Dersim Olayları yaklaşık 1 haftadır kamuoyunun gündemini çokça meşgul ediyor. Konuları gündeme taşıyan CHP. O olaylarda iktidar olan siyasi parti yine CHP.
O dönemki olaylar çok acı. Sadece Kürt aşiretleri açısından değil, Türk ordusu açısından da çok acı. Bu acıların ardından özür dilemek, neyi değiştirir, Türkiye’ nin demokratikleşme sürecinde safralarını atmasına, vicdanen rahatlamasına yardımcı olur mu? Ben sanmıyorum. Bazı konularda haklı yoktur. Olayın olmuşluğu vardır. Geçmişten bu güne baktığımızda pek çok haksızlık yaşanmış, geçmişte suç gibi görünen şeyler bu günlerde aklanmış ya da tam tersi olmuştur.
Hangi dine millete mensup olursa olsun, hangi insan evladı katliamdan, öldürülmeden, şiddetten zevk alır. Hele bizler anarşi ve terörün pik yaptığı ve sonra bıçakla kesilmiş gibi durdurulduğu bir dönemin 80 li yılların sonrasında apolitik yetişmiş bir kuşağız. Bizim için şiddeti anlamak, ona milleti kim olursa olsun duyarsız kalmak çok daha zor. Ancak bir noktayı da, objektif analiz yeteneğimizi de karşılıklı empati yapabilmeyi de anlamamız gerekir.
Türkiye’ de son yıllarda özellikle AKP hukumetinin iktidar olmasından sonra iki ayrı uç oluştu. Bir tanesi kendisini Cumhuriyetçi ve Atatürk’ çü diye adlandıran, AKP’ yi, türbanı, eleştiren, samimiyetsiz ve geri bulan zihniyet. Dolayısı ile Ordu’ yu destekleyen, Askeri ülkenin geleceğinin güvenlik sigortası olarak gören bir grup insan. A.K.P güzel işler de yapsa ondan hoşlanmayan ve asla kabul etmeyen CHP ya da MHP ye oy vermek durumunda kalan memnuniyetsiz insan topluluğu.
Diğer tarafta iş adamları, sanatçılar, medyada yeni düzenin insanı olarak gözüken bazı gazeteciler ve eskiden beri hep kuvvetli gözüken iktidarların yanında yer alan liberal görünüşlü insanlardan oluşan eski gazeteciler. Karşı grubun yandaş dediği türden olanlar. Bunlar da kendisini aydın, demokrat diye niteleyen hiç bir şekilde CHP’ nin yanında yer almayan tamamen zıt, kapalı olmayan ama kapalı zihniyetin de ülkemizde olması gerektiğine inanan ya da inandığını söyleyen insanlardan oluşan gruplar. Bir de gerçekten mütedeyyin diye tabir edilen insanlar.
Bu iki grubun da ortasında olanlar azınlık olduğu için onlar ortada yok. Dolayısıyla bir olayı değerlendirirken objektif görüş bulmak maalesef çok zor. Oysa bu gün Dersim Olayları’ nı araştırdığınız zaman, olayların perde arkasını, nasıl geliştiğini, neler olduğunu çok net bir şekilde anlıyorsunuz. Bu gün yeni yeni telaffuz ettiğimiz Kürt Sorunu’ nun temellerinin, yabancı mecraların destekleri ile birlikte o günlere dayandığını çok net görebiliyoruz. O dönem dayanışma içinde olan Kürt’ ler ve Ermeni’ ler bu gün de birbirleri ile dayanışma içinde. Tarih tekerrürden ibaret diye güzel bir laf var. Olayların şekli değişiyor ama özü çok fazla değişmiyor. Dersim İsyanı öncesi Atatürk’ ün Singeç Köprüsü’ nün açılışını yapmak üzere Tunceli’ ye gitmesi öncesinde İsmail Hakkı isimli bir teğmen komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı düzenleniyor. Karakol yakılıyor ve orada 33 tane askerimiz şehit ediliyor. Bakın bu saldırıların bu gün isimleri ve cisimleri değişti ama yapılan olaylar aynı. Yine karakol baskınları yine şehit Mehmetçikler....Şimdi ben diyorum ki içinde şiddet olan hiç bir şeyi meşru görmeyelim, göremeyiz zaten ancak Dersim olayları için özür dilerken, bir özürü de mesela o zaman Türk ordusundan verdiğimiz şehitler için dileyelim. Safralarımızdan kurtulurken ve demokratikleşirken, madem demokrasi diyoruz madem vicdanımızla yüzleşiyoruz o vicdanı eşit olarak serpiştirelim....
Son olarak altını çizmek istediğim bir nokta daha var o da şu tarihsel olayları şüphesiz araştıralım, öğrenelim, onlardan ders çıkaralım ama tarihsel olayları o günün şartları ile değerlendirelim. Bunu sadece Dersim olayı için söylemiyorum. Diğer pek çok olay için söylüyorum, yıllar önce Adnan Menderes’ in asılması doğruydu diyelim. Bu gün baktığımızda aslında ne kadar yalnış olduğunu görüyoruz. İadeyi itibar yapılsa da mezarı anıt mezar haline gelse de kayıplarımızı geri getirme şansımız yok. Keza 12 Eylül yapıldığı zaman anarşi ve terör her gün onlarca can alıyor, insanlar sokaklarda öldürülüyordu. O zaman ayakta alkışlanan insanlar bu gün darbeci zihniyet, faşist zihniyet olarak 90 lı yaşlarında yargılanıyor. Tayyip bey bir şiir okudu diye, belediye başkanlığı sırasında hapis yattı, bu gün Başbakan olarak siyasi hayatına devam ediyor. Yani tarihsel olayları o günün şartları ile değerlendirmek gerekir. Bu günden geriye gidip, o günün şartlarını, bu günkü anlayışla değerlendirirsek pek çok yalnış buluruz. Tüm bunlar yarınlarımız için de geçerli. Özür dilemek erdemdir, iyidir, güzeldir ama yaşananların sonuçlarını değiştirmez....
">
Dersim Olayları yaklaşık 1 haftadır kamuoyunun gündemini çokça meşgul ediyor. Konuları gündeme taşıyan CHP. O olaylarda iktidar olan siyasi parti yine CHP.
O dönemki olaylar çok acı. Sadece Kürt aşiretleri açısından değil, Türk ordusu açısından da çok acı. Bu acıların ardından özür dilemek, neyi değiştirir, Türkiye’ nin demokratikleşme sürecinde safralarını atmasına, vicdanen rahatlamasına yardımcı olur mu? Ben sanmıyorum. Bazı konularda haklı yoktur. Olayın olmuşluğu vardır. Geçmişten bu güne baktığımızda pek çok haksızlık yaşanmış, geçmişte suç gibi görünen şeyler bu günlerde aklanmış ya da tam tersi olmuştur.
Hangi dine millete mensup olursa olsun, hangi insan evladı katliamdan, öldürülmeden, şiddetten zevk alır. Hele bizler anarşi ve terörün pik yaptığı ve sonra bıçakla kesilmiş gibi durdurulduğu bir dönemin 80 li yılların sonrasında apolitik yetişmiş bir kuşağız. Bizim için şiddeti anlamak, ona milleti kim olursa olsun duyarsız kalmak çok daha zor. Ancak bir noktayı da, objektif analiz yeteneğimizi de karşılıklı empati yapabilmeyi de anlamamız gerekir.
Türkiye’ de son yıllarda özellikle AKP hukumetinin iktidar olmasından sonra iki ayrı uç oluştu. Bir tanesi kendisini Cumhuriyetçi ve Atatürk’ çü diye adlandıran, AKP’ yi, türbanı, eleştiren, samimiyetsiz ve geri bulan zihniyet. Dolayısı ile Ordu’ yu destekleyen, Askeri ülkenin geleceğinin güvenlik sigortası olarak gören bir grup insan. A.K.P güzel işler de yapsa ondan hoşlanmayan ve asla kabul etmeyen CHP ya da MHP ye oy vermek durumunda kalan memnuniyetsiz insan topluluğu.
Diğer tarafta iş adamları, sanatçılar, medyada yeni düzenin insanı olarak gözüken bazı gazeteciler ve eskiden beri hep kuvvetli gözüken iktidarların yanında yer alan liberal görünüşlü insanlardan oluşan eski gazeteciler. Karşı grubun yandaş dediği türden olanlar. Bunlar da kendisini aydın, demokrat diye niteleyen hiç bir şekilde CHP’ nin yanında yer almayan tamamen zıt, kapalı olmayan ama kapalı zihniyetin de ülkemizde olması gerektiğine inanan ya da inandığını söyleyen insanlardan oluşan gruplar. Bir de gerçekten mütedeyyin diye tabir edilen insanlar.
Bu iki grubun da ortasında olanlar azınlık olduğu için onlar ortada yok. Dolayısıyla bir olayı değerlendirirken objektif görüş bulmak maalesef çok zor. Oysa bu gün Dersim Olayları’ nı araştırdığınız zaman, olayların perde arkasını, nasıl geliştiğini, neler olduğunu çok net bir şekilde anlıyorsunuz. Bu gün yeni yeni telaffuz ettiğimiz Kürt Sorunu’ nun temellerinin, yabancı mecraların destekleri ile birlikte o günlere dayandığını çok net görebiliyoruz. O dönem dayanışma içinde olan Kürt’ ler ve Ermeni’ ler bu gün de birbirleri ile dayanışma içinde. Tarih tekerrürden ibaret diye güzel bir laf var. Olayların şekli değişiyor ama özü çok fazla değişmiyor. Dersim İsyanı öncesi Atatürk’ ün Singeç Köprüsü’ nün açılışını yapmak üzere Tunceli’ ye gitmesi öncesinde İsmail Hakkı isimli bir teğmen komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı düzenleniyor. Karakol yakılıyor ve orada 33 tane askerimiz şehit ediliyor. Bakın bu saldırıların bu gün isimleri ve cisimleri değişti ama yapılan olaylar aynı. Yine karakol baskınları yine şehit Mehmetçikler....Şimdi ben diyorum ki içinde şiddet olan hiç bir şeyi meşru görmeyelim, göremeyiz zaten ancak Dersim olayları için özür dilerken, bir özürü de mesela o zaman Türk ordusundan verdiğimiz şehitler için dileyelim. Safralarımızdan kurtulurken ve demokratikleşirken, madem demokrasi diyoruz madem vicdanımızla yüzleşiyoruz o vicdanı eşit olarak serpiştirelim....
Son olarak altını çizmek istediğim bir nokta daha var o da şu tarihsel olayları şüphesiz araştıralım, öğrenelim, onlardan ders çıkaralım ama tarihsel olayları o günün şartları ile değerlendirelim. Bunu sadece Dersim olayı için söylemiyorum. Diğer pek çok olay için söylüyorum, yıllar önce Adnan Menderes’ in asılması doğruydu diyelim. Bu gün baktığımızda aslında ne kadar yalnış olduğunu görüyoruz. İadeyi itibar yapılsa da mezarı anıt mezar haline gelse de kayıplarımızı geri getirme şansımız yok. Keza 12 Eylül yapıldığı zaman anarşi ve terör her gün onlarca can alıyor, insanlar sokaklarda öldürülüyordu. O zaman ayakta alkışlanan insanlar bu gün darbeci zihniyet, faşist zihniyet olarak 90 lı yaşlarında yargılanıyor. Tayyip bey bir şiir okudu diye, belediye başkanlığı sırasında hapis yattı, bu gün Başbakan olarak siyasi hayatına devam ediyor. Yani tarihsel olayları o günün şartları ile değerlendirmek gerekir. Bu günden geriye gidip, o günün şartlarını, bu günkü anlayışla değerlendirirsek pek çok yalnış buluruz. Tüm bunlar yarınlarımız için de geçerli. Özür dilemek erdemdir, iyidir, güzeldir ama yaşananların sonuçlarını değiştirmez....