Çıkarlar

Cemaat ve hukumet arasındaki tartışmaları hepimiz okuyoruz.Bu gün de;  cemaate yakınlığı ile...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Cemaat ve hukumet arasındaki tartışmaları hepimiz okuyoruz.

Bu gün de;  cemaate yakınlığı ile bilinen bir gazetenin istihbarat şefi çıkıyor diyor ki; Gezi Olayları’n da Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’ nde,  ‘bira kutuları camiiye sonradan konuldu.’

E madem öyle idi, niye şimdi bu zamanda bunu söylüyorsunuz, o zaman niye çıkmadınız ortaya?

Cevap pişkin; ‘onu iddia sahiplerine soracaksınız, iddia sahibi biz değiliz.’

Bu kadar basit!  Olan görevden alınanlara, iftiraya uğrayanlara oldu fatura da her zamanki gibi ‘Gezi’ deki bir grup masum gence’ çıktı.

İşte zihniyet bu; çıkarlar söz konusu olduğunda etik değer filan hak getire.

O büyük büyük laflar eden insanlar, kısa bir U dönüşü ile işi toparlayıp geçiyor. Adalet duygusu çoktan meydanı terk edip gitmiş. Etik değerlerin esamesi okunmuyor.

Bir başka pencereden; 2014 Mart ayında yerel seçimler geliyor. Adaylar birer birer açıklanıyor. İstanbul’ un en önemli sorunu olan trafik konusunda birisi de çıkıp da trafikle ilgili projelerini anlatmıyor.

Her ne kadar metropol olsa bile; İstanbul’ un en önemli sorunu, gürültü kirliliği ve trafik mesela. Bu konu çözülmüş değil ve birinci derecede belediyelerin sorunu.

Benim oy verme kriterim bu kıstaslar üzerinde kurulu. Onun dışında, çöpler toplanmış, şu kadar kilometre kaldırım taşı yapılmış gibi abuk sabuk şeylere bakmıyorum. Belediyeden vergisini ödediğim konularda hizmet bekliyorum.

Geçtiğimiz günlerde trafiğe çözüm diye bir haber okuyorum. Neymiş efendim tarihi yarım adadan başlamak üzere, bazı bölgelere giriş çıkışlar ücretli olacakmış, ne kadar ücret? 20 lira. Aman ne pahalı! İnsanlar korkup giremeyecek. Hep önünü açma değil de, bir engel olma mantığı.

Kaldı ki, ücret koymak için bir gişe koyacaksınız, o gişeler önünde yine kuyruk olacak, değil trafiği rahatlatmak, hem vatandaşın parası gidecek, hem de trafik daha fazla sıkışacak.

Bir diğer öneri; ‘araçsız gün ilan etmek, toplu taşımayı özendirmek.’

Oldu binlerce lira para verip araç alalım, yine binlerce lira vergi verip binemeyelim, sonra toplu taşımaya gidelim. Yaşasın adalet! Oh ne ala memleket…

Vatandaşa hizmet mi etmek istiyorsunuz, trafiği rahatlatmak mı istiyorsunuz?

Ben bilinçli bir seçmen olarak önerilerimi sıralayım; boğazı bağlayan her iki köprünün de gişelerini kaldırın, zaten araçlardan dünyanın vergisi alınıyor. Köprüler ücretsiz olsun vatandaş hızlıca geçsin, gişelerde yığılma olmasın. Ticari araçları, tır, kamyon, kombo, minibüs, otobüs vs mesai saatleri dışında seyir halinde bırakın. Özel araçlar bir rahatlasın.

Benim aracıma da oldu, tırın biri geliyor, şerit ihlali yapıyor, arabanın ortasından yanını ezip geçiyor. Önce terbiyesizlik edip üste çıkmaya çalışıyor, sonra da patronum kızar, şöyle affet, böyle kusuru üstlen diye yalvar yakar oluyor. Onun aracı kamyon, bir şey olacağı yok, seninki özel hem kaskonu yiyor, hem 20 gün serviste kalıyor.

Bunun adı adalet değil, bu yönetim değil….

Vatandaş arabası var diye adeta ceza çekiyor. Hep mazlumun derdini düşünmekten, biz mazlum durumuna düşüyoruz.

Egzos ölçümü diye bir şey var, özel araçlar zaten sürekli yaptırıyor ama nerede ticari araç, belediye otobüsleri vs zehir saçıyor, bizim o kadar vaktimizi, naktimizi alıyorsunuz, ticari araçlarla niye ilgilenmiyorsunuz. Çünkü onlara yazık, bizi sürekli çeviren memurlar, herhalde onları bir türlü göremiyor…

Yine de bu iktidara o kadar kızmıyorum açık söyleyim.

Çünkü onlar zaten her şeyi açık açık yapıyorlar, bir idealleri, misyonları, kafalarında belirlenmiş programları var.

Onu da tek tek uyguluyorlar, o konuda samimiler. Ya muhalefete ne demek lazım?

Ne bir planları var ne projeleri var, yaptıkları tek şey var, biz vatandaş ya da gazeteciler gibi laf üretmek, o da çok bilinen popüler konular üzerine.

Mesela türban meselesinde olduğu gibi, türbanlı vatandaşların yanında olmak gibi.

Sanki sen sosyal demokrat  parti olarak bütün misyonunu tamamladın, kendi seçmeninin sorunlarını gündeme taşıdın, kala kala eğileceğin türban konusu kaldı. O görevini yerine getiriyorsun.

Muhalefet küçük oy hesaplarına girerse, küçük çıkarların peşinde koşarsa, iktidar partisi de atı alır Üsküdar’ a geçer. Kendi seçmenini görür, bizleri yok sayar bu böyle gider. Biz de cemaat ve iktidar arasında geçenleri sinema izler gibi, seyredip daha çok  konuşur dururuz…

">

Cemaat ve hukumet arasındaki tartışmaları hepimiz okuyoruz.

Bu gün de;  cemaate yakınlığı ile bilinen bir gazetenin istihbarat şefi çıkıyor diyor ki; Gezi Olayları’n da Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’ nde,  ‘bira kutuları camiiye sonradan konuldu.’

E madem öyle idi, niye şimdi bu zamanda bunu söylüyorsunuz, o zaman niye çıkmadınız ortaya?

Cevap pişkin; ‘onu iddia sahiplerine soracaksınız, iddia sahibi biz değiliz.’

Bu kadar basit!  Olan görevden alınanlara, iftiraya uğrayanlara oldu fatura da her zamanki gibi ‘Gezi’ deki bir grup masum gence’ çıktı.

İşte zihniyet bu; çıkarlar söz konusu olduğunda etik değer filan hak getire.

O büyük büyük laflar eden insanlar, kısa bir U dönüşü ile işi toparlayıp geçiyor. Adalet duygusu çoktan meydanı terk edip gitmiş. Etik değerlerin esamesi okunmuyor.

Bir başka pencereden; 2014 Mart ayında yerel seçimler geliyor. Adaylar birer birer açıklanıyor. İstanbul’ un en önemli sorunu olan trafik konusunda birisi de çıkıp da trafikle ilgili projelerini anlatmıyor.

Her ne kadar metropol olsa bile; İstanbul’ un en önemli sorunu, gürültü kirliliği ve trafik mesela. Bu konu çözülmüş değil ve birinci derecede belediyelerin sorunu.

Benim oy verme kriterim bu kıstaslar üzerinde kurulu. Onun dışında, çöpler toplanmış, şu kadar kilometre kaldırım taşı yapılmış gibi abuk sabuk şeylere bakmıyorum. Belediyeden vergisini ödediğim konularda hizmet bekliyorum.

Geçtiğimiz günlerde trafiğe çözüm diye bir haber okuyorum. Neymiş efendim tarihi yarım adadan başlamak üzere, bazı bölgelere giriş çıkışlar ücretli olacakmış, ne kadar ücret? 20 lira. Aman ne pahalı! İnsanlar korkup giremeyecek. Hep önünü açma değil de, bir engel olma mantığı.

Kaldı ki, ücret koymak için bir gişe koyacaksınız, o gişeler önünde yine kuyruk olacak, değil trafiği rahatlatmak, hem vatandaşın parası gidecek, hem de trafik daha fazla sıkışacak.

Bir diğer öneri; ‘araçsız gün ilan etmek, toplu taşımayı özendirmek.’

Oldu binlerce lira para verip araç alalım, yine binlerce lira vergi verip binemeyelim, sonra toplu taşımaya gidelim. Yaşasın adalet! Oh ne ala memleket…

Vatandaşa hizmet mi etmek istiyorsunuz, trafiği rahatlatmak mı istiyorsunuz?

Ben bilinçli bir seçmen olarak önerilerimi sıralayım; boğazı bağlayan her iki köprünün de gişelerini kaldırın, zaten araçlardan dünyanın vergisi alınıyor. Köprüler ücretsiz olsun vatandaş hızlıca geçsin, gişelerde yığılma olmasın. Ticari araçları, tır, kamyon, kombo, minibüs, otobüs vs mesai saatleri dışında seyir halinde bırakın. Özel araçlar bir rahatlasın.

Benim aracıma da oldu, tırın biri geliyor, şerit ihlali yapıyor, arabanın ortasından yanını ezip geçiyor. Önce terbiyesizlik edip üste çıkmaya çalışıyor, sonra da patronum kızar, şöyle affet, böyle kusuru üstlen diye yalvar yakar oluyor. Onun aracı kamyon, bir şey olacağı yok, seninki özel hem kaskonu yiyor, hem 20 gün serviste kalıyor.

Bunun adı adalet değil, bu yönetim değil….

Vatandaş arabası var diye adeta ceza çekiyor. Hep mazlumun derdini düşünmekten, biz mazlum durumuna düşüyoruz.

Egzos ölçümü diye bir şey var, özel araçlar zaten sürekli yaptırıyor ama nerede ticari araç, belediye otobüsleri vs zehir saçıyor, bizim o kadar vaktimizi, naktimizi alıyorsunuz, ticari araçlarla niye ilgilenmiyorsunuz. Çünkü onlara yazık, bizi sürekli çeviren memurlar, herhalde onları bir türlü göremiyor…

Yine de bu iktidara o kadar kızmıyorum açık söyleyim.

Çünkü onlar zaten her şeyi açık açık yapıyorlar, bir idealleri, misyonları, kafalarında belirlenmiş programları var.

Onu da tek tek uyguluyorlar, o konuda samimiler. Ya muhalefete ne demek lazım?

Ne bir planları var ne projeleri var, yaptıkları tek şey var, biz vatandaş ya da gazeteciler gibi laf üretmek, o da çok bilinen popüler konular üzerine.

Mesela türban meselesinde olduğu gibi, türbanlı vatandaşların yanında olmak gibi.

Sanki sen sosyal demokrat  parti olarak bütün misyonunu tamamladın, kendi seçmeninin sorunlarını gündeme taşıdın, kala kala eğileceğin türban konusu kaldı. O görevini yerine getiriyorsun.

Muhalefet küçük oy hesaplarına girerse, küçük çıkarların peşinde koşarsa, iktidar partisi de atı alır Üsküdar’ a geçer. Kendi seçmenini görür, bizleri yok sayar bu böyle gider. Biz de cemaat ve iktidar arasında geçenleri sinema izler gibi, seyredip daha çok  konuşur dururuz…

Tüm yazılarını göster