkla gelip gelmeyi istiyor, ama günün sonunda makûs gerçeklerle karşılaşırlaşınca üzülüyoruz.
Üzülmemek ve finish çizgisini şampiyon bitirmek için gerçeklerle hareket etmekten için Rahmetli Mustafa Koç’un, “Karamsar rüzgârdan şikâyet eder, iyimser değişmesini bekler, gerçekçi ise yelkenlerini ona göre ayarlar “sözünden hareketle yelkenlerimizi ayarlamamız ve ona gardımızı almamız gerekir.
Havanda su dövüp, iyi gitmeyen bir şeyleri iyi gibi gösterip halı altına süpürürsek günün sonunda sevinen başkaları, üzülen yine biz olacağımız için yol yakınken Fenerbahçe’mizde bir şeyler iyi gitmediğini görüp önlemlerimizi almamızdan başka çaremiz yoktur.
Çünkü Fenerbahçe’yi gönülden sevenlerin sabır taşı çatlamış daha da sabredecek vakti kalmamıştır. Haklı olarak bu sene şartsız koşulsuz muhakkak şampiyonluk istemektedir.
Bunu derken sadece seyirciyi kastetmiyorum. Elbette yönetimde olan ve Fenerbahçe için çabalayan, emek veren kardeşlerimizde bizden çok şampiyonluk istediğini biliyoruz. Lakin Fenerbahçe’mizi onlar yönettiği için elbet başarıyı onlardan istemek en büyük hakkımız olduğu kanaatindeyim. Ondan dolayı başarı için doğru zamanda doğru kararlar alıp, doğru işlere imza atmasını arzuluyoruz.
Puan durumundan hareket kabiliyeti belirleyecek olursak; Jose Mourinho ile bu sezon ilk 8 maçta 17 puan toplarken, geçen sezon İsmail Kartal ile ilk 8 maçta 24 puan toplamıştık.
Jose Mourinho’ya ile bu başarımı diye sesli düşünecek, rakiplerimizde göz önünde bulundurup cevaplayacak olursak, elbette başarı değil… Şampiyonluğa aç bir camia için kaybetmeyi bırakın beraberlik bile tatmin edici değildir.
Fenerbahçe’mizin oynağı maçları ele alıp tahlil yapacak olursak; 90 dakika cesaretli oynayıp skor üstünlüğünü elimizde aldıktan sonra uzatmalarda takımı defansa çekip oynanan bir oyundan sonra yediğimiz golle elimizdeki maçları verdiğimizi düşünüyorum.
José Mourinho’nun geçmişi başarılarla dolu olabilir. Çok iyi bir kişiliği ve iyi bir insan olabilir. Ama Fenerbahçe’de başarılı değil, başarılıda olması mümkün gibi görünmüyor. Bundan dolayı önceki başarıları da bizim için bir önem teşkil etmiyor. Yaptırdığı transferlere bakıyoruz elle tutulur bir oyuncu yok. Hiçbiri iyi değil. Biraz Maximin iyi gibi görünse de aşırı derecede çalıma kaçıp, çok şahsi oynadığı için takımı bozuyor. Gol pozisyonlarını basitçe harcıyor. Asist yapacağına gol atmaya çalışıyor. Ne golde etkili oluyor, ne gol pası veriyor. Diğerleri de ortada, hep beraber izliyoruz.
Örnek olarak Tadiç’i ele aldığımızda aklı kabiliyeti ile bir olmuş oynuyor. Yalnız cesaretsiz oynayıp boş kalede olsa gol vuruşu yapacağı yerde pas vermesi tercih etmesi bazen seyirciyi çıldırtıyor.
Jose Mourinho’nun futbol felsefesi bu kadar yıldız üzerine olumsuz bir baskı yaparak futbolcuların özgüvenle oynamasını engellerken İsmail Kartal şeffaf, akılcı, ağır ve zeki futbol felsefesi, en önemlisi gönlü Fenerbahçe ile atan idareciliğinde her futbolcu kendini bulup üst düzey performans sergiliyor. Yani kendi olabiliyor. Futbolcular kendini buluyor.
Bir Fenerbahçeli olarak takımın şuan oynadığı oyun pek güven vermiyor. Arkamıza yaslanıp rahat rahat maç izleyemiyor hale geldik. Yenildiğimizde dahi bu takım maçı çevirir diyemiyoruz. Tek düşüncemiz “uzatmalarda gol yemeden şu maç bitsin” diyerek izliyoruz.
José Mourinho ülkemize başarı için gelmedi. Bunu yüz hatlarında ve mimiklerinde çok rahat görebiliyoruz. José Mourinho’nun bir PR çalışması olduğu ortadadır. Ondan dolayı başarı beklemek biraz abesle iştigal olur.
Diğer yandan kaç hafta oldu. İdeal bir onbirimiz oluşmadığı ortada ve sahada da kısır bir futbol mevcut olduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca kalede Lukoviç’in çok iyi olmadığını görmekteyiz. Ondan dolayı yıllarca kalemizi teslim edeceğimiz ve Milli takımın da vazgeçilmezi olacak olan İrfan Can Eğribayat’ın kaleye geçmesi gerektiğinin altını çizerim.
Arkadaşlar kusura bakmayın da futbol cesaret işidir. Yerinde ve karalılarla cesaretle başlıyoruz. Güzel de oynuyoruz. Öndeyiz, son dakikalar Fenerbahçe gibi dev bir takımı defansa çekiyor, ardından beklenmedik bir sonla karşılaşıyoruz.
Ondan dolayı bizi anlayan, yaşayan bir hocayla çalışıp ona sabretmeliyiz. Netice de erken diyenleri duyuyorum ama ibreler gösteriyor ki geçen sezon Ali Koç radikal bir karar alarak takımın başına getirdiği takımımıza aidiyet duygusunu aşılayan İsmail Kartal hocamızı zaman kaybetmeden tekrar takımın başına getirmesi gerektiğini düşünüyorum.