Geçtiğimiz hafta, Habertürk ekranlarında Başbakan Erdoğan'ı ağırlayan ve sorduğu çanak sorularla Başbakanın propagandasına alet olan, sor(a)madığı sorularla çok noktanın üzerine gidemeyen Yiğit Bulut'a herkes yükleniyor.
Yiğit Bulut, Habertürk'e geçtikten sonra büyük bir değişim yaşayan, uzaktan akrabası ve eski patronu Aydın Doğan'a maliyenin kestiği cezaya bile üzülmeyecek kadar eskiye sünger çeken bir gazetecidir.
Tıpkı başka meslektaşları gibi büyük(!) dönüşüme imza attı. Daha baştan söyleyeyim: Yiğit Bulut yazılarını okuduğum bir gazeteci de değildir ekranda izlemek istediğim bir programcı da değildir. Başbakan ile yaptığı programı da izlemedim.
Programdan sonra çok şey tartışıldı, çok yazıldı. Oysa tartışmada temel soru şu olmalı: Gazetecilik mesleği Yiğit Bulut ile mi öldü?
Yani haftalardır, günlerdir, yıllardır gazetedeki köşesinde iktidara yaranmak adına yağlar saçanlar, methiyeler düzenler, iktidara doz kondurmayan dönekler gazetecilik mesleğine zarar vermediler mi? Yıllardır aynı köşeleri işgal edip, iktidar borazanlığı dışında hiçbir şey yapmayanlar basın için ahlaklı ve değerli insanlar mıdır?
Hasbelkader ele geçirdikleri köşelerini ölmeden bırakmayanların ek olarak eş, akraba ve tanıdıklarına köşe açmaları mesleğe zarar vermiyor mu? İktidarın bitirmek için can attığı Aydın Doğan’dan beslenen, doğruları çıkarları eşliğinde değişkenlik gösteren iktidar yanlısı kalemler hala Doğan grubunda çalışmaya devam ediyorsalar hangi gazeteci ahlakından bahsedebiliriz?
Ülke bu kadar sıkıntıdayken, rejim değişikliği, referandum, işsizlik, türlü sorunlarla cebelleşirken köşesini, her gün yaşadığı anısı, gezdiği gece kulübü ve yediği yemekler ile dolduranlar veya kaşıkçı kavgası gibi birbirleri ile kavga edenler ne kadar saygındırlar. Gecenin bir saati habercilik adına hangi semtler oruç tutuyor hangileri münafık haberi yapanlar basın ahlak ilkelerine ne kadar sadıktırlar?
Deneyimli gazeteci Aydın Özdalga
haber3.com'da da yazdığı gibi, medyada “
Tencere Dibin Kara, Seninki Benden Kara “ kavgası süredursun Yiğit Bulut'u tek suçlu ilan etmek doğru bir yaklaşım mıdır? Şunu net olarak söylemek isterim: Gazetecilik ölmedi... Sadece basın içindeki bazı (yaşlı ve dönek) gazeteciler uzatmaları oynuyor. Bu uzatmalarda kendilerine bazı "genç" gazeteciler eşlik ediyor. Hepsi bu.
Medya eleştiri yazılarımdan bazıları
">
Geçtiğimiz hafta, Habertürk ekranlarında Başbakan Erdoğan'ı ağırlayan ve sorduğu çanak sorularla Başbakanın propagandasına alet olan, sor(a)madığı sorularla çok noktanın üzerine gidemeyen Yiğit Bulut'a herkes yükleniyor.
Yiğit Bulut, Habertürk'e geçtikten sonra büyük bir değişim yaşayan, uzaktan akrabası ve eski patronu Aydın Doğan'a maliyenin kestiği cezaya bile üzülmeyecek kadar eskiye sünger çeken bir gazetecidir.
Tıpkı başka meslektaşları gibi büyük(!) dönüşüme imza attı. Daha baştan söyleyeyim: Yiğit Bulut yazılarını okuduğum bir gazeteci de değildir ekranda izlemek istediğim bir programcı da değildir. Başbakan ile yaptığı programı da izlemedim.
Programdan sonra çok şey tartışıldı, çok yazıldı. Oysa tartışmada temel soru şu olmalı: Gazetecilik mesleği Yiğit Bulut ile mi öldü?
Yani haftalardır, günlerdir, yıllardır gazetedeki köşesinde iktidara yaranmak adına yağlar saçanlar, methiyeler düzenler, iktidara doz kondurmayan dönekler gazetecilik mesleğine zarar vermediler mi? Yıllardır aynı köşeleri işgal edip, iktidar borazanlığı dışında hiçbir şey yapmayanlar basın için ahlaklı ve değerli insanlar mıdır?
Hasbelkader ele geçirdikleri köşelerini ölmeden bırakmayanların ek olarak eş, akraba ve tanıdıklarına köşe açmaları mesleğe zarar vermiyor mu? İktidarın bitirmek için can attığı Aydın Doğan’dan beslenen, doğruları çıkarları eşliğinde değişkenlik gösteren iktidar yanlısı kalemler hala Doğan grubunda çalışmaya devam ediyorsalar hangi gazeteci ahlakından bahsedebiliriz?
Ülke bu kadar sıkıntıdayken, rejim değişikliği, referandum, işsizlik, türlü sorunlarla cebelleşirken köşesini, her gün yaşadığı anısı, gezdiği gece kulübü ve yediği yemekler ile dolduranlar veya kaşıkçı kavgası gibi birbirleri ile kavga edenler ne kadar saygındırlar. Gecenin bir saati habercilik adına hangi semtler oruç tutuyor hangileri münafık haberi yapanlar basın ahlak ilkelerine ne kadar sadıktırlar?
Deneyimli gazeteci Aydın Özdalga
haber3.com'da da yazdığı gibi, medyada “
Tencere Dibin Kara, Seninki Benden Kara “ kavgası süredursun Yiğit Bulut'u tek suçlu ilan etmek doğru bir yaklaşım mıdır? Şunu net olarak söylemek isterim: Gazetecilik ölmedi... Sadece basın içindeki bazı (yaşlı ve dönek) gazeteciler uzatmaları oynuyor. Bu uzatmalarda kendilerine bazı "genç" gazeteciler eşlik ediyor. Hepsi bu.
Medya eleştiri yazılarımdan bazıları