Yanlış bir kere başladığı zaman ardı ardına diğer yanlışlar da arkasından geliyor. Mesela, insanların özel hayatları konusunda ahkam kesmek, kendisi çok temiz ve ahlak abidesi gibi davranıp, kendi psikolojik eksikliklerini, başkalarının hayatları üzerinden haklı çıkarmak ve bunun gibi pek çok şey…
Ne demek istiyorsun demeyin, hemen söyleyeceğim mesela bu yazıyı yazmadan önce malum gündem, herkes bu konuda fikir beyan etmeliymiş gibi bir çok yazarın makalesini okuduğum gibi Balçiçek’ in de yazısını okudum, Eren Talu için ağır hakaretler sarf etmiş. Dolayısıyla, insan bu nefretin kaynağını merak ediyor. Yani yorum yaptın diyelim ama neden bu kadar bu konudan rahatsız oldun acaba diye okurun kafasında bir soru işareti beliriyor.
Her neyse, ben bu konuda yorum ‘yapmamak’ istiyorum aslında, çünkü herkes üstüne vazife olmadan o kadar çok yorum yaptı ki, ve yorum yapmak çok saçmayken, bir de ben bu yanlışa ortak olmak istemem.
Bir kere özel hayatların gazeteler ya da internet siteleri v.s, okuyucu ile paylaşılmasına karşıyım. Sonra yarım yamalak bilgilerle yorumlar yapılmasına.
Bu konu tabii gazetecinin işine gelir, çünkü müthiş bir okuyucu ile karşılaşır ve haber değeri vardır. Ama insani açıdan bu mahrem bilgileri okuyucu ile buluşturmak bence yanlıştır. Yok ben önce gazeteciyim diyorsan, bir sözüm yok, tercih meselesi tabii olabilir, mesele samimi davranmakta.
Kendi açımdansa, ben önce insanım, sonra gazeteciyim dediğim için, bu olaylar bana ters.
Onun için de hiçbir meslektaşımla hiçbir zaman rekabet içinde değilim, öyle olmayı da tercih etmiyorum.
Başka bir yanlış, medyanın her zaman domuzdan yana yazarlarının ön planda olması.
Bu bir tabir, ve benzetme kimseye domuz dediğim falan yok.
Mesela bu konuda köşe yazarlarının yaptığı çifte ahlak anlayışlı yorumları.
Yani Defne çıkıp ta, kocam beni aldattı, boşanıyorum dediği zaman hiçbir yanlış yok, adam konuşup, Defne’ de başkasına aşık oldu dediği ve her şeyi ayrıntıları ile anlattığı zaman vay sen adam mısın hakaretleri…..
Niye?
Bu çifte standart niye?
Yazmayın, çizmeyin, yorum yapmayın.
Hadi bu insanlar, tanınan bilinen insanlar, ünlü olmayan pek çok insandan da, bu tarz evlilikleri, böyle aldatma hikayelerini hayatınızda ilk defa mı duyuyorsunuz?
Dünyanın kuruluşundan, her halde sonuna kadar, insanın olduğu her yerde yaşandı ve bundan sonra da yaşanmaya devam edecek.
Ne ilk, ne de son.
Kadın istediğini söyleyebilir, kocasını yerin dibine sokabilir ama adam konuşmayacak, yerin dibinde yaşamaya devam edecek. Bildiklerini söylemeyecek. Söylerse, en ağır hakaretler ona yapılacak. Niye kendini savundu diye. Bu yaşadıkları eğer ahlaksızlıksa, bunu söylerse vay pis adam, söylemez içinde saklarsa o zaman, aile kurumuna saygısı var ahlaklı adam mı oluyor?
Hadi canım sizde…
Bırakın bu sahte ahlak savunculuğunu.
Herkesin yaşadıkları, özel hayatları kendine biz dışarıdan o hayatın küçük bir bölümünü görüp yorum yapma hakkına sahip değiliz.
Bizim yaptıklarımız dedikodudan öteye gitmez.
Bu çok zavallı bir durum.
İnsanların özel hayatlarından kendinize eğer ders çıkarmak istiyorsanız, tepkisiz olmayı zor zamanlarında yorum yapmamayı ve insanları özelleriyle baş başa bırakmayı öğrenin, hem böylesi daha insanca olur….
">
Yanlış bir kere başladığı zaman ardı ardına diğer yanlışlar da arkasından geliyor. Mesela, insanların özel hayatları konusunda ahkam kesmek, kendisi çok temiz ve ahlak abidesi gibi davranıp, kendi psikolojik eksikliklerini, başkalarının hayatları üzerinden haklı çıkarmak ve bunun gibi pek çok şey…
Ne demek istiyorsun demeyin, hemen söyleyeceğim mesela bu yazıyı yazmadan önce malum gündem, herkes bu konuda fikir beyan etmeliymiş gibi bir çok yazarın makalesini okuduğum gibi Balçiçek’ in de yazısını okudum, Eren Talu için ağır hakaretler sarf etmiş. Dolayısıyla, insan bu nefretin kaynağını merak ediyor. Yani yorum yaptın diyelim ama neden bu kadar bu konudan rahatsız oldun acaba diye okurun kafasında bir soru işareti beliriyor.
Her neyse, ben bu konuda yorum ‘yapmamak’ istiyorum aslında, çünkü herkes üstüne vazife olmadan o kadar çok yorum yaptı ki, ve yorum yapmak çok saçmayken, bir de ben bu yanlışa ortak olmak istemem.
Bir kere özel hayatların gazeteler ya da internet siteleri v.s, okuyucu ile paylaşılmasına karşıyım. Sonra yarım yamalak bilgilerle yorumlar yapılmasına.
Bu konu tabii gazetecinin işine gelir, çünkü müthiş bir okuyucu ile karşılaşır ve haber değeri vardır. Ama insani açıdan bu mahrem bilgileri okuyucu ile buluşturmak bence yanlıştır. Yok ben önce gazeteciyim diyorsan, bir sözüm yok, tercih meselesi tabii olabilir, mesele samimi davranmakta.
Kendi açımdansa, ben önce insanım, sonra gazeteciyim dediğim için, bu olaylar bana ters.
Onun için de hiçbir meslektaşımla hiçbir zaman rekabet içinde değilim, öyle olmayı da tercih etmiyorum.
Başka bir yanlış, medyanın her zaman domuzdan yana yazarlarının ön planda olması.
Bu bir tabir, ve benzetme kimseye domuz dediğim falan yok.
Mesela bu konuda köşe yazarlarının yaptığı çifte ahlak anlayışlı yorumları.
Yani Defne çıkıp ta, kocam beni aldattı, boşanıyorum dediği zaman hiçbir yanlış yok, adam konuşup, Defne’ de başkasına aşık oldu dediği ve her şeyi ayrıntıları ile anlattığı zaman vay sen adam mısın hakaretleri…..
Niye?
Bu çifte standart niye?
Yazmayın, çizmeyin, yorum yapmayın.
Hadi bu insanlar, tanınan bilinen insanlar, ünlü olmayan pek çok insandan da, bu tarz evlilikleri, böyle aldatma hikayelerini hayatınızda ilk defa mı duyuyorsunuz?
Dünyanın kuruluşundan, her halde sonuna kadar, insanın olduğu her yerde yaşandı ve bundan sonra da yaşanmaya devam edecek.
Ne ilk, ne de son.
Kadın istediğini söyleyebilir, kocasını yerin dibine sokabilir ama adam konuşmayacak, yerin dibinde yaşamaya devam edecek. Bildiklerini söylemeyecek. Söylerse, en ağır hakaretler ona yapılacak. Niye kendini savundu diye. Bu yaşadıkları eğer ahlaksızlıksa, bunu söylerse vay pis adam, söylemez içinde saklarsa o zaman, aile kurumuna saygısı var ahlaklı adam mı oluyor?
Hadi canım sizde…
Bırakın bu sahte ahlak savunculuğunu.
Herkesin yaşadıkları, özel hayatları kendine biz dışarıdan o hayatın küçük bir bölümünü görüp yorum yapma hakkına sahip değiliz.
Bizim yaptıklarımız dedikodudan öteye gitmez.
Bu çok zavallı bir durum.
İnsanların özel hayatlarından kendinize eğer ders çıkarmak istiyorsanız, tepkisiz olmayı zor zamanlarında yorum yapmamayı ve insanları özelleriyle baş başa bırakmayı öğrenin, hem böylesi daha insanca olur….