Efendim, bu haberde adı geçen apartmanında darbe yapan emekli albay benim eniştem oluyor. Önce Taraf gazetesinde çıkan ve daha sonra, bir çok kanalda haber olarak yayınlanan, hatta Rıdvan Akar’ a canlı yayında konuk olan bu maşallah 80 yaşındaki adamcağızla ilgili habere bir göz atalım, sonra ben de bir iki çift laf edeyim.
Etiler Işık Palas’ta, bina yöneticisi olan üç kişiden “Yönetim alındıktan sonra elektrik ve sular kesildi. Binada hiçbir hizmet yürümedi. Kimse sesini çıkarmadı” gerekçesiyle binanın girişine astığı ve posta kutularına koyduğu e-muhtıra ile yönetimi devralan E.P.Kd.Alb. Esat Dölarslan, darbe girişiminde bulunduğunu itiraf etti.
Evren’den sonra ilk oldu
Darbe kararına ilişkin dünkü Taraf’ta yer alan haberin ardından haber televizyonu kanallarında bir açıklama yapan Dölarslan, “Kat malikleriyle toplantı yaptık ve geçici süreyle yönetimi devraldım” dedi.
12 Eylül 1980 sabahında TRT’ye çıkarak ülke yönetimine el koyan ve yasama-yürütme-yargı erklerini hâkimiyeti altına alarak askerî darbe yapan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’den sonra, ilk defa televizyon ekranlarına çıkarak yaşadığı binada yönetime el koyduğunu belirten Albay Dölarslan, “Bu bina 1971 yılında yapıldı. Buranın bina yönetimini biz kurduk. Binada dönem dönem yöneticilik yaptım. Son olarak yönetimi kendim bıraktım ve ikisi bayan biri bay olan bina sakinlerine teslim ettim. Bundan sonraki üç ayda binada hizmetler aksadı, elektrik ve sular kesildi” diyerek darbenin gerekçelerini açıkladı.
Binada hizmetlerin aksamasından sonra kat malikleriyle görüşen Dölarslan, dava açma kararı alarak mahkemeye gitti. Mahkemece beş ay sonraya gün verilmesi Dölarslan’ı rahatsız etti.
Duruşma tarihi ertelenince...
Bina sakinleriyle ivedi olarak tekrar toplantı masasına oturan emekli albay “Önceki yöneticiler üç ay boyunca hizmet yapmadı. Mahkeme de davayı beş ay sonraya erteledi. Bina hizmetinde aksaklıklar meydana gelecekti. Bu nedenle binanın denetim ve yönetimini devraldım” dedi. Vatanına ve milletine sonsuz hizmetlerde bulunduğunu da dile getiren Albay, okullarda konferanslar yaptığını sözlerine ekleyerek “Ben yüzlerce öğrenciye burs verdim. Çanakkale Zaferi adlı bir de kitabım var” dedi.
28 Şubat post-modern darbesinden sonra başarılı olmuş ilk kansız darbe olarak tarihe geçen olayda bina sakinlerini çileden çıkaran “1971 Yönetimi” damgalı e-muhtıra ise şöyleydi:
“11.01.2009’da kendi isteğimle yönetimi bıraktım ve üç kişilik bir heyete teslim ettim. Fakat bu heyet üç ay hiçbir faaliyet yapmadılar. Ben 40 seneden beri emek verdiğim bina ve bahçeye acıyarak 16.04.2009 tarihinde Denetim ve Yönetimi yeniden devraldım.
Bu arada etraftaki çocuklara da, bahçede mıntıka temizliği yaptırıyormuş.
Haber bu şekilde sevgili okurlar. Şimdi bu komik olayın, bizim aile içinde yankılanış biçimiyle, perde arkasını bir de ben anlatayım.
Annemle bu darbe hadisesini konuşuyoruz. Aramızda geçen konuşma şu;
Annem; Ebru , Esat enişten hakkında darbe iddiası var.
Ben; Nasıl yani, adamcağız 80 yaşında ve evinde oturuyor, ne zaman vakit bulmuş darbeye yapmaya?
Annem; Yok yok öyle değil. İftiraya uğramış.
Ben ; 60 larda falan darbeye mi karışmış.
Annem; Yok canım ne işi var eniştenin , öyle bir şey yok. Apartmanda, bir kadın varmış, o kadın iftira atmış.
Ben ; Kadın niye öyle uyduruyormuş peki?
Annem; Bilmiyorum televizyondan gelip çekmişler. Sen bir internete bak bakalım ne olmuş? Ben de tam anlayamadım.
Anlayamazsın tabii anneciğim, yani böyle komik bir şey ne gördüm, ne duydum. Önce güldüm, sonra sinirlendim.
Yani, bu Taraf gazetesindeki arkadaşların, habercilik mantığı ve hayal gücüne şapka çıkartıyorum. Vallahi 40 yıl düşünsem aklıma bu olayı bu şekilde kurgulamak gelmezdi. Helal olsun.
Hele o mıntıka temizliği, biz çocukken, arkadaşlarımız ve kuzenlerimle birlikte, bahçeyle uğraşalım, doğayı sevelim ve koruyalım diye, bahçeye elleriyle tek tek, güller ve çam ağaçları diken eniştemin, bizler için uydurduğu bir oyun şekliydi. O oyuna mıntıka temizliği dendiğinden hiç haberim yoktu. Belki şimdi de, etraftaki küçük çocuklara, etrafınızı kirletmeyin, yerlere çöp atmayın falan diyordur. Eski İstanbul’ lu olduğu için, bazı alışkanlıkları farklı tabii.
İşin tuhafı, eniştem yıllarca gerek askeri yaşantısında, gerekse sivil hayatında son derece önemli görevlerde bulunmuş, saygın, aklı başında , hiçbir zaman, mahkemelerle işi gücü olmamış, kendi halinde yaşayan bu tarz haberlerden de büyük rahatsızlık duyan hatta endişe edecek bir insan.
Haber yapmak ciddi bir iştir, kafadan uydurmak, ya da ancak paranoid zihinlerin kuracağı bağlantılar kurmak değildir. İnsanları, bir takım kurumları karalamak, aşağılamak adına rencide edemezsiniz. Hele ki böyle yaşını başını almış, vatanına hizmette kusur etmemiş bir emekli albayla adeta alay eder gibi haberler hazırlamak, size ne okur kazandırır, ne de prim yaptırır. Sadece var olan değerinizi daha da ucuzlatır, tabii artık o değer ne kadarsa?
">
Efendim, bu haberde adı geçen apartmanında darbe yapan emekli albay benim eniştem oluyor. Önce Taraf gazetesinde çıkan ve daha sonra, bir çok kanalda haber olarak yayınlanan, hatta Rıdvan Akar’ a canlı yayında konuk olan bu maşallah 80 yaşındaki adamcağızla ilgili habere bir göz atalım, sonra ben de bir iki çift laf edeyim.
Etiler Işık Palas’ta, bina yöneticisi olan üç kişiden “Yönetim alındıktan sonra elektrik ve sular kesildi. Binada hiçbir hizmet yürümedi. Kimse sesini çıkarmadı” gerekçesiyle binanın girişine astığı ve posta kutularına koyduğu e-muhtıra ile yönetimi devralan E.P.Kd.Alb. Esat Dölarslan, darbe girişiminde bulunduğunu itiraf etti.
Evren’den sonra ilk oldu
Darbe kararına ilişkin dünkü Taraf’ta yer alan haberin ardından haber televizyonu kanallarında bir açıklama yapan Dölarslan, “Kat malikleriyle toplantı yaptık ve geçici süreyle yönetimi devraldım” dedi.
12 Eylül 1980 sabahında TRT’ye çıkarak ülke yönetimine el koyan ve yasama-yürütme-yargı erklerini hâkimiyeti altına alarak askerî darbe yapan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’den sonra, ilk defa televizyon ekranlarına çıkarak yaşadığı binada yönetime el koyduğunu belirten Albay Dölarslan, “Bu bina 1971 yılında yapıldı. Buranın bina yönetimini biz kurduk. Binada dönem dönem yöneticilik yaptım. Son olarak yönetimi kendim bıraktım ve ikisi bayan biri bay olan bina sakinlerine teslim ettim. Bundan sonraki üç ayda binada hizmetler aksadı, elektrik ve sular kesildi” diyerek darbenin gerekçelerini açıkladı.
Binada hizmetlerin aksamasından sonra kat malikleriyle görüşen Dölarslan, dava açma kararı alarak mahkemeye gitti. Mahkemece beş ay sonraya gün verilmesi Dölarslan’ı rahatsız etti.
Duruşma tarihi ertelenince...
Bina sakinleriyle ivedi olarak tekrar toplantı masasına oturan emekli albay “Önceki yöneticiler üç ay boyunca hizmet yapmadı. Mahkeme de davayı beş ay sonraya erteledi. Bina hizmetinde aksaklıklar meydana gelecekti. Bu nedenle binanın denetim ve yönetimini devraldım” dedi. Vatanına ve milletine sonsuz hizmetlerde bulunduğunu da dile getiren Albay, okullarda konferanslar yaptığını sözlerine ekleyerek “Ben yüzlerce öğrenciye burs verdim. Çanakkale Zaferi adlı bir de kitabım var” dedi.
28 Şubat post-modern darbesinden sonra başarılı olmuş ilk kansız darbe olarak tarihe geçen olayda bina sakinlerini çileden çıkaran “1971 Yönetimi” damgalı e-muhtıra ise şöyleydi:
“11.01.2009’da kendi isteğimle yönetimi bıraktım ve üç kişilik bir heyete teslim ettim. Fakat bu heyet üç ay hiçbir faaliyet yapmadılar. Ben 40 seneden beri emek verdiğim bina ve bahçeye acıyarak 16.04.2009 tarihinde Denetim ve Yönetimi yeniden devraldım.
Bu arada etraftaki çocuklara da, bahçede mıntıka temizliği yaptırıyormuş.
Haber bu şekilde sevgili okurlar. Şimdi bu komik olayın, bizim aile içinde yankılanış biçimiyle, perde arkasını bir de ben anlatayım.
Annemle bu darbe hadisesini konuşuyoruz. Aramızda geçen konuşma şu;
Annem; Ebru , Esat enişten hakkında darbe iddiası var.
Ben; Nasıl yani, adamcağız 80 yaşında ve evinde oturuyor, ne zaman vakit bulmuş darbeye yapmaya?
Annem; Yok yok öyle değil. İftiraya uğramış.
Ben ; 60 larda falan darbeye mi karışmış.
Annem; Yok canım ne işi var eniştenin , öyle bir şey yok. Apartmanda, bir kadın varmış, o kadın iftira atmış.
Ben ; Kadın niye öyle uyduruyormuş peki?
Annem; Bilmiyorum televizyondan gelip çekmişler. Sen bir internete bak bakalım ne olmuş? Ben de tam anlayamadım.
Anlayamazsın tabii anneciğim, yani böyle komik bir şey ne gördüm, ne duydum. Önce güldüm, sonra sinirlendim.
Yani, bu Taraf gazetesindeki arkadaşların, habercilik mantığı ve hayal gücüne şapka çıkartıyorum. Vallahi 40 yıl düşünsem aklıma bu olayı bu şekilde kurgulamak gelmezdi. Helal olsun.
Hele o mıntıka temizliği, biz çocukken, arkadaşlarımız ve kuzenlerimle birlikte, bahçeyle uğraşalım, doğayı sevelim ve koruyalım diye, bahçeye elleriyle tek tek, güller ve çam ağaçları diken eniştemin, bizler için uydurduğu bir oyun şekliydi. O oyuna mıntıka temizliği dendiğinden hiç haberim yoktu. Belki şimdi de, etraftaki küçük çocuklara, etrafınızı kirletmeyin, yerlere çöp atmayın falan diyordur. Eski İstanbul’ lu olduğu için, bazı alışkanlıkları farklı tabii.
İşin tuhafı, eniştem yıllarca gerek askeri yaşantısında, gerekse sivil hayatında son derece önemli görevlerde bulunmuş, saygın, aklı başında , hiçbir zaman, mahkemelerle işi gücü olmamış, kendi halinde yaşayan bu tarz haberlerden de büyük rahatsızlık duyan hatta endişe edecek bir insan.
Haber yapmak ciddi bir iştir, kafadan uydurmak, ya da ancak paranoid zihinlerin kuracağı bağlantılar kurmak değildir. İnsanları, bir takım kurumları karalamak, aşağılamak adına rencide edemezsiniz. Hele ki böyle yaşını başını almış, vatanına hizmette kusur etmemiş bir emekli albayla adeta alay eder gibi haberler hazırlamak, size ne okur kazandırır, ne de prim yaptırır. Sadece var olan değerinizi daha da ucuzlatır, tabii artık o değer ne kadarsa?