Deniz'leri anarken...

Haber3.com yazarı R. Bülend Kırmacı yazdı: 6 Mayıs Deniz, Yusuf, Hüseyin adlı üç gencin idam edildikleri kara bir gündü.

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

6 Mayıs Deniz, Yusuf, Hüseyin adlı üç gencin idam edildikleri kara bir gündü.

Unutmadık. Andık. 

Bu dram bağlamında Türkiye siyasetini bir kez daha irdeliyoruz.

Siyasetle başlıyor, sosyolojiye, ekonomiye, kültüre varıyor; tekrar başa sarıyoruz.

 Sanayii-gerisi ve kırsal kültür hakim bir toplum.... NATO' cu mülkiyeti koruma refleksi ve rövanş telaffuzlu duygusal bir siyaset dinamiği... Deniz'lerin ve her düşünceden 'Türkiye'yi Türkiye'den düşünenlerin' dramı burada düğümlüdür.... 

 Akıl, 'aydınlanma' ve ahlak sofrası kurulamamıştır. Şudur: Emperyalizme ilk karşı koyan bu Ulus, tarihin tunç yasaları açısından da bitmek tükenmek bilmez bir sınamanın coğrafyasıdır!

 Bu coğrafi-politikte eşitlikçi bir eğitim, karar alma süreçlerine katılım, kurulu düzen için tehdit olarak algılanır ve kurumlara “boşunalık”, topluma “öğrenilmiş çaresizlik” aşılanır!

 Oysa, demokrasi; fikir, söz, söylem, eleştiri ve uzlaşmadır... Demokrasi, yıkmadan yapmak, kırmadan onarmak, ayrışmadan da ayrı durmak, ulusal meselelerde gereğinde bir'olmak ve de ezmeden yönetmektir!.. 

 Demokraside, sopa, bıçak, bıçkınlık ve yahut silah olmaz; hele ki “idam” olamaz, olmamalıdır!

 Dün 'Tam Bağımsızlık' diyen Deniz'lerin idamına kalkan eller ile bugün ulusal birlik duygumuzu infaz eden diller, kutsal inancımızı çıkarları için kullanan meczuplar, öte yandan Atatürk'ümüzü aklı sıra istiskal eden densizler, bu topraklardaki iki yüzyıllık 'ilerleme' kavgasının dalga boylarında gericilikle ve Emperyalizmle birleşenlerdir.

 O’nlar ki yok etmekten, öldürmekten yanadırlar; düşünce sevmezler, halkı bilmezler, ulus-devleti de içlerine sindiremezler… Ne ki, yaşadıkça küçülür, öldürdükçe ölürler; buna karşılık yaşama sevinciyle birlikte infaz ettikleri nice can’lar özlendikçe büyürler, toplumun yüreğinde yaşarlar…

 Evet Deniz’leri anıyoruz... 2023 yılında, 21. yüzyıldayız! Tam ortasındayız yeni savaşlar çağının ve tam kenarındayız Ortadoğu’dan Kafkaslara büyük-küçük yangınların…

 Akıl bizim, vicdan bizim, din bizim, devlet bizim ve dahası Türkiye, hepimizin!

 Gençlerin birbirini anlaması, devletin de fikri mücadeleleri anlayışla karşılaması gerekir.

İş; sanayileşme, denizcilik ve halk ezgileri ve Yunus ve Mevlana ve Hacı Bektaş ve çok sesli müziktir! Ve Atatürk’ü kavramaktır!..

 “Düşünceyi asarak”, toplumsal iradeyi biçerek, safsata davalar icat ederek, geleceğimizi infaz etmek ve ülkemizi dış karışmacılığa açmaktansa, birbirimize saygı ve geleceğimize güven içinde olmak beklenir.

 Farklı düşünüşlere hoşgörünün iki güvencesi vardır: Biri, aydınlanmadır. Diğeri, vatan, bayrak, ortak tarih özeninde toplumsal dayanışmadır ve üç çeyrek asırdır aradığımız doğallaşma, olağanlaşma, normalleşmedir.

 Gerçekten bu temel değerler üzerinde demokrasi yükselebilir. Karşıtlık üretmeden de karşı durmak, yıkıcı değil yapıcı olmak, aklın ışığını paylaşmak…

 Kaybolan yıllarımız var… Pişmanlık'sa neye yarar? 

 Geleceği ve gençleri kazanmalıyız!

">

6 Mayıs Deniz, Yusuf, Hüseyin adlı üç gencin idam edildikleri kara bir gündü.

Unutmadık. Andık. 

Bu dram bağlamında Türkiye siyasetini bir kez daha irdeliyoruz.

Siyasetle başlıyor, sosyolojiye, ekonomiye, kültüre varıyor; tekrar başa sarıyoruz.

 Sanayii-gerisi ve kırsal kültür hakim bir toplum.... NATO' cu mülkiyeti koruma refleksi ve rövanş telaffuzlu duygusal bir siyaset dinamiği... Deniz'lerin ve her düşünceden 'Türkiye'yi Türkiye'den düşünenlerin' dramı burada düğümlüdür.... 

 Akıl, 'aydınlanma' ve ahlak sofrası kurulamamıştır. Şudur: Emperyalizme ilk karşı koyan bu Ulus, tarihin tunç yasaları açısından da bitmek tükenmek bilmez bir sınamanın coğrafyasıdır!

 Bu coğrafi-politikte eşitlikçi bir eğitim, karar alma süreçlerine katılım, kurulu düzen için tehdit olarak algılanır ve kurumlara “boşunalık”, topluma “öğrenilmiş çaresizlik” aşılanır!

 Oysa, demokrasi; fikir, söz, söylem, eleştiri ve uzlaşmadır... Demokrasi, yıkmadan yapmak, kırmadan onarmak, ayrışmadan da ayrı durmak, ulusal meselelerde gereğinde bir'olmak ve de ezmeden yönetmektir!.. 

 Demokraside, sopa, bıçak, bıçkınlık ve yahut silah olmaz; hele ki “idam” olamaz, olmamalıdır!

 Dün 'Tam Bağımsızlık' diyen Deniz'lerin idamına kalkan eller ile bugün ulusal birlik duygumuzu infaz eden diller, kutsal inancımızı çıkarları için kullanan meczuplar, öte yandan Atatürk'ümüzü aklı sıra istiskal eden densizler, bu topraklardaki iki yüzyıllık 'ilerleme' kavgasının dalga boylarında gericilikle ve Emperyalizmle birleşenlerdir.

 O’nlar ki yok etmekten, öldürmekten yanadırlar; düşünce sevmezler, halkı bilmezler, ulus-devleti de içlerine sindiremezler… Ne ki, yaşadıkça küçülür, öldürdükçe ölürler; buna karşılık yaşama sevinciyle birlikte infaz ettikleri nice can’lar özlendikçe büyürler, toplumun yüreğinde yaşarlar…

 Evet Deniz’leri anıyoruz... 2023 yılında, 21. yüzyıldayız! Tam ortasındayız yeni savaşlar çağının ve tam kenarındayız Ortadoğu’dan Kafkaslara büyük-küçük yangınların…

 Akıl bizim, vicdan bizim, din bizim, devlet bizim ve dahası Türkiye, hepimizin!

 Gençlerin birbirini anlaması, devletin de fikri mücadeleleri anlayışla karşılaması gerekir.

İş; sanayileşme, denizcilik ve halk ezgileri ve Yunus ve Mevlana ve Hacı Bektaş ve çok sesli müziktir! Ve Atatürk’ü kavramaktır!..

 “Düşünceyi asarak”, toplumsal iradeyi biçerek, safsata davalar icat ederek, geleceğimizi infaz etmek ve ülkemizi dış karışmacılığa açmaktansa, birbirimize saygı ve geleceğimize güven içinde olmak beklenir.

 Farklı düşünüşlere hoşgörünün iki güvencesi vardır: Biri, aydınlanmadır. Diğeri, vatan, bayrak, ortak tarih özeninde toplumsal dayanışmadır ve üç çeyrek asırdır aradığımız doğallaşma, olağanlaşma, normalleşmedir.

 Gerçekten bu temel değerler üzerinde demokrasi yükselebilir. Karşıtlık üretmeden de karşı durmak, yıkıcı değil yapıcı olmak, aklın ışığını paylaşmak…

 Kaybolan yıllarımız var… Pişmanlık'sa neye yarar? 

 Geleceği ve gençleri kazanmalıyız!

Tüm yazılarını göster