Bu gün gündemden gözüme çarpan başlıklardan birine değineceğim.
Mesela Ekşi Sözlük meselesi…
Efendim Fatih Altaylı burada kendisi hakkında yazan entry’ leri yazanlara demediğini bırakmamış, kimin çocuğu, neyin nesi olduğunu bilmediğimiz, maskeler ardına saklanan kirli, başarısızlıklarının kompleksini kusan tipler demiş…
Kendisi hakaretin en ağır boyutunu yapmış, karşı taraftan da yani Ekşi Sözlük’ ten de aynı ölçüde aşağılayıcı ölçüde cevap ve düzeltme gelmiş. Sanırım artık bundan sonra hukuksal zeminde hesaplaşmaya devam ederler.
Benim burada dikkatimi çeken şey, kendileri gazetecilik yapan insanların, kendileri hakkındaki en ufak eleştiriye bile tahammül edememeleri.
Diyeceksiniz ki, sen hakkında eleştiri yapıldığı zaman rahatsız olmuyor musun.
Çoğu kez cevap veriyorsun.
Doğru ama arada bir fark var. O da şu; ben samimi davranıyorum. Her zaman davrandığım gibi…
Yani olumsuz eleştirileri önemsiyorum. Hakareti de aslında önemsiyor ve eğer gerçekten beni tanımayan ve görüşünü yansıtan biri ise, üzerinde doğruluk payı var mı diye düşünüyorum. Yok beni kıskanan, benden rahatsız olan biriyse, ben de bana hakaret etmesine müsaade etmiyorum.
Tavrım her zaman her yerde aynı. Bu gün de yarın da.
Çünkü ben insanların mevkilerle kendisine değer kattığına inanan birisi değilim.
Bu ne demek? Ben bu gün bu internet sitesinde yazabilirim, yarın Times’ da yazabilirim….
Kalitem, tarzım, davranışlarım her zaman aynıdır…
Yani ben aslında sizi ciddiye almıyorum, sizi kendime rakip görmüyorum ama yine de size en ağır lafları söyleyeyim mantığında değilim….
‘Eleştiri yapanı ciddiye almıyorum, benim dişime göre değil ama yine de en ağır lafları edeyim…’ Samimiyetsizliği bana göre artistik duruş….
Eğer o kadar snobsan, hiçbir zaman ciddiye almaz, cevap vermezsin, onun aması, iştesi olmaz. Bence….
Yok cevap vermeyip, kendi içinde ciddiye alıyorsan, o da bir nevi samimiyetsizliktir.
Karşı tarafı sessizce yıpratma politikası. O da kuvvetli bir yoldur ama samimiyetsizliktir…
Herkes hayatta herkesi ciddiye alır, yalnızca kimileri bunu samimiyetle, bundan rahatsız olduğunu söyleyerek açık ve net yapar. Kimileri de çeşitli artistik yollara başvurur….
O benim seviyemde değil, cevap bile vermek gereksiz yolunu benimser ya da işte böyle vermeyecektim ama der…
Ekşi Sözlük gerçekten, benim de herkes gibi takip ettiğim ve gerçekten objektif , bazen bizim göremediğimiz şekilde insanlar hakkında bazen esprili bazen gerçekçi yorumlar yapan bir site. Mesela benimle ilgili de yorumlar var ve gayet objektif şeyler yazmışlar.
O zaman diyorsunuz ki, demek ki, kimseyi kayırdıkları ya da yerdikleri bir şey yok. Çünkü kimse kimseyi tanımıyor.
Birisi ile röportaj yapmadan önce, referans olarak, baktığım yerlerden biri.
Bu her şey benim kontrolümde olsun hırsını, biz başkaları için haberler yapalım ama kimse bizle ilgili olumsuz yazmasın, her şeyi biz kontrol edelim, kontrol edemediğimiz yerler olmasın mantığını anlamıyorum.
Böyle şey olmaz.
Sen nasıl başkaları için haberler yapıyorsan, başkaları da senin için yapacak.
Güzel bir laf vardır, ne ekersen onu biçersin diye…
Bu işler böyle….
">
Bu gün gündemden gözüme çarpan başlıklardan birine değineceğim.
Mesela Ekşi Sözlük meselesi…
Efendim Fatih Altaylı burada kendisi hakkında yazan entry’ leri yazanlara demediğini bırakmamış, kimin çocuğu, neyin nesi olduğunu bilmediğimiz, maskeler ardına saklanan kirli, başarısızlıklarının kompleksini kusan tipler demiş…
Kendisi hakaretin en ağır boyutunu yapmış, karşı taraftan da yani Ekşi Sözlük’ ten de aynı ölçüde aşağılayıcı ölçüde cevap ve düzeltme gelmiş. Sanırım artık bundan sonra hukuksal zeminde hesaplaşmaya devam ederler.
Benim burada dikkatimi çeken şey, kendileri gazetecilik yapan insanların, kendileri hakkındaki en ufak eleştiriye bile tahammül edememeleri.
Diyeceksiniz ki, sen hakkında eleştiri yapıldığı zaman rahatsız olmuyor musun.
Çoğu kez cevap veriyorsun.
Doğru ama arada bir fark var. O da şu; ben samimi davranıyorum. Her zaman davrandığım gibi…
Yani olumsuz eleştirileri önemsiyorum. Hakareti de aslında önemsiyor ve eğer gerçekten beni tanımayan ve görüşünü yansıtan biri ise, üzerinde doğruluk payı var mı diye düşünüyorum. Yok beni kıskanan, benden rahatsız olan biriyse, ben de bana hakaret etmesine müsaade etmiyorum.
Tavrım her zaman her yerde aynı. Bu gün de yarın da.
Çünkü ben insanların mevkilerle kendisine değer kattığına inanan birisi değilim.
Bu ne demek? Ben bu gün bu internet sitesinde yazabilirim, yarın Times’ da yazabilirim….
Kalitem, tarzım, davranışlarım her zaman aynıdır…
Yani ben aslında sizi ciddiye almıyorum, sizi kendime rakip görmüyorum ama yine de size en ağır lafları söyleyeyim mantığında değilim….
‘Eleştiri yapanı ciddiye almıyorum, benim dişime göre değil ama yine de en ağır lafları edeyim…’ Samimiyetsizliği bana göre artistik duruş….
Eğer o kadar snobsan, hiçbir zaman ciddiye almaz, cevap vermezsin, onun aması, iştesi olmaz. Bence….
Yok cevap vermeyip, kendi içinde ciddiye alıyorsan, o da bir nevi samimiyetsizliktir.
Karşı tarafı sessizce yıpratma politikası. O da kuvvetli bir yoldur ama samimiyetsizliktir…
Herkes hayatta herkesi ciddiye alır, yalnızca kimileri bunu samimiyetle, bundan rahatsız olduğunu söyleyerek açık ve net yapar. Kimileri de çeşitli artistik yollara başvurur….
O benim seviyemde değil, cevap bile vermek gereksiz yolunu benimser ya da işte böyle vermeyecektim ama der…
Ekşi Sözlük gerçekten, benim de herkes gibi takip ettiğim ve gerçekten objektif , bazen bizim göremediğimiz şekilde insanlar hakkında bazen esprili bazen gerçekçi yorumlar yapan bir site. Mesela benimle ilgili de yorumlar var ve gayet objektif şeyler yazmışlar.
O zaman diyorsunuz ki, demek ki, kimseyi kayırdıkları ya da yerdikleri bir şey yok. Çünkü kimse kimseyi tanımıyor.
Birisi ile röportaj yapmadan önce, referans olarak, baktığım yerlerden biri.
Bu her şey benim kontrolümde olsun hırsını, biz başkaları için haberler yapalım ama kimse bizle ilgili olumsuz yazmasın, her şeyi biz kontrol edelim, kontrol edemediğimiz yerler olmasın mantığını anlamıyorum.
Böyle şey olmaz.
Sen nasıl başkaları için haberler yapıyorsan, başkaları da senin için yapacak.
Güzel bir laf vardır, ne ekersen onu biçersin diye…
Bu işler böyle….