Ekonomiyi yanlış yerden tutuyorsunuz!

Ekonomiyi yanlış yerden tutuyorsunuz!

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Devletin üç temel görevi var: Güvenlik, Adalet, Refah...

Bu "üçü bir aradayı" sağlayacak olansa; iktidarlar... 

Ne ki bizim sacayağı çoktan kırıldı: iki yakamız bir araya gelmiyor; bu, bir..

Adaletin özündeki vicdan duygusu ağır yaralı; bu da etti iki..

Ve nihayet üçüncü olarak, sınır ötesi güvenlik sorunları milyonlarca mülteci ile (sınır içine) ithal edildi...

Gayri düzen tutmaz sazımız bizim...

Gayri dümen tutmaz rotamız bizim...

Gayri güneşimize kara çalınmış, umudumuz kırılmış bizim...

 Ancak yine de yazmak gerek, 'biz dün böyle değildik ey millet', 'yarınlarda böyle olmayacak' demek ve...

 ... Umudu bir uçurtma gibi gökyüzüne salmak gerek...

 "Adalet" ile "Güvenlik" kıvamımızı bir yanda tutalım; bizi refah toplumu olmaktan çok uzaklaştıran ekonomiye fener olalım:

 Evet yanlış yerden tutmuşsunuz ekonomiyi; alın size bir dizi örnek:

 Önce bir tespit 

 Ekonomide ücret, vergi, kar tüm alt sistemler, büyüme ve refahın istikrarı ve hakça paylaşımı üzerine kurulmalıdır. 

 Buna ekonominin ince ayarı da diyebiliriz. Bu ayar yapılmazsa, makro hedefler dikiş tutmaz, hiç bir dümen dengeli bir seyri sağlayamaz.

Verilen zammı sıfırlayana kafar fiyatlarda artış yapıp, sınai ve ticari karları vergilerle geri almak bütçenin enflasyonunu halka sübvanse ettirmektir. 

o arada kimilerinin vergi borcunu silip, ticari ve sinai faaliyet karlarını, artan vergilerle hortumlamak, cari açığın yükünü reel ekonomiye fatura etmektir.

Devam ediyoruz 

Dahası, ücret, maaş ve emekli gelirleri, güven sorunu yaratan TÜİK verilerine göre (gelecekte) "beklenen enflasyona" göre belirlenir demek, gerçeklikten uzak ve refah payını dolaylı olarak eriten bir uygulamadır. 

Soruyoruz 

Odağında 'dar ve orta gelirli' yoksa, büyüme hedefi neye yarar?

Şu artık inkar edilemez bir gerçek: İş tutuşunuz yanlış beyler, bayanlar! 

Belleğinizde ve yüreğinizde kalkınma, gelişme, refah toplumu olup hakça bölüşme yok!

Nihayet 

Bu memlekette birikim kamu tesislerini satarak, 

enflasyon ise fakirden zengine servet aktararak devam ediyor; bu memlekette tasarruf, ücret ve maaş gelirlerinin eritilmesi üzerine dayanıyor...

On yıllardır böyle...

Onun için bizim savaşımız düzenle...

Vahşi kapitalizm bu; insan, doğa dinlemiyor eziyor; yeşil boyalı talan düzeni bu: emeği, bilimi, hatta sağduyulu girişimciyi bütün taşınmazlardan kovuyor;

Sonra da taşınır-taşınmaz ne varsa, yabancılar, levanten burjuvalar, siyasi dinciler arasında paylaştırıyor...

Tüm bu tablo düzeltilmeden refaha edemeyiz. 

Refaha ermeden ve gönenç yolunda yürümeden adaleti, tesis edemeyiz.

Adaleti tesis etmeden kendimizi tam olarak güvende hissedemeyiz. 

Evet bu düzen değişmeli

Güvenlik içinde adaletle kalkınan refah toplumunun Türkiye'si inşa edilmelidir.

">

Devletin üç temel görevi var: Güvenlik, Adalet, Refah...

Bu "üçü bir aradayı" sağlayacak olansa; iktidarlar... 

Ne ki bizim sacayağı çoktan kırıldı: iki yakamız bir araya gelmiyor; bu, bir..

Adaletin özündeki vicdan duygusu ağır yaralı; bu da etti iki..

Ve nihayet üçüncü olarak, sınır ötesi güvenlik sorunları milyonlarca mülteci ile (sınır içine) ithal edildi...

Gayri düzen tutmaz sazımız bizim...

Gayri dümen tutmaz rotamız bizim...

Gayri güneşimize kara çalınmış, umudumuz kırılmış bizim...

 Ancak yine de yazmak gerek, 'biz dün böyle değildik ey millet', 'yarınlarda böyle olmayacak' demek ve...

 ... Umudu bir uçurtma gibi gökyüzüne salmak gerek...

 "Adalet" ile "Güvenlik" kıvamımızı bir yanda tutalım; bizi refah toplumu olmaktan çok uzaklaştıran ekonomiye fener olalım:

 Evet yanlış yerden tutmuşsunuz ekonomiyi; alın size bir dizi örnek:

 Önce bir tespit 

 Ekonomide ücret, vergi, kar tüm alt sistemler, büyüme ve refahın istikrarı ve hakça paylaşımı üzerine kurulmalıdır. 

 Buna ekonominin ince ayarı da diyebiliriz. Bu ayar yapılmazsa, makro hedefler dikiş tutmaz, hiç bir dümen dengeli bir seyri sağlayamaz.

Verilen zammı sıfırlayana kafar fiyatlarda artış yapıp, sınai ve ticari karları vergilerle geri almak bütçenin enflasyonunu halka sübvanse ettirmektir. 

o arada kimilerinin vergi borcunu silip, ticari ve sinai faaliyet karlarını, artan vergilerle hortumlamak, cari açığın yükünü reel ekonomiye fatura etmektir.

Devam ediyoruz 

Dahası, ücret, maaş ve emekli gelirleri, güven sorunu yaratan TÜİK verilerine göre (gelecekte) "beklenen enflasyona" göre belirlenir demek, gerçeklikten uzak ve refah payını dolaylı olarak eriten bir uygulamadır. 

Soruyoruz 

Odağında 'dar ve orta gelirli' yoksa, büyüme hedefi neye yarar?

Şu artık inkar edilemez bir gerçek: İş tutuşunuz yanlış beyler, bayanlar! 

Belleğinizde ve yüreğinizde kalkınma, gelişme, refah toplumu olup hakça bölüşme yok!

Nihayet 

Bu memlekette birikim kamu tesislerini satarak, 

enflasyon ise fakirden zengine servet aktararak devam ediyor; bu memlekette tasarruf, ücret ve maaş gelirlerinin eritilmesi üzerine dayanıyor...

On yıllardır böyle...

Onun için bizim savaşımız düzenle...

Vahşi kapitalizm bu; insan, doğa dinlemiyor eziyor; yeşil boyalı talan düzeni bu: emeği, bilimi, hatta sağduyulu girişimciyi bütün taşınmazlardan kovuyor;

Sonra da taşınır-taşınmaz ne varsa, yabancılar, levanten burjuvalar, siyasi dinciler arasında paylaştırıyor...

Tüm bu tablo düzeltilmeden refaha edemeyiz. 

Refaha ermeden ve gönenç yolunda yürümeden adaleti, tesis edemeyiz.

Adaleti tesis etmeden kendimizi tam olarak güvende hissedemeyiz. 

Evet bu düzen değişmeli

Güvenlik içinde adaletle kalkınan refah toplumunun Türkiye'si inşa edilmelidir.

Tüm yazılarını göster