Fazıl Say ve Cüneyt Özdemir CNN Türk ekranında tartışıyorlar ya da konuşuyorlar, çok da önemli değil.
Her neyse, diyor ki Say; 'Tayyip Erdoğan baleye geliyor ama gösteriyi izlemiyor. Bu geri bir hareket' ''Klasik müzik konserlerine de gelmiyorlar''....
Cüneyt Özdemir' in ise dili geri demeye bir türlü varmıyor, ama görüntüsüne, yaşam tarzına, eğitimine ve kültürüne baktığımızda bu dilinin ' geri' demeye varmamasını fazla bir demokratlık olarak görüyorum.Yani bana Fazıl Say gibi samimi gelmiyor...
Sonra farklılık diyelim diyor ve soruyor Say' a; 'Peki farklılıkları kabul edemez miyiz?'
Düşünüyorum da gerçekten farklılıkları kabul edemez miyiz? Diye...
Tabii edebiliriz, bence de keşke hepimiz her farklılığı kabul edebiliyor ve her şeye rağmen birbirimize tahammül edebiliyor, belki de bir adım ötesi, sevebiliyor olsaydık.
Bu çok kolay bir şey değil. İnsanlar arasında yıllardan beri devam eden ayrılıklar oluşmuş.
Kültürel, dinsel, görüntüsel, eğitimsel, algısal ve daha pek çok şey.
Pek çok insan birbirine karşı anlayışsız, sevgisiz, hoş görüsüz, herkes ve hepimiz için geçerli.
Asla ben yapmam demiyorum, benim için de aynı şeyler geçerli ama bir itiraf daha yapayım, ben benle aynı görüşte olmayan bir sürü insanı da sevebiliyorum.
Yeter ki, benim alanıma girip, bana hakaret ve yargıda bulunmasın.
Benim yaşantımı zora sokmasın.
Aslında olması gereken bu, birbirimizi kırsak ve beğenmesek bile, gerektiğinde hata yaptım, özür dilerim yakınlığını, içtenliğini gösterebilmemiz lazım.
Bunu herkesin yapabiliyor olması lazım.
Mesele samimi olabilmekte.
Fazıl Say arabesk yavşaklığında utanıyorum dedi diye, herkes ayağa kalktı.
Demek ki, popüler kültürün dozu biraz fazla kaçmıştı, adamın bu sözleri biraz bizi kendimize getirdi.
Ya da Tayyip Bey' i bale izlememekle suçladı, geri bir hareket dedi.
Bu da olabilir, herkes, herkesi beğenmek zorunda değil, adam samimi düşüncelerini söylemiş. Normal bir vatandaşı nasıl eleştirebiliyorsa, Tayyip Bey' i de eleştirebilmeli.
Yalnız burada ki hassas çizgi kırıcı olmamakta ve üslupta yatıyor.
Ben hayatımda hiç arabesk dinlemem, bana göre müzikal ağırlığı yoktur deseydi, bu kadar tepki almayacaktı. Bence tabii.
İnsanlar biraz sınırlarına ve üsluplarına dikkat etseler, şimdi olduğu gibi ne kavga, ne hoşnutsuzluk, ne gürültü olacak ne de gerilim olacak...
O zaman farklılıkların tadını alabileceğiz ama keşke bir o düzeye gelebilsek......
O demokratik çizgiye gelebilmek için daha çok fırın ekmek yememiz gerekecek.....
">
Fazıl Say ve Cüneyt Özdemir CNN Türk ekranında tartışıyorlar ya da konuşuyorlar, çok da önemli değil.
Her neyse, diyor ki Say; 'Tayyip Erdoğan baleye geliyor ama gösteriyi izlemiyor. Bu geri bir hareket' ''Klasik müzik konserlerine de gelmiyorlar''....
Cüneyt Özdemir' in ise dili geri demeye bir türlü varmıyor, ama görüntüsüne, yaşam tarzına, eğitimine ve kültürüne baktığımızda bu dilinin ' geri' demeye varmamasını fazla bir demokratlık olarak görüyorum.Yani bana Fazıl Say gibi samimi gelmiyor...
Sonra farklılık diyelim diyor ve soruyor Say' a; 'Peki farklılıkları kabul edemez miyiz?'
Düşünüyorum da gerçekten farklılıkları kabul edemez miyiz? Diye...
Tabii edebiliriz, bence de keşke hepimiz her farklılığı kabul edebiliyor ve her şeye rağmen birbirimize tahammül edebiliyor, belki de bir adım ötesi, sevebiliyor olsaydık.
Bu çok kolay bir şey değil. İnsanlar arasında yıllardan beri devam eden ayrılıklar oluşmuş.
Kültürel, dinsel, görüntüsel, eğitimsel, algısal ve daha pek çok şey.
Pek çok insan birbirine karşı anlayışsız, sevgisiz, hoş görüsüz, herkes ve hepimiz için geçerli.
Asla ben yapmam demiyorum, benim için de aynı şeyler geçerli ama bir itiraf daha yapayım, ben benle aynı görüşte olmayan bir sürü insanı da sevebiliyorum.
Yeter ki, benim alanıma girip, bana hakaret ve yargıda bulunmasın.
Benim yaşantımı zora sokmasın.
Aslında olması gereken bu, birbirimizi kırsak ve beğenmesek bile, gerektiğinde hata yaptım, özür dilerim yakınlığını, içtenliğini gösterebilmemiz lazım.
Bunu herkesin yapabiliyor olması lazım.
Mesele samimi olabilmekte.
Fazıl Say arabesk yavşaklığında utanıyorum dedi diye, herkes ayağa kalktı.
Demek ki, popüler kültürün dozu biraz fazla kaçmıştı, adamın bu sözleri biraz bizi kendimize getirdi.
Ya da Tayyip Bey' i bale izlememekle suçladı, geri bir hareket dedi.
Bu da olabilir, herkes, herkesi beğenmek zorunda değil, adam samimi düşüncelerini söylemiş. Normal bir vatandaşı nasıl eleştirebiliyorsa, Tayyip Bey' i de eleştirebilmeli.
Yalnız burada ki hassas çizgi kırıcı olmamakta ve üslupta yatıyor.
Ben hayatımda hiç arabesk dinlemem, bana göre müzikal ağırlığı yoktur deseydi, bu kadar tepki almayacaktı. Bence tabii.
İnsanlar biraz sınırlarına ve üsluplarına dikkat etseler, şimdi olduğu gibi ne kavga, ne hoşnutsuzluk, ne gürültü olacak ne de gerilim olacak...
O zaman farklılıkların tadını alabileceğiz ama keşke bir o düzeye gelebilsek......
O demokratik çizgiye gelebilmek için daha çok fırın ekmek yememiz gerekecek.....