Hepimizin hayatında gıpta ederek saygı duyduğumuz entellektüel abideler vardır. Bu tür insanların sayısı genelde bir elin beş parmağını geçmez. Değerli okurlar, vefatının üzerinden 11 ay geçmesine rağmen, yokluğunu hala üzüntüyle andığım, 20 yüzyılın Orta Doğu kökenli anıtsal beyinlerden birisi idi Edward Said. İzninizle bu haftaki yazımda sizlere Edward Said’i tanıtmaya çalışacağım. Said’in geliştirdiği kavramlar ve ‘kritik’ bugünkü Orta Doğu sorununun (etrafta patlayan bombalar dahil) anlaşılmasına ışık tutacak güçte olgulardır.
Batı Hayranlığının Gölgesinde Bir Afacan :
Edward Said 1936 senesinde Kudüs’te varlıklı bir Hristiyan Filistinli ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası daha sonra Amerika’ya göç ederek başarılı bir işadamı olarak yaşamını sürdürdü. Edward Said’in annesi Naziriye’li Baptist Hristiyan bir papazın kızı idi. Edward Said’in çocukluk anılarında anlattığı şekli ile babası ve annesi Edward Said’i çok disiplinli ‘Victorian’ ahlak anlayışı içinde yetiştirdiler. Said’in Edward olan ismini babası Anglo-Sakson hayranlığı ile Galler Prensi’den esinlenerek koymuştu. İngiliz sömürge değerlerinin etkisi ile evde Arapça konuşmak yasaktı. Sadece hizmetçilerle Arapça konuşulurdu. Tatillerde Kahire’nin sosyetik café’lerinde çocuklar garsonlarla bozuk Fransızca ile hitap etmek zorunda idi. Said’in kendi itirafina göre, tamamen Arap kökeninden uzak Edward ismi ergenlik çağında daha ‘isyankar ve serbest’ iç dünyası ile şekilci dış dünyası arasında bir çeliski ve çatışma yaratmıştı.
Edward Said Mısır’da ki sıkıcı ve disiplinli İngiliz okullarından kendisini kurtarıp Amerikan kampüslerinde kişiliğini buldu. Harvard üniversitesinde öğrenimine devam etti ve New York Columbia üniversitesinde İngiliz Edebiyatı Profesörü olarak profesyonel hayatını sürdürdü. Said müzik ve opera konusunda hatırı sayılır bir eleştirmen olarak kabul gördü. Bir konser piyanisti ustalığı ile piyano çalan bir yetenekti Edward Said.
Filistin’le Duygusal Bağlar :
Edward Said halası Kudüslü Nabiha’nın Kahire’de Filistinli göçmen kamplarında gönüllü yardımcı olarak çalışmasından çok etkilenmişti. 1967 Arap-İsrail savaşı ve Arap yenilgisinin travması Said’i uyandırmaya yetti. Dalgalar halinde Kahire’ye gelen Filistinli göçmenlerin çoğu zaten1948 senesinde ‘yerinden yurdundan olmuş’ Filistinli ailelerdi.
Woody Allen’in Semtinde Salyangoz Satmak :
Sinema dahisi Woody Allen’in nevroz ‘New York’lu Musevi’ tiplemesini unutmak mümkün mü. Hani şu kendi cinsel yaşamının yörüngesinde ‘dolap beygiri’ olmuş New York’lu entellektüel. Manhattan adasında entellektüel yaşamı elinde tutan, özgüveni eksik, paranoyak, gürültücü, fakat zeki ve kurnaz Musevi entellektüeller arasında, Filistin davasını entellektüel düzlemde korumak ve yaşatmak her yiğidin harcı değildi. Edward Said bu mücadeleyi tek başına vermiş bir aydındır. 1993 senesinde yazdığı “Kültür ve Emperializm “ kitabında müziği, sineması ve modası ile Batı’nın nasıl bir kültür emperyalizmi yarattığını anlatmıştır Said. Orta Doğu’lu ( Türkiye’li de olabilir ) bir aydın olarak ‘sürgünde marjinal’ olmak duygusunu işlemiştir. Zengin fakat ‘kudretsiz’ olmak, aydın fakat etkisiz olmak gibi.
Said, İsrail’in Holocaust ve Jenosit olgusunu kendi var oluşunun özürü gibi kullanmasına karşı çıkmış bir yazardır. Musevilerin başına gelenlerin Filistinlilerin kabahati olmadığını ve bu nedenle Orta Doğu’da İsrail’in var oluş nedeni olarak kullanılmasının adil olmadığını savunmuştur. İsrail’i eleştirmenin ‘tabu’ olduğu Amerikan medyasında ‘terör profesör’e kadar varan saldırılara maruz kalmıştır Said.
Baş Yapıt : Orientalism
Edward Said’in en önemli eseri Orientalism adlı kitabıdır. Bu kitapta Said sömürgecilik ve Batı’nın aydınlanması konusunda eleştriler getirmektedir. İslam dininin etkilerini laik bir açıdan ele alan Said, Batı’nın değer ölçülerinin her zaman nominal algılanmaması gerektiğini ve Oriental değerlerin ( Orta Doğu ) kendine özgü tarihsel ve coğrafi nedenleri olduğunu savunmaktadır. Edward Said’in bu eseri Orta Doğu kökenli bir çok aydına ( ki çoğu sömürgecilik dönemlerinde varlık sahibi olmuş ailelerden gelmektedir ) esin kaynağı olmuştur.
Batı’nın Oriental tiplemesinde ele alınan karakterlerin genelde Batı’da şekillendirilen ‘Arap ve Müslüman’ stereo tipine uygun olduğunu söyleyen Said, Batı’nın ‘post-colonial’ dönemde bu yaklaşıma önem verdiğini savunmaktadır. Edward Said 25 yıl önce yazdığı ‘Orientalism’ kitabina ölmeden önce bir ‘son söz’ yazmıştır. Bu ‘son sözde’ yazar ABD’nin ve İngiltere’nin Irak’a saldırısının ne kadar basit varsayımlara dayandığını eleştirmiştir. Napolyon ‘un 200 sene önce Mısır’a çıkması ile başlayan Avrupa sömürgeciliğinin ‘post-colonial’ dönemde devam ettiğini savunan yazar Pentagon’daki şahinleri basitlikle ve naif olmakla suçlamaktadır.
Tarihsel Perspektif :
Edward Said’in eserlerinde ele alınan temalar ve Batı’ın Orta Doğu’ya ‘one size fits all’ yaklaşımın yarattığı kaos ortada. AB kapısında bekleyen Türkiye’nin nasıl algılandığı Said’in yazdığı satırlarda duruyor. Hemde gizli değil !!!
11 Eylül saldırılarından sonra Osama Bin Laden günlük yaşantımızı değiştirdi. Bu bir gerçek. Türkiye bundan böyle uluslararası terörle mücadele edecek. Bin Laden’in saldırılarının ardında yatan motivasyon Filistin-İsrail çatışmasıdır. Bu da ayrı bir gerçek. Bin Laden ( ve Orta Doğu’nun büyük bölümü) Amerika’nın İsrail’i kayıtsız şartsız desteklediğini düşünmekte. Filistin halkının trajik durumundan İngiltere ve Amerika sorumlu tutulmaktadır. Orta Doğu’da kuşaktan kuşağa anlatılan ‘mit’ budur. Annesi Filistinli olan bin Laden, Arap folklorunde yaygın ‘sözsel’ tarihle ‘efsane-masal’ dinleyerek yetişmiş bir çocuktur.
Değerli okurlar, televole kültürünün hakim olduğu ulusal Türk medyasında bu haftaki analizimin sınırlı etkisinin bilincindeyim. Tarihe not düşmek gibi iddalı bir mesajımda yok. Hatırlanması gereken Orta Doğu’da taşların yerinden oynadığıdır. Türkiye bu mahallenin sakini olarak değişen ortamdan nasibini alacak. Bu kaçınılmaz bir olgu. Önemli olan değişik bir ses ve nefes olan Edward Said gibi düşünürlerin varlığından haberdar olmak.
Said’in eserlerinde, Orta Doğu’da yaşananlar, ABD’nin BOP planı, Irak’ta yaşanacaklar konusunda öğrenilecek çok ‘şey’ var.
Hepimizin hayatında gıpta ederek saygı duyduğumuz entellektüel abideler vardır. Bu tür insanların sayısı genelde bir elin beş parmağını geçmez. Değerli okurlar, vefatının üzerinden 11 ay geçmesine rağmen, yokluğunu hala üzüntüyle andığım, 20 yüzyılın Orta Doğu kökenli anıtsal beyinlerden birisi idi Edward Said. İzninizle bu haftaki yazımda sizlere Edward Said’i tanıtmaya çalışacağım. Said’in geliştirdiği kavramlar ve ‘kritik’ bugünkü Orta Doğu sorununun (etrafta patlayan bombalar dahil) anlaşılmasına ışık tutacak güçte olgulardır.
Batı Hayranlığının Gölgesinde Bir Afacan :
Edward Said 1936 senesinde Kudüs’te varlıklı bir Hristiyan Filistinli ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası daha sonra Amerika’ya göç ederek başarılı bir işadamı olarak yaşamını sürdürdü. Edward Said’in annesi Naziriye’li Baptist Hristiyan bir papazın kızı idi. Edward Said’in çocukluk anılarında anlattığı şekli ile babası ve annesi Edward Said’i çok disiplinli ‘Victorian’ ahlak anlayışı içinde yetiştirdiler. Said’in Edward olan ismini babası Anglo-Sakson hayranlığı ile Galler Prensi’den esinlenerek koymuştu. İngiliz sömürge değerlerinin etkisi ile evde Arapça konuşmak yasaktı. Sadece hizmetçilerle Arapça konuşulurdu. Tatillerde Kahire’nin sosyetik café’lerinde çocuklar garsonlarla bozuk Fransızca ile hitap etmek zorunda idi. Said’in kendi itirafina göre, tamamen Arap kökeninden uzak Edward ismi ergenlik çağında daha ‘isyankar ve serbest’ iç dünyası ile şekilci dış dünyası arasında bir çeliski ve çatışma yaratmıştı.
Edward Said Mısır’da ki sıkıcı ve disiplinli İngiliz okullarından kendisini kurtarıp Amerikan kampüslerinde kişiliğini buldu. Harvard üniversitesinde öğrenimine devam etti ve New York Columbia üniversitesinde İngiliz Edebiyatı Profesörü olarak profesyonel hayatını sürdürdü. Said müzik ve opera konusunda hatırı sayılır bir eleştirmen olarak kabul gördü. Bir konser piyanisti ustalığı ile piyano çalan bir yetenekti Edward Said.
Filistin’le Duygusal Bağlar :
Edward Said halası Kudüslü Nabiha’nın Kahire’de Filistinli göçmen kamplarında gönüllü yardımcı olarak çalışmasından çok etkilenmişti. 1967 Arap-İsrail savaşı ve Arap yenilgisinin travması Said’i uyandırmaya yetti. Dalgalar halinde Kahire’ye gelen Filistinli göçmenlerin çoğu zaten1948 senesinde ‘yerinden yurdundan olmuş’ Filistinli ailelerdi.
Woody Allen’in Semtinde Salyangoz Satmak :
Sinema dahisi Woody Allen’in nevroz ‘New York’lu Musevi’ tiplemesini unutmak mümkün mü. Hani şu kendi cinsel yaşamının yörüngesinde ‘dolap beygiri’ olmuş New York’lu entellektüel. Manhattan adasında entellektüel yaşamı elinde tutan, özgüveni eksik, paranoyak, gürültücü, fakat zeki ve kurnaz Musevi entellektüeller arasında, Filistin davasını entellektüel düzlemde korumak ve yaşatmak her yiğidin harcı değildi. Edward Said bu mücadeleyi tek başına vermiş bir aydındır. 1993 senesinde yazdığı “Kültür ve Emperializm “ kitabında müziği, sineması ve modası ile Batı’nın nasıl bir kültür emperyalizmi yarattığını anlatmıştır Said. Orta Doğu’lu ( Türkiye’li de olabilir ) bir aydın olarak ‘sürgünde marjinal’ olmak duygusunu işlemiştir. Zengin fakat ‘kudretsiz’ olmak, aydın fakat etkisiz olmak gibi.
Said, İsrail’in Holocaust ve Jenosit olgusunu kendi var oluşunun özürü gibi kullanmasına karşı çıkmış bir yazardır. Musevilerin başına gelenlerin Filistinlilerin kabahati olmadığını ve bu nedenle Orta Doğu’da İsrail’in var oluş nedeni olarak kullanılmasının adil olmadığını savunmuştur. İsrail’i eleştirmenin ‘tabu’ olduğu Amerikan medyasında ‘terör profesör’e kadar varan saldırılara maruz kalmıştır Said.
Baş Yapıt : Orientalism
Edward Said’in en önemli eseri Orientalism adlı kitabıdır. Bu kitapta Said sömürgecilik ve Batı’nın aydınlanması konusunda eleştriler getirmektedir. İslam dininin etkilerini laik bir açıdan ele alan Said, Batı’nın değer ölçülerinin her zaman nominal algılanmaması gerektiğini ve Oriental değerlerin ( Orta Doğu ) kendine özgü tarihsel ve coğrafi nedenleri olduğunu savunmaktadır. Edward Said’in bu eseri Orta Doğu kökenli bir çok aydına ( ki çoğu sömürgecilik dönemlerinde varlık sahibi olmuş ailelerden gelmektedir ) esin kaynağı olmuştur.
Batı’nın Oriental tiplemesinde ele alınan karakterlerin genelde Batı’da şekillendirilen ‘Arap ve Müslüman’ stereo tipine uygun olduğunu söyleyen Said, Batı’nın ‘post-colonial’ dönemde bu yaklaşıma önem verdiğini savunmaktadır. Edward Said 25 yıl önce yazdığı ‘Orientalism’ kitabina ölmeden önce bir ‘son söz’ yazmıştır. Bu ‘son sözde’ yazar ABD’nin ve İngiltere’nin Irak’a saldırısının ne kadar basit varsayımlara dayandığını eleştirmiştir. Napolyon ‘un 200 sene önce Mısır’a çıkması ile başlayan Avrupa sömürgeciliğinin ‘post-colonial’ dönemde devam ettiğini savunan yazar Pentagon’daki şahinleri basitlikle ve naif olmakla suçlamaktadır.
Tarihsel Perspektif :
Edward Said’in eserlerinde ele alınan temalar ve Batı’ın Orta Doğu’ya ‘one size fits all’ yaklaşımın yarattığı kaos ortada. AB kapısında bekleyen Türkiye’nin nasıl algılandığı Said’in yazdığı satırlarda duruyor. Hemde gizli değil !!!
11 Eylül saldırılarından sonra Osama Bin Laden günlük yaşantımızı değiştirdi. Bu bir gerçek. Türkiye bundan böyle uluslararası terörle mücadele edecek. Bin Laden’in saldırılarının ardında yatan motivasyon Filistin-İsrail çatışmasıdır. Bu da ayrı bir gerçek. Bin Laden ( ve Orta Doğu’nun büyük bölümü) Amerika’nın İsrail’i kayıtsız şartsız desteklediğini düşünmekte. Filistin halkının trajik durumundan İngiltere ve Amerika sorumlu tutulmaktadır. Orta Doğu’da kuşaktan kuşağa anlatılan ‘mit’ budur. Annesi Filistinli olan bin Laden, Arap folklorunde yaygın ‘sözsel’ tarihle ‘efsane-masal’ dinleyerek yetişmiş bir çocuktur.
Değerli okurlar, televole kültürünün hakim olduğu ulusal Türk medyasında bu haftaki analizimin sınırlı etkisinin bilincindeyim. Tarihe not düşmek gibi iddalı bir mesajımda yok. Hatırlanması gereken Orta Doğu’da taşların yerinden oynadığıdır. Türkiye bu mahallenin sakini olarak değişen ortamdan nasibini alacak. Bu kaçınılmaz bir olgu. Önemli olan değişik bir ses ve nefes olan Edward Said gibi düşünürlerin varlığından haberdar olmak.
Said’in eserlerinde, Orta Doğu’da yaşananlar, ABD’nin BOP planı, Irak’ta yaşanacaklar konusunda öğrenilecek çok ‘şey’ var.