Allah" ım ben ne kadar sorunsuz bir insanım çok şükür
Şimdi bir süredir, sizin de gördüğünüz üzere, Türkiye" nin en çok okunan haber sitelerinden, biri olan , Haber3" te yazı yazıyorum. Dolayısıyla da, eskiden okuduğum yazarların dışında, kim ne diyorsa okuyorum ki, ben de eksik kalmayım konulardan, fakat ne yalan söyleyeyim, dön dolaş Başbakan şunu yaptı, vay, " Ya sev, ya terk et " dedi. Bazı gazetecilere, " beni takip etmeyin"dedi, Fehmi Koru" ya "sevsinler seni" dedi. Köşe yazarlarından birileri, diğerine İbiş dedi. Ortalık toz duman. Vallahi bu iş profesyonel anlamda, yani, bir gazetede yazarlık yapıp, maaş alarak çalışılacak bir iş değil. Hayır insan ne diyeceğini, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu şaşırır. Çünkü aynı anda, hem hukumetin yanında, hem karşısında olamazsınız. Eğer yanında olmazsanız, eleştirinin dozunu kaçırırsanız, Başbakan" ı takip edemez, işinizi yapamazsınız. Yanında olursanız, bu sefer meslektaşlarınız sizi İbiş" e de benzetir, Avrupa Yakası" nda ki Dilber Hala gibi Hoşşik" e de. Ahmet Hakan gibi, önceden ılımlı İslam modelinde olup, sonradan entelektüel forma geçerseniz, vay bu da bir öyle bir böyle derler, yani hiç kimse bir tarafa yaranamaz. Ama ben ne kadar rahatım, ne parayla, ne medyatik olmakla, ne onla bunla yarışmakla bir işim olmadığı için, rahat rahat kendimi ifade edebiliyorum. Hiç kimseden korkum, hiç kimseden menfaatim beklentim yok, dolayısıyla da, kendime göre doğru bildiğimi, gördüğümü yazıyorum. Benle aynı yöne bakan insanlar varsa, beğenip yazılarımı okuyorlar, yok beğenmiyorlarsa da, eleştirip bir kenara çekiliyorlar. Bu açıdan, aman ne kadar sorunsuz bir insanım diyor, şükrediyorum. Kaldı ki, siyasi konularda, ailenizin en yakın fertleriyle bile farklı görüşler taşıyabiliyorsunuz. Onun için en iyisi, kendi işine bakmak, içinden geldiği gibi yazmak.
Çiftçinin biri, karısını ve çocuğunu yanına alıp, komşu köye gezmeye gitmiş, bir eşekleri varmış, başka da bir şeyleri yokmuş. Yemeklerini yanlarına alıp, düşmüşler yola. Çiftçi, yorulmasın diye, oğlunu eşeğin sırtına bindirmiş. Bunu gören insanlar, başlamış dedikoduya; " Aaa şuna bak, ne düşüncesiz çocuk, annesini babasını takmış peşine, oh kendi rahat rahat gidiyor, hayırsız evlat dedikleri böyle olsa gerek" diye söylenmişler.
Çiftçi biricik oğluna böyle söylenmesine çok üzülmüş, hemen indirmiş çocuğu aşağıya, bu sefer karısını bindirmiş eşeğin sırtına, dizilmişler yola. Yine başlamış görenlerden dedikodular tabii. " Ne biçim kadın , zavallı kocasıyla çocuğu arkada, bu da kraliçeler gibi kurulmuş gidiyor. Ne kaprisli şey" demişler. Adamcağız yine dayanamamış, indirmiş karısını aşağıya, bu sefer kendi binmiş, eşeğin sırtına. Binmiş ama bin pişman olmuş bindiğine, dedikodunun büyüğü patlamış, feminist kadınlar yolun kenarına dizilmiş, vay terbiyesiz adam, karısıyla çocuğunu arkasına takmış, o kadar yolu yaya yürütüyor, kendi kurulmuş, paşalar gibi gidiyor demişler.
Adam illalah demiş, atmış kendini aşağıya, almış eşeği sırtına, dedikodular kesilir, artık söylenecek söz kalmadı demiş, fakat bu sefer de, alay konusu olmuş, bunları gören köylülerin diline düşmüşler; " Vay enayiler, üçü de yollarda sürünüyor, eşeği almışlar sırtlarına" diye, gülmekten kırılmışlar. İşte böyle sevgili okurlar, bu düzen böyle gelmiş, böyle gider, onun için iyisi mi, olayları biraz da espriyle değerlendirmek belki de sorunların çözümünde daha etkili olur kim bilir?
">
Allah" ım ben ne kadar sorunsuz bir insanım çok şükür
Şimdi bir süredir, sizin de gördüğünüz üzere, Türkiye" nin en çok okunan haber sitelerinden, biri olan , Haber3" te yazı yazıyorum. Dolayısıyla da, eskiden okuduğum yazarların dışında, kim ne diyorsa okuyorum ki, ben de eksik kalmayım konulardan, fakat ne yalan söyleyeyim, dön dolaş Başbakan şunu yaptı, vay, " Ya sev, ya terk et " dedi. Bazı gazetecilere, " beni takip etmeyin"dedi, Fehmi Koru" ya "sevsinler seni" dedi. Köşe yazarlarından birileri, diğerine İbiş dedi. Ortalık toz duman. Vallahi bu iş profesyonel anlamda, yani, bir gazetede yazarlık yapıp, maaş alarak çalışılacak bir iş değil. Hayır insan ne diyeceğini, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu şaşırır. Çünkü aynı anda, hem hukumetin yanında, hem karşısında olamazsınız. Eğer yanında olmazsanız, eleştirinin dozunu kaçırırsanız, Başbakan" ı takip edemez, işinizi yapamazsınız. Yanında olursanız, bu sefer meslektaşlarınız sizi İbiş" e de benzetir, Avrupa Yakası" nda ki Dilber Hala gibi Hoşşik" e de. Ahmet Hakan gibi, önceden ılımlı İslam modelinde olup, sonradan entelektüel forma geçerseniz, vay bu da bir öyle bir böyle derler, yani hiç kimse bir tarafa yaranamaz. Ama ben ne kadar rahatım, ne parayla, ne medyatik olmakla, ne onla bunla yarışmakla bir işim olmadığı için, rahat rahat kendimi ifade edebiliyorum. Hiç kimseden korkum, hiç kimseden menfaatim beklentim yok, dolayısıyla da, kendime göre doğru bildiğimi, gördüğümü yazıyorum. Benle aynı yöne bakan insanlar varsa, beğenip yazılarımı okuyorlar, yok beğenmiyorlarsa da, eleştirip bir kenara çekiliyorlar. Bu açıdan, aman ne kadar sorunsuz bir insanım diyor, şükrediyorum. Kaldı ki, siyasi konularda, ailenizin en yakın fertleriyle bile farklı görüşler taşıyabiliyorsunuz. Onun için en iyisi, kendi işine bakmak, içinden geldiği gibi yazmak.
Çiftçinin biri, karısını ve çocuğunu yanına alıp, komşu köye gezmeye gitmiş, bir eşekleri varmış, başka da bir şeyleri yokmuş. Yemeklerini yanlarına alıp, düşmüşler yola. Çiftçi, yorulmasın diye, oğlunu eşeğin sırtına bindirmiş. Bunu gören insanlar, başlamış dedikoduya; " Aaa şuna bak, ne düşüncesiz çocuk, annesini babasını takmış peşine, oh kendi rahat rahat gidiyor, hayırsız evlat dedikleri böyle olsa gerek" diye söylenmişler.
Çiftçi biricik oğluna böyle söylenmesine çok üzülmüş, hemen indirmiş çocuğu aşağıya, bu sefer karısını bindirmiş eşeğin sırtına, dizilmişler yola. Yine başlamış görenlerden dedikodular tabii. " Ne biçim kadın , zavallı kocasıyla çocuğu arkada, bu da kraliçeler gibi kurulmuş gidiyor. Ne kaprisli şey" demişler. Adamcağız yine dayanamamış, indirmiş karısını aşağıya, bu sefer kendi binmiş, eşeğin sırtına. Binmiş ama bin pişman olmuş bindiğine, dedikodunun büyüğü patlamış, feminist kadınlar yolun kenarına dizilmiş, vay terbiyesiz adam, karısıyla çocuğunu arkasına takmış, o kadar yolu yaya yürütüyor, kendi kurulmuş, paşalar gibi gidiyor demişler.
Adam illalah demiş, atmış kendini aşağıya, almış eşeği sırtına, dedikodular kesilir, artık söylenecek söz kalmadı demiş, fakat bu sefer de, alay konusu olmuş, bunları gören köylülerin diline düşmüşler; " Vay enayiler, üçü de yollarda sürünüyor, eşeği almışlar sırtlarına" diye, gülmekten kırılmışlar. İşte böyle sevgili okurlar, bu düzen böyle gelmiş, böyle gider, onun için iyisi mi, olayları biraz da espriyle değerlendirmek belki de sorunların çözümünde daha etkili olur kim bilir?