Dünyanın en büyük askeri gücü Amerika’dır

Haluk Özdalga yazdı: Ilımlı İslam yorumunun egemen olduğu Afganistan’dan, Taliban gibi bağnaz bir siyasal İslamcı örgüt nasıl en güçlü çıktı?

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Evet, dünyanın en büyük askeri gücü Amerika’dır.

Ama 2001 Afganistan ve 2003 Irak’ta başlattığı, her ikisi de bozgunla sonuçlana savaşların gösterdiği gibi aynı zamanda, o gücü en budalaca seçilen hedefler için kullanan ülkedir.

Dahası, ancak 20 yıl sonra doğru bir karar alıp Afganistan’dan askerini çeken Amerika, o kararı bile yüzüne gözüne bulaştırarak uygulayabildi.

ABD sadece stratejik hedefler seçerken değil, aldığı doğru kararları uygularken de ahmakça hatalar yapıyor.

*     *     *

Afgan halkı dindardır. 1980’lerde komünistlerin iktidarı sırasında bile hükümetteki bakanlar kendi ofisinde namaz kılardı.

Ama Afgan İslam’ı her zaman geniş bir hoşgörüye sahipti. Afganların %90’ı Sünni mezhebine ve en ılımlı yorumlara sahip Hanefi okula bağlıdır.

Afganlar arasında yakın zamana kadar mezhep kavgası yoktu.

Batılı gezginler hatırlarında, uzak köylerde yaşayanlar dahil Afgan halkının yabancılara karşı ne kadar sıcak ve misafirperver davrandığını anlatır.

Afgan mollalar, Müslüman veya farklı dinden olsun, başkalarının inancına ve ibadetine karışmazdı. Hindular, Sihler ve Yahudiler serbestçe yaşar, şehirlerde ticaret ve ekonomi hayatı içinde yoğun şekilde yer alırdı.

 Sufi tarikatlar yaygındı, en güçlüleri Nakşibendi ve Kadiriler idi.

Ilımlı İslam yorumunun egemen olduğu Afganistan’dan, Taliban gibi bağnaz bir siyasal İslamcı örgüt nasıl en güçlü çıktı?

Sovyet işgali (1979) karşısında ilk direniş hareketleri Nakşi ve Kadiri liderler etrafında örgütlendi. Ama direnişin arkasındaki patron Amerika, sürekli en keskin İslamcı grupları destekledi.

Arabistan’ın ortasındaki Necid çölünde doğmuş katı Vehhabi ideolojiye bağlı savaşçıları, Suudiler aracılığıyla bölgeye taşıdı. Vehhabilere her türlü desteği sağladı, onları Pakistan üzerinden Afganistan’a saldı.

ABD’nin ünlü strateji uzmanları, kafa uçuran Vehhabi mücahitleri “özgürlük savaşçısı” ilan etti. CIA ve Pakistan istihbaratının sağladığı silahlar ve para ılımlılara verilmiyor, en fanatik İslamcılara akıtılıyordu.

O özgürlük savaşçıları, tüm Ortadoğu coğrafyasında ABD’yle hesaplaşmayı hedefleyen El Kaide’yi kurdu. El Kaide liderleri Amerika’yla bölgede savaşa tutuşmak istiyordu. 2003 Irak işgali haberleri geldiğinde, El Kaide liderleri sevinç içinde bu büyük lütuf için Allah’a şükrediyordu.

Nitekim Amerika’nın Irak ve Suriye’ye müdahalesi, en çok El Kaide ve türevlerinin işine yaradı.

Afganistan’da Rusların kanlı işgalinden sonra, daha kanlı bir iktidar savaşı başladı. Peştun, Tacik, Hazara ve Özbekler gibi büyük etnik gruplar birbirini katlediyor, her katliamda binlerce veya on binlerce insan boğazlanıyordu.

Kan deryası içinden Suudilerin ve Pakistan’ın desteklediği, en büyük etnik grup Peştunlara mensup ve en keskin ideolojiye sahip Taliban zaferle çıktı.

Başkan George W Bush 2001’de Afganistan’a ölüm yağdırma kararı aldığında, Taliban adını daha önce hiç duymamıştı. İlk duyduğunda, Taliban’ı kadınların kurduğu bir pop müziği grubu sanmıştı.

Sonuçta Amerika, Ruslar için kurduğu Afgan tuzağına kendisi düştü.

Taliban’ı en kapsamlı anlatan çalışmalardan biri, Pakistanlı araştırmacı Ahmed Raşid’in Türkçeye de çevrilen “Taliban – İslamiyet, Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun” kitabıdır.

*     *     *

Askerleri çekme kararı alan Amerika’nın elbette bir tahliye planı yapması gerekirdi. Önce Amerikan vatandaşları ile Amerika’ya 20 yıl hizmet eden Afgan siviller ve aileleri adım adım tahliye edilmeli, en son askerler çekilmeliydi.

Tam tersini yaptılar, önce Temmuz başında askerleri tahliye ettiler!

Ortaya çıkan kargaşa karşısında, Ağustos başında tekrar 6.000 civarında deniz piyadesini Kabil Havaalanına indirdiler. Ama sadece havaalanına konuşlanmış askerlerle tüm ülkedeki tahliyeyi yönetmek mümkün değildi. Zaten zaman da kalmamıştı.

Amerika’nın tahliye etmesi gereken sivil Afgan sayısı aileleriyle beraber en çok 150 bin kişiydi. Bunun en az 100 bini kaldı. ABD en temel bir sorumluluğunu yerine getirmedi, getiremedi.

Askerin çekilmesi silahlar düşmanın eline geçmeyecek şekilde yapılır, en kötü durumda imha edilir. Amerika bu basit askerlik kuralını dahi beceremedi.

Sadece havaalanındaki askeri malzeme imha edilebildi. Diğer bölgelerde on milyarlarca dolarlık malzeme, silah, yüzlerce uçak ve helikopter Taliban’ın eline geçti.

Şimdi Taliban, pek çok NATO ülkesinden daha fazla Sikorsky saldırı helikopterine sahip.

Bu fiyaskonun sorumlusu kim?

Eski Başkan Donald Trump ve mevcut Başkan Joe Biden birbirini suçluyor.

Ama ikisi de inanılmaz hatalar yaptı.

En büyük iş bitirici olduğunu kanıtlamak isteyen Trump, kişisel inisiyatifi altında Taliban’la müzakereler yürüttü. Ne pahasına olursa olsun askerleri çekmek, ‘savaşı bitiren başkan’ olmak istiyordu. Taliban bunu fark etti, sonuç Amerika için berbat bir anlaşma oldu.

Amerika Mayıs 2020’e kadar tüm askerlerini çekmeyi kabul etti. Ama Taliban’dan yeterli garantiler alamadı. Trump, Amerika’nın 20 yıldır desteklediği Kabil hükümetini müzakerelere katmadı, muhatap dahi almadı.  Hapisteki 5,000 Taliban militanının serbest bırakılmasını hükümete danışmadan kabul etti.

Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı dahi Trump’ın yaptığının “teslimiyet anlaşması” olduğunu söylüyordu.

 Kaynak: halukozdalga.com

">

Evet, dünyanın en büyük askeri gücü Amerika’dır.

Ama 2001 Afganistan ve 2003 Irak’ta başlattığı, her ikisi de bozgunla sonuçlana savaşların gösterdiği gibi aynı zamanda, o gücü en budalaca seçilen hedefler için kullanan ülkedir.

Dahası, ancak 20 yıl sonra doğru bir karar alıp Afganistan’dan askerini çeken Amerika, o kararı bile yüzüne gözüne bulaştırarak uygulayabildi.

ABD sadece stratejik hedefler seçerken değil, aldığı doğru kararları uygularken de ahmakça hatalar yapıyor.

*     *     *

Afgan halkı dindardır. 1980’lerde komünistlerin iktidarı sırasında bile hükümetteki bakanlar kendi ofisinde namaz kılardı.

Ama Afgan İslam’ı her zaman geniş bir hoşgörüye sahipti. Afganların %90’ı Sünni mezhebine ve en ılımlı yorumlara sahip Hanefi okula bağlıdır.

Afganlar arasında yakın zamana kadar mezhep kavgası yoktu.

Batılı gezginler hatırlarında, uzak köylerde yaşayanlar dahil Afgan halkının yabancılara karşı ne kadar sıcak ve misafirperver davrandığını anlatır.

Afgan mollalar, Müslüman veya farklı dinden olsun, başkalarının inancına ve ibadetine karışmazdı. Hindular, Sihler ve Yahudiler serbestçe yaşar, şehirlerde ticaret ve ekonomi hayatı içinde yoğun şekilde yer alırdı.

 Sufi tarikatlar yaygındı, en güçlüleri Nakşibendi ve Kadiriler idi.

Ilımlı İslam yorumunun egemen olduğu Afganistan’dan, Taliban gibi bağnaz bir siyasal İslamcı örgüt nasıl en güçlü çıktı?

Sovyet işgali (1979) karşısında ilk direniş hareketleri Nakşi ve Kadiri liderler etrafında örgütlendi. Ama direnişin arkasındaki patron Amerika, sürekli en keskin İslamcı grupları destekledi.

Arabistan’ın ortasındaki Necid çölünde doğmuş katı Vehhabi ideolojiye bağlı savaşçıları, Suudiler aracılığıyla bölgeye taşıdı. Vehhabilere her türlü desteği sağladı, onları Pakistan üzerinden Afganistan’a saldı.

ABD’nin ünlü strateji uzmanları, kafa uçuran Vehhabi mücahitleri “özgürlük savaşçısı” ilan etti. CIA ve Pakistan istihbaratının sağladığı silahlar ve para ılımlılara verilmiyor, en fanatik İslamcılara akıtılıyordu.

O özgürlük savaşçıları, tüm Ortadoğu coğrafyasında ABD’yle hesaplaşmayı hedefleyen El Kaide’yi kurdu. El Kaide liderleri Amerika’yla bölgede savaşa tutuşmak istiyordu. 2003 Irak işgali haberleri geldiğinde, El Kaide liderleri sevinç içinde bu büyük lütuf için Allah’a şükrediyordu.

Nitekim Amerika’nın Irak ve Suriye’ye müdahalesi, en çok El Kaide ve türevlerinin işine yaradı.

Afganistan’da Rusların kanlı işgalinden sonra, daha kanlı bir iktidar savaşı başladı. Peştun, Tacik, Hazara ve Özbekler gibi büyük etnik gruplar birbirini katlediyor, her katliamda binlerce veya on binlerce insan boğazlanıyordu.

Kan deryası içinden Suudilerin ve Pakistan’ın desteklediği, en büyük etnik grup Peştunlara mensup ve en keskin ideolojiye sahip Taliban zaferle çıktı.

Başkan George W Bush 2001’de Afganistan’a ölüm yağdırma kararı aldığında, Taliban adını daha önce hiç duymamıştı. İlk duyduğunda, Taliban’ı kadınların kurduğu bir pop müziği grubu sanmıştı.

Sonuçta Amerika, Ruslar için kurduğu Afgan tuzağına kendisi düştü.

Taliban’ı en kapsamlı anlatan çalışmalardan biri, Pakistanlı araştırmacı Ahmed Raşid’in Türkçeye de çevrilen “Taliban – İslamiyet, Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun” kitabıdır.

*     *     *

Askerleri çekme kararı alan Amerika’nın elbette bir tahliye planı yapması gerekirdi. Önce Amerikan vatandaşları ile Amerika’ya 20 yıl hizmet eden Afgan siviller ve aileleri adım adım tahliye edilmeli, en son askerler çekilmeliydi.

Tam tersini yaptılar, önce Temmuz başında askerleri tahliye ettiler!

Ortaya çıkan kargaşa karşısında, Ağustos başında tekrar 6.000 civarında deniz piyadesini Kabil Havaalanına indirdiler. Ama sadece havaalanına konuşlanmış askerlerle tüm ülkedeki tahliyeyi yönetmek mümkün değildi. Zaten zaman da kalmamıştı.

Amerika’nın tahliye etmesi gereken sivil Afgan sayısı aileleriyle beraber en çok 150 bin kişiydi. Bunun en az 100 bini kaldı. ABD en temel bir sorumluluğunu yerine getirmedi, getiremedi.

Askerin çekilmesi silahlar düşmanın eline geçmeyecek şekilde yapılır, en kötü durumda imha edilir. Amerika bu basit askerlik kuralını dahi beceremedi.

Sadece havaalanındaki askeri malzeme imha edilebildi. Diğer bölgelerde on milyarlarca dolarlık malzeme, silah, yüzlerce uçak ve helikopter Taliban’ın eline geçti.

Şimdi Taliban, pek çok NATO ülkesinden daha fazla Sikorsky saldırı helikopterine sahip.

Bu fiyaskonun sorumlusu kim?

Eski Başkan Donald Trump ve mevcut Başkan Joe Biden birbirini suçluyor.

Ama ikisi de inanılmaz hatalar yaptı.

En büyük iş bitirici olduğunu kanıtlamak isteyen Trump, kişisel inisiyatifi altında Taliban’la müzakereler yürüttü. Ne pahasına olursa olsun askerleri çekmek, ‘savaşı bitiren başkan’ olmak istiyordu. Taliban bunu fark etti, sonuç Amerika için berbat bir anlaşma oldu.

Amerika Mayıs 2020’e kadar tüm askerlerini çekmeyi kabul etti. Ama Taliban’dan yeterli garantiler alamadı. Trump, Amerika’nın 20 yıldır desteklediği Kabil hükümetini müzakerelere katmadı, muhatap dahi almadı.  Hapisteki 5,000 Taliban militanının serbest bırakılmasını hükümete danışmadan kabul etti.

Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı dahi Trump’ın yaptığının “teslimiyet anlaşması” olduğunu söylüyordu.

 Kaynak: halukozdalga.com

Tüm yazılarını göster