Çalışan şehirli kadınlar mutlu mu acaba?

Eskiden kadın olmak daha kolaydı.Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Sadece...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Eskiden kadın olmak daha kolaydı.

Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı.

Sadece esinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve çalışan kadına acınırdı.

Kadın çalışıyorsa, evine bakamayacağı düşünülürdü,

Zaten kadın bekarken çalışıyor idiyse bile evlenince evinin kadını olurdu.

Kadın sadece evde olmak istemedi, artik

Çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.

Önce üniversitede okumaya , sonra çalışmaya başladı. Bu kadının hoşuna gitmişti.

Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu.

Artik çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu.

Yaşasın özgürlük...Sex and the City izleniyor, bütün hafta , Big " le Carry" nin aşkı konuşuluyordu…

Çalışan kadın artık iş kolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu. İş dünyasının çelme takma, arkadan kuyu kazma gibi, bilimum inceliklerini öğrenmişti.

Zirveye ulaşmıştı. Bir çok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yöneticileri kadınlar oldu.

 Şirketler yalnız ve iş kolik 30lu yaşlarında kadınlarla doluydu..

Bu da çalışan kadına yetmedi, çıtayı biraz daha yükseltti.

Artik hem evli ve hem de başarılı çalışan kadın olmalıydı.

Çalışan kadın etrafına bakindi. Başarılı, paralı koca adayları gözden geçirildi.. Kayda değer bir koca bulamayanlar, genç ama gelecek vaad eden gençlerle evlendiler.

Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi.

İnce ruhlu, şaraptan anlayan, 14 Şubat'ta müthiş sürprizler

yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde baş başa tatillere götüren, yaşamayı

seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapışıldı. Ya da, kız kıza yapılan sohbetlerde, bu hayali muhteşem erkeğin bulunduğu anlatıldı, sonra da, çalışan kadın bu masum yalana kendi de inandı.

Kumaşı yurt dışından gelinlikler getirtildi.Kristal Svarovski taşlarla süslendi.

Otellerde muhteşem düğünler yapılıp, balayında

Maldivler'e ya de Bali'ye kredi kartı harcamalarından kazanılan mil puanlarla gidildi.

Balayından sonra çalışan kadın hızla iş başı yaptı.

Gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken,

Artık akşam yemeğini de düşünmeye başlamıştı.

Aksam ne yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gömlekleri,

pantolonları ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciye

gitti mi geldi mi, marketten alınacakların listesini çıkar, is çıkışı git al, eve gel,

aksam yemeğini hazırla... Tüm bunları yapacak başka bir kadına ihtiyaç vardı. Filipinli yardımcılar…

Çalışan kadın artık mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı.

Üzülünce derdini paylasan, hastalanınca ona bakan,

ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek,

şefkatli ellere sahipti. Ya da en azından öyle sanıyordu….

15 saat koşturmak kadına vız geliyordu.

Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35 ine yaklaşıyordu.

Biyolojik saati 'be bek, be - bek' diye uyarı vermeye başladı.

Evet çalışan kadın hemen çığlıklar atmaya başladı.

'Bebek de, yaparım kariyer de ' diye...

Çalışan kadınlar hemen, sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular.

Çalışan kadınlar, ajandalarına ve işlerinin temposuna

Uygun zamanı seçip hemen mikro enjeksiyonla bebek yapmaya başladılar.

1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı.

Çalışan kadınlar hamileydiler.

Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi.

Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile diyetleri alındı, hamile yogası ve acısız doğum araştırıldı.

Bol bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, turşu, börek, erik aşerilmiyor,

Karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden. Nasıl olsa artık, her mevsim, her meyveye ulaşılabiliyordu.

Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti. Hemen onlarca

hamilelik, bebek büyütme kitapları ve bebek günlükleri alındı, bir çok Internet

Sitesine üye olundu, Anne-baba kurslarına yazılındı.

Çalışan hamile kadın artik gün gün takip ediyordu bebeğinin gelişimin ve tabii cinsiyetini de biliyordu..

Bu gün 43. gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59. gün, parmakları oluştu... 89.

gün, bu gün ilk defa hıçkırdı... 210 uncu günden sonra artık bebeğin

Matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek.

Sonunda mutlu gün geldi.

Çalışan kadın artık anneydi. 3-4 aylık dinlenmeden sonra,

çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbası yapmıştı.

Artık başarılı bir yönetici, iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu.

Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesilerini

çocuğuna ayırdı. Artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya

başladılar. Yaş günü partileri, tiyatrolar, piyano dersleri, basketbol,

tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, diğeri başlıyordu.

Çalışan kadına bu da yetmedi. Artik hem çalışıyor, hem

iyi bir eş olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapıyordu.

Çalışan kadın çıtayı bir kez daha yükseltti.

O artık evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı,

organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı,

çocuğuna ve eşine özel günlerde pastalar yapabilmeli,

bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.

Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar.

Evlerine ekmek yapma makineleri, robotlar, blenderlar aldılar, internetin nimetlerinden faydalanıp, blog sitelerinde, mutfaklarını, hünerlerini, meraklı gözlerle paylaştılar…

Toplantı aralarında bir birlerine yemek tarifleri vermeye

başladılar, 'Dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini

Vereyim 'Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir

Aksam gelin de size de yapayım ' Bakalım çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek?

İşte böyle sevgili okurlar, bu saydıklarımız biraz Amerikanvari, yalnızca büyük şehirlerde yaşayan, kendini mutlu sanan ya da, artık o kadar çok değişen ve geriye dönüşü mümkün olmayan azınlıkta kalan, şehirli kadınların yaşantısını yansıtıyor. Bir de, köylerde, kasabalarda, varoşlarda yaşayan kadınlar var, parasızlık, işsizlik ve sıkıntı içinde yaşayan. Onların bazılarının, yaşam öyküleriniyse sıkça gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde, cinayet, taciz gibi olaylarda üzülerek okuyoruz.

Her şekilde de, kadınlar mutsuz. Boşanmalar, ayrılıklar, aldatmalar, hepimizin başından geçiyor maalesef, bazen, o annelerimizin, hatta babaannelerimizin döneminde yaşanan 40 yıl, 50 yıl süren evliliklere ve evinde oturup, bir çok çocuk büyüten hiç çalışmamış, komşu ziyaretlerine ve günlere giden, mutlu evliliği olan kadınlara özeniyorum. Kadının daha kadın gibi yaşadığı dönemlere…..

">

Eskiden kadın olmak daha kolaydı.

Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı.

Sadece esinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve çalışan kadına acınırdı.

Kadın çalışıyorsa, evine bakamayacağı düşünülürdü,

Zaten kadın bekarken çalışıyor idiyse bile evlenince evinin kadını olurdu.

Kadın sadece evde olmak istemedi, artik

Çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.

Önce üniversitede okumaya , sonra çalışmaya başladı. Bu kadının hoşuna gitmişti.

Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu.

Artik çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu.

Yaşasın özgürlük...Sex and the City izleniyor, bütün hafta , Big " le Carry" nin aşkı konuşuluyordu…

Çalışan kadın artık iş kolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu. İş dünyasının çelme takma, arkadan kuyu kazma gibi, bilimum inceliklerini öğrenmişti.

Zirveye ulaşmıştı. Bir çok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yöneticileri kadınlar oldu.

 Şirketler yalnız ve iş kolik 30lu yaşlarında kadınlarla doluydu..

Bu da çalışan kadına yetmedi, çıtayı biraz daha yükseltti.

Artik hem evli ve hem de başarılı çalışan kadın olmalıydı.

Çalışan kadın etrafına bakindi. Başarılı, paralı koca adayları gözden geçirildi.. Kayda değer bir koca bulamayanlar, genç ama gelecek vaad eden gençlerle evlendiler.

Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi.

İnce ruhlu, şaraptan anlayan, 14 Şubat'ta müthiş sürprizler

yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde baş başa tatillere götüren, yaşamayı

seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapışıldı. Ya da, kız kıza yapılan sohbetlerde, bu hayali muhteşem erkeğin bulunduğu anlatıldı, sonra da, çalışan kadın bu masum yalana kendi de inandı.

Kumaşı yurt dışından gelinlikler getirtildi.Kristal Svarovski taşlarla süslendi.

Otellerde muhteşem düğünler yapılıp, balayında

Maldivler'e ya de Bali'ye kredi kartı harcamalarından kazanılan mil puanlarla gidildi.

Balayından sonra çalışan kadın hızla iş başı yaptı.

Gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken,

Artık akşam yemeğini de düşünmeye başlamıştı.

Aksam ne yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gömlekleri,

pantolonları ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciye

gitti mi geldi mi, marketten alınacakların listesini çıkar, is çıkışı git al, eve gel,

aksam yemeğini hazırla... Tüm bunları yapacak başka bir kadına ihtiyaç vardı. Filipinli yardımcılar…

Çalışan kadın artık mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı.

Üzülünce derdini paylasan, hastalanınca ona bakan,

ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek,

şefkatli ellere sahipti. Ya da en azından öyle sanıyordu….

15 saat koşturmak kadına vız geliyordu.

Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35 ine yaklaşıyordu.

Biyolojik saati 'be bek, be - bek' diye uyarı vermeye başladı.

Evet çalışan kadın hemen çığlıklar atmaya başladı.

'Bebek de, yaparım kariyer de ' diye...

Çalışan kadınlar hemen, sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular.

Çalışan kadınlar, ajandalarına ve işlerinin temposuna

Uygun zamanı seçip hemen mikro enjeksiyonla bebek yapmaya başladılar.

1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı.

Çalışan kadınlar hamileydiler.

Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi.

Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile diyetleri alındı, hamile yogası ve acısız doğum araştırıldı.

Bol bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, turşu, börek, erik aşerilmiyor,

Karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden. Nasıl olsa artık, her mevsim, her meyveye ulaşılabiliyordu.

Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti. Hemen onlarca

hamilelik, bebek büyütme kitapları ve bebek günlükleri alındı, bir çok Internet

Sitesine üye olundu, Anne-baba kurslarına yazılındı.

Çalışan hamile kadın artik gün gün takip ediyordu bebeğinin gelişimin ve tabii cinsiyetini de biliyordu..

Bu gün 43. gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59. gün, parmakları oluştu... 89.

gün, bu gün ilk defa hıçkırdı... 210 uncu günden sonra artık bebeğin

Matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek.

Sonunda mutlu gün geldi.

Çalışan kadın artık anneydi. 3-4 aylık dinlenmeden sonra,

çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbası yapmıştı.

Artık başarılı bir yönetici, iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu.

Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesilerini

çocuğuna ayırdı. Artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya

başladılar. Yaş günü partileri, tiyatrolar, piyano dersleri, basketbol,

tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, diğeri başlıyordu.

Çalışan kadına bu da yetmedi. Artik hem çalışıyor, hem

iyi bir eş olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapıyordu.

Çalışan kadın çıtayı bir kez daha yükseltti.

O artık evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı,

organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı,

çocuğuna ve eşine özel günlerde pastalar yapabilmeli,

bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.

Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar.

Evlerine ekmek yapma makineleri, robotlar, blenderlar aldılar, internetin nimetlerinden faydalanıp, blog sitelerinde, mutfaklarını, hünerlerini, meraklı gözlerle paylaştılar…

Toplantı aralarında bir birlerine yemek tarifleri vermeye

başladılar, 'Dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini

Vereyim 'Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir

Aksam gelin de size de yapayım ' Bakalım çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek?

İşte böyle sevgili okurlar, bu saydıklarımız biraz Amerikanvari, yalnızca büyük şehirlerde yaşayan, kendini mutlu sanan ya da, artık o kadar çok değişen ve geriye dönüşü mümkün olmayan azınlıkta kalan, şehirli kadınların yaşantısını yansıtıyor. Bir de, köylerde, kasabalarda, varoşlarda yaşayan kadınlar var, parasızlık, işsizlik ve sıkıntı içinde yaşayan. Onların bazılarının, yaşam öyküleriniyse sıkça gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde, cinayet, taciz gibi olaylarda üzülerek okuyoruz.

Her şekilde de, kadınlar mutsuz. Boşanmalar, ayrılıklar, aldatmalar, hepimizin başından geçiyor maalesef, bazen, o annelerimizin, hatta babaannelerimizin döneminde yaşanan 40 yıl, 50 yıl süren evliliklere ve evinde oturup, bir çok çocuk büyüten hiç çalışmamış, komşu ziyaretlerine ve günlere giden, mutlu evliliği olan kadınlara özeniyorum. Kadının daha kadın gibi yaşadığı dönemlere…..

Tüm yazılarını göster