Yaşadığımız bu günlerde medyada en gizlenmiş haliyle yansıyan Cemaat-AKP kavgası sonucunda Türk siyasetinin yeniden dizayn edileceğini ön görmek için kahin olmaya gerek yok.
En son söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim. Türk siyaseti yeni bir dönemece girmiştir.
Bu kavgayı önceleri, iki taraf da çok gizlemeye çalıştılar. Bu gizleme çabaları arasında AKP ile Cemaat arasında önemli kişilerin arabuluculuk yaptıklarını, “durun, siz kardeşsiniz” diye haykırdıklarını bugünlerde okuyoruz. Fakat olmadı. Kavga, dershane yasa tasarısından sonra savaş haline dönüştü…
Yapılan yorumlar ve bazı kanılar; bu savaşın temelinde dershane yasasının olmasından değil, Başbakan Erdoğan devlet içindeki ( bürokrasideki) Cemaat etkisinden rahatsız olduğu yönünde. Bu noktada, bu tür yorumlar yapanlara, devlet içindeki Cemaat etkisi son birkaç ay mı ortaya çıktı sorusunu sormak elzemdir.
Önceleri mantıklı bir aşk birlikteliği ile başlayan sevda bu günlerde şiddetli geçimsizliğe doğru sürükleniyor. Net.
Türkiye’de Cemaate yakın isimler ülkenin kilit noktasında görev alıyorlar. Cemaatinin Türkiye’nin önde gelen güç odaklarından olduğunu kabul etmek Amerika’yı yeniden keşfettirmez belki ama yadsımak kendini inkâr olur.
Alevlenen tartışmalar ışığında akla sorular geliyor. Büyük operasyon süreci ne zaman başladı, operasyon gizli miydi, mesela polis/gazeteci Emre Uslu yaklaşık dört ay önce Muammer Güler twitini atarken bugünleri biliyor muydu, ona operasyon olacağını kim sızdırdı, operasyon neden şimdi yapıldı, bir tehdit olarak cepte mi tutuluyordu? AKP-Cemaat arası bozulmasaydı böyle bir operasyon yapılır mıydı? Dershane tartışmaları tatlıya bağlansaydı, bu kavga savaş şekline yine de dönüşür müydü? AKP’yi “zora düşürecek” başka belgeler veya bilgiler cemaatin elinde “hazırda” bekletiliyor mu?
Son rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu, Cemaatin AKP hükümetine yönelik hamlesi, Cemaat-hükümet savaşının yeni bir aşaması olarak görmek yanlış olmayacaktır. Kuşkusuz bu hamlelere karşı hükümetin de hamleleri oluyor. Nitekim Adalet Bakanlığı bu güne kadar Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat, Sarıkız gibi önemli davalarda işi “adalete” bırakırken, bu operasyonun henüz başında Zekeriya Öz’e dosyadan el çektirdi ve başka savcıları dosyaya ekledi! Hükümetin bu hamlesiyle Cemaate ayrıca meydan okuduğunu söylemek yanlış olmayacaktır…
Cemaatin önemli isimlerinden Hüseyin Gülerce’nin Zaman Gazetesindeki yazısında da belirttiği gibi bir AKP’li milletvekilinin “Cemaat, KCK yapılanması gibi” şeklindeki sözleri kavganın boyutunu net ortaya koyuyor. Kavga, artık alenen yaşanan savaştır ve bu savaş taraflardan birisi yok oluncaya kadar süreceğe benzemektedir. Çünkü özellikle hükümet kanadından Cemaat’e doğru yönlendirilen oklar yaralayıcıdır.
Cemaat için dershaneler önemli bir varlık sebebidir, Cemaat kendilerini hizmet hareketi olarak nitelerken “KCK Yapılanması gibi” sözü kavgada bile söylenmez. Nitekim Gülerce’nin yazısında bu sözün ne denli incittiğini bizzat dile getiriliyor.
Hakan Şükür’ün AKP milletvekilliğinden istifası kim ne derse desin bir dik duruş ve hatta bir başkaldırıdır. Hiç kuşkusuz ikbal kaygısından uzak bu davranış Cemaat tarafından destek görecek ve Şükür ödüllendirilecektir. Tahmin ediyorum AKP içindeki başka Cemaat gönüllüleri yakın gelecekte istifa kozunu oynayacaklardır.
Su yüzüne çıkan savaş gösteriyor ki; Cemaat, uzunca bir süredir AKP ile mücadele içinde. Bakalım Başbakan tarafından sürekli olarak üstü örtülü bir şekilde “siyasete karışma” şeklinde uyarılan ( ki Başbakan’a siyasi yaşamında, çok çeşitli alanlarda, gazeteleriyle, televizyonlarıyla, dernek ve vakıflarıyla en önemli desteği veren) Cemaat, önümüzdeki seçimlerde siyasete yön verecek mi?
Ve çok büyük ihtimalle; AKP, Cemaat desteğini almadan gireceği yerel seçimlerde, yeni anayasa çalışmalarında, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve genel seçimlerde minderde kalan güreşçi pozisyonunda kalabilir!
Bakalım siyaset sahnesinde oynanan satrançta, birbirlerine çekilen şah’a karşılık yapılan hamleler sonunda hangi taraf mat edilecek?
TAVSİYE KİTAP
Saadet Atalay’ın Hayatınız Kaç Pencere isimli kitabını sizlere tavsiye ediyorum. Okuyup çok şey öğrenebileceğiniz bir eser. Okudukça ufkunuzda yeni pencereler açılacaktır, eminim. Bu kitabı okumanızı ve dostlarınıza okutmanızı tavsiye ederim.
YENİ YIL
İyisiyle, kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık. Umarım yeni gelecek olan yıl, ülkemize barış, insanlarımıza mutluluk ve huzur getirir. Biliyorum hayal ama çocuklarımıza bırakacağımız ülkemiz refah seviyesinin arttığı, bilimsel gelişmelerin, teknolojinin, sanat ve felsefenin merkezi haline gelir… Sağlık ümidi arayanlar, sağlığına, küsler barışırken, aşıklar aşklarına kavuşur… Umarım yeni yıl bir öncekini aratmaz ve hep gülümsetir bizleri… Umarım hükümetimiz, Nükleer santral ve HES projeleri ile doğal kaynaklarımızı yok etmekten vazgeçip, güneş ve rüzgar enerjisi projelerine kaynak aktarır…
Yeni yılımız kutlu olsun.
www.twitter.com/yolagiden
">
Yaşadığımız bu günlerde medyada en gizlenmiş haliyle yansıyan Cemaat-AKP kavgası sonucunda Türk siyasetinin yeniden dizayn edileceğini ön görmek için kahin olmaya gerek yok.
En son söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim. Türk siyaseti yeni bir dönemece girmiştir.
Bu kavgayı önceleri, iki taraf da çok gizlemeye çalıştılar. Bu gizleme çabaları arasında AKP ile Cemaat arasında önemli kişilerin arabuluculuk yaptıklarını, “durun, siz kardeşsiniz” diye haykırdıklarını bugünlerde okuyoruz. Fakat olmadı. Kavga, dershane yasa tasarısından sonra savaş haline dönüştü…
Yapılan yorumlar ve bazı kanılar; bu savaşın temelinde dershane yasasının olmasından değil, Başbakan Erdoğan devlet içindeki ( bürokrasideki) Cemaat etkisinden rahatsız olduğu yönünde. Bu noktada, bu tür yorumlar yapanlara, devlet içindeki Cemaat etkisi son birkaç ay mı ortaya çıktı sorusunu sormak elzemdir.
Önceleri mantıklı bir aşk birlikteliği ile başlayan sevda bu günlerde şiddetli geçimsizliğe doğru sürükleniyor. Net.
Türkiye’de Cemaate yakın isimler ülkenin kilit noktasında görev alıyorlar. Cemaatinin Türkiye’nin önde gelen güç odaklarından olduğunu kabul etmek Amerika’yı yeniden keşfettirmez belki ama yadsımak kendini inkâr olur.
Alevlenen tartışmalar ışığında akla sorular geliyor. Büyük operasyon süreci ne zaman başladı, operasyon gizli miydi, mesela polis/gazeteci Emre Uslu yaklaşık dört ay önce Muammer Güler twitini atarken bugünleri biliyor muydu, ona operasyon olacağını kim sızdırdı, operasyon neden şimdi yapıldı, bir tehdit olarak cepte mi tutuluyordu? AKP-Cemaat arası bozulmasaydı böyle bir operasyon yapılır mıydı? Dershane tartışmaları tatlıya bağlansaydı, bu kavga savaş şekline yine de dönüşür müydü? AKP’yi “zora düşürecek” başka belgeler veya bilgiler cemaatin elinde “hazırda” bekletiliyor mu?
Son rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu, Cemaatin AKP hükümetine yönelik hamlesi, Cemaat-hükümet savaşının yeni bir aşaması olarak görmek yanlış olmayacaktır. Kuşkusuz bu hamlelere karşı hükümetin de hamleleri oluyor. Nitekim Adalet Bakanlığı bu güne kadar Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat, Sarıkız gibi önemli davalarda işi “adalete” bırakırken, bu operasyonun henüz başında Zekeriya Öz’e dosyadan el çektirdi ve başka savcıları dosyaya ekledi! Hükümetin bu hamlesiyle Cemaate ayrıca meydan okuduğunu söylemek yanlış olmayacaktır…
Cemaatin önemli isimlerinden Hüseyin Gülerce’nin Zaman Gazetesindeki yazısında da belirttiği gibi bir AKP’li milletvekilinin “Cemaat, KCK yapılanması gibi” şeklindeki sözleri kavganın boyutunu net ortaya koyuyor. Kavga, artık alenen yaşanan savaştır ve bu savaş taraflardan birisi yok oluncaya kadar süreceğe benzemektedir. Çünkü özellikle hükümet kanadından Cemaat’e doğru yönlendirilen oklar yaralayıcıdır.
Cemaat için dershaneler önemli bir varlık sebebidir, Cemaat kendilerini hizmet hareketi olarak nitelerken “KCK Yapılanması gibi” sözü kavgada bile söylenmez. Nitekim Gülerce’nin yazısında bu sözün ne denli incittiğini bizzat dile getiriliyor.
Hakan Şükür’ün AKP milletvekilliğinden istifası kim ne derse desin bir dik duruş ve hatta bir başkaldırıdır. Hiç kuşkusuz ikbal kaygısından uzak bu davranış Cemaat tarafından destek görecek ve Şükür ödüllendirilecektir. Tahmin ediyorum AKP içindeki başka Cemaat gönüllüleri yakın gelecekte istifa kozunu oynayacaklardır.
Su yüzüne çıkan savaş gösteriyor ki; Cemaat, uzunca bir süredir AKP ile mücadele içinde. Bakalım Başbakan tarafından sürekli olarak üstü örtülü bir şekilde “siyasete karışma” şeklinde uyarılan ( ki Başbakan’a siyasi yaşamında, çok çeşitli alanlarda, gazeteleriyle, televizyonlarıyla, dernek ve vakıflarıyla en önemli desteği veren) Cemaat, önümüzdeki seçimlerde siyasete yön verecek mi?
Ve çok büyük ihtimalle; AKP, Cemaat desteğini almadan gireceği yerel seçimlerde, yeni anayasa çalışmalarında, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve genel seçimlerde minderde kalan güreşçi pozisyonunda kalabilir!
Bakalım siyaset sahnesinde oynanan satrançta, birbirlerine çekilen şah’a karşılık yapılan hamleler sonunda hangi taraf mat edilecek?
TAVSİYE KİTAP
Saadet Atalay’ın Hayatınız Kaç Pencere isimli kitabını sizlere tavsiye ediyorum. Okuyup çok şey öğrenebileceğiniz bir eser. Okudukça ufkunuzda yeni pencereler açılacaktır, eminim. Bu kitabı okumanızı ve dostlarınıza okutmanızı tavsiye ederim.
YENİ YIL
İyisiyle, kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık. Umarım yeni gelecek olan yıl, ülkemize barış, insanlarımıza mutluluk ve huzur getirir. Biliyorum hayal ama çocuklarımıza bırakacağımız ülkemiz refah seviyesinin arttığı, bilimsel gelişmelerin, teknolojinin, sanat ve felsefenin merkezi haline gelir… Sağlık ümidi arayanlar, sağlığına, küsler barışırken, aşıklar aşklarına kavuşur… Umarım yeni yıl bir öncekini aratmaz ve hep gülümsetir bizleri… Umarım hükümetimiz, Nükleer santral ve HES projeleri ile doğal kaynaklarımızı yok etmekten vazgeçip, güneş ve rüzgar enerjisi projelerine kaynak aktarır…
Yeni yılımız kutlu olsun.
www.twitter.com/yolagiden