Yeryüzünde silahlı ordular, ekonomileri semizlendiriyor, ekonomiler, orduları besliyor; 'artık değer' halka aktarılıyor, artı değerin kaymağı, çok uluslu şirketker eliyle vatansız piramide sunuluyor.
21.yüzyıl sayıları ters çevirin, 12.yüzyıldan beter skolastik, despotik, vahşi sömürünün cenderesinde akıp gidiyor...
Ulus'devletlerin ve halkların kendini koruması gerekiyor... Hele ki bu yayilmacılığın paydaşı olmayanların teknolojik üretime, katma değerli ihracata, akılcı gümrük işleyişine ve bunlarla birlikte orta direğini güçlü kalmasına gereksinimi var.
Ekonomide ordular üretim tesisleri, kooperatifler, milli bankalar, lojistik ağı, elbette: fabrikalar, tersaneler, tarım işletmeleri ve ulusal enerji kuruluşlarıdır.
Halkın ekonomisi ise sofrasıdır, sandığıdır, sahanlığıdır, cüzdanıdır.
Bugün ekonomide ordularımızın özelleştirme hatta yabancılaştırma yoluyla zayıflığının, halkın ise işsizlik ve pahalılık nedeniyle bitap düşmesinin acılarını yaşıyor; borçlanma dahil bedellerini ödüyoruz...
Her gün biraz daha ölüyoruz!
Hatırlayalım:
Fiskobirlik, Çukobirlik, Pankobirlik, Tariş, Et Süt Kurumu, Şeker fabrikaları, SEKA ve Sümerbank, TEKEL ile TELEKOM, Limanlar ve Demiryolları her biri birer ordu kadar önemli değil miydi?
Dahası, güvenliğimizin en önemli yapıcı ve taşıyıcı sütunları bunlardı
Öte yandan, maden ve enerji varlıklarımız cephanemiz kadar değerli değil mıdır?
Tüm bunlara neden yüz çevirdik?
Neden içsel yenileme, yatırım ve güçlendirme siyasetini izlemedik?
Evet, iktisadi gücümüz askeri ve siyasi gücümüz blr bütündür. Bu tüm dünyada da böyledir.
Devletçi ekonomi, halkçı tarım, milli dış siyaset Türkiye'miz için yaşamsaldır.
Zira ancak bu yolla,
devlet güçlenir, halk zenginleşir...
Türkiye'nin devlet olarak dış düşmanları bellidir.. Onlara karşı güçlü olmak hem güçlü silahlı orduya hem de güçlü ekonomiye sahip olmaya bağlıdır.
Üreticinin, girişimcinin ve tüketicinin, yani Türkiye halkının,
"iç düşmanları" arasında ise, deyim yerindeyse, döviz spekülatörleri, gıda stokçuları, yatırımcıyı bankere kreditöre mecbur eden aşırı faizci bankacılık anlayışı vardır!
Halkı güçlendirmek icin bu düzen, üretimden/ bilimden/ emekten yana değişmelidir...
Yatırım, istihdam, eğitim-endüstri, sosyal güvenlik-sağlıklı toplum, sürdürülebilir büyüme, dengeli gelişme, su, enerji en temel konulardır.
Türkiye iktisadi kurumlarıyla, halkının geliri ve geçimiyle güçlendikçe geleceğe güvenle bakar, bu vahşi dünyada bir büyük uygarlık abidesi olarak yaşar...
">
Yeryüzünde silahlı ordular, ekonomileri semizlendiriyor, ekonomiler, orduları besliyor; 'artık değer' halka aktarılıyor, artı değerin kaymağı, çok uluslu şirketker eliyle vatansız piramide sunuluyor.
21.yüzyıl sayıları ters çevirin, 12.yüzyıldan beter skolastik, despotik, vahşi sömürünün cenderesinde akıp gidiyor...
Ulus'devletlerin ve halkların kendini koruması gerekiyor... Hele ki bu yayilmacılığın paydaşı olmayanların teknolojik üretime, katma değerli ihracata, akılcı gümrük işleyişine ve bunlarla birlikte orta direğini güçlü kalmasına gereksinimi var.
Ekonomide ordular üretim tesisleri, kooperatifler, milli bankalar, lojistik ağı, elbette: fabrikalar, tersaneler, tarım işletmeleri ve ulusal enerji kuruluşlarıdır.
Halkın ekonomisi ise sofrasıdır, sandığıdır, sahanlığıdır, cüzdanıdır.
Bugün ekonomide ordularımızın özelleştirme hatta yabancılaştırma yoluyla zayıflığının, halkın ise işsizlik ve pahalılık nedeniyle bitap düşmesinin acılarını yaşıyor; borçlanma dahil bedellerini ödüyoruz...
Her gün biraz daha ölüyoruz!
Hatırlayalım:
Fiskobirlik, Çukobirlik, Pankobirlik, Tariş, Et Süt Kurumu, Şeker fabrikaları, SEKA ve Sümerbank, TEKEL ile TELEKOM, Limanlar ve Demiryolları her biri birer ordu kadar önemli değil miydi?
Dahası, güvenliğimizin en önemli yapıcı ve taşıyıcı sütunları bunlardı
Öte yandan, maden ve enerji varlıklarımız cephanemiz kadar değerli değil mıdır?
Tüm bunlara neden yüz çevirdik?
Neden içsel yenileme, yatırım ve güçlendirme siyasetini izlemedik?
Evet, iktisadi gücümüz askeri ve siyasi gücümüz blr bütündür. Bu tüm dünyada da böyledir.
Devletçi ekonomi, halkçı tarım, milli dış siyaset Türkiye'miz için yaşamsaldır.
Zira ancak bu yolla,
devlet güçlenir, halk zenginleşir...
Türkiye'nin devlet olarak dış düşmanları bellidir.. Onlara karşı güçlü olmak hem güçlü silahlı orduya hem de güçlü ekonomiye sahip olmaya bağlıdır.
Üreticinin, girişimcinin ve tüketicinin, yani Türkiye halkının,
"iç düşmanları" arasında ise, deyim yerindeyse, döviz spekülatörleri, gıda stokçuları, yatırımcıyı bankere kreditöre mecbur eden aşırı faizci bankacılık anlayışı vardır!
Halkı güçlendirmek icin bu düzen, üretimden/ bilimden/ emekten yana değişmelidir...
Yatırım, istihdam, eğitim-endüstri, sosyal güvenlik-sağlıklı toplum, sürdürülebilir büyüme, dengeli gelişme, su, enerji en temel konulardır.
Türkiye iktisadi kurumlarıyla, halkının geliri ve geçimiyle güçlendikçe geleceğe güvenle bakar, bu vahşi dünyada bir büyük uygarlık abidesi olarak yaşar...