Dünyası Küçük İnsanlar

Çevremizde “dünyası küçük” insanlardan bir dolu var.Çıkarına odaklanan, hiçbir değer yargısıyla...

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Çevremizde “dünyası küçük” insanlardan bir dolu var.

Çıkarına odaklanan, hiçbir değer yargısıyla bağlı olmaksızın, bin bir türlü kurnazlıkla, yalanla dolanla toplumu da bozan tipler, bunlar… Daha da acısı sistemi tıkamak, gerçek bir gelişmeyi ötelemek pahasına “sonuç alıyorlar”; her alanda etkin konumdalar!

Bu dünyası küçük adamlar yüzünden; kurumsallaşmaya, takım oyununa, ekip çalışmasına, eşgüdüme; sistematik akla, yer yok! Enformel bilgi; kabaca dedikodu, bir parmak kadar deliğin koca barajı yıkması misali etkili… Küçük sayıların çekim yasası olsa gerek, subaşında anlayış neyse, kendisi gibi olanı çekiyor…

****

Kamuda gerçekten inisiyatif alarak yapıcı ve yaratıcı iş yapacak, enerjik insanlar hep geride... “Eski köye yeni adet” direnciyle karşılaşıyorlar, mesleklerinin doruğunda pasifize ediliyorlar. Halkın yararına iş yapacak olanı yaşatmıyorlar!

Özel sektör biraz daha akılcı ama yaşanmış bir örnek verelim: Bir büyük holdinge pırıltılı bir genç adam başvurur.. Neden sonra işe alınmayışını karar merciindeki zat mealen şöyle açıklar: O kadar yetkin bir başlangıç yapabilirdi ki, bitirdiğinde biz burada olmayabilirdik!

Akademik yaşam bu anlamda biraz daha steril olmalı, olmalı ama; “arıza” orada da var: kariyer için özgürce tartışmak yerine “hocanın çantasını taşımak” bazen daha geçerli görünebiliyor…

Ya kültür sanat hayatımız? Pespayeler “malı götürüyor”. Yetenek, en son istenilen nitelik. Tam bir maskeli balo... Boyacı küpünün, estetik müdahalelerin evirip çevirip ekranda gözümüze soktuğu tiplere bakın! Merdivenin alt basamağı, perdenin gerisi, eminim ki, harcanmış nicelerinin ahıyla dolu…

Siyasete gelince… Sistem o alanda da kusurlu ve hasarlı… Geçmişi ve yüzü karanlık kimi patolojik yalancılar ne kadar “yükselirse”, toplumun yararına hizmet üretilmesi olasılığı o kadar düşüyor…

Bunları görünce, Titanik filminde o unutulmaz tahliye sahnesi aklıma geliyor… Sandallarda yer az.. kurtarılmayı bekleyen kadınlar-çocuklar var;, öncelik onların, namuslu adamlar vicdanlarının sesiyle akıbete razı, ama “parayı bastıran” biri sandala ilişiverir; güvertede bekleyen zavallılarla göz göze gelmemek için feminen bir edayla onlardan gözlerini kaçırır…

Evet, “kendisini kurtaran”, kestirmeden köşeyi dönen, hak edilmemiş şöhretin ve kaynağı belirsiz servetlerin sahipliği içinde kendinden geçen, “hiçbir şey yapmadan” yükselen, sanki dedikodu üretmek için maaş alan, o arada, gerçek bir gelişmenin ve kurumsallaşmanın önündeki tıkaç olarak beliren her alanda bir dolu “dünyası küçük” insan var.

Gemi yüzerken konfor içindeler, gemi batarsa tahliye sandalları onları bekliyor. O arada gemi rotasından sapabiliyor, dümen ve düzen tutmaz hale gelebiliyor, gerçekten onarım ve yenilenme gerektiren yerlerineyse “yama” yapılıyor ve de diğer gemilerden çok geride kalıyor; kimin umurunda?..

Oysa bu günü değerlendirmek, yaşamak ve yarışmak ve geleceğe yol alabilmek için, “dünyası büyük”; bilgi birikimine güvenilir, hakkaniyete önem veren, aile terbiyesi almış ve yalnız kendisi için değil kurumu için de düşünen ve didinen “büyük düşünen” insanların varlığına gereksinme vardır.

Dünyası küçük insanlar kendileri için “büyük” dünyalar (!) kursalar da, dünyayı -toplumların ve kurumların- başına yıkarlar!

">

Çevremizde “dünyası küçük” insanlardan bir dolu var.

Çıkarına odaklanan, hiçbir değer yargısıyla bağlı olmaksızın, bin bir türlü kurnazlıkla, yalanla dolanla toplumu da bozan tipler, bunlar… Daha da acısı sistemi tıkamak, gerçek bir gelişmeyi ötelemek pahasına “sonuç alıyorlar”; her alanda etkin konumdalar!

Bu dünyası küçük adamlar yüzünden; kurumsallaşmaya, takım oyununa, ekip çalışmasına, eşgüdüme; sistematik akla, yer yok! Enformel bilgi; kabaca dedikodu, bir parmak kadar deliğin koca barajı yıkması misali etkili… Küçük sayıların çekim yasası olsa gerek, subaşında anlayış neyse, kendisi gibi olanı çekiyor…

****

Kamuda gerçekten inisiyatif alarak yapıcı ve yaratıcı iş yapacak, enerjik insanlar hep geride... “Eski köye yeni adet” direnciyle karşılaşıyorlar, mesleklerinin doruğunda pasifize ediliyorlar. Halkın yararına iş yapacak olanı yaşatmıyorlar!

Özel sektör biraz daha akılcı ama yaşanmış bir örnek verelim: Bir büyük holdinge pırıltılı bir genç adam başvurur.. Neden sonra işe alınmayışını karar merciindeki zat mealen şöyle açıklar: O kadar yetkin bir başlangıç yapabilirdi ki, bitirdiğinde biz burada olmayabilirdik!

Akademik yaşam bu anlamda biraz daha steril olmalı, olmalı ama; “arıza” orada da var: kariyer için özgürce tartışmak yerine “hocanın çantasını taşımak” bazen daha geçerli görünebiliyor…

Ya kültür sanat hayatımız? Pespayeler “malı götürüyor”. Yetenek, en son istenilen nitelik. Tam bir maskeli balo... Boyacı küpünün, estetik müdahalelerin evirip çevirip ekranda gözümüze soktuğu tiplere bakın! Merdivenin alt basamağı, perdenin gerisi, eminim ki, harcanmış nicelerinin ahıyla dolu…

Siyasete gelince… Sistem o alanda da kusurlu ve hasarlı… Geçmişi ve yüzü karanlık kimi patolojik yalancılar ne kadar “yükselirse”, toplumun yararına hizmet üretilmesi olasılığı o kadar düşüyor…

Bunları görünce, Titanik filminde o unutulmaz tahliye sahnesi aklıma geliyor… Sandallarda yer az.. kurtarılmayı bekleyen kadınlar-çocuklar var;, öncelik onların, namuslu adamlar vicdanlarının sesiyle akıbete razı, ama “parayı bastıran” biri sandala ilişiverir; güvertede bekleyen zavallılarla göz göze gelmemek için feminen bir edayla onlardan gözlerini kaçırır…

Evet, “kendisini kurtaran”, kestirmeden köşeyi dönen, hak edilmemiş şöhretin ve kaynağı belirsiz servetlerin sahipliği içinde kendinden geçen, “hiçbir şey yapmadan” yükselen, sanki dedikodu üretmek için maaş alan, o arada, gerçek bir gelişmenin ve kurumsallaşmanın önündeki tıkaç olarak beliren her alanda bir dolu “dünyası küçük” insan var.

Gemi yüzerken konfor içindeler, gemi batarsa tahliye sandalları onları bekliyor. O arada gemi rotasından sapabiliyor, dümen ve düzen tutmaz hale gelebiliyor, gerçekten onarım ve yenilenme gerektiren yerlerineyse “yama” yapılıyor ve de diğer gemilerden çok geride kalıyor; kimin umurunda?..

Oysa bu günü değerlendirmek, yaşamak ve yarışmak ve geleceğe yol alabilmek için, “dünyası büyük”; bilgi birikimine güvenilir, hakkaniyete önem veren, aile terbiyesi almış ve yalnız kendisi için değil kurumu için de düşünen ve didinen “büyük düşünen” insanların varlığına gereksinme vardır.

Dünyası küçük insanlar kendileri için “büyük” dünyalar (!) kursalar da, dünyayı -toplumların ve kurumların- başına yıkarlar!

Tüm yazılarını göster