Diyelim 100 liram var. Enflasyon % 100'ü aşmış ve sen benim maaşıma bu arada % 30 zam verdiysen ben önümüzdeki seneye 70 TL ile başlarım. Bir de başlayan sene enflasyon hala % 100'den fazla seyrederken sen yine % 30 zam verirsen benim 70 liram ilk altı 49 TL'ye iner. Neye göre? İlk 100 TL' ye göre...
Peki sen vergileri ve mal ve hizmetleri niye yüzde yüzün üstünde artırıyorsun?
Kaldı ki bu kalemler de benim sırtıma ayrıca bir misli yük bindirmektedir. Sonuçta gitti benim 49 TL'mın yarısı. Hayat standardı olarak 100 TL ile başladım geçen sene ve bu sene iki altı ayda elimde kaldı 24 TL.
Türkiye'de olan biten budur...
Çalışanlar, ücret ve maaş geliri ile emekli ödentisi alanlar için bu kara düzen fakirden alır, zengine verir.
Bu düzende devletten teşvik alanlar, vergi borçları bir kalemde silinenler ile gelirin büyük kısmını rant, faiz, döviz yoluyla elde edilenler şatafat içinde yaşarlar.
Bu düzen devleti de borçlandıran, el oğluna muhtaç haline getiren düzendir.
Özelleştirme yabancılaştırmaya dönüşmüş; üst yapı ekonomisi ipini koparan varsıl göçmenlerce yağmalanmakta, yoksul sığınmacılar ise istihdamın ahlakını bozarak Türk iş gücünü sistemin dışına itmektedir.
Düzen, budur!
Üretim... Refah... Adil bölüşüm... Bu kaygılar yoktur! Oy kaygısı vardır!
Öte yandan, emek ve emekli gelirlerini eritmek üzerinden istikrarlı bir büyüme gerçekleşmez.
Yoksulluk ve kişi başı on bin doların altında orta gelir tuzağı perçinlenir.
Orta tabakadan alt tabakaya geçişler ivme kazanır, bireysel borçlanma iktisadi güven ortamını paralize eder.
Faiz, para arzı, devlet iç borçlanma kabiliyetinin denetimi gibi aparatlar zorlayıcı hale gelir.
Açıktır: gelirde hakkaniyet, vergide adalet, insanca ücreti arıyoruz.
Ve unutmayalım, Hazine etkisini denk bütçeden, TL gücünü, halkın geçim olanaklarından alır.
Bu gerçekler göz ardı edilir kara düzende ısrar edilirse; yani;
Emekliye değil, elektrik dağıtım şirketlerine zam;
Memura değil, benzine, doğalgaza zam;
İşçiye değil, çarşı-pazara, markete rafa zam;
gibi bir "tasarruf" süregenleşirse,
iktisadi savaşta halkımız güçlenemez...
Vaziyet tam bir eziyete dönüşmeden, yaban ellere koz vermeden; çalışan kesimler ve emeklilerin koşulları gözden geçirilmelidir...
Bu kara düzen kimseye itibar sağlamaz, Türkiye insancıl hakça bir iktisadi işleyişe kavuşmadan geleceğine güvenle bakamaz...
">
Diyelim 100 liram var. Enflasyon % 100'ü aşmış ve sen benim maaşıma bu arada % 30 zam verdiysen ben önümüzdeki seneye 70 TL ile başlarım. Bir de başlayan sene enflasyon hala % 100'den fazla seyrederken sen yine % 30 zam verirsen benim 70 liram ilk altı 49 TL'ye iner. Neye göre? İlk 100 TL' ye göre...
Peki sen vergileri ve mal ve hizmetleri niye yüzde yüzün üstünde artırıyorsun?
Kaldı ki bu kalemler de benim sırtıma ayrıca bir misli yük bindirmektedir. Sonuçta gitti benim 49 TL'mın yarısı. Hayat standardı olarak 100 TL ile başladım geçen sene ve bu sene iki altı ayda elimde kaldı 24 TL.
Türkiye'de olan biten budur...
Çalışanlar, ücret ve maaş geliri ile emekli ödentisi alanlar için bu kara düzen fakirden alır, zengine verir.
Bu düzende devletten teşvik alanlar, vergi borçları bir kalemde silinenler ile gelirin büyük kısmını rant, faiz, döviz yoluyla elde edilenler şatafat içinde yaşarlar.
Bu düzen devleti de borçlandıran, el oğluna muhtaç haline getiren düzendir.
Özelleştirme yabancılaştırmaya dönüşmüş; üst yapı ekonomisi ipini koparan varsıl göçmenlerce yağmalanmakta, yoksul sığınmacılar ise istihdamın ahlakını bozarak Türk iş gücünü sistemin dışına itmektedir.
Düzen, budur!
Üretim... Refah... Adil bölüşüm... Bu kaygılar yoktur! Oy kaygısı vardır!
Öte yandan, emek ve emekli gelirlerini eritmek üzerinden istikrarlı bir büyüme gerçekleşmez.
Yoksulluk ve kişi başı on bin doların altında orta gelir tuzağı perçinlenir.
Orta tabakadan alt tabakaya geçişler ivme kazanır, bireysel borçlanma iktisadi güven ortamını paralize eder.
Faiz, para arzı, devlet iç borçlanma kabiliyetinin denetimi gibi aparatlar zorlayıcı hale gelir.
Açıktır: gelirde hakkaniyet, vergide adalet, insanca ücreti arıyoruz.
Ve unutmayalım, Hazine etkisini denk bütçeden, TL gücünü, halkın geçim olanaklarından alır.
Bu gerçekler göz ardı edilir kara düzende ısrar edilirse; yani;
Emekliye değil, elektrik dağıtım şirketlerine zam;
Memura değil, benzine, doğalgaza zam;
İşçiye değil, çarşı-pazara, markete rafa zam;
gibi bir "tasarruf" süregenleşirse,
iktisadi savaşta halkımız güçlenemez...
Vaziyet tam bir eziyete dönüşmeden, yaban ellere koz vermeden; çalışan kesimler ve emeklilerin koşulları gözden geçirilmelidir...
Bu kara düzen kimseye itibar sağlamaz, Türkiye insancıl hakça bir iktisadi işleyişe kavuşmadan geleceğine güvenle bakamaz...