Ekonomik kriz ve acı eşiği..

Geçen akşam yurt dışında yaşayan amcamla birlikte, dışarı çıktık ve sohbet ettik, sohbetin ana...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Geçen akşam yurt dışında yaşayan amcamla birlikte, dışarı çıktık ve sohbet ettik, sohbetin ana konusu neydi dersiniz? Tabii ki memleket meseleleri..Alman Başbakanı, Angela Merkel’ in, Türkiye’ nin doğu bölgelerine yaptığı ziyaretlerden, Cumhurbaşkanı Köhler’ in ekonomiyi daha da kötü hale getirdiğinden,  Almanya' da bir çok büyük ve ucuz mallar satan mağzaların battığından ve asıl krizin etkilerinin, tüm dünyada önümüzdeki yıl ortalarında kendini hissettireceğinden falan konuştuk. Yani şu anda kriz var diye söyleniyoruz ya, daha krizin Tsunamisi henüz etkisini göstermemiş…

 

Biz burada kendi gündemimizle, işte Doğan Grubu’ na kesilen büyük vergi cezasıyla, bir türlü yakalanamayan, Münevver Karabulut’ un katil zanlısı Cem Gariboğlu ile Ayşe Arman’ ın seksi pozlarıyla, bazı araştırmacı gazetecilerimizin Hac ziyaretleriyle falan uğraşıyoruz ya.. Ama mesela Almanya’ dan ve orada yaşayan Türk’ lerden, bizle ilgili  çok farklı görüşler geliyor…Nasıl görüşler mi diye soruyorsunuz? Çok net anlatmayım ama her halde, satır aralarında ayrıntıları yakalarsınız….

 

Amcam Almanya’ da artık çok fakir insan olduğundan, 350 euro ile adamların geçinemediklerinden, hatta devletten 200 euro alan insanların bile  olduğundan bahsetti. Malum global kriz, herkese yetecek kadar ekmek yok. Çünkü Darwin’ in seçilim kuramı etkili oldu ve güçlü insanlar paranın büyük bölümünü ele geçirdi, masum olanlarda parasız kaldı. Krizin traji komik ve en basit açılımı. Güçlü olan zayıf olanı yedi diyelim.

 

Konuya tekrar dönersek, Almanya’ da fakir insanlara yardım eden,  bir sürü sivil toplum örgütü olduğunu, ( yani bir nevi Deniz Feneri gibi )  sağlık hizmetlerinin ücretsiz geçirildiğini, Berlin' de 70 tane aş evi olduğunu, devletin çalışmayan insanlara ek gelirler verdiğini anlattı…

 

Dedim ki, peki niye  insanlar şikayet ediyor, burada yıllardır pek çok insan işsiz, asgari ücret alıyor, saatlerce çalışıyor, çalışmak istiyor iş yok. Parası olmadığı için hastanelerde  rehin kalıyordu. Siz hemen ekmeğe üç kuruş zam geliyor, gidip ekmek almıyorsunuz , tepkinizi gösteriyorsunuz. Niye şikayet ediyorsunuz? Biz neye zam gelirse gelsin, ne yapalım deyip oturuyoruz.

 

Sonra bizim burada beğenmediğimiz, kalitesiz dediğimiz Çin malı ürünlerin, Almanya’ da gayet prestijli ve tercih edilir olduğunu anlattı. Çünkü o ucuz dediğimiz ürünlerin arkasında, gece gündüz çalışan büyük yatırımlı işletmelerin olduğunu, ürünlerini tam vaktinde, kimseyi kandırmadan teslim ettiklerini, dolayısıyla da ticari anlamda tercih edildiklerini söyledi…

 

Bu yıl araba kiralayıp Bodrum, Marmaris v.s bir sahil turu planlarken, bizdeki bu siyasi gelişmeler yüzünden, ( açılım meselesi)  canım tatil falan istemiyor, keyfim kaçtı İstanbul’ da aile ile beraber olmak daha iyi dedi.

 

Şunu söylemeye çalışıyorum, 40 yıldan fazla yurt dışında yaşıyor, yurt dışında saygınlığı olan, çevre  teknolojileri üzerine üniversitelerde konferanslar veren bir insan. Ne kadar bizim sorunlarımıza duyarlı, sorunları yüreğinde hissedebiliyor, tatil programını bile iptal ediyor.

 

Yurt dışında yaşayan insanlar ne kadar medeni,  ekmek fiyatı artıyor, adam tepkisini çok düzgün  bir şekilde, ekmeği satın almayarak ortaya koyuyor. Kavgaya dövüşe, hakarete gerek yok.

 

 Ne kadar harika, ya da yönetenleri beğenmiyor mu? Bir daha ki seçimlerde oyunu o kişiye vermiyor. Bu kadar basit. Her şey saat gibi tıkır tıkır işliyor.

 

 İşte bizim aydınlarımız, Avrupa Birliği’ ne girmeyi savunuyor ya, sadece girmekle bir şey olmuyor, yurt dışında yaşayan insanlarla konuştuğunuzda anlıyorsunuz. Önce zihniyetin Avrupa Birliği düzenine uygun olması lazım. Sonrası için bir şey yapmaya gerek yok zaten….  

 

">

Geçen akşam yurt dışında yaşayan amcamla birlikte, dışarı çıktık ve sohbet ettik, sohbetin ana konusu neydi dersiniz? Tabii ki memleket meseleleri..Alman Başbakanı, Angela Merkel’ in, Türkiye’ nin doğu bölgelerine yaptığı ziyaretlerden, Cumhurbaşkanı Köhler’ in ekonomiyi daha da kötü hale getirdiğinden,  Almanya' da bir çok büyük ve ucuz mallar satan mağzaların battığından ve asıl krizin etkilerinin, tüm dünyada önümüzdeki yıl ortalarında kendini hissettireceğinden falan konuştuk. Yani şu anda kriz var diye söyleniyoruz ya, daha krizin Tsunamisi henüz etkisini göstermemiş…

 

Biz burada kendi gündemimizle, işte Doğan Grubu’ na kesilen büyük vergi cezasıyla, bir türlü yakalanamayan, Münevver Karabulut’ un katil zanlısı Cem Gariboğlu ile Ayşe Arman’ ın seksi pozlarıyla, bazı araştırmacı gazetecilerimizin Hac ziyaretleriyle falan uğraşıyoruz ya.. Ama mesela Almanya’ dan ve orada yaşayan Türk’ lerden, bizle ilgili  çok farklı görüşler geliyor…Nasıl görüşler mi diye soruyorsunuz? Çok net anlatmayım ama her halde, satır aralarında ayrıntıları yakalarsınız….

 

Amcam Almanya’ da artık çok fakir insan olduğundan, 350 euro ile adamların geçinemediklerinden, hatta devletten 200 euro alan insanların bile  olduğundan bahsetti. Malum global kriz, herkese yetecek kadar ekmek yok. Çünkü Darwin’ in seçilim kuramı etkili oldu ve güçlü insanlar paranın büyük bölümünü ele geçirdi, masum olanlarda parasız kaldı. Krizin traji komik ve en basit açılımı. Güçlü olan zayıf olanı yedi diyelim.

 

Konuya tekrar dönersek, Almanya’ da fakir insanlara yardım eden,  bir sürü sivil toplum örgütü olduğunu, ( yani bir nevi Deniz Feneri gibi )  sağlık hizmetlerinin ücretsiz geçirildiğini, Berlin' de 70 tane aş evi olduğunu, devletin çalışmayan insanlara ek gelirler verdiğini anlattı…

 

Dedim ki, peki niye  insanlar şikayet ediyor, burada yıllardır pek çok insan işsiz, asgari ücret alıyor, saatlerce çalışıyor, çalışmak istiyor iş yok. Parası olmadığı için hastanelerde  rehin kalıyordu. Siz hemen ekmeğe üç kuruş zam geliyor, gidip ekmek almıyorsunuz , tepkinizi gösteriyorsunuz. Niye şikayet ediyorsunuz? Biz neye zam gelirse gelsin, ne yapalım deyip oturuyoruz.

 

Sonra bizim burada beğenmediğimiz, kalitesiz dediğimiz Çin malı ürünlerin, Almanya’ da gayet prestijli ve tercih edilir olduğunu anlattı. Çünkü o ucuz dediğimiz ürünlerin arkasında, gece gündüz çalışan büyük yatırımlı işletmelerin olduğunu, ürünlerini tam vaktinde, kimseyi kandırmadan teslim ettiklerini, dolayısıyla da ticari anlamda tercih edildiklerini söyledi…

 

Bu yıl araba kiralayıp Bodrum, Marmaris v.s bir sahil turu planlarken, bizdeki bu siyasi gelişmeler yüzünden, ( açılım meselesi)  canım tatil falan istemiyor, keyfim kaçtı İstanbul’ da aile ile beraber olmak daha iyi dedi.

 

Şunu söylemeye çalışıyorum, 40 yıldan fazla yurt dışında yaşıyor, yurt dışında saygınlığı olan, çevre  teknolojileri üzerine üniversitelerde konferanslar veren bir insan. Ne kadar bizim sorunlarımıza duyarlı, sorunları yüreğinde hissedebiliyor, tatil programını bile iptal ediyor.

 

Yurt dışında yaşayan insanlar ne kadar medeni,  ekmek fiyatı artıyor, adam tepkisini çok düzgün  bir şekilde, ekmeği satın almayarak ortaya koyuyor. Kavgaya dövüşe, hakarete gerek yok.

 

 Ne kadar harika, ya da yönetenleri beğenmiyor mu? Bir daha ki seçimlerde oyunu o kişiye vermiyor. Bu kadar basit. Her şey saat gibi tıkır tıkır işliyor.

 

 İşte bizim aydınlarımız, Avrupa Birliği’ ne girmeyi savunuyor ya, sadece girmekle bir şey olmuyor, yurt dışında yaşayan insanlarla konuştuğunuzda anlıyorsunuz. Önce zihniyetin Avrupa Birliği düzenine uygun olması lazım. Sonrası için bir şey yapmaya gerek yok zaten….  

 

Tüm yazılarını göster