Hep bir yerlerden bir yerlere koşuyoruz. Sürekli çalışıyoruz, üretiyoruz hiç durmadan, o kadar hızlı koşuyoruz ki, çok zaman ne istediğimizi bile bilmiyoruz. Daha doğrusu farkına varamıyoruz. Sonra bir bakıyoruz, istemediğimiz şeyler olmuş, o zaman anlıyoruz ki, yanlış giden bir şeyler var. Bunu istemiyoruz deyip, bu sefer tam ters yöne doğru koşmaya başlıyoruz. Sonra bir bakıyoruz, yolun ortasında kaybolmuş, yorulmuş ve yıpranmış bir vaziyette duruyoruz.
İşte bunun için bir sürü kişisel gelişim kitapları, yaşam koçluğu, yoga, meditasyon gibi Uzakdoğu felsefeleri yaşamımıza girmeye başlıyor.
Mutluluğumuzu hep kendi dışımızda oluşan olaylara bağlıyoruz; mesela şu iş olursa mutlu olacağım, çok param olursa mutlu olacağım, sevgilim olursa mutlu olacağım, daha sayamayacağım pek çok şey
Yani sağlıklı bir şekilde yaşıyor olmak , bizim için mutlu olmaya bir neden değil. Tabii ikili ilişkilerde; evlilik, arkadaşlık, dostluk çok da başarılı olamıyoruz, çünkü birey olarak mutlu değiliz aslında, ne istediğimizi çok bilmiyoruz ve deneme yanılma metoduyla öğreniyoruz. En sağlıklısı da bu yöntem , ama bedelini ödemek şartıyla
Hani büyüklerimizin " olgunlaşma" dediği olay.
Şimdi bu kadın neden böyle melankolik bir şekilde, iç karartıcı konulardan bahsediyor demeyin, oturduğum yerden gözüken manzarayı anlatırsam, belki durumum daha iyi ortaya çıkmış olur; 2 gün önce evimize yeni gelen küçük kedim, gri tüylerini kabartmış, yemeğini yemiş, huzurlu bir şekilde, ayağımın dibinde kıvrılmış, mışıl mışıl uyukluyor. Onun ötesinde, balkondan ileriye doğru bakıyorum, bahçedeki armut ağacının, kızaran ve biraz da sararan yaprakları, rüzgarla bahçenin her köşesine dağılmış, hala yeşil kalan sarmaşıklar ve çamlar hızlı hızlı sallanıyor ve gri havanın içinde insanın içini üşüten bir manzara oluyor, her şey gri bu gün sanki, havanın serinliği, içimi üşütüyor, doğal olarak da benden insana dair , içsel bir muhasebe çıkıyor. Tabii şimdilik böyle, birazdan en çok sevdiğim kahvem üçü bir arada" yı içerken her şey düzelecek onun için iyisi mi, içmeden ben bu yazıyı nokta koyayım. Çok güzel filmler var vizyonda, tiyatrolar, resim sergileri, konserler, arkadaşlarla yapılacak , boş ama hoş sohbetler var. Yani bu griliği dağıtacak pek çok şey var aslında yapacak .Ama havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun efendim, tabii benim de, güzel bir hafta sonu diliyorum....
">
Hep bir yerlerden bir yerlere koşuyoruz. Sürekli çalışıyoruz, üretiyoruz hiç durmadan, o kadar hızlı koşuyoruz ki, çok zaman ne istediğimizi bile bilmiyoruz. Daha doğrusu farkına varamıyoruz. Sonra bir bakıyoruz, istemediğimiz şeyler olmuş, o zaman anlıyoruz ki, yanlış giden bir şeyler var. Bunu istemiyoruz deyip, bu sefer tam ters yöne doğru koşmaya başlıyoruz. Sonra bir bakıyoruz, yolun ortasında kaybolmuş, yorulmuş ve yıpranmış bir vaziyette duruyoruz.
İşte bunun için bir sürü kişisel gelişim kitapları, yaşam koçluğu, yoga, meditasyon gibi Uzakdoğu felsefeleri yaşamımıza girmeye başlıyor.
Mutluluğumuzu hep kendi dışımızda oluşan olaylara bağlıyoruz; mesela şu iş olursa mutlu olacağım, çok param olursa mutlu olacağım, sevgilim olursa mutlu olacağım, daha sayamayacağım pek çok şey
Yani sağlıklı bir şekilde yaşıyor olmak , bizim için mutlu olmaya bir neden değil. Tabii ikili ilişkilerde; evlilik, arkadaşlık, dostluk çok da başarılı olamıyoruz, çünkü birey olarak mutlu değiliz aslında, ne istediğimizi çok bilmiyoruz ve deneme yanılma metoduyla öğreniyoruz. En sağlıklısı da bu yöntem , ama bedelini ödemek şartıyla
Hani büyüklerimizin " olgunlaşma" dediği olay.
Şimdi bu kadın neden böyle melankolik bir şekilde, iç karartıcı konulardan bahsediyor demeyin, oturduğum yerden gözüken manzarayı anlatırsam, belki durumum daha iyi ortaya çıkmış olur; 2 gün önce evimize yeni gelen küçük kedim, gri tüylerini kabartmış, yemeğini yemiş, huzurlu bir şekilde, ayağımın dibinde kıvrılmış, mışıl mışıl uyukluyor. Onun ötesinde, balkondan ileriye doğru bakıyorum, bahçedeki armut ağacının, kızaran ve biraz da sararan yaprakları, rüzgarla bahçenin her köşesine dağılmış, hala yeşil kalan sarmaşıklar ve çamlar hızlı hızlı sallanıyor ve gri havanın içinde insanın içini üşüten bir manzara oluyor, her şey gri bu gün sanki, havanın serinliği, içimi üşütüyor, doğal olarak da benden insana dair , içsel bir muhasebe çıkıyor. Tabii şimdilik böyle, birazdan en çok sevdiğim kahvem üçü bir arada" yı içerken her şey düzelecek onun için iyisi mi, içmeden ben bu yazıyı nokta koyayım. Çok güzel filmler var vizyonda, tiyatrolar, resim sergileri, konserler, arkadaşlarla yapılacak , boş ama hoş sohbetler var. Yani bu griliği dağıtacak pek çok şey var aslında yapacak .Ama havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun efendim, tabii benim de, güzel bir hafta sonu diliyorum....