Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika; BRICS ülkeleri.
Dünya nüfusunun % 45’i bu ülkelerde yaşıyor ve Dünya hasılasının % 30’unu kapsıyorlar.
BRICS, AB dahil diğer tüm ekonomik birlikteliklerin en ciddi rakibi.
Kendi 100 milyar dolar fonla kalkınma bankasını kurmuş; bir merkez bankası da “yolda”...
Şangay İş Birliği Örgütünde olduğu gibi BRICS de ABD dolarına alternatif oluşturma peşinde.
Nitekim Rusya ve Çin 2018’de devreye girecek 400 milyar dolarlık enerji anlaşmasını ruble ve yuan üzerinden ikmal etmeye karar verdiler.
Geçenlerde Putin ile Erdoğan arasındaki çok önemli görüşmenin belki de en önemli açılımlarından biri de bu yöndeydi.
Dünya’yı sallayan 6 Amerikan bankası bankacılık borçlarının üçte ikisine sahip!
10 yıl önce % 90 oranında dolardan oluşan Dünya Para Rezervleri bugün % 60’larda.
Borcu kendi GSYİH’nın % 105’i (17 trilyon dolar) olan ABD, dünyanın parasal anlamda en büyüğü olabilir ama üretimde artık 1. ülke Çin.
Ekonomisinin yarısı, savaş ve güvenlik endüstrisine dayalı ülkeler, Irak, Afganistan, Libya, Somali, Sudan gibi vahalarda adeta bir refleks ile “dünya düzenini korunmaya” çalışırken...
Bir- iki devalüasyonla iç pazarlarını tanzim ve dışarıyı teskin eden ve halkları “refahtan çok da bir şey istemeyen” ülkeler, gerçekte küresel rekabete daha yoğun olarak adanabiliyorlar!
BRICS sistemi aslında yalnız ekonomik bir anlayışı değil, IMF başta sistemin önceki efendilerinin borçlandırma politikasına karşı yeni bir yaklaşım iddiasını da barındırıyor.
Bu, Arjantin gibi ülkelere “cazip” gelen, İran gibi ambargolardan yakınan ülkeleri de kısmen ilgilendiren bir yönelim.
Öte yanda, halen Çin, Rusya, Kazakistan, Taciksitan, Özbekistan’dan oluşan Şangay İş Birliği Örgütü Hindistan, Pakistan ve İran’a doğru “genişlemek” istiyor.
Ne garip, Avrupa Birliği, “derinleşmeydi”, “genişlemeydi” derken Kuzey Amerika ve Kanada dahil “Batı”nın ekonomik örgütleri bir ölçüde daha ağır ve atıl kalıyor...
Buna karşılık Latin Amerika, Asya ve “Doğu”nun örgütleri daha hızlı genişleyebiliyor.
Üçüncü Dünya Savaşı, ekonominin briç turnuvalarında çıkacak gibi!
Bu koşullarda ekonomisiyle, demokrasisiyle, dış ilişkileriyle, orta direğin güçlendirilmesiyle; Türkiye’mize, her zamankinden çok daha fazla özen göstermek zorundayız.
">
Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika; BRICS ülkeleri.
Dünya nüfusunun % 45’i bu ülkelerde yaşıyor ve Dünya hasılasının % 30’unu kapsıyorlar.
BRICS, AB dahil diğer tüm ekonomik birlikteliklerin en ciddi rakibi.
Kendi 100 milyar dolar fonla kalkınma bankasını kurmuş; bir merkez bankası da “yolda”...
Şangay İş Birliği Örgütünde olduğu gibi BRICS de ABD dolarına alternatif oluşturma peşinde.
Nitekim Rusya ve Çin 2018’de devreye girecek 400 milyar dolarlık enerji anlaşmasını ruble ve yuan üzerinden ikmal etmeye karar verdiler.
Geçenlerde Putin ile Erdoğan arasındaki çok önemli görüşmenin belki de en önemli açılımlarından biri de bu yöndeydi.
Dünya’yı sallayan 6 Amerikan bankası bankacılık borçlarının üçte ikisine sahip!
10 yıl önce % 90 oranında dolardan oluşan Dünya Para Rezervleri bugün % 60’larda.
Borcu kendi GSYİH’nın % 105’i (17 trilyon dolar) olan ABD, dünyanın parasal anlamda en büyüğü olabilir ama üretimde artık 1. ülke Çin.
Ekonomisinin yarısı, savaş ve güvenlik endüstrisine dayalı ülkeler, Irak, Afganistan, Libya, Somali, Sudan gibi vahalarda adeta bir refleks ile “dünya düzenini korunmaya” çalışırken...
Bir- iki devalüasyonla iç pazarlarını tanzim ve dışarıyı teskin eden ve halkları “refahtan çok da bir şey istemeyen” ülkeler, gerçekte küresel rekabete daha yoğun olarak adanabiliyorlar!
BRICS sistemi aslında yalnız ekonomik bir anlayışı değil, IMF başta sistemin önceki efendilerinin borçlandırma politikasına karşı yeni bir yaklaşım iddiasını da barındırıyor.
Bu, Arjantin gibi ülkelere “cazip” gelen, İran gibi ambargolardan yakınan ülkeleri de kısmen ilgilendiren bir yönelim.
Öte yanda, halen Çin, Rusya, Kazakistan, Taciksitan, Özbekistan’dan oluşan Şangay İş Birliği Örgütü Hindistan, Pakistan ve İran’a doğru “genişlemek” istiyor.
Ne garip, Avrupa Birliği, “derinleşmeydi”, “genişlemeydi” derken Kuzey Amerika ve Kanada dahil “Batı”nın ekonomik örgütleri bir ölçüde daha ağır ve atıl kalıyor...
Buna karşılık Latin Amerika, Asya ve “Doğu”nun örgütleri daha hızlı genişleyebiliyor.
Üçüncü Dünya Savaşı, ekonominin briç turnuvalarında çıkacak gibi!
Bu koşullarda ekonomisiyle, demokrasisiyle, dış ilişkileriyle, orta direğin güçlendirilmesiyle; Türkiye’mize, her zamankinden çok daha fazla özen göstermek zorundayız.