Bir hafta boyunca İtalya'nın Cortina d'Amperazza isimli kış tatili yöresinde kaldım. Burası İtalya'yı tam temsil eden bir yöre değil. Öncelikle Alpin bir coğrafya. Ekonomisi tamamen kış sporları üzerine kurulmuş. Yerel yemekleri bol salçalı makarna türleri değil.
Fazlaca araştırmaya girmeden basit gözlemlerimi aktaracağım. Ne de olsa Amerika'da yaşayan, İtalya'da bir yıl üst lisans eğitimi görmüş Türk kökenli birisi olarak insan kendini ister istemez karşılaştırmalar içinde buluyor.
Tarih ve Coğrafya
Bu bölge Alp'lerin güneyine denk geliyor. Aslında I. Dünya Savaşında büyük çatışmalara ve kayaklar üzerinde muharebelere sahne olmuş bir bölge. Askeri tarih açısından belkide ilk modern özel harekat uygulaması.
Bölge Alp dağlarında olduğu için Almanca konuşan Avusturyalıların nüfus yoğunluğu fazla. İlginçtir bölgenin adı Almanca Süd 'Güney' Tirol fakat İtalyanca'sı Alto 'Üst' Adige. Sonunda bu bölgeyi İtalyanlar ilhak etmişler ama Avusturya izini silememişler.
Yüksek zirvelerle çevrili vadilerde küçük yerleşim merkezleri bulunmakta. Dağlar oldukça yüksek ve sarp kayalık.
Benim yedi gün kaldığım Cortina diğer Alp bölgelerindeki kayak merkezlerine göre daha büyük. Gece hayatı, restaurantlar, barlar, kafeler, pastahaneler hareketli. Fiyatlar diğer ülkelere göre daha makul. Dışarda yanan ısıtıcılar sayesinde insanlar sokaklarda yiyip içebiliyor. Ben burayı bir anlamda Alp'lerin Küçük Bodrum'u olarak yaftaladım.
Sosyoloji
Küçük Bodrum derken bir nedenim var. Milano, Roma gibi büyük kentlerden gelen üst düzey İtalyan burjuvazisi burada hazır ve nazır. Bol kürklü, mebzul kaşmirli, markalı kıyafetler gırla. Tüm orta yaşlı bayanlar pahalı kürk paltolarla endam ederken aklıma geldi, Amerika'da olsa hayvan sever aktivistler bunları boya yağmuruna tutardı.
Kent merkezi orijinal haliyle yerinde, hiç bir modern yapılanma yok. Binalar bakımlı, yeni restorasyonlar eskiye sadık, sokaklar temiz. İnsan maket kentte dolaşıyormuş hissine kapılıyor. Şehir merkezine hiç bir mağaza zinciri veya AVM sokmamışlar. İnsanlar genelde ince yapılı Amerika'da gözlenen obezite hemen hemen hiç yok.
Ekonomi
Cortina tamamen turizme bağlı bir kent. Kışın kayak merkezi, yazın 'hiking' ve tırmanma yoğunlukta. Bu anlamda servis sektörü gelişmiş. Çalışan garsonlar, şoförler, otel personeli nazik, güler yüzlü ve yardımsever. Hizmete birde İtalyan konuşkanlığı eklenince benim gibi turistler için oldukça eğlenceli zaman geçirmek mümkün.
Etrafta en çok İtalyan aile ve kayakçı gördüm. Onun dışında İngiliz ve Hollandalıları görmek mümkün. Bana ilginç gelen gözlemlerden birisinde nispeten fazla sayıda Türk kayakçıya rastlamam oldu. Gelen ailelerden bir çoğu çocuklarını kayak dersine yazdırmış, markalı giysileri İtalyanlardan hiç aşağı değil. Bir çok Türkü dağlardaki kafelerde masalara kurulmuş koyu renk güneş gözlüklerinin ardında 'piyasa' yaparken görmek mümkün.
Politika
3-5 Türk bir araya gelince ' Ne olacak bu memleketin hali ' muhabbeti kaçınılmaz olarak masada ana mönü kalemine dönüşüyor. Oradaki vatandaşlardan duyduklarımdan gidişattan ve iktidardan memnuniyetsizlik sezdim. İnsan ister istemez kulak misafiri oluyor, konuşulanları duyuyor. Başta dedim ya, kendimi Amerika-İtalya-Türkiye mukayese üçgeninde buldum.
Aklımdan geçti ama orada telaffuz etmedim. Boğaziçi'ni bitirmişim. İtalya'da yüksek lisansa gideceğim, devletle hiç bir burs ilişkim yok, tamamen kendi imkanlarımla okuyacağım. Ankara'ya gittim Milli Eğitim Bakanlığının 'Döviz Sınavına' girdim. Yoksa yurt dışına çıkmak mümkün değil. Hadi çıktın, Türkiye'den döviz transferi mümkün değil.
Ulusal para birimi çaycı markasından farklı olmayan bir ekonomiden nerelere geldik. Tabii ki o günler unutuldu. Daha doğrusu, Akdeniz'e mahsus toplumsal özellik olarak 'anımsamada seçicilik' tortu olarak kaldı, gerisi Akdeniz'de boğuldu diyelim.
">
Bir hafta boyunca İtalya'nın Cortina d'Amperazza isimli kış tatili yöresinde kaldım. Burası İtalya'yı tam temsil eden bir yöre değil. Öncelikle Alpin bir coğrafya. Ekonomisi tamamen kış sporları üzerine kurulmuş. Yerel yemekleri bol salçalı makarna türleri değil.
Fazlaca araştırmaya girmeden basit gözlemlerimi aktaracağım. Ne de olsa Amerika'da yaşayan, İtalya'da bir yıl üst lisans eğitimi görmüş Türk kökenli birisi olarak insan kendini ister istemez karşılaştırmalar içinde buluyor.
Tarih ve Coğrafya
Bu bölge Alp'lerin güneyine denk geliyor. Aslında I. Dünya Savaşında büyük çatışmalara ve kayaklar üzerinde muharebelere sahne olmuş bir bölge. Askeri tarih açısından belkide ilk modern özel harekat uygulaması.
Bölge Alp dağlarında olduğu için Almanca konuşan Avusturyalıların nüfus yoğunluğu fazla. İlginçtir bölgenin adı Almanca Süd 'Güney' Tirol fakat İtalyanca'sı Alto 'Üst' Adige. Sonunda bu bölgeyi İtalyanlar ilhak etmişler ama Avusturya izini silememişler.
Yüksek zirvelerle çevrili vadilerde küçük yerleşim merkezleri bulunmakta. Dağlar oldukça yüksek ve sarp kayalık.
Benim yedi gün kaldığım Cortina diğer Alp bölgelerindeki kayak merkezlerine göre daha büyük. Gece hayatı, restaurantlar, barlar, kafeler, pastahaneler hareketli. Fiyatlar diğer ülkelere göre daha makul. Dışarda yanan ısıtıcılar sayesinde insanlar sokaklarda yiyip içebiliyor. Ben burayı bir anlamda Alp'lerin Küçük Bodrum'u olarak yaftaladım.
Sosyoloji
Küçük Bodrum derken bir nedenim var. Milano, Roma gibi büyük kentlerden gelen üst düzey İtalyan burjuvazisi burada hazır ve nazır. Bol kürklü, mebzul kaşmirli, markalı kıyafetler gırla. Tüm orta yaşlı bayanlar pahalı kürk paltolarla endam ederken aklıma geldi, Amerika'da olsa hayvan sever aktivistler bunları boya yağmuruna tutardı.
Kent merkezi orijinal haliyle yerinde, hiç bir modern yapılanma yok. Binalar bakımlı, yeni restorasyonlar eskiye sadık, sokaklar temiz. İnsan maket kentte dolaşıyormuş hissine kapılıyor. Şehir merkezine hiç bir mağaza zinciri veya AVM sokmamışlar. İnsanlar genelde ince yapılı Amerika'da gözlenen obezite hemen hemen hiç yok.
Ekonomi
Cortina tamamen turizme bağlı bir kent. Kışın kayak merkezi, yazın 'hiking' ve tırmanma yoğunlukta. Bu anlamda servis sektörü gelişmiş. Çalışan garsonlar, şoförler, otel personeli nazik, güler yüzlü ve yardımsever. Hizmete birde İtalyan konuşkanlığı eklenince benim gibi turistler için oldukça eğlenceli zaman geçirmek mümkün.
Etrafta en çok İtalyan aile ve kayakçı gördüm. Onun dışında İngiliz ve Hollandalıları görmek mümkün. Bana ilginç gelen gözlemlerden birisinde nispeten fazla sayıda Türk kayakçıya rastlamam oldu. Gelen ailelerden bir çoğu çocuklarını kayak dersine yazdırmış, markalı giysileri İtalyanlardan hiç aşağı değil. Bir çok Türkü dağlardaki kafelerde masalara kurulmuş koyu renk güneş gözlüklerinin ardında 'piyasa' yaparken görmek mümkün.
Politika
3-5 Türk bir araya gelince ' Ne olacak bu memleketin hali ' muhabbeti kaçınılmaz olarak masada ana mönü kalemine dönüşüyor. Oradaki vatandaşlardan duyduklarımdan gidişattan ve iktidardan memnuniyetsizlik sezdim. İnsan ister istemez kulak misafiri oluyor, konuşulanları duyuyor. Başta dedim ya, kendimi Amerika-İtalya-Türkiye mukayese üçgeninde buldum.
Aklımdan geçti ama orada telaffuz etmedim. Boğaziçi'ni bitirmişim. İtalya'da yüksek lisansa gideceğim, devletle hiç bir burs ilişkim yok, tamamen kendi imkanlarımla okuyacağım. Ankara'ya gittim Milli Eğitim Bakanlığının 'Döviz Sınavına' girdim. Yoksa yurt dışına çıkmak mümkün değil. Hadi çıktın, Türkiye'den döviz transferi mümkün değil.
Ulusal para birimi çaycı markasından farklı olmayan bir ekonomiden nerelere geldik. Tabii ki o günler unutuldu. Daha doğrusu, Akdeniz'e mahsus toplumsal özellik olarak 'anımsamada seçicilik' tortu olarak kaldı, gerisi Akdeniz'de boğuldu diyelim.