Düşündüm de en iyisi bu...
En güzeli suya sabuna dokunmayan yazılar yazmak galiba. Yıllardır çok şey yazıp hiçbir şey söylemeyen “büyük” yazarlar gibi yapabilmek yani.
Gazetecilik imkânlarını kullanarak, gazetecilik yapmayanları, adının önüne yazar ekleyerek hiçbir şey yazmayanları örnek alabilmek. Her gece türlü düşünceler arasından sıyrılarak, “bu memleketi kim kurtarabilmiş ki, sen kurtaracaksın diyebilmek” mesela uyku öncesi...
Siyasetçilerin birbirine salladıkları salvoları görmezden gelmek. Yalanları, yanlışları, döneklikleri, itirafları, iftiraları yok saymak... Memleket hırsız dolmuş, tüyü bitmemiş yetim hakkından bahsedip, tüyü bitmemiş yetimin hakkını en çok onların yediğini görmezden gelmek.
Yediğim yemekleri, içtiğim içecekleri anlatmak, uzun uzun yazılarla. “Bana ne, işçinin durumundan, özelleştirmeden” diyebilmek, göz ardı edebilmek ezilmişleri. Yoksulu yok saymak mesela... Okyanus ötesinden gelen tehdit ve tehlikeleri komplo teorisyenlerinin işi diyerek hafife almak… İktidarın baskılarını özgürlük hareketi olarak yorumlamak mesela...
Memleket sorunları ile kafa yormaktansa, twitter maceralarını veya izlediğim bir filmi anlatmak, İnternet’te geyik yapmak. Hiçbir şey yazmadan bu işin kaymağını yiyenlerin olduğu bir yerde, ”neden yok yere canını sıkıyorsun Özden” diyebilmek.
Oh ne güzel...Kafa rahat!.
Demokrasiden, fikir özgürlüğünden bahsedenlerin kendilerine en ufak eleştiriyi bile kabullenmeden, tahammülsüzlükleri bir süreliğine görmezden gelebilir miyim bilmiyorum. Bu vatanı koşulsuz seviyorum. Yazmayı, paylaşmayı, fikir üretmeyi de öyle. Ama denemeliyim bunu. Hafifleyerek büyümeliyim.
Bu cennet vatanın üzerindeki sahtekârları, geçmişin kinini tutan utanmazları, her gün bir TV ekranında izlemek, bir gazete köşesinde görmek, kızılcık şurubu içmeme neden olsa da... Bundan sonra ne elimi kirletecek, ne de sabuna dokunacağım. Ellerimin kuru kalması için özel gayret sarf edeceğim.
Zor bunlar, yapabileceğim şeyler de değil. Yapamam da zaten, biliyorum; ama denemeliyim. Büyük yazarlar, büyük adamlar(!) nasıl yapıyorlarsa, ben de yapabilirim. Ben de büyük adam olabilirim! Normalleşme sürecine girmeliyim artık.
">
Düşündüm de en iyisi bu...
En güzeli suya sabuna dokunmayan yazılar yazmak galiba. Yıllardır çok şey yazıp hiçbir şey söylemeyen “büyük” yazarlar gibi yapabilmek yani.
Gazetecilik imkânlarını kullanarak, gazetecilik yapmayanları, adının önüne yazar ekleyerek hiçbir şey yazmayanları örnek alabilmek. Her gece türlü düşünceler arasından sıyrılarak, “bu memleketi kim kurtarabilmiş ki, sen kurtaracaksın diyebilmek” mesela uyku öncesi...
Siyasetçilerin birbirine salladıkları salvoları görmezden gelmek. Yalanları, yanlışları, döneklikleri, itirafları, iftiraları yok saymak... Memleket hırsız dolmuş, tüyü bitmemiş yetim hakkından bahsedip, tüyü bitmemiş yetimin hakkını en çok onların yediğini görmezden gelmek.
Yediğim yemekleri, içtiğim içecekleri anlatmak, uzun uzun yazılarla. “Bana ne, işçinin durumundan, özelleştirmeden” diyebilmek, göz ardı edebilmek ezilmişleri. Yoksulu yok saymak mesela... Okyanus ötesinden gelen tehdit ve tehlikeleri komplo teorisyenlerinin işi diyerek hafife almak… İktidarın baskılarını özgürlük hareketi olarak yorumlamak mesela...
Memleket sorunları ile kafa yormaktansa, twitter maceralarını veya izlediğim bir filmi anlatmak, İnternet’te geyik yapmak. Hiçbir şey yazmadan bu işin kaymağını yiyenlerin olduğu bir yerde, ”neden yok yere canını sıkıyorsun Özden” diyebilmek.
Oh ne güzel...Kafa rahat!.
Demokrasiden, fikir özgürlüğünden bahsedenlerin kendilerine en ufak eleştiriyi bile kabullenmeden, tahammülsüzlükleri bir süreliğine görmezden gelebilir miyim bilmiyorum. Bu vatanı koşulsuz seviyorum. Yazmayı, paylaşmayı, fikir üretmeyi de öyle. Ama denemeliyim bunu. Hafifleyerek büyümeliyim.
Bu cennet vatanın üzerindeki sahtekârları, geçmişin kinini tutan utanmazları, her gün bir TV ekranında izlemek, bir gazete köşesinde görmek, kızılcık şurubu içmeme neden olsa da... Bundan sonra ne elimi kirletecek, ne de sabuna dokunacağım. Ellerimin kuru kalması için özel gayret sarf edeceğim.
Zor bunlar, yapabileceğim şeyler de değil. Yapamam da zaten, biliyorum; ama denemeliyim. Büyük yazarlar, büyük adamlar(!) nasıl yapıyorlarsa, ben de yapabilirim. Ben de büyük adam olabilirim! Normalleşme sürecine girmeliyim artık.