Hayatta hiç bir şey dört dörtlük ya da göründüğü gibi olmuyor. Yani dışarıdan bakıp ta imrendiğimiz şeyler, içine girince hiç te öyle olmuyor.
Evde çalışan yardımcı kadınlardan bahsediyorum. Sanatçı Faruk Tınaz' ın başına gelenleri okuyunca bir kez daha, evimde 1 haftadır kadın çalıştırmadığıma çok mutlu oldum.
Adamcağızın evi, bizim evimize çok yakın ve oda güvenlikleri olan bir sitede oturuyor. Tıpkı bizim ki gibi ama evine tam 6 tane hırsız giriyor, evdekileri bağlıyor, dövüyor, kasalarını boşaltıp gidiyor. Korku filmi gibi, üstelik silahlılar ve evde çalışan yardımcıyla, hırsızların bağlantısı olduğu düşünülüyor.
Bu gerçekten ürkütücü, evimize giren çıkan insanlara çok dikkat etmek gerekiyor.
Eskiden ev işlerine yardımcı olan insanların, yaşamımızı kolaylaştırdığını düşünürdüm, şimdi ise tam tersini düşünüyorum.
Benim de bu konuda bir sürü sıkıntım var.
Mesela geçen gün 2 yıl evimde çalışan kadın ayrıldıktan sonra, yabancı bir hanım almak üzere danışman bir şirkete baş vurdum. Onlar da aynı gün içinde, yabancı uyruklu, bir hanımı getirdiler. Kadıncağız Türkçe' yi çok az biliyor, sürekli bana kendi dilinde bir şeyler anlatıyor, ağlıyor, sinirleniyor, habire konuşuyor, hiç bir şey anlamıyorum. Bulaşık makinesini muhtemelen hayatında ilk defa görmüş, temiz tabak ve bardakları makinanın içine yerleştiriyor.
Ocağın altını 2 gün üst üste açık unutuyor. 1 defa düdüklü tencerenin kapağını patlatıyor. Etrafa dağılan yemekleri silmek istiyor ancak gözleri görmüyor.
Sonra benden bazı giyim eşyaları, göz altı kremi, torunları için oyuncak ve para istiyor, hem de maaşının yarısı gibi bir rakamı, sonra veriririm diyor...
Evden dışarı çıkıyorum, niye geç geldin ben çok üzüldüm, özledim deyip, boynuma sarılıp öpüyor.
Ve ben kendi kendimle çelişkiye düşüyorum, bu kadını bu haliyle ben işten çıkarırsam kim alır diye, sonra da neden aldığımı, işime yaramadığını bu durumu değiştirmem gerektiğini düşünüp 2. gün çıkartmaya karar veriyorum.
Ondan önce memnun olduğum 2 yıl kadar bizim evde çalışan kadının yaptıklarını hatırlıyorum.
Onların da bu kadıncağızın yaptıklarından hiç aşağı kalır yeri yok. Bir çok elektirikli aletim şu anda ya çalışmıyor ya da bayağı bir bakımsız, kullanılmayacak durumda. Hepsini yeniden alıyorum.
Bir kadını evinize yardımcı diye alıyorsunuz, hiç bir şey bilmiyorlar, eğitiyor ve kendi alışkanlıklarınızı anlatıyorsunuz, belli bir emek veriyorsunuz, bir gün bir bakmışsınız gitmiş. Tüm emekler çöpe.
Ya da daha kötüsü, eğitilemeyecek kadar kötüler geliyor. Küflü yemekler yapanlar mı dersiniz, elbiselerinizi parlatanlar mı, yakıp yok etmek için çöpe atanlar mı ararsınız hepsi var.
Hele hele eve yardımcı diye aldığınız insanın güvenilir ve dürüst olması en birinci kural.
Öyle bakınca da insan düşünüyor almamak ve kendi işini kendin yapmak daha mı iyi diye.
Bu aralar ben öyle yapıyorum, geç saatlere kadar temizlik ve ev işi yapıyorum ve hiç olmadığım kadar da mutluyum, evim tekrar bana ait oldu....
">
Hayatta hiç bir şey dört dörtlük ya da göründüğü gibi olmuyor. Yani dışarıdan bakıp ta imrendiğimiz şeyler, içine girince hiç te öyle olmuyor.
Evde çalışan yardımcı kadınlardan bahsediyorum. Sanatçı Faruk Tınaz' ın başına gelenleri okuyunca bir kez daha, evimde 1 haftadır kadın çalıştırmadığıma çok mutlu oldum.
Adamcağızın evi, bizim evimize çok yakın ve oda güvenlikleri olan bir sitede oturuyor. Tıpkı bizim ki gibi ama evine tam 6 tane hırsız giriyor, evdekileri bağlıyor, dövüyor, kasalarını boşaltıp gidiyor. Korku filmi gibi, üstelik silahlılar ve evde çalışan yardımcıyla, hırsızların bağlantısı olduğu düşünülüyor.
Bu gerçekten ürkütücü, evimize giren çıkan insanlara çok dikkat etmek gerekiyor.
Eskiden ev işlerine yardımcı olan insanların, yaşamımızı kolaylaştırdığını düşünürdüm, şimdi ise tam tersini düşünüyorum.
Benim de bu konuda bir sürü sıkıntım var.
Mesela geçen gün 2 yıl evimde çalışan kadın ayrıldıktan sonra, yabancı bir hanım almak üzere danışman bir şirkete baş vurdum. Onlar da aynı gün içinde, yabancı uyruklu, bir hanımı getirdiler. Kadıncağız Türkçe' yi çok az biliyor, sürekli bana kendi dilinde bir şeyler anlatıyor, ağlıyor, sinirleniyor, habire konuşuyor, hiç bir şey anlamıyorum. Bulaşık makinesini muhtemelen hayatında ilk defa görmüş, temiz tabak ve bardakları makinanın içine yerleştiriyor.
Ocağın altını 2 gün üst üste açık unutuyor. 1 defa düdüklü tencerenin kapağını patlatıyor. Etrafa dağılan yemekleri silmek istiyor ancak gözleri görmüyor.
Sonra benden bazı giyim eşyaları, göz altı kremi, torunları için oyuncak ve para istiyor, hem de maaşının yarısı gibi bir rakamı, sonra veriririm diyor...
Evden dışarı çıkıyorum, niye geç geldin ben çok üzüldüm, özledim deyip, boynuma sarılıp öpüyor.
Ve ben kendi kendimle çelişkiye düşüyorum, bu kadını bu haliyle ben işten çıkarırsam kim alır diye, sonra da neden aldığımı, işime yaramadığını bu durumu değiştirmem gerektiğini düşünüp 2. gün çıkartmaya karar veriyorum.
Ondan önce memnun olduğum 2 yıl kadar bizim evde çalışan kadının yaptıklarını hatırlıyorum.
Onların da bu kadıncağızın yaptıklarından hiç aşağı kalır yeri yok. Bir çok elektirikli aletim şu anda ya çalışmıyor ya da bayağı bir bakımsız, kullanılmayacak durumda. Hepsini yeniden alıyorum.
Bir kadını evinize yardımcı diye alıyorsunuz, hiç bir şey bilmiyorlar, eğitiyor ve kendi alışkanlıklarınızı anlatıyorsunuz, belli bir emek veriyorsunuz, bir gün bir bakmışsınız gitmiş. Tüm emekler çöpe.
Ya da daha kötüsü, eğitilemeyecek kadar kötüler geliyor. Küflü yemekler yapanlar mı dersiniz, elbiselerinizi parlatanlar mı, yakıp yok etmek için çöpe atanlar mı ararsınız hepsi var.
Hele hele eve yardımcı diye aldığınız insanın güvenilir ve dürüst olması en birinci kural.
Öyle bakınca da insan düşünüyor almamak ve kendi işini kendin yapmak daha mı iyi diye.
Bu aralar ben öyle yapıyorum, geç saatlere kadar temizlik ve ev işi yapıyorum ve hiç olmadığım kadar da mutluyum, evim tekrar bana ait oldu....